hesabın var mı? giriş yap

  • türkiye akülü arabalar federasyonu başkanı izzet mehmet çapar'ın.... şaka lan şaka

    olm şunun güzelliğine bak ya

    şimdiki jenerasyonun çocukları da bunu istiyor mu bilmiyorum ama, bizim jenerasyonda çocukken akülü arabaya ağzının suyu akmayan çocuk pek yoktur herhalde. akülü arabası olan çocuk da pek yoktur.

    resmen resimli sözlükte ukte kelimesinin karşılığında akülü araba resmi var lan benim için.

  • şöyle görüntülere hazır olun.

    aranızdan yalaka ve kaypak olmayanların ''neden bu afgan polislerinin hepsi türban takıyor'' sorusunu sorduğunu biliyorum. özgür irade olsa gerek, yersek.

    afganistan'da bir zamanlar taliban varken burka denen şeyin giyilmesi zorunlu idi. şimdi soruyorum, dünya'da buna benzer pek çok örnek varken, türkiye'deki gelişmeler bazı kesimlerce nasıl hafife alınabiliyor? kendilerini kandırdıkları gibi bizi de kandırdıklarını mı sanıyorlar? yoksa kendilerini de mi kandırmıyorlar, zaten istedikleri bu mu? kaypak oldukları için mi böyleler?

    tabi bir de ''türkiye'de türban zorunlu değil ki, sadece önündeki yasaklar kaldırılıyor'' diyecek olan sözde hümanist soysuz köpekler var. kendi de çok iyi biliyor aslında, insanların baskı ve zorlamalarla kapatıldığından, küçücük çocukların kapatılmasına ve okula bu şekilde gitmesine göz yumulduğundan, bir ülkenin böyle yavaş yavaş sinsice dönüştürüldüğünden haberdar.

    kadınlara hayvan muamelesi yapan ve buradaki yalaka, kaypak ve soysuz köpeklerin gıpta ile baktığı ülkeler, mesela malezya'da 2009 yılında dini ne olursa olsun tüm kadın polislere türban takma zorunluluğu getirilmiş. bana aynı şeyin 2019 veya 2029 yılında ülkemde de olmayacağının garantisini kim veriyor?

    dindar nesil yetiştirmek adına yasalara aykırı olduğu için merdiven altı yurtlar açıp çocuklara denetimsiz ortamda rahatça tecavüz edilebilecek ortamlar yaratan ensar vakfı'nın böyle reklamlar vermesi sizleri bir gram dahi endişelendirmiyor mu?

    cevap verebilecek olan varsa, beklerim.

  • ne diyorsun olm sen?
    idam ile kimler asıldı bu ülkede biliyor musun?
    gencecik insanlar. zamanın diktasına karşı geliyorlar diye. hiç pahasına.
    bu ülkede adalet kanunlara göre uygulanıyor mu?
    nasıl bir arzu bu?
    böyle bir gücü birilerine vermek embesillikten başka birşey değildir.
    her hükümet yargıyı ele geçirmeyi başarmış bu coğrafyada. sen ne olsun istiyorsun?

  • zihin olarak kendisini buna odaklamıştır. ergen iken "nasıl bir sevgilim olsun?" listesi çok nettir. şöyle olsun, böyle olsun diye doldurulmuştur o liste. ha çoğu zaman o listeye uymaz sevgililer ama bir şekilde liste de sevgiliye göre şekillenir.

    fakat kişisel olarak fark ettim ki yaş ilerledikçe o liste "nasıl bir sevgilim olmasın" oluyor. listenin altındakiler de alıp başını gidiyor. bir süre sonra sadece göz ile beğenilen kadınların sayısı bile azalıyor. tabii siz ne kadar beyninizle hareket etmek isteseniz de içgüdüleriniz ya da alt benliğiniz ya da adına her ne diyorsanız, sizden bağımsız sizin adınıza hareket eden parçanız kendince birilerini beğeniyor. ama! baskın çıkamadığı için o beğenilen kişinin üstünü de çizip geçiyorsunuz.

    zaman geçtikçe, yalnızlığınıza çözüm için aradığını sevgiliyi aramamaya başlıyorsunuz. olursa olur, olmazsa olmaz diyip çıkıyorsunuz işin içinden. tabii bu kronikleşiyor. bu sefer ne içgüdü, ne beyin mevcut sevgiyi yönlendirecek kimseyi bulmaktan vazgeçiyor. öyle apışıp kalıyorsunuz.

    misal bu sene içinde bir hatun kişiyi ilk olarak fiziksel olarak beğendim. sonra takip edip nasıl birisi olduğunu çözemeye çalıştım. olur gibi geldi. sonra hatun kişinin eski erkek arkadaşının kim olduğunu öğrendim. eski sevgilisi olacak herif, bir erkekte nefret ettiğim ne kadar özellik varsa hepsine sahip bir tipti. direkt şöyle düşündüm; ulan bu kız bu herifle sevgili olmuşsa, benim bu kızla hiç işim olmaz.

    ooo daha bu işin güven kısmı var. o güven duygusu yok mu... o kadar acayip bir şey ki.

    neyse, kısacası tercih olarak başlayan bu hal, daha sonra kalıplaşıyor. eğer yalnızlığa katlanacak birisi değilseniz "ben kimseyi aramıyorum" triplerine girmeyin. zira kimse de gelip "ben seni seviyorum galiba, bir sevgili mi olsak acaba?" demez.

  • dersimiz: hayat bilgisi
    konu: insanları takdir etmek.

    (annesi 5 yaşındaki ege'ye işini iyi yapan insanları takdir etmek gerektiğini anlatmıştır. ege uygulamada...)

    evde, servis saatinde gelen apartman görevlisine:

    ege: engin abi tebrik ederim, kimse senin gibi çöp toplayamaz, senin sayende evimizi böcek basmıyor, sen olmasan çöp ev olurduk.

    ilaç getiren eczacı kalfasına:

    ege: sen olmasan hepimiz ölmüştük, doktor gibisin.

    lokantadaki garsona:

    ege: hepimiz senin sayende doyuyoruz, sofrayı da çok güzel topladın, aferin.

    lokantadaki müşteriye:

    ege: aferin, bütün yemeklerini bitirmişsin, göbeğin kocaman olmuş.

    lokantanın otoparkçısına:

    ege: vay canına, bütün gün arabamızın başında beklemişsin, çok iyi bir polissin sen, kıyafetin de çok havalı.

    bütün takdir edilenlerin ortak cevabı: puhahaha teşekkürler.

  • şu an da genelde bilinçsiz bir şekilde yetiştirilen ve sandığınız gibi o kadar da sağlıklı olmayan yumurtalardır.

    bu konu ve bağlantılı konular ile ilgili tamamen doğru ve tarafsız bilgi vereceğim. zamanınız var ve doğruları öğrenmek istiyorsanız yazıyı okuyabilirsiniz.

    arkadaşlar; gezen tavuk, doğal tavuk gibi kavramlar tamamen ticari kaygılar güdülerek bir pazarlama stratejisi haline geldi. normalde tanesi 20-30 kuruş olan yumurtayı bu sayede 1 liralara kadar satmak mümkün olabiliyor.

    şimdi doğal ve gezen tavuk şudur:

    tavuklar kümeslerinden çıkartılır. hayvanlar sağda solda gördükleri şeyleri yerler. şimdi diyeceksiniz ki zaten öyle benim aldığım yer. tamam da bak bakalım kaç hayvan var 1 kümeste? insanlar ufak bir araziyi kapatıp, çadır kümes kuruyor; içeride 250- 1000 arası hayvan var. peki bunların devlet kontrollü veteriner denetimi var mı? yok. hayvanların aşıları, aşı takvimleri kontrol ediliyor mu? yok. yumurtlayan hayvanların, yumurtalarının üzerine üretim tarihi yazılıyor mu? hayır. zaten yem olarak da normal markette aldığınız yumurtaları doğuran tavuklara verilen yemlerden veriliyor? şimdi bu hayvan gezen tavuk-doğal tavuk mu oldu? yumurtası çok mu lezzetli oluyor. geçiniz. lezzet tamamen kullanılan yeme bağlıdır. kullanılan yem, yumurtanın renginden, içindeki sarının rengine kadar her şeyi değiştirebilir.

    burda köyde yetişenleri ayırıyorum. köyde bir insanın 20-30 tavuğu olur, adam bunları salar ve tavuklar kendi kendine bir şeyler yer. akşamda diğer hayvanlardan korumak için kümeslerine kapatır. arada sırada kendi ektiği mahsüllerden ( mısır - buğday vs) yem atar hayvana. ama dışarıdan rasyonu ( yemi oluşturan ögeler) ortalama 2900 kalori olan hazır yem kullanmaz. ayrıca burda yumurta sayısı çok fazla olmayacağı için ( 100 tavuk ticari kümeslerde ortalama %85 verimlilik ile yumurtlar, bu şekilde yetişenlerde oran %50-60 lardadır) bu arkadaşın elinde yumurta kalmaz. bu da bayat yumurta satışının önüne geçer. bu yüzden bu arkadaşlardan aldığınız yumurta daha lezzetli gelebilir ama lezzet bunlarla alakalı değildir.

    yani eğer bu şekilde bir tanıdığınız varsa, evet burdan doğal yumurta almanız mümkün. fakat gezen tavuk yumurtası- doğal yumurta olarak direk satış yerlerinden aldıklarınız markette gördüğünüz yumurtalar ile aynı, hatta daha kötü ve ne olduğu belli olmayan koşullardan elde ediliyor.
    ( marketteki gezen yumurtalarda, bu entry de ki arkadaşın bahsettiği şekilde, büyük firmalar tarafından üretilip, piyasaya sunulur. benim bahsettiğim bilgilerin tamamı, sağda solda gördüğünüz gezen tavuk, doğal tavuk yumurtası adı altında üretim yapan ve kapasite olarak 250- 2500 arasında olan ve bakanlıklar tarafından denetime tabii olmayan kesimdir.)

    " bir kümes içinde gezen tavuk ile kafeste beslenen tavuk arasında yumurta özellikleri bakımından hiç bir fark yoktur. çünkü, ikisi de aynı yemi yer ve gezmenin yumurta üzerinde olumlu ya da olumsuz hiç bir etkisi bulunmaz. kafeste yetiştirilen tavuklar hareket etmedikleri için enerjilerini daha çok yumurta verimine harcarlar ve gaitaları ızgaradan alta düştüğü için yumurtaları temiz olur. bu konuda bir anımı anlatmak istiyorum. ziyaret ettiğim büyük bir yumurta tavukçuluğu işletmesinin teknik elemanına gaita(gübre) ile bulaşık yumurtaları ne yaptıklarını sorduğumda aldığım cevap, az sayıda çıkan gaita ile bulaşık yumurtaları bazı kişilerin kendilerinden 10 kuruşa satın aldığı ve altında saman bulunan sepetlere koyup pazarda köy yumurtası diye 90 kuruşa sattıkları şeklinde oldu." (1)

    bu kümeslerde ki civciv ve yarkalar ( yarka; 16 haftayı doldurmuş, yumurtlamaya hazır olan tavuğa denir) zaten endüstriyel üreticilerden elde ediliyor. bu civciv ve yarkalar hibrit ırklardır (2). yani genetiği ile oynamadan, doğal seleksiyon ile ana damızlık firmaları tarafından yetiştirilir ve tüm dünyaya satılır. türkiye'de de diğer devletlerin yaptığı gibi, yurtdışından damızlık sürüler getirilir ve buradan çıkan döllü yumurtalardan kuluçkada civciv çıkarılır. bu çıkan civcivler ticari kümeslere satılır ve 16 hafta sonunda gerçek kümeslerine taşınır. burda da yumurtlamaya ve yaklaşık 90 hafta sürecek hayat yolculuklarına devam ederler. gezen tavukçuluk ile uğraşanlarda yine bu ticari firmalardan tercih ettikleri ırkı alırlar ve kümeslerine koyarlar. yani yem ile beraber kullanılan civciv ırklarıda aynı.

    yani kısaca; kullanılan yem de, ırkta aynı. tavuğun gezmesi bir şey değiştirmiyor. sağlık açısından, besin değerleri açısından hiç bir farkı yok. sadece duygusal açıdan, evet hayvanlar dışarıda daha rahat bir ortamda büyüyor diyebiliriz. yumurtaya - stres vs hiç bir şey geçmez arkadaşlar.
    çok teknik detaya girmeden kısa kısa geçerek bu kadar özetleyebildim. konular biraz kopuk oldu

    konu ile alakalı teknik/teknik olmayan sorularınızı öm yoluyla cevaplayabilirim.

    öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler - on
    bir çoğunuz, yumurtanın oluşması için horoz ve tavuğun çiftleşmesi gerekiyor sanıyorsunuz. evet bu şekilde olmuyor. sağlıklı bir tavuk 24,5 saatte bir defa yumurta verir ve horoza ihtiyacı yoktur. horozla çiftleştiğinde kuluçkalık ( döllü yumurta) ortaya çıkar ve ancak bu yumurtalardan civciv çıkabilir. diğerleri marketlerden aldığınız sofralık yumurta olur.
    öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler - off

    (1) : http://www.hazimgokcen.net/…anlis-bilinen-dogrular/
    (2) : https://en.wikipedia.org/…/category:chicken_hybrids

  • ulan, "reklam, pr" denilecek korkusundan insanlar iyilik de yapamaz oldular. monster'ı tebrik ediyorum. ne çocuğun kim olduğunu biliyoruz, ne yüzünü gördük, ne de bi video bişey çıktı ortaya. normalde bu gibi durumlarda nasıl olduğunu biliyoruz. firma laptopu verir vermeyi ama, çocuğun 7 ceddini ifşa ederler, milyon tane fotoğraf, acıklı müzikli video falan düşer ortaya.

    monster ise sadece olayın mutlulukla sonuçlandığını gösteren bir fotoğraf ve kısa bir tweet attı. fotoğrafta da çocuğun sadece elleri görünüyor. daha ne yapsın adamlar. eğer laptopu hediye edip, hiç kimseye haber vermeselerdi bu sefer de haksız yere "umarsamadılar, koskoca firmasınız nolurdu bi laptop verseniz" denilecekti.

    daha naapsınlar abi bi deyiverin hele ya.

  • burda 120 liraya masa donatacağını sanan bir genç ile karşı karşıyayız. o paraya bir porsiyon pattes tava yersin delikanlı

  • devlet bir gün geniş ve boş araziye geceleri göz kulak olacak, 1500 tl maaşla bir bekçi almaya karar verir.
    “talimatlar olmadan bekçi nasıl iş yapacak?” bir planlama birimi kurulur ve 2000 tl maaşla iki kişi işe alınır. işleri yapıp yapmadıklarını nasıl kontrol edeceğiz diye düşünülerek 2500 tl maaşla da 2 denetmen işe alınır. bir süre sonra bunların maaşları nasıl hesaplanıp ödenecek diye tartışılır. 3000 tl maaşla bir mali müşavir, bir katip bir de istatistikçi işe alınır.
    bir süre sonra bunlardan kim sorumlu olacak diye düşünülür 7000 tl maaşla bir müdür 4500 tl maaşla iki müdür yardımcısı işe alınır.
    çok geçmeden ülkede ekonomik kriz çıkar. masrafları kısmak için bekçi kovulur.

  • 15 temmuz darbe surecinde önemli bir katkısı olan evlilik programlarının, hükümetin ohal kapsamındaki yetkilerinden biri olan khk ile yasaklanmasıdır. çıkan bu khk, fetönün ohal' de aldığı en büyük darbedir.