ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
mustafa kemal atatürk'ün kirli sakallı hali
-
bu halini hep ahmet mekin ağabeyimize benzetirim. onun mustafa kemal atatürk'ü oynayacak fırsatı bulamadan yaşlanıp gitmesi de türk sineması için trajik bir hikayedir. ne çok yakışırdı halbuki.
tsk vs ışid
-
tsk'nın 30 yılda tankla uçakla füzeyle yapamadığını ışid 30 günde toyota pikapla yapmıştır.
salaş mekanlarda yemeklerin daha lezzetli olması
-
salaş, uyumsuz, derme çatma, eğreti duran demektir ve genelde böyle mekanlarda yediği yemeklerin daha lezzetli olduğunu söyler insanlar. jonah lehrer'in, proust was a neuroscientist kitabından öğrendiklerimi alıntı olarak aktarıyorum.
bunun kaynağı, dana eti suyunu bulan auguste escoffier'e kadar uzanıyor. escoffier diğer aşçıların çöpe attığı tendon, sığırkuyruğu parçalarını, kereviz sapını ve soğanın uç kısımlarını yüksek ateşte pişirir ve jelatin şeklinde et suyu elde edermiş ve her yemeğinde kullanırmış bunu.
escoffier'in başarısının sırrı deglaze etmektir. işlem şu şekilde: bir et parçası çok yüksek ateşte pişirilir - kızgın tavada pişirilmiş hoş bir yabanördeği derisi, aminoasitlerin çapraz bağlanması ve karamelizasyonu için - ve sonra bir sıvı (örneğin zengin dana eti suyu) eklenir. sıvı buharlaştıkça tavanın dibinde yapışan yanmış protein parçacıklarını* yumuşatır. deglaze etmek bulaşıkçıların da işini kolaylaştırır.
peki doğallığı alınmış proteini (et ve kemikler escoffier tarzında pişirildiğinde olan budur) bu denli anlatılamaz derecede leziz kılan nedir? cevabı, japonca'da leziz anlamına gelen umami'dedir. biftekten soya sosuna kadar yediğimiz her şeyde umami tadı vardır. et suyunu kirli sudan daha fazlası yapan da, deglaze işlemini fransız aşçılığının ayrılmaz bir parçası kılan da umamidir. tam olarak ifade etmek gerekirse, umami, yaşamın oluşumunda baskın aminoasit olan l-glutamat tadıdır (c5h9no4). l-glutamat yaşam biçimlerinden proteoliz (ölüm, çürüme ve yemek pişirme sürecini tanımlayan terim) yoluyla çıkartılır. benzer şekilde japon kimyacı kikunae ikeda, kurutulmuş bir suyosunu biçimi olan kombudan yapılan klasik bir et suyuna çorba olan daşiyi leziz yapanın ne olduğunu sorgulamıştır. sonunda da daşi ve dana eti suyunda ortak olan gizli malzemeyi, yani l-glutamat'ın öncülü olan glutamik asiti bulmuştur. zamanla diğer öncüler de kendi yerel mutfaklarını araştırdıklarında l-glutamatlarını buldular.
dolayısıyla lezzetin özü olan bu keşif, salaş mekanlardaki yiyeceklerin daha lezzetli olmasında rol oynuyor olabilir. bir tavada birçok kere pişirme yapıldığında, sanıldığı gibi lezzetsiz bir durum çıkmıyor ortaya. hatta fransız mutfağını önemli bir noktaya taşıyan tam olarak bu salaşlık. bu yüzden dede, elinin lezzeti, ne bileyim günümüzde klasikleşmiş pişirme yöntemleri, lezzeti arayanlar için haklı birer gerekçe gibi duruyor.
tübitak'a yakınımı atadım neresi tuhaf anlayamadım
-
"kankamı atamayıp kimi atayacaktım? ilkokulda saçımı çeken hüseyin'i mi?"
böyle deseydi çocukluğuna verirdim en azından.
ak-saray'daki 3 hektarlık masa
-
yanlış hatırlamıyorsam mega yapilar ' ın bir bölümünde, bu masanın yapımı ele alınmıştı.
erkeklerdeki buluşma manyaklığı
kitap okuyan insanla dalga geçmek
-
terlikli halde kitap okunamayacağını düşünen bir adet dingil tarafından dalga geçilmektir. kitap okumayı karı kız düşürme aracı olarak gören bir beynin kitaba bakış açısından ne beklenebilir amk.
ford mondeo'nun 1 milyon tl olması
-
sizin ben ananızı avradınızı sayın malum partililer
7 numaralı dükkanda ne açardınız
-
koordinatlar komegene çiğ köfteyi gösteriyor
ay'a gönderilen ilk insan türk kızı olsaydı
-
ilk adımı kendisi atmazdı, ay'dan ilk adımını atmasını beklerdi.
(bkz: bn ne gdcm ona yeaa, o glsn bna)
ya evlenelim ya da ben ayrılmak istiyorum
-
"programın deneme süresi sona erdi. devam etmek için tıklayınız."
hilal cebeci
-
türkiye'de bunun gibi iki hilal daha olsa mhp'ye iktidar yolu bile açılabilirdi.