hesabın var mı? giriş yap

  • erkeklerden giyim kuşam tavsiyeleri almayın. dediklerinin tam tersini yapıp karşılarına çıktığınızda iki gram aklını kaybedecek bir dolu adamın bulunduğunu unutmayın.

  • irmik helvası yapmanın püf noktası karıştırmakta gizlidir, kesinlikle ara vermemek gerek. ihtimal, bu kadar emekle yapıldığındandır lezzeti de.

    sözlükten tarif alarak helva kavurmaya meyilli olanlar için bir-iki noktayı da ben eklemek isterim.

    - evde tereyağı yok, margarinle yapıversem (asla denemeyin, irmik o yağı iyice emmez ve kaşığınıza yağ gelir, iğrenç olur)

    - kavurdum kavurdum pembeleşmedi (kavurmaya devam et, pembeleşecek, tencerenin başına git, ara verme)

    - fıstıkları önceden pembeleştirdim (olmaz fıstık ve irmiği birlikte at yağa, yoksa sonunda irmik kıvamını bulduğunda fıstıklar yanmış olacaktır, eşşeklik ettiysen ocağı iyice kıs da kavur)

    - ben tane tane seviyorum ama bu bulamaç gibi oldu (kimisi öyle sever, tane tane istiyorsan şekerin yarısını sütle şerbet edip yediricen helvaya, kalan şekeri daha sonra ilave edicen)

    - sinangil diye bir irmik buldum, olur mu ? (olmaz, sinangil irmiği bi boka yaramaz piyaleden şaşma)

    - evde süt yokmuş dolaba baktım, suyla yapsam olur mu ? (olmaz, bakkal daha açıktır, bi koşu al da gel)

    - cenaze evinde helva yapmaya yeltendim, kavur kavur olmadı, kollarım koptu (kilolarca irmikten helva yapıyorsan şekeri sütle şerbet yaparak kavur yoksa o kollar bir hafta tutmaz, işi hafiflet)

    - ben tek başınayım evde, yarım kilo irmikten yaptım, ye ye bitmez bu (annem sen sadece irmiği tarttın kafanda, o kavruldukça şişecek, içine bir o kadar süt, tereyağı, şeker ilave olacak, ama bitirirsin sen onu, gece kalkıp kalkıp ye)

  • insanların iç çatışmalarının dışarıya vurulmasını gösterir. normalde sol beyin her zaman sağ beyni baskılar çünkü mantık sol beyin tarafından kontrol edilen bir olgudur. korpus kallosum denilen iki beyin arasındak köprü yok edildiği zaman sağ beyin kafasına göre takılmaya başlar ve zaten sol beyne göre daha içgüdüsel ve bilinçaltının etkisinde takıldığı için insanın baskıladığı düşüncelerini falan gerçekleştirmeye başlar. örneğin sabah işe gitmek zorundayken gömleğinizi iliklerken sol el eliniz o düğmeleri çözmeye çalışır çünkü içten içe işe gitmek istemiyorsunuzdur. çok hazzetmediğiniz bir insanla konuşurken sol eliniz birden adama yumruk atabilir. sigarayı bırakmışken birisi teklif ettiğinde sol eliniz sigarayı almaya uzanabilir, süpermarket alışverişi sırasında aldığınız ürünleri sol el geri koyabilir hatta almayı düşünmediğiniz şeyleri uzanıp alabilir. sol el bu durumda düşmanınız falan değildir, o da sizsinizdir ama sizin bilinçaltınızın bilince dökülmesidir. genel olarak primitif bir yapıda olduğu için de ihtiyaçlarını ilkel ve kaba yöntemlerle belli eder.

    house'un bir bölümünde de vardı bu olgu. hastanın sevgilisi bir deodorant getirdiğinde sol el alıp deodorantı fırlatıyor sonra da kadına tokat atıyordu adamın iradesine karşı. bölüm sonunda adamı hasta edenin o deodorant olduğu, sağ beynin bunu biliyor olduğu ancak mantıksal bir şekilde bunu sol beyine söyleyemediği için primitif bir şekilde rahatsızlığını dile getirdiği ortaya çıkıyordu. aynı adama çeşitli kelimeler gösteriyorlardı, sağ gözle adam kelimeleri söylerken, sol gözle baktığı zaman nesnenin ne olduğunu söyleyemiyor ancak kağıt kalemle direkt olarak şeklini çizebiliyordu.

    belki de en ilginç tıbbi olgudur yabancı el sendromu. insanların çift kişilikli olduklarını ve medeniyet kisvesi altındaki zorunluluklardan kurtulduklarında sıkıntılardan kurtulduklarında neler yapabileceklerini gösterir.

  • çok istediği halde çocuk sahibi olamamış ağabey telefonda "çocuklar nasıl?" diye sorduğunda, sırf özlem duymasın diye sadece şikayet etmek, haylaz, vurdumduymaz olduklarını anlatmak. aslında ne mükemmel, başarılı, saygılı, merhametli v.s. olduklarını anlatamamak.
    bir de bunun üzerine ağabey'den "çocuk oğlum onlar, olacak o kadar. hem sen çok mu matahdın?" diye fırça yemek.

  • osmanlı imparatorluğunun az bilinen çöküş nedenlerinden biri. özellikle 18. yüzyıldan sonra vergileri alanlar ile vergiyi verenler arasındaki ilişkinin cılkı çıkmıştı. vergisel ilişkiler cıvımıştı. abdullah efendi buğdayını ver, raci efendi bulguru ver, nurllah efendi patatesi ver, pelin hatun'a gelince "pelin zorlanacaksan bu seferlik verme ya sen, sonra verirsin önemli değil". ya önemli değil... gitti işte devlet.

  • -15 temmuz 2016'da eğlenmeye gidip, sevgilimle kavga etmiştim. zar zor eve geldim ki arkadaşım aramış. darbe oldu dedi. e dedim telefon çalışıyor lavuk.. bu nasıl darbe? açtım twitter'ı evet olmuş. lan dedim twitter facebook her bok çalışıyor...
    - twitter ne dede?
    -o zamanın iletişim şeysi işte evladım... neyse dedim ki tv'ye bakayım. açtım, fetöcüler darbe yaptı diyor.
    -fetöcü ne dede?
    *beyle i..e gibin p..t gibin bişey evladım. neyse, dedim ki "eğer bu darbe başarılı olursa, bu fetöcüler, akp'lileri skertir. yok başarılı olamazsa akp bunları skertir... demek ki benlik bir durum yok. yesinler birbirilerini. o esnada camiden sela verilmesin mi?
    -cami ne dede?
    -o da işte o zamanın alışkanlıklarından biri...

  • öğrencilikte para bozdurmak istediğiniz ve ''50 kuruş eksiğine bozarım'' şeklinde yanıt aldığınız bakkalın dükkanının anahtar deliğine 100 metre ilerideki bakkaldan 50 kuruşa alınan capon yapıştırıcısının tamamını ortalık sakinledikten sonra boca etmek.