ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
erkekleri itici yapan detaylar
-
kadınlar için itici buldukları detayların kendileri için doğal olduğunu sanmaları.
ebru şallı
-
kendisi bebeğini karnında değil, plates topunun içinde muhafaza etmektedir.
türk bayrağını öpüp çalmaya devam eden hırsız
-
ülkenin neden battığının ispatı niteliğindeki hırsız.
atm'den 10 lira para çeken insan
-
7 lira kalmışken 5 lira yatırıp 10 lira çeken insandan daha fakir değildir.
edit: kendim için yazdım ama zamanının ötesine yollamış fakirler.
28 ağustos 2021 rock'n rolla rezaleti
-
(bkz: dayak nedir neden atılır)
mekandan ziyade alkollü müşteri rezaleti olması gereken başlık
hakkını vereyim ama kendi haksızlığını bu kadar açık açık yazan rezalet başlığı görmemiştim. genelinde başlık sahipleri melek gibi insanlar olur, durduk yere dayak yerler hep.
norveç'te karda montsuz kalan çocuk
-
"bize geldiğinde zaten montsuzdu..."
(aile ve sosyal politikalar bakanlığı)
kızılkayalarda ıslak hamburgerin 20 tl olması
-
zamanında sahiplerinin gezi'de eylem yapan muhalif gençlere "it, köpek" diyebildiği kızılkayalar, dünya'nın en iyi ıslak hamburgerini bedava bile dağıtsa almayacağım için beni ilgilendirmeyen fiyattır.
bunların hepsi kardeş, amca çocuğu servet gider memiş gelir.
yaran olaylar
-
aile hekimliğinin zorluklarından biridir gezici hizmet. mesleki jargonu mobildir.
evet ortada bir hizmet vardır ama devletçe içeriği belli değildir. türk işi yani. her ilde farklı şekilde uygulanır. kimi köye gider ilaç yazar, kimi aşı yapar, kimi yatan hastalara bakar, kimi de hiç gitmez gitmiş gibi yapar.
yıllar önce bulunduğum doğu ili genelinde, ailelerin maddi ve coğrafi imkansızlıktan hastaneye ulaşması zor olduğundan, aşı-izlem gibi uygulamalar yapılıyordu mobilde. biz de giydik önlüğümüzü, gittik aşı ve izlem yapmaya. tabi köyde bir korku havası, beyaz önlüğü gören çocuklar kendini oradan oraya atıyor.
bir evin kapı girişinde aşı yaparken, arkadan birinin yaklaştığını hissettim, sırtıma dokundu. dönüp baktığımda önünü ilikliyordu yaşlıca bir amca. doğu şivesi ile "hocam çok yaşlı bir babam var, ölüm döşeğinde ama rica etsem bir tansiyon bakar mısın, çok üzülüyorum." dedi.
zaten hayır demezdim ama bu nezaket karşısında bekletemedim bile. aile sağlığı çalışanı aşıları yaparken ben de gittim dedeye bakmaya. yürürken oğlu, dedenin ne kadar dindar olduğunu anlatıp durdu. 10 yıldır yatıyormuş kısmı felçli ve 10 yıldır sürekli tesbih çekip dua ediyormuş. geldiğimizde ben dedenin olduğu odaya girince, oğlu da terlik getirmeye yandaki evine gitti.
köyde yaşayanlar bilir, evin dışında ufacık bir odada yatıyor dede. giriş kapısı 170 cm. penceresi yok. her taraf yeşile boyanmış, kapı bile. köşede hafif bir yükselti kenarında delik, hem tuvalet hem banyo. duvarda dedenin, siyah beyaz flu askerlik fotoğrafı ama tavana sıfır :) bir de üzerinde bilmem ne ticaret yazan, kenarları iğrenç kırmızı plastikten kare şeklinde ve çok ses çıkaran saat, tabi o da tavana sıfır. sanırım bir de kuran var başucunda asılı. yerler plastikten yapılmış ahşap desenli örtü (bkz: marley) ama zemin düz olmadığı için taşlar batıyor ayağa. ve yaz günü bile soğuk yerler.
aklımda soru işareti. 10 yıldır televizyon olmayan odada ölmeyi bekleyen dede. sıkılmadan bunalmadan. sürekli yorgan altından tesbih çekerek 10 koca yıl.
yer yatağına uzanmış, arkası dönük, üstünde 5 kat yorgan.
yatağa yaklaşıp dedeyi uyandırmak adına silkeledim. "dede, dedee, deeeeddeeee"
hafiften hareketlenir gibi olunca, ben de arkamı döndüm çantadan tansiyon aletini almak adına.
o sırada bir hızlı hareket oldu dededen. ne olduğunu anlamadım. birden doğruldu, ben de hızlıca anlamak için ona doğru dönünce göz göze geldik. gözlerini sonuna kadar açmıştı. ve susuz kalıp çatallaşmış sesine rağmen bağırdı bana.
dinim islam, kitabım kuran, peygemberim muhammed aleyhisselam.
olayı anladım ama gülmekten konuşamıyordum. dede sınavına çok iyi çalışmıştı ama muhtemelen beyaz önlük yüzünden kafası karışıp, cevapları yanlış zamana denk getirmişti. hani yetkim olsa alırdım cennete. o kadar kesin, kararlı, inanmış söyledi. sonra bende beklediği azraili mi bulamadı yoksa farkına mı vardı bilmiyorum arkasını dönüp yine yattı.
bir iki ay sonra da zaten defin raporu için geldi oğlu.
dedem umarım cevapların doğrudur. ne güzel şey değil mi, böylesine inanmak :)
5 kasım 1995 izmir sel felaketi
-
narlıdere'de ana caddede dağdan aşağıya inmiş yatak,yorgan ve yan yatmış kamyonlar görmemize sebep olmuş, bir daha hiç yaşanılmaması istenen afet. bu olayı trt helikopter ile çekmişti. o görüntüleri bulamadım. bulan olursa mesaj yoluyla haber verirse sevinirim.
iz bırakan kitap cümleleri
-
"daha çok anlat” dedim.
“hoşuna gidiyor mu?”
“çok. elimden gelse seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum.”
“bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?”
“gider gibi yaparız."
(bkz: şeker portakalı)
ocak 2015 boğaziçi üniversitesi rezaleti
çılgına dönüp kudursalar da tercihim erdoğandır
-
devlet bahçeli'nin bugün söylediği söz.ne diyelim, allah muhabbetinizi arttırsın.
http://www.internethaber.com/…dogandir-1752481h.htm
ha şöyle bi şeyler de vardı geçmişte:
(bkz: bahçeli aile nedir çocuk nedir bilmez)
(bkz: sen genelkurmay başkanımızın tırnağı olamazsın)
(bkz: sen bozkurtlarınla yürü ben insanla yürüyeceğim)
(bkz: bahçeli uçağa binmekten korkan bir zavallıdır)
bu da bahçeli tarafından:
"tayyip erdoğan cumhurbaşkanı olamaz" : https://www.youtube.com/watch?v=makcmmdcjn0
"erdoğan sen ülkücünün gardaşı olamazsın": http://www.haberler.com/…-olamazsin-6357764-haberi/
children of men
-
abartılı ifadeler kullanmak istemem ama çok başarılı, hakkının yıllar sonra daha da ziyadesiyle teslim edileceğine inandığım, kendi alanında henüz daha iyisini izlemediğim bir film.
adeta aksiyon böyle çekilir dersi veren tek plan çekimleri, genel anlamda görüntüleri, dini göndermeleri, büyük ülkelerin günümüzde uyguladığı mülteci politikalarının neredeyse aynısının ustalıkla aktarılması, senaryosu, kurduğu distopik ama gerçekçi dünya, verdiği siyasi-politik mesajlar, müzikleri ve michael caine'i ile çok özel bir yerde duran bir film children of men.
zizek tabii daha iyi anlatacaktır, ona göre kabaca filmi bu kadar unutulmaz yapan; insanlığı kurtaran bir anti-kahraman hikayesini başarılı bir şekilde anlatması değil, ana hikaye akarken, arkaplanda aynısını bugün yaşadığımız ve dolayısıyla rahatlıkla özdeşlik kurabileceğimiz muazzam bir günümüz kapitalizmi tablosu sunmasıdır. filmde olay örgüsü ilerlerken; göç, savaş, aşırı akımlar, terör, baskı gibi neredeyse gündelik hayatımızın bir parçası haline gelen olgulara dair sahneler izleriz arkaplanda. bir distopya izlediğimizi varsayarız ama gördüklerimiz hep yaşadığımız dünyaya dairdir. işte filmi bu kadar başarılı yapan tam da bu arkaplandır.
children of men bir aksiyon filmi değil, 2020'lerde yaşayacağımız günlerin 2006'da çekilmiş, usta işi bir habercisidir.