hesabın var mı? giriş yap

  • muazzez ersoy'un kendisine ithafen seslendirdigi parcadan bir kisim..

    ...
    sakın bir söz söyleme,
    yüzüme bakma sakın
    sesini duyan olur...

  • didem: hocam siz fethullah ile gorustunuz mu hic?
    ilber: gorustum tabiki ben herkesle gorusurum
    didem: nasil birisidir?
    ilber: gereksiz birisi

    5 dakika sonra:

    didem: hocam siz pensilvanya'da mi gorustunuz baska yerde mi?
    ilber: orda da gorustum burda da. bir donem herkes gorusuyordu ne var bunda?

    5 dakika sonra:

    didem: tam tarihi hatirliyor musunuz?
    ilber: bu bilginin sana tam olarak ne gibi faydasi olacak? cetelesini tutmadim. simdi adam burda yok diye kotuleyelim mi istiyorsunuz anlamadim ki?

    adam tarihsel olarak hasan sabbah, humeyni duzleminde fethullah'in hizmet hareketini karsilastiriyor spiker kizimiz ne zaman gorustunu? nerde gorustunuz? bidir bidir sorup duruyor. ilerleyen dakikalarda hoca cok sinirlenecek benden soylemesi.

  • 19. yy'in sonlarinda almanyada muthis bir une kavusmus at. daha sonra psikolojive etoloji'de "akilli hans etkisi" olarak bilinen fenomene adini vermistir.

    von osten adli bir matematik ogretmeninin sahip oldugu hans, cesitli zihinsel numaralar yapabiliyordu. toplama, cikarma, carpma, bolme, zamani soyleme, takvim uzerinde islem yapma ve almanca okuma ve anlama yetilerine sahip oldugu iddia ediliyordu. verilen bir soruya ayagini yere vurarak cevap veren hans kisa surede almanyada buyuk bir une kavustu ve almanya'yi sahibi ile gezerek kalabaliklar onunde performanslar sergiledi.

    hans'in sorulan sorulara tutarli olarak dogru cevaplar vermesi haliyle herkesi sasirtti. ornegin kendisine "3+4=?" gibi bir soru soruldugunda hans ayagini yedi kez yere vurduktan sonra duruyordu. "ayin yedinci gunu cumartesi ise sonraki cuma ayin kacinci gunudur?" gibi sorulara da tutarli olarak dogru cevaplar veriyordu. hans'in populerligi artinca iddialari incelemek icin 1907 yilinda bilimsel bir komisyon kuruldu. bu komisyonun vardigi sonuclar hem bilimde kontrollu deneylerin onemini gosterdi, hem de hayvan davranisini arastirirken dikkatli olmamiz bir noktayi ortaya cikardi.

    komisyonun yaptigi bir seri kontrollu deneyden sonra ortaya cikti ki, hans sorulari sahibinden baskasi sorsa bile cevap verebiliyordu (boylelikle von osten'in dolandirici olmadigi anlasildi). ancak soran kisi sordugu sorunun cevabini bilmediginde, ya da hans soruyu soran kisiyi gormediginde neredeyse hicbir soruya dogru cevap veremiyordu.

    konunun uzmani degilim ancak saniyorum ki atlarin kendi aralarindaki iletisiminde vucut dili oldukca onemli bir yer teskil ediyor. bizim zorlukla farkedecegimiz ufak hareketleri ve isaretleri fark edebiliyorlar (bu ozellik sadece atlara mahsus degil). hans'in basarisi da cevresindeki insanlarin verdigi bu ufak sinyalleri algilamasinda yatiyordu. aslinda artimetik islemi falan yapmiyor, sadece ayagini yere vurmaya basliyordu. sahibi ya da cevredeki insanlarin verdigi sinyallerden nerde durmasi gerektigini anliyordu.

    bunun ortaya cikmasindan sonra bu fenomene (yani hayvanlarin, insanlarin fark etmekte zorlandiklari ufak sinyalleri algilamalarina) "akilli hans etkisi" adi verildi ve psikoloji ve etoloji deney metodolojilerinin bastan asagi degismesine yol acti. hayvan davranisiyla ilgili guvenilir sonuclar elde edilmesinin, akilli hans etkisinin ortadan kaldirilmasina bagli oldugu anlasildi. insanlarin istese de istemese de verdigi sinyallerin hayvan tarafindan algilanip kullanilmasini engellemek icin, hayvanin performansinin izole edildikten sonra olculmesinin geregi anlasildi.

    http://en.wikipedia.org/wiki/clever_hans

  • http://i53.tinypic.com/120qark.jpg

    tek tek inceleyelim..

    gerdan: büyük ve küçükbaş havyalarda boyun altındaki kemiksiz ettir. genellikle bu bölüme haşlama yöntemi uygulanır. ülkemizde en fazla et dönerlerde görürüz zira kıyma yapımında bu bölüm kullanılır. akdenizde herşey dahil sistemde yapılan köfte ve bilumum kebaplar gerdan etiyle yapılır. kırmızı olsun da ne olursa olsun.

    pançeta: hayvanın göğsünün üst ön kısmında bulunan kemikli ettir. bu kısma haşlama yöntemi uygulanır ayrıca orta yağlı kıyma için de uygundur.

    döş: pançeta ile aynıdır. bu kısma haşlama yöntemi uygulanır ayrıca orta yağlı kıyma için de uygundur.

    bonfile: hayvanın sırt bölgesinde sağ ve sol tarafında bu kastan iki tane bulunur. bonfile tam anlamıyla "löp et" olan lifli bir kastır. hemen yanında kontrfile bulunur. genellikle ızgarada pişirme işlemi uygulanır.

    kontrfile: böbrek yatağından belin iki tarafına uzanan, yağsız ve kemiksiz ettir. izgara ve sote yöntemleri uygulanır.

    antrkot: bir dilim kontrfile parçasına denir.200 gr. kadardır. genellikle ızgara yöntemi uygulanarak pişirilir.

    yumurta: beşli but setinin ortada kalan parçasıdır. kuşbaşı etle pişirilen yemeklerde uygundur. ayrıca döner imalatında da uygundur.

    nuar: beşli but setinin en yumuşak parçasıdır. genellikle ızgara ve sote yöntemleri ile pişirilir.

    kuyruk sokumu: beşli but setinin kuyruğa yakın bölümüdür. dilimlenerek ızgara da pişirilir. kuşbaşı şeklinde doğranarak yağda pişirme yöntemi de uygulanır.

    incik: budun dize kadar uzanan ve az etli kısmıdır. genellikle haşlama yöntemi ile pişirilir.

    tranç: kuyruk sokumu ile nuar arasında kalan yumuşak bölümdür. kuşbaşı, sote ve salçalı biftek hazırlamada kullanılır.

    pirzola: antrikotun parçasının çıktığı kısımdır. kemiklerin bir kısmı üzerinde bırakılarak hazırlandığı gibi kemiksiz olarak da hazırlanabilir. ızgara, fırın ve kızartma yöntemleri ile pişirilebilir.

  • kısa tarihi hakkında bilgiler verelim. kendisi, genel toplama baktığımızda türkiye'de açık ara en çok okunan çizgi roman formatıdır. zamanında baby boomer kuşağının akıllı telefonu olan bu italyan çizgi roman ekolü, ii. dünya savaşı'nın ertesinde bildiğimiz şeklini almışsa da, kökenleri 19. yüzyıl'a dayanacak kadar eski. ilk resimli hiciv yayını 1848'de, l'arlecchino gazetesinde basıldı. abd'de the yellow kid bant serisi yayınlandıktan birkaç yıl sonra, italya'da 1908 yılında il corriere dei piccoli çocuk dergisi yayınlandı. iki ekol de benzer dönemde başladı diyebiliriz. hatta ikisi de çizgi romanı bugünkü gibi özgün bir sanat dalı değil, bir çocuk işi olarak görüyordu. ve replikler ile açıklamalar, konuşma balonları yerine kareler içine yazılıyordu. aralıklı olarak çizgi roman girişimleri italya'da devam ettti. mussolini döneminde devletin propaganda aracı olarak da kullanıldı. ikinci dünya savaşı'nın ertesinde çizgi roman yayını hız kazandı ve bu süre içinde italyan ekolü kendi rengini buldu. 1940'ta büyülü rüzgar, zagor ve martin mysteré gibi bildiğimiz pek çok italyan kahramanını yayınlayacak olan bonelli comics kuruldu. essegesse isimli başka bir yayıncı tarafından captain miki -bizim bildiğimiz adıyla tommiks- 1951'de, teksas olarak bildiğimiz il grande blek ise 1954'te yayınlanmaya başladı.

    kağıt kıtlığı yaşanan bir dönemde, daha az sayfalı şeyler basmak zorunda kalan bonelli, tex'in maceralarını her sayfaya altı kare sığacak şekilde basmaya başladı. bu zamanla standart hale geldi ve bildiğimiz 96 sayfalı, renksiz fumetti formatının temelini oluşturdu. 80'lerde tv'nin yükselişiyle düşüşe geçen dönemde sergio bonelli, martin mysteré, mister no, dylan dog gibi karakterlerle bu tehlikeyi atlattı, zagor ve tex'e de yeniden hayat verdi. sergio bonelli'yi maalesef 2011'de kaybettik ancak fumetti ekolü günümüzde hala tam gaz devam ediyor ve diğer akımlardan bunalan okurlara rahat bir nefes aldırmaya devam ediyor diyebiliriz. benim de en sevdiğim çizgi roman serisi olan büyülü rüzgar (magico vento) bu ekolün bir ürünüdür, tüm sayılarını topladım ancak hemen bitmesin diye azar azar okumaya devam ediyorum.* günümüzde türkiye'deki popülerliği eskide kalmış ve yerini amerikan ana akım ve biraz da amerikan bağımsız ekolüne bırakmışsa da, gönüllerde ayrı bir yeri olacaktır her zaman.

    edit: teksas ve tommiks'in yayıncısına bonelli demişim, allah çarpar valla. düzelttim.

  • doktor, mühendis, savcı, hakim, öğretmen demeksizin, ülkede milyonlarca insanın nemalandığı resmi yayıncı kuruluş.

    tanıdığım ne kadar insan varsa evlerindeki digiturk’leri iptal ettirip selcuksportshd ya da ip tv gibi alternatiflere yöneldiler.

    kimse kusura bakmasın ama,
    tuttuğu takımın lig+avrupa maçlarını izlemek için ayda 200-250 lira verecek enayi pek kalmadı artık. ülkenin yarısından çoğunun da bu parayı verecek gücü yok zaten.

    toplasaydınız her ligi aynı platforma, biçseydiniz makul bir fiyat, şu an kazandığınızdan çok daha fazla kazanırdınız.

    2 ay önce eşim dedi ki, “gel bu sene digiturk alalım. acıyorum maçları o şekilde izlemene”
    yok dedim almayalım, ben memnunum halimden. evimin rızkını, futbol endüstrisini yöneten medya patronlarına veremem. varsın donsun, sanki çok kaliteli futbol oynanıyor da, birkaç kere donunca çok şey kaçıracağız..

  • çocuksunuzdur, okuldan eve gelirsiniz, sevdiğiniz yemek hazırdır, dışarda deli gibi kar yağmaktadır. anneniz sizi "tank" gibi giydirir, sonra dışarı çıkarsınız, saatlerce kar topu oynanır, kardan adam yapılıp bozulur. kırmızı bi burunla, ıslanmış eldivenlerle yoğun karın altından eve dönersiniz, babanız haberin var mı 2 gün boyunca okullar tatil der, çok yorulmuşsunuzdur koşuşturmaktan hemen pijamalar giyilir, yorganın altına girilir anne ılık ballı süt yapar(isteyene çorba) sonra bi güzel mışıl mışıl uyunur.

  • fetö'den daha az tehlikeli ve daha çok kripto oldukları için bu gruplarla mücadeleyi emniyet değil sosyal medya ve müge anlı yapıyor. sonra da muasır medeniyet, sonra da ahlaklı nesil.