hesabın var mı? giriş yap

  • aynı problem kopya adıyla günlük yaşantımıza sirayet etmiştir;
    zira sınavda önünüzde bir soru var ve doğru cevabı bilmiyorsunuz ama 5 şık var yani doğru cevabı bulma olasılığınız 1/5... ama o da ne öndeki arkadaşınız kıçını sağa kaydırdı ve siz onun cevap kağıdını gördünüz... ta taaa ama ya yanlış yaptıysa.. doğru olma ihtimali de söz konusu. ya yanlıştır ya doğrudur.. yani 1/2 şansınız var 1/2>1/5 direkman kopye çekilir

    not:7.5 senede bitirdim

  • "geçen bir programda konuğun teki bir ürünün markasını ağzından kaçırdı . hemen almaya gittik, nasıl kuyruk nasıl kuyruk... zor bulabildik bi tane."

    "asansörün önünde dikilmiş bekliyorum. adamın sorduğu soruya bak, ‘çağırdınız mı ?’. yok, pişman olup kendi gelsin diye bekliyorum." **

  • madem ogrendik, yazalım. efendim asya krizi, finansol sektorun icinde bulundugu yapı yuzunden meydana gelmi$tir. kriz modellemeleri bakımından bu ulkelerde herhangi bir butce acıgı olmaması ve i$sizlik duzeyinin du$uk olması durumu krugman'ın 3. bir modellemeye yonelmesine yol acmı$tır.

    genel olarak baktıgımızda, iki $ekilde yakla$ım vardır:

    1- deposit insurance denilen, insanların yatırdıkları paraların sigortalanması ve akabinde bir sorun halinde geri odenmesi durumu. burda moral hazard dedigimiz bir problem de soz konusu. zira aracı finansal kurumlar yani bankalar icin durum pek lezizdi. bu bankalar kendi iclerine ozsermaye koymazken, aldıkları depositleri de riskli getiri iceren enstrumanlara yatırıyorlardı. [acıklayalım, diyelim ki banka sahibinin 100 lirası var, 107 lira getirecek guvenli bir yatırımı var. ama diger yanda 80 lira ya da 120 lira getirebilecek bir enstruman daha var. burda banka sahibinin kendi bankasında para olmadıgından, paralar sigortalandıgından dolayı, 80 liralık durumu kendi kayıbı degil; karı 0 layan bir durum olarak kabul etmesi onemlidir (parası olmayan banka batar, kendi kaybı sıfır olucaktı). yani adamın bekledigi kar ilk enstrumandan 7, digerinden (20+0/2) 10 idi]. bu yatırımı, iyi dunya hali - 120 kotu dunya hali - 80 diye acıklandıgını i$itebiliriz. bu andan sonra riskli enstrumanlara yatırılan muazzam paralar yuzunden piyasadaki tum enstrumanların fiyatları $i$ti. overinvestment denilen bu yatırımları yaparken bankalar icin de kıyasıya bir yarı$ soz konusuydu - oyle ki karlarını bile anında bu rekabetci ortamda kaybediyorlardı. kotu kredi verimleri ve bu rekabetcilik yuzunden bir sure sonra $i$en piyasanın artık bankaları ve firmaları kaldıramayacagı du$unulmeye ba$landı. kritik nokta, sigortalanan menkul kıymetlerin tamamının geri odenemeyecegi gercegi ortaya cıktı. insanlar banka ayrımı yapmadıkları o paralarını geri cektiler, $i$en fiyatları finanse edemeyen bankalar battı (zira alım uzerine alım yaparak $i$irilen bir yatırım vardı), $i$en fiyatlar indi - ki para kazanılacagı du$unulen bu fiyatların normal degerlerine inmesi de bankaların sonunu hazırladı. devaluasyon oldu.

    2- krugman asya icin yazdıgı 1999 yılındaki makalesinde yukarıdakine yonelik bir ele$tiri getirdi. ona gore, bankalar arası rekabetin bu kadar kar sıfırlayıcı oldugu gercek degildi/mumkun degildi. artı bankarın verdigi kredilerin geri donmemesi gibi bir durumun en yogunla$tıgı ortam devaluasyon sonrası idi. ona gore self fulfilling equilibrium denilen bir durum soz konusuydu, insanlar bir$ey du$unup kendi cıkarları dogrultusunda bu du$unceye inanıp harekete gecebilirlerdi. bu bakımda, yatırımcılar devaluasyon bekliyorlardı, firmalar batacaktı. yatırımları durdurup, kredilerden ve enstrumanlardan cıktılar (bir sonraki donem devam etme opsiyonları oldugu halde). devaluasyon geldi ve firmalar/bankalar battı. burda kritik nokta krugman'ın sundugu "bir ongorunun aslında o ongoruyu hayata gecirmesi" tezidir; tabi ki bu tez icin ortamda bazı indikasyonlar da olmalı.

    sonucta asya krizi
    1-ticaret etkilesimleri
    2-finansal etkilesimler (taylandda parası batan yatırımcı, turkiye'den riskli paramı cekeyim; nolur nolmaz. genelde kaybım o duzeyde kalsın - burda turkiye de bir terslik olmamasına ragmen)
    3-birbirine benzeyen, kriz tetikleyici etki (misal meksika da kriz var, e arjantin ona cok benzio; arjtantinde de aynı kriz olabilir, ordan paramı cekeyim. arjantinde de aynı kriz)
    $eklinde yayıldı.

  • hakkari'de ev beğeniyorsun, ev sahibiyle görüşmeye gidiyorsun:

    "hoca, senin o eve maaşın yetmez. doktora kiraya verecem."

    1200 lira kira istiyormuş. yakıt parası da hariç. 700 liradan aşağı ev yok. sırf eşya almayım diye 700 liraya öğretmenevinde kalıyorum, su günde toplamda 3 saat akıyor. elektrik günde garanti 3-4 saat kesilir. gündüz kesilmese gece kesilir mutlaka. bir interneti var, o da çekerse kullanırsın. verdiğimiz paranın içinde başka ne yemek var ne bir şey. yemekhanesinde niyeyse öğlen 12'de çıkıyor yemek; herkes çalışıyor o saatte. milli eğitim personeline yemek fişi veriyorlar, gelip öğle yemeklerini orda yiyorlar.

    mutfağım olmadığı için, ızgaralık falan bir şeylerle idare ediyorum. banvit ürünleri bir markete haftada bir gün, sınırlı sayıda geliyor ordan o gün gidip alıyorum. dışarıdan yesem 10-15 liradan aşağı çıkamıyorum-ki alternatif de yok yiyecek.

    buradaki doktora, polise, askere, akademisyene burada görev yaptığı için geliştirme yardımı adında bir teşvik veriliyor. malesef ki öğretmene tek kuruş fark verilmiyor.

    bu mesleğin kutsallığı da, bu insanların kendi yararını düşünmeyip sırf eğitim aşkıyla buralarda çalışıp didinmesinden geliyordu. şimdi onu da öğretmenin bok yerine konulması, 15 yaşında ergenlerin ağzına sakız edilmesiyle yerle bir ettiler. madem öyle; madem benim yararıma olan tek bir şey yok; burada 1000 liraya oturacağıma gider beşiktaş'ta otururum. siz de "doğu'da öğretmen durmuyor" diye yırtınır durursunuz.

  • bir seferinde, "on sene sonra gelsen, desen ki bak bunlar çocuklarım, anneleri öldü sen bak desen bakarım." demişti.

    bu laftan önce ömrümün sonuna kadar unutamayacağım hiçbir laf yoktu, artık var.

    edit: son günlerde durumumuzu merak eden epey bir kişiden mesaj aldım. barıştık, her şey güzel gidiyor. bir daha birbirimizi kaybetmeye hiç niyetimiz yok. yani söz konusu hanımefendi her şey yolunda giderse benim değil bizim çocuklarımıza bakacak :)

    inancınızı kaybetmeyin. bazı hikayeler mutlu sonla bitiyor.

  • kullanıcıyı manevi zarar göreceği bir yere yönlendirmek ya da kullanıcı üstünden rızası olmadan çıkar sağlamak amaçlı link abuse eden arkadaşlar, bir süre sonra sözlüğe login olmaya çalıştıklarında başka bir yere yönlenebilirler. (örneğin: €-castig.com)

    mart 2010, dark side

  • asteğmen inshroud, mesai bitiminde yorgun argın nizamiye kapısına doğru ilerlemekte, sampi'den pide mi yoksa domnos'tan pizza mı söylesem diye düşünmektedir. nizamiye kapısına yaklaşırken acı acı çalan üç düdük sesi* duyar. garnizon komutanı kışlayı terk etmektedir, esas duruşa geçer, selam layıkıyla çakılır lakin önünden geçip gitmesi gereken flamalı araç, tam önünde durur, asker iner, komutanın kapısını açar, komutan araçtan inmeden inshroud'u eliyle çağırır.

    + [caps] asteğmen inşorut eğmreğt gomtanığm! [/caps]
    - üçyüzyetimişsekiz artı ikiyüzotuzaltı? çabuk?
    + ...(2 saniye)... [caps] ağltıyüzondört gomtanığm! [/caps]
    - afferin
    + [scream vocal] soğal! [/scream vocal]

    diyaloğu gerçekleşir ve komutan basar gider, inshroud anlam veremez, anlam vermeye de çalışmaz, zaten pizza yemeye de karar vermiştir ve evine gider. ertesi gün olayın sebebi öğrenilmiştir. 40'dan fazla subay öğrencinin arasına giren komutan onlara bu toplama işlemini sormuştur ve adamlar (bir tane de bayan asker vardı) heyecandan cevap verememişlerdir. kendi halinde yalnız asteğmenin cevap vermesi çok hoşuna gitmiş olacak ki bu değerli komutan inshroud'a takdir belgesi vermiştir. 20 sene okullarda dirsek çürüten, difransiyel denklemlerle yıllarca uğraşan, 2 tane calculus kitabı yemiş olan inshroud kişisi bir toplama işlemiyle yüceltilmiştir.

    kıssadan hisse: pizza güzeldir

  • bir çok film, kitap tarafından gönderme yapılan filmdir. efsaneler arasındadır. güldürür, eğlendirir, hüzünlendirir. ayrıca dustin hoffman'ın ne kadar büyük bir oyuncu olduğunun en büyük kanıtıdır.