hesabın var mı? giriş yap

  • bal türleri iki ana sınıfa ayrılır, bunlar çiçek balları ve salgı ballarıdır, türkiye'nin en kendine özgü ballarından olan çam balı da bir salgı balıdır. polen içermediği için çiçek balının aksine kristallenmez-şekerlenmez. eğer kristalleniyorsa içine çiçek balı karıştırılmış demektir. salgının nereden geldiği yukarıda yazılmış zaten, ondan bir iki burada yazmayan bilgiyi ekleyeyim, arı kovanlarına kovan başına 15 kg civarı kendi ürettikleri baldan bırakılır sonbaharda, bu bal kışı geçirebilmeleri için önemlidir ve çam balı arı kovanına kışlama için bırakılmaz, arılar donmamak için kış salkımı oluşturup salkım içinde sıcaklığı 33-34 derece civarı tutarlar, bu arada dışkı ihtiyaçları için rektumları genişler ve dışkıyı stoklarlar, böylece hem salkımdan hem de kovandan çıkmamış olurlar, ancak çam balı daha fazla dışkıya neden olur, bir tür ishal gibi, arı dışarı dışkı için çıkar ama soğukta kovana geri dönemez donarak ölür. ayrıca çam balı içerdiği mineraller yönünden çiçek ballarından daha zengindir, bir de özellikle mide sorunlarına diğer ballara göre çok daha iyi gelir.

  • burada filtre kahve özentiliktir çay candır yazan kekolara bakmayın. kahvenin türklerde kökeni 500 sene çok övdükleri çayın türkiye'deki ömrü 80 sene.

    kahve önce bizden batıya geçmiş iletişim imkanları ve yabancı sermayenin güçlenmesiyle bize geri dönmüştür.

    "üç sene önce nescafe içiyordun şimdi kenya kahvesi içiyorsun" diyen de salağın önde gidenidir. dört senede mühendis beş senede doktor oluyorsun. damak tadının gelişmesi için altı ay bile yeterli. istiyorlar ki herkes kendileri gibi yerinde saysın.

    herkes iyi kahveyi anlayıp tercih edebilir. çok basit bir gelişme süreci bu. benim gözlemlediğim türkler asidik kahveleri çok sevmiyor. bu açıdan yolun başındaysanız iyi bir filtre kahve içmek isterseniz genel karakteristiği asidik olan afrika kahvelerinden ziyade daha gövdeli ve fıkdıksı tatlara sahip olan orta ve güney amerika kahvelerini tercih edebilirsiniz(brezilya hariç). mesela guatemalalar risksiz kahvelerdir. uçmaz kaçmaz ama pişman da etmez. örneğin iki senedir piyasaa dolaşan guatemala antigua diye bir çekirdek var hem hesaplı hem de lezzet açısından fena olmayan bir çekirdek. gördüğünüz kavurucudan alabilirsiniz.

    benim en sevdiğim kahve çeşidi natural afrika kahveleri(natural demek kahvenin kabuğunun güneşin altında kurutularak ayrıştırılmasına verilen yöntemin adı. bir çok farkı yöntem olsa da genelde natural ve yıkanmış olarak iki ayrı ayrıştırma yöntemi var. natureller karakter olarak daha tatlı kremamsı oluyor, yıkanmışlar işte suyla ayrıştırıldığı için daha asidik kahveler oluyor.) .

    afrika kahveleri konusunda türkiye'de en sevdiğim kavurucular boxx ve coffee department. bu iki dükkandan çok iyi afrikalar çıkıyor. montag ve probador collectiva'nın da orta ve güney amerikalarını seviyorum. son altı ay boyunca montag'dan natural bir kolombiya içtim (la conchita'ydı adı) çok başarılı bir fiyat performans kahvesiydi.

  • başlık: sevgilim güney koreli soruları alayım

    1. evet beyler amı dar diğer sorular gelsin

    3.guney koreliler de japon demi panpa ?

    5. @3 cahil piç

    10. amı sansürlüdür kesin

  • bir kere arkadaşla starbucks'a gittim. isim soruldu, arkadaş murtaza dedi. bardağın üstüne murtaza yazıldı ve çıkışta güldük.

    sonra bu benim çok hoşuma gitti. kızların tercih ettiği piç erkek var ya, adını murtaza diyen arkadaştı benim için.

    ben de piç olmalıydım, ben de böyle ibnelikler yapmalıydım. starbucks'a gittim tekrar adımı sordu, utanarak sıkılarak mıy mıy bir sesle murtaza dedim. çıkar kimliğini dese bittim ama. starbucks'ta rezil olmayı kaldıramazdım, naif bir insanım ben.

    19 tl murtaza bey dedi eleman. cebimde 20 tl var. kredi kartımı tam çıkartıyordum ki kartın üstünde gerçek ismimin yazdığı geldi aklıma. neyse ya ben nakit vereyim dedim, 20 tl uzattım, 1 tl para üstünü aldım ve ebesinin .mındaki evime yürüyerek gittim.

    piçlik benim neyime lan?

  • kelimeleri düzgün seçelim arkadaşlar.

    bir gün uçaktayım, yiyecekler ücretli. hostesin birisi 'bir şey arzu eder misiniz ?' diye yüksek sesle mutlu şekilde tek tek her yolcuya sorarak bizim koltuklara doğru geliyor. yanımdaki kelli felli orta yaşlı göbekli görmemiş herifin biri kızcağazı durdurdu, kızda bir şey istedi diye sevindi hafiften. yüksek sesle kıza; 'siz bu yemek satışından prim alıyorsunuz galiba' diye sordu. kız kem küm etti çok az miktar ekleniyor filan dedi sessizce. adam herkesin duyacağı şekilde; 'belli belli millete bu kadar yalvardığına göre...' dedi. adam aklınca hava yolu şirketine sövmenin gururunu yaşadı, ama şirketin satış politikasını uygulamak durumunda olan bir çalışanı incittiğinin farkında bile değildi. kızcağız çok bozuldu, işi gereği toparlamak zorunda olduğu için ses çıkaramadı.

    o nedenle satışta ısrar olayı vardır. ısrar deyin, müşteriyle fazla diyalog halindeler deyin, bir şeyler satmak zorunda hissediyorlar deyin, ürünü tanıtmak zorunda hissettiriyorlar deyin. binlerce olumlu cümle varken;

    'dilenci' ne demektir ya ? nasıl bir gönül kırmaktır bu. bu nasıl düşüncesizliktir !

  • insan için olumlu ve yapıcı olanın sadece olguları gözlemleyerek betimlemek olduğunu ileri süren öğreti.

    pozitivizm (olguculuk) öğretisi hume ve kant anlayışları temeli üstünde fransız düşünürü auguste comte (1798-1857) tarafından kurulmuştur. ingiliz düşünürleri john stuart mill (1806-1873)'le herbert spencer (1820-1903)'in de geniş çapta katkıları olmuştur. öğretiye olguculuk adını veren comte'tur.

    comte'un terminolojisinde pozitif deyimi, negatif deyiminin tam karşıtıdır. comte, bu deyimle, kurduğu sistemden önceki bütün felsefelerin yıkıcı ve olumsuz olduklarını, ancak kendi sisteminin yapıcı ve olumlu olduğunu ileri sürmektedir. comte'a göre bütün felsefeler yıkıcı ve olumsuz olmuşlardır, çünkü deneyi aşan anlamında metafizikle uğraşmışlardır. oysa ister düşünceci (idealist) ister özdekçi (materyalist) olsun, deneyi aşan bütün spekülâsyonlar metafiziktir. felsefeden metafiziği atmak ve bunun yerine bilimi koymak gerekir, bundan ötürü de olguculuk bir bilim felsefesi'dir.

  • uzun entry okuyamayanlar için özet:

    - bir grup kadın kafa dağıtmaya beşiktaş'taki "ünlü" turgut vidinli'ye gidiyor
    - gecenin sonunda bu insanlara fahiş ve alakasız bir hesap çıkarılıyor
    - itiraz edilince mekanın kapıları kilitleniyor, kadınlar darp ediliyor
    - polis çağırılıyor, elbette ki polis gelmiyor
    - ne güzel darp ettik ama diye biraz daha darp ediliyor

    daha kısa özet:

    kafa dağıtmaya gideyim derken kafanızda bardak dağılsın istemiyorsanız turgut vidinli'ye gitmeyin annem.