hesabın var mı? giriş yap

  • kardeşimin yaşadığı bir olaydan örnek vereyim. internetten ayakkabı bakıyoruz, bir camper modeli beğendi, sonra gidip mağazada bakıp denemiş. 'pek beğenmediğini' söylediğinde tezgahtar hayretle bakarak 'daha önce camper kullandınız mı?' diye sormuş, kardeşim kullanmadığını söyleyince tepeden bakan bir tavırla 'belli' diye yanıtlamış.
    ne demek belli lan? mecbur muyuz yani camper'ı beğenmeye anlamadım ki ya da camper giymediysek ayakkabı konusunda fikrimiz geçersiz mi oluyor..
    hayır bir de camper yani, lüks mağaza sayılmaz, pahalıca ayakkabılar satan bir dükkan..velev ki armani olsun, gucci olsun..velev ki tezgahtarı değil, dükkan sahibi olsun, marka üzerinden birini aşağılamak görmemişliktir, kekoluktur, kimse kusura bakmasın..

  • --- 6x1 için jon'la ilgili spoiler ---

    yok jon artık öldü, yok jon yaşadı, falan filan zibilyon tane teori üretildi. dikkatli izleyiciler mutlaka farketmiştir ama gelin hep beraber son kez aşalım şunları:

    1- melisandre'nin gerçek hali yaşlı kadın değil saçmalamayın. melisandre hepimizin beğendiği asimetrik de olsa diri göğüslü, taş vücutlu gencecik bir ablamızdır.

    2- kolye kendisini sürekli genç göstermesini sağlayan bir büyü değil, büyü ve zehirlerden onu koruyan bir koruyucudur. 2x1'de üstatların en tontiği cressen'i kaybettiğimiz zehirli şarap sempozyumunda zehri içtiğinde kolyenin parlamasının sebebi şarabın zehrini absorbe edip "bende kanka raad ol" şeklinde selektör yapmasıdır.

    titelheld ekledi, banyo neyim yaparken de çıkarıyor kolyeyi.

    (sözlükçe sanırım melisandre'nin sıkı takipçisiyiz :)

    3- jon öldüğünde, ateşler içinde kıştepesinde savaşırken gördüğü jon'u geri getirmek için bir bedel ödemesi gerektiğini bildiği için hüzünlenmiştir.

    4- jon'u geri getirmek için ödeyeceği bedeli bildiği için de perişandır.

    5- buz ve ateşin şarkısını geri getirmek için ödeyeceği bedel de buradadır.

    6- kolyeyi çıkarmış, iksiri içmiş, bedelini ödemiştir.

    lütfen jon dönecek mi, melisandre aslında yaşlı mıymış gibi teorilerinize biraz ara verip dinlenin. sevgiler, davos.

    sorular üzerine benim teorim editi:
    evet jon uyanacak, gece nöbetçileri kapıyı zorlayıp tam içeri girecekken kılıçlar çekildiği anda gözlerini açacak ve bölüm bitecek. sonraki bölümde ise tormund ve şürekası da gelince kan dökülmeden iş çözülecek. jon görevinden azad olacak, aliser thorne ve lord kumandan'ı bıçaklayan hainler cezalandırılacak, hayatta bir amacı kalmayan aklı başında tek insan olan davos yeni lord kumandan olacak, jon ise tormund ve ordusu ile winterfell'i almaya gidecek.

    --- 6x1 için jon'la ilgili spoiler ---

  • bugün (dün yani artık) ilk avukatlık ücretimi almamla sonuçlanan diyalog türü.
    (aldığım maaş ayrı. o iş kanunu'na dair bi hadise. neyse, farkı anladın sen.)

    büyükçekmece adliyesi, 15.05.2009. saat 12 olmak üzere. hakim çıkmadan ona bi yetişmeye çalışıyoum. bu arada koridorda...

    - afedersiniz, avukat mısınız?
    - evet buyrun?
    - ya benim bi dilekçe yazmam lazım yardımcı olur musunuz?
    - tamam olurum ama acelem var, 5 dk bekle yardım edicem...

    (hakimle konuşulur, kalem'le konuşulur, iş halledilir, yardım isteyen vatandaşa dönülür)

    - ben kefaletle serbest kaldım ama sonra beraat ettim, şimdi o kefaleti geri almak istiyorum, dilekçe yaz dediler ama nasıl yazılır bilmiyorum.

    elinde beraat kararı da vardır, kelime kelime yazdırılır dilekçe. çünkü çocuk gerçekten bilmiyor, tamamen alakasız olayla.
    ne yapması gerektiği anlatılır filan. git hakimden imza al, imza aldıktan sonra git bi de fotokopisini çektir sende dursun vs vs vs...

    - çok teşekkür ederim, allah razı olsun, çok sağol vs vs vs
    - ya yok bişey büyütülecek, önemli değil, sen sağol.
    - açlığın var mı?
    - yok, teşekkür ederim.
    - sana borçlu kaldım ya, yemek ye istersen ben öderim, allah razı olsun.
    - borç yok, allah senden razı olsun.

    ayrılınır, yemeğe çıkılır, yemekten gelinir. bizimki hala adliyede. selamlaştık. 5 dakika geçmeden geldi bu, elinde iki tane yarım litrelik su.

    - birini sana aldım, bari bunu al, ferahlarsın iyi gelir. teşekkür niyetine.
    - ben teşekkür ederim. iyi düşünmüşsün.

    böylelikle, ilk ücretimi de almış oldum yarım litre su olarak.

    babama anlattım bunu, o zemzem suyu gibi şimdi dedi. öyle vallahi.
    damla damla içicem onu, sevdiklerimle paylaşa paylaşa.
    çok mu duygusalım acaba?

  • hani diyor ya sabahattin ali,

    "gözlerimden öptü,
    ellerimden öptü, ellerimden.
    avuç içlerimden öptü.
    unutabilir misin şimdi?
    ben, ölsem unutamam."

    anlarsınız. ölseniz de unutamayacağınızı anladığınız zaman, anlarsınız.

  • en önemli örneği poliasetilen'dir. bir plastiktir ama ezber bozan şekilde bakır kadar yüksek iletkenliğe sahip olabilmektedir.

    plastik nedir ve neden elektriği iletemez?
    normalde plastikler polimer ailesi içerisinde incelenir. en ufak ürününe monomer denir ve bu monomerlerden binlercesi birleşirse "poli" yani çok anlamında ortaya polimerler çıkar. işte poli-asetilen de bir çok asetilen monomerinin birleşmesinden oluşan bir plastiktir. iletkenlik ise her zaman serbest kalan elektronların hareketi ile sağlanır. örneğin metallerin son yörüngesindeki elektronlar kolayca hareket edebilecek nitelikteyken, plastik, seramik gibi malzemeler güçlü iyonik veya kovalent bağlar yaptıkları için bu konuda başarısızdır. çünkü elektronları çoktan kullanılmıştır.

    ilk çalışmalar nedir?
    metaller oldukça ağır olduğu ve korozyonda uğradıkları için çözümler aranmış ve seneler boyunca hafif, yüksek iletkenliğe sahip plastikler tasarlanmaya çalışışmıştır. ilk denemelerde plastiklere metal veya grafit tozları katılmış fakat plastiğin kendisi üstünden değil, eklenen metal tozları ile iletkenlik sağlanmıştır. bu yüzden istenilen değerlere ulaşılamamıştır. tek bir yol vardır, o da eklenen malzemenin plastik monomerleriyle etkileşime geçerek bağları kırması ve plastiklerin de serbest kalan elektronlarla iletkenliğe katkı sağlamasıdır. evet teori basit gibi görünse de uzun yıllar boyunca başarılı olunmamıştır.

    poliasetilenin yapısı ve iletkenliği
    basit yapısıyla poliasetilen'dir (c2h2)n de sp2 hibritleşmesi görülür ve konjuge durumda olup; tek ve çift bağlara birlikte sahiptir, bu yüzden iletken-plastik olmaya iyi bir adaydır ki kendisi yarı iletkendir. "ne diyorsun sen?" diyenleri duyuyorum, basitçe açıklamaya çalışayım:

    karbonda altta ki şekilde görülen çift bağlarında bulunan elektronlar hali hazırda bölgesel hareket edebilmektedir. çünkü 2 bağın biri güçlü(sigma bağı), diğeri güçsüzdür(pi bağı). güçsüz bağ sebebiyle elektronlar delokalizedir, yani serbesttir, bu sebeple iletkenlik gösterebilirler ama yetersizdir.
    şekil: asetilen molekülleri ve konjuge bağlar

    shirakavva, a.j. hegeer ve a.g. macdiarmid 7a grubuna ait iyot, flor ve klor gazında bu molekülü geçirdiğinde yükseltgendiğini ve iletkenlik değeri 10^5 s/m çıktığını fark etmiş ve bu buluşlarıyla nobel ödülü almışlardır. demek ki eklenen elementle konjuge durumdaki bağlar deforme edilebilir ve üstünden atlamalar(hoplama) yaratarak iletkenlik arttırabilir.

    biraz daha detay vereyim:
    kısacası normalde iletken değilken içine eklenen iyot, yapıdan elektron çalarak; plastiğin çift bağlı karbonlarını bir elektronlu tekil bağlarına düşürür. bu da yapıyı kararsızlaştırır, yani yapıda hata yaratılır. karbonlar çevresindeki karbon atomlarıyla tekil bağ yapmak zorunda kalır. burada elektronun elektronu zorlama etkisiyle ortaya çıkan titreşimi sonucu polaronlar oluşur ve esas iletim mekanizması da bu zorlanmadır. sonuçta da elektronlar oluşan hatalar(boşluklar) üstünden, polaron oluşumlarıyla, zıplayarak(hoplayarak) taşınır.

    band teorisine göre ise eklenen iyot p tipi katkılandırma yapar, yani boşluk yaratır. (sodyum ile n tipi, yani elektron eklenerek de doplamak mümkündür)çalışmalar eklenen iyodun yasak band aralığını daraltarak iletkenliğe katkı sağladığını göstermiştir. referans

    özetle elinizde bir konjuge çift bağlara sahip polimer varsa burada eklediğiniz çeşitli elementlerle hatalar yaratarak iletken hale getirebilirisiniz.

  • rıza abi hatırlatıver de bir dahaki leopar saldırısında havaya sıkalım korkup kaçıyormuş hayvan. yav arkadaş tamam vallahi ben de çok üzüldüm o hayvanın öldürülmesine de yeminle ironi yok bak bu dediğimde, planet earth terbiyesiyle büyümüş insanım üstüne carl sagan cosmos kombosuyla hem de. ama yani arkadaşına leopar saldırmışken ki alışık değilsin böyle şeylere dur havaya sıkayım da korkup kaçsın şeklinde düşünecek, soğukkanlılığını kaybetmeyecek üç adam çıkmaz lan şu memlekette. harbi klavye başında yazmanın rahatlığı mı bilemedim. bak leopar dedim. saldırıyor dedim...

    neyse tanım gelsin... üzücü bir olay... yanlış yer yanlış zaman yanlış insan...

  • "birşeyleri değiştirmek isteyen insan önce kendisinden başlamalıdır." sözünü söylemiş kişi.

  • sevgili oldugundan süphelendigim bir çift.
    kiz, son derece masum bir soru soruyor:

    - sen spider man 2'yi görmüs müydün? ben çok etkilenmistim.
    - etkilenmis olabilirsin de... söylemen biraz ayip olmuyo mu?
    - niye?
    - e spider man'in çüküne bakmissin, daha ne olsun?
    - ay manyak misin yaa?
    - ya spider man'inkine bayildim demedin mi?
    - ahahah, spider man'inki degil... spider man 2.
    - haa... sey... pardon o zaman.

  • aziz yıldırım ve rasim ozan kütahyalı'nın birbirleri hakkında söylediği her şey doğru, kendileri hakkında söylediği her şey yalandır.