ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
wi-fi'den telefona internet depolamak
ekşi sözlük süt ve kurabiye zirvesi
-
kurabiyeler ağızda olaysız dağılacaksa katılmayı düşündüğüm zirve.
öpüşen gençlere bağıran kadın
-
ben bu kadini taniyorum.
14 mayis'ta gavura vurur gibi muhru ampule vurdu. opusmeyi gunah belledi ama milyonlarca isgalciyi, ekonomik krizi, yalan, dolani, hirsizligi onayladi. ama birbirini seven iki kisinin opusmesine dayanamadi, ahlaksiz dedi.
bu kadini hepimiz taniyoruz. ulkenin yarisindan 2% daha fazla sayilari.
ibb'nin ihe büfeleriyle ücretsiz sözcü dağıtması
-
yanlıştır. ancak akpliler buna itiraz etme haklarını kaybedeli çok oluyor.
20.000 days on earth
-
bir nick cave belgeseli.
warren ellis'ten kylie minoguea ve blixa bargelde birçok kişinin yer aldığı daha çok son albümüne yani - push the sky away'in görüntülerinin ağırlıkta olduğu, psikoanalizli, sıradışı görüntüleri olan nick cave'in iç dünyasını da yakalayabileceğiniz, karısınında bir silüet olarak yer aldığı ve karısının yüzünü asla göremediğiniz sundance film festivalinde en iyi belgesel ödülü almış belgesel. ama klasik röportaj ya da konser görüntüleri tadından çok uzakta olan belgesel, öyle de şukela.
ana sayfası: http://www.20000daysonearth.com/
güzel ingilizce bir review: http://blogs.indiewire.com/…-days-on-earth-20140123
6 bin afrikalı kaçağın italya adasına çıkması
-
olum bu ortadoğulularla afrikalılar üremek ve göç etmek dışında napıyor la?
tam vücut nakli
-
-kaç yaşında bu adam?
-kafası hariç 45
gibi diyaloglara sebebiyet de verebilir ayrıca
debedit: bir sıfırdan büyüktür. http://www.eksiduyuru.com/…/bilgisayar-laboratuvari
dar alanda kısa sosyalleşmeler
yaran olaylar
-
bugün akraba kontenjanından askeri havuza gideyim dedim tek başıma. bahsettiğim havuz kartal civarında, cevizli'de. neyse işte orada takıldım tüm gün, çıkışta hedefim mecidiyeköy tarafına dönmek. ama bende yer-yön duygusu olmadığından; yine tüm yollar birbirine benzemeye başladı. ben böyle stresle çevreye bakınırken, o sırada arabaların olduğu kısma doğru ilerleyen bir amca gördüm. yani benim için klasik bir amcaydı, -askeriyeyle alakam yok- meğer o amca paşaymış...
- ee, şey merhaba. böyle düz gidince e5'in geçtiği kapıya mı çıkıyo acaba?
- (çok sinirli bir ses tonuyla) sen nereye gideceksin çocuğum?
- e5'e gideceğim?
- (daha da sinirli) e tamam da kızım, e5'te nereye gideceksin?!!
- şey, mecidiyeköy'e.
- tamam bin arabaya, ben de o tarafa gidiyorum.
- eeöö.. şey evet tamam bineyim.
- binsene evladım!!
- tamam tamam bindim. :/
arabaya bindik gidiyoruz. kapıdan çıkarken "iyi günler komutanım!!" diyen askerlere "sağol asker!!" deniyo falan; böyle değişik diyaloglar... sonra baya yol gittik; yani beraber karşıya falan geçtik köprüden; tüm yolculuk boyunca tek kelime etmedi adam. hala aklım almıyo. ve de hiç gülmedi... ben de gerginlikle bekliyorum "nerede indirecek acaba beni" diye; bi yandan da kafamda tasarladım: inerken "iyi günler komutanım" diyeceğim, böylece adam tebessüm etmiş olacak; günüm güzel geçecek... planlar yapıldı. her şey hazır... bir anda amca arabayı durdurdu. (mecidiyeköy'e gelmişiz; benim yer-yön duyg...) fakat ben nerede olduğumuzu anlayamadığım için panik yaptım o sırada.
- tamam kızım hadi sen burada in.
- ??!! teşekkürler kumandanım.
- hahahahaha kumandanım mı? savaşta mıyız evladım? ahaha.
amca bildiğin yarıldı lan :/
sokakların kömür koktuğu yıllar
-
2014'lü yıllardır. her allahın günü oha bu ne sis diyorum pencereden kafamı uzatmamla olayın sis olmadığını anlamam bir oluyor.
bir tek ben mi doğalgazla ısınıyorum oğlum memlekette?