hesabın var mı? giriş yap

  • "biz evlenmeden önce elele tutusmaya utanırdık " diyen teyzeler, zaten 14 yaşında evleniyormuşsunuz 5 yaşında da elletmeyiverin artık.

    haklımı ne bilemedim ki.

  • mağaralarda karanlıklarda yaşa, ateşi bul, tekerleği bul, baltayı keseri icat et, çanak çömbelek yap, hayvanları evcilleştir, yazıyı bul, piramitleri inşa et, uygarlıklar kur, bilime sanata felsefeye kafa yor, matbaayı bul, yer çekimini, basıncı keşfet, telefonu telgrafı, termodinamiği, elektromanyetizmayı bul, savaşlar yap, özgürlükler için mücadele et, sanat çalışmaları yap, ay'a git, kuantum, izafiyet derken bunca uzun yolculuğa rağmen aslında henüz yolun başında olduğunu fark et, sonra interneti icat et, dünya globalleşsin, mesafeler kısalsın, iletişim kolaylaşsın, kuyruklu yıldıza araç gönderip, mars'a insan kolonisi göndermeye hazırlandığın sırada "kadın susarsa ne yapalım" diye yarrağım gibi bir soruyla muhatap ol.

    sikmişim kadının suskunluğunu. çay verin içsin.

  • bu videodaki hadiselerin yaşandığı yıllarda arcopal diye bir yemek takımı markası vardı. gazete promosyonlarının, süper, mega kuponların havalarda uçuştuğu yıllardı. bu dediğim tabak, çanak ve kaşık-bıçak takımını yanılmıyorsam milliyet gazetesi veriyordu.

    çok uzatmayayım. bu ürünün reklamı televizyonda öylesine etkileyici ve vurucu bir şekilde döndü ki, birçok insan gibi benim ailem de ayaklarına kadar gelen bu büyük fırsata kayıtsız kalamadı. süper kuponu kaçırma hadsizliğini gösterse bile birkaç gün sonraki telafi ultra kuponu reddetme cüreti gösteremedi. tabaklar dünya'nın en kaliteli porseleniydi. ünlü fransız markasıydı. çok kaliteliydi, en iyisiydi, arcopaldi, fransızdı, inanılmaz kaliteliydi, tabaktı, ama harika kaliteliydi.

    aldık bunu. annemde halen birkaç tabağı duruyordu son gittiğimde.

    bunu benle aynı kuşaktan birkaç kişiye hatırlattım. arcopal diyince hepsi hatırladı. hatta annelerinde de varmış bazısının. sence arcopal nasıl dedim. hepsi güzel abi, kaliteli diye yanıtladı. açık olmak gerekirse aradan geçen 20 seneye karşın bana da halen dünya'nın en kaliteli porselen markası gibi gelir, arcopal. tek referansımız, 20 yıl önce, günlerce ve her program arasında defaatle dönen o reklam filmi.

    yazılanları okuyorum, sadece yazılanlar değil, kendime de dönüp bakıyorum. maruz kaldığımız manipülasyon ve şartlandırılmışlık sadece bu bahsettiğim tabak markasından ibaret değil. bu belki en masumu. milliyet bana arcopal konusunda hangi işlemi uyguladıysa, devlet de bize milli güvenlik dersinde aynı işlemi uyguladı. hem de bunu misliyle yaptı, acımadan. çünkü devlet acımaz, medya acımaz. sizi kaçırır, yatağa bağlar, kolunuza zorla eroini zerk eder, defalarca ve defalarca yapar bunu. sonunda kollarınızı çözer. serbest kalırsınız, ancak bu defa da siz uyuşturucu ararsınız.

    şu görüntüleri izledikten sonra bile gelip burada milliyetçilik kusuyorsunuz. birçoğunuz gezi direnişini tecrübe ettiğiniz halde yapıyorsunuz hem de. ama gözlerinizin altındaki morluğu, kolunuzun ne hale geldiğini görseniz, neye benzediğinizi bir görseniz yapmazsınız. o yüzden kafanızdaki arcopalleri kırın arkadaşlar, reklamlarda kırılmaz dediklerine bakmayın. kırın.

    (bkz: arcopal)

  • asagidaki ayrimin sukela sekilde ortaya koydugu gibi, bastan savma is yapmalaridir.

    japonlarin ise yaklasimi:
    "if one can do it, i can do it.... if no one can do it, i must do it."

    araplarin ise yaklasimi:
    "wallahi if one can do it, let him do it.... if no one can do it, ya-habibi how can i do it ?"

  • bugün açılan ve öğretmenlerimize yönelik kabul edilemez bir ithamda bulunan başlık kapatılmış, söz konusu başlığı açan yazar sözlük'ten uçurulmuştur.

    ekşi sözlük, yürüdükleri zorlu ve onurlu yolda her daim öğretmenlerimizin yanındadır. bu tür ithamlarda bulunan söylemlerin ekşi sözlük'te barındırılmasının hiçbir şekilde mümkün olmayacağını paylaşmak isteriz.

  • surekli bakistigim cook guzel bir kiz vardi. denize havuza sirf onun icin gidiyor sadece ama sadece derin derin bakisiyorduk. yasim o zamanlar 20 falan. havuzda olmadik hareketler yapiyor bur turlu beceremedigim ters taklalar atiyordum. ters takla sonrasi kafami suyun disina cikartir cikartmaz kafam baska yonde olsa bile hemen ona donuyor ve gozlerinde bana bakip bakmadigini, atlayisimi begenip begenmedigini anlamaya calisiyordum. neyse bir ogle vakti yine havuzda oldugunu gorup kosarak gittim. kendisi iki arkadasiyla birlikte suyu icinde havuzun tam kosesinda kenarlara tutunarak sohbet ediyorlar. birbirimizi gorunce gulumsedik ve ben acilisi yine ters taklayla yaptim(bu arada her atlayisimda sirtim suya sak diye carptigindan biber gibi yaniyor ama her seferinde sirtim biraz daha nasirlastigindan kelli aciya dayaniyordum). kafami bir kere cikartip nefes alip yine suyun icinden ona dogru yuzdum. ilk defa yapiyordum bunu. yani ona dogru ilk defa yuzuyordum. yuzerken bir taraftan bunu yapma diyordum kendime. cunku, nefesim anca yetecek ve onun oldugu kenarda su ustune cikacaktim. henuz onunla bu kadar yakinlasmaya hazir degildim. tam kenara geldigimde ani bir kararla su ustune cikmamaya karar verdim ve kenar duvardan destek alip(ayaklarimla kendimi itip) geldigim yone dogru yuzmeye karar verdim. fakat o da ne? bir duvarin bu kadar yumusak olmasi hic normal degil! er kisi olan 'gerizekali ben' o gucu duvar yerine kizin gobegimden aldigimi farkettim. resmen sevdicegimin gobegine cift tepik attim ve o saskinlik, utanc ve korkuyla hemen oradan uzaklasmak istedim. telasima telas aptalligima aptallik katarak guclu tekmelerimle yanindaki iki kizi ve yine sevdicegimi acilara surukledim. cirpindikca battigim bir bataklikti. nefesim bitmek uzere ben cikmak istemiyorum. caresizlikle cikip nefes alip gozyaslarimi gizlemek icin donup o tarafa bakmadan karsiya yuzdum havlumu aldim tam giderken baktim. evet ben kazanmistim. 3'unude dovmustum. sonradan kuzenimden ogrendigim kadariyla ciglik attirmisim hepsine. filmin sonu mu? bosverin!

  • bünyesinde yapılmaması gereken 3 şey: aşk yaşamak, vatan kurtarmak, din/inanç anlatmak.

    yüzyüze iken beceremediğimiz şeyleri bu mecraya taşıyınca hepten elimize yüzümüze bulaştırıyoruz. şahdık, şahbaz oluyoruz.