hesabın var mı? giriş yap

  • özellikle parasal rakamları gördükten sonra yaşadığım yerden şüphe ettiren yazıdır. günlük ortalama 200 euro nedir ya ne yapıyorsun sen her gün barda şişe mi açıyorsun. ortalama 120 kron nedir şehir içi ulaşım için, 20 krona metroya biniyorum ben stockholm'de.

    edit: yazarın isveç'te yaşadığına zerre kadar inanmıyorum. aklı sıra kanada'ya göç eden bir çiftin veda yazısı'na kontra yaparak debeye girecek çakal, yermiyiz bunları.

    edit 2: yazarın türkiye'de yaşadığının kanıtları kendi entrylerinden

    (bkz: #57756521)
    (bkz: #56927064)
    (bkz: #55637208)
    (bkz: #56617768)

  • 90' ların bu denli özel olmasının sebebi, milenyum* yılına denk gelmesinden ibarettir.

    milenyum sonrası türkiye' de ve dünyada çok şey değişti. teknoloji gelişti, insanların uğraşları, alışkanlıkları, imkanları, ihtiyaçları farklılaştı. zevkler, renkler bambaşka bir hale büründü.

    90' ları belki de en özel yapan eden internetin de bu denli yaygın olmayışıydı. zira, insanlar reel hayat ile daha bütün bir halde idi. iletişim çok kıymetli idi. değer veriliyordu. şimdi ise basit bir araç ve önünde kocaman bir yelpaze var.

    90' lı yılları yaşayan neslin belki de en önemli dönüm noktası marmara depremi idi. şahsen bu benim dönüm noktamdı ve bu olaydan sonra hayatım çok değişti. 90' lı yılları hala arar gözlerim, insanlarla iç içe olduğum o dönemler, sevgi, şefkat daha çok demekten ziyade bazı şeyler daha sade, daha yerinde idi ve bir çok kişi bence haddini de biliyordu.

    90' lar ne çok iyiydi ne de çok kötü, sadece bazı şeyler yapaylaştı, sanal bir hale geldi.

  • hikayenin aslı şöyledir;

    zübeyde hanım 5 kuruşunun kalmadığı bir gün ankara'ya telgraf çeker
    paramız bitti oğlum diye sıkıntısını belirtir. bunun üzerine salih bozok, atatürk'ün yanına gelerek:

    ''elimizdeki mevcut paradan gönderelim mi'' diye sorar.

    atatürk:
    ''zübeyde'ye 20-25 gibi gitmesi lazım" der, ve hemen telgraf çeker, "paraları sıfırladınız mı?".

    başkası mıydı lan o yoksa???

  • slimani, van persie gibi sağlam kazıklara biz alışık olduğumuz için süreç nasıl gelişiyor anlatalım galatasaraylılara.

    ilk aşama; abi adama top gelmiyor ki, adam napsın aşamasıdır.
    ikinci aşama; adam fizik olarak hazır değil, sezon başı iyi kamp geçirmedi zaman geçtikçe form tutacak aşamasıdır.
    üçüncü aşama; yavaş yavaş sövme aşamasına geçilir, o kadar para verdik veteran forvet aldık, hay ben böyle yönetimin denmeye başlanır.
    dördüncü aşama; yüksek maaşlı olduğu için göndererek maaşından kurtulmaya çalışma aşamasıdır. 3 yıl sözleşme yaparak biz ne bok yedik denmeye başlanır.

    galatasaraylılar şu an ilk aşamada. 4-5 hafta sonra ikinci aşamaya geçileceğini düşünüyorum.

  • gestalt psikolojisi, duyusal elementlerin birlesmesiyle yeni bir desen veya sekil olustugunu savunur. ogrenme konusuna iliskin gestalt psikolojisi alaninda yapilmis bir cok calisma var. bunlar arasinda psikoloji tarihine damgasini vuran en onemli deneyler, kohler'in maymunlarla yaptigi deneylerdir. kohler'e göre uyarıcılar arasındaki baglantilari birdenbire kendiliginden gorme yaşantısı, bir nevi icgoru ogrrenmesi var. deney ortaminda farkli esyalar ile birlikte 2-3 tane kasa, bir sopa bir de tepeye asilmis bir muz bulunuyor. maymun, ilk denemelerinde muza ulasma konusunda basarisiz oluyor ancak sonra, aniden iki kasayi ust uste koyup sopayla muza vurarak muzu aliyor. daha sonra ayni islemi tekrarladiginda ise hic hata yapmiyor. kohler'e gore, mevcut algisal organizasyondaki uyaricilarin tumuyle, gestalt ilkeleriyle uyumlu bir bicimde iliski kuruluyor ve problem, algisal alanin yeniden duzenlenmesiyle cozuluyor. yapilan bu calismalardaki ogrenmenin psikolojik cevreyi yapilandirdigi gorusu, bugunku bilissel psikoloji ve egitim psikolojisine temel olusturmustur.