hesabın var mı? giriş yap

  • kararlılıklarıyla şaşırtan bir güruh... hiç bıkmazlar, üşenmezler, yorulmazlar. sorarlar da sorarlar, sorarlar da sorarlar, sorarlar allah sorarlar... çocuklarına sorarlar, torunlarına sorarlar, olmadı eşe dosta esnafa sorarlar.

    - ikindi okundu mu? okudular mı ikindiyi?

    - yok dede okunmadı daha...

    - oh pek güzel...

    lan nesi güzel? ne oldu şimdi? valla çıldıriciim. öğle ya da akşam ezanı falan da değil, varsa yoksa ikindi. ikindi okundu mu, ikindiyi okudular mı, okudurlar mı ikindiyi... bu nasıl bir ikindi tutkusu anlamış değilim. ne var bu ikindi de çözemedim. hayır bilhassa ikindiyi soruyorlar çünkü. böyle "okudular mı ikindiyi koç yumurtası?" falan derken bir gün çıldırıp "evet okudular, hemi de bir saat oldu" falan demek geçiyor insanın içinden... böyle delice ve hoyratça "ooohoooaauuvv... ikindisi mi kalmış, akşam ezanı bile okundu az önce" desem ne olur acaba? valla hiçbir şey olmaz. çünkü dedeler nineler yaşlandıkça namaza ayarlı casio saat gibi oluyorlar. bir kere de okunduktan sonra sor be arkadaş... yok valla hep okunmadan önce soruyorlar.

    zaman konusundaki şu konsantrasyonun, şu hassasiyetin binde biri bende olsa öss birincisi olurdum valla. reklamlarda görürdünüz beni: "finalle çalıştım, kazandım" diyen gözlüklü, zayıf oğlanlardan biri olabilirdim ben de... ama yetiştiremedim lan... bizim senemizde bilhassa coğrafya soruları zordu çünkü zaman yetmedi... yetseydi iyiydi ama yetmedi. konuyu dağıttığımı hissediyorum ve hemen gidiyorum.

  • birinci agizdan dinledigim sekliyle;
    - cv'nize baktigimizda bizim aradigimiz ozelliklerin hicbirini tasimadiginizi goruyorum, neden bu gorev icin basvurdunuz ?
    - sansimi denemek istedim.
    - peki.. bize soracaginiz bir soru var mi ?
    - evet. madem cv'mden uygun olmadigin anlasiliyordu, neden beni cagirarak hem benim vaktimi harcadiniz hem kendinizinkini ?
    - eeeoooo....

  • başlık: sevgilime şaka yaptım ayrıldı yardım

    1. beyler sevgilimin kollarında benim bacaklarımdaki kadar kıl var amk. geçen gün bana sarılıyodu bende sarılma kılların batıyo dedim kalktı gitti masadan. nasıl barışırım lan bi yardım edin amk

    2. muz al panpa

    efsane olur bu.

  • kaçılın (bkz: kaçıl) ben de laf söylemeye geldim. bu arkaaş kimdir, necidir daha önceden görmüşlüğüm/bilmişliğim yoktu. taaa ki kapı komşumuz olana kadar. kendisinin az ünlü olmasında değil, ben alakasız birisiyim bu isimlerle. kimseyi tanımam genelde.

    bahçeli bir evde oturuyordu kendisi. hani şu yan komşusunun (bkz: nursel ergin) duvara kulağını dayayıp kavgalarını dinlediğini ayan beyan televizyonlarda söylediği evden bahsediyorum. demiştim ki "ulan yazık insanlara, özel hayat denen bir şey var. nasıl bunu yapabilirsin". çok net hatırlarım. ben de o sitede oturuyorum efem. site dediysek öyle mütüş bir yer de değil. yanlış anlaşılma olmasın.

    sonrasında bir köpek geldi bu arkaaşın bahçesine. dalmaçyalı gibi. sevimli bir şey. zaten köpeklere bayılan bir çift olduğumuz için uzaktan seviyoruz eşimle biz. duyduğum kadarıyla sahiplenmiş barınaktan. araştırıp bakmadım. doğrudur.

    köpek sürekli havlıyor. sürekli ama. çünkü dışarıda kalıyor. artık ilgi mi istiyor yoksa içeri girmek mi bilmiyorum. ama mütemadiyen ben köpek sesiyle yaşadım uzun bir süre. çok da sorun değil. diğer komşumun küçük köpeği çok daha fazla havladığı için :) alışkınım zaten bu sese. artık umursamıyordum bile.

    sonra bu köpek gitti. yerine bir tane golden geldi. goldenlar zaten default olarak aşırı sevimli oldukları için biz eşimle daha da seviyoruz bunu uzaktan. diğer köpek neden gitti bilmiyoruz. sonrasında farkettik ki bu köpek de bahçede yalnız... kimse yok ilgilenen. biz "yok canım öyle şey olur mu" falan diyoruz ama oluyor öyle şey işte. hayvan yalnız...

    yazın hava leş gibi. oturduğumuz yere güneş günün belki 8-9 saati direkt olarak vuruyor. aynı şekilde o bahçeye de. hayvan yine yalnız. garibim gölge buluyor falan küçük bir yer oraya yatıyor. gölgede bile 35 dereceyi bulan sıcakta hayvan bunalıyor. saatlerce. günlerce. haf-ta-lar-ca...

    işim gereği evden çalışma lüksüm var ve geçtiğimiz yaz bizzat şahit oldum bu duruma. birisi gelip muhtemelen suyunu ve mamasını veriyordu o hayvanın ama mevzu su ve mama değil. mevzu o hayvanın haftalarca o kavurucu sıcakta yalnız başına yaşamaya bırakılması.

    hani hayvansever falan diye biliniyorsa söyleyeyim dedim. benim gözlemlerim tam olarak o değil çünkü.

    konuşmasını da dinlemedim (dediğim gibi hiç alakam yoktur ama gündemden düşmedi günlerdir) ve dinlemeyeceğim de ama eğer herhangi bir yerinde hayvan sevgisinden bahsediyorsa aklıma hemen zamanının meşhur videosu geliyor. hatırlayan hatırlar...

    - hass...tr demek istiyorum.

    bunu da çok düşündüm yazsam mı yazmasam mı diye. sonra dedim ki sonuçta ben kulağımı duvara dayamıyorum. ortada eziyet çeken bir hayvan var. birileri de -bir şekilde hayvan sevgisi üzerinden prim yapıyorsa- en azından bu saçmalığı bilsin bir kısım insan istedim.

    ne de olsa sadece konuştuklarımızdan değil, sustuklarımızdan da sorumluyuz.

    lanet olsun debe editi: bir ton mesaj geldi. inanan inanmayan. tek bir entrymin olduğundan yola çıkarak yalan söylediğimi sananlar. sözlük zamanında çok güzel yerdi ama sonrasında bu hale geldi işte.

    (bkz: 28 şubat 2016 ekşisözlük direnişi)
    (bkz: bütün entry'lerini silen yazarlar listesi)

    bi bu kadar da yerin altında vardık. peeeeh. (dede efekti)

  • 1* yeni türk tipi başkanlık sisteminde cumhurbaşkanının görevleri arasında bakanları atamak ve görevlerine son vermek de var. ilgilenen, anayasanın 104'üncü maddesini okuyabilir. ama sizi uğraştırmamak için 104'üncü maddenin ilgili fıkrasını doğrudan buraya alıntılıyorum:

    --- spoiler ---

    cumhurbaşkanı yardımcıları ile bakanları atar ve görevlerine son verir.

    --- spoiler ---

    2* görüldüğü üzere bir bakan istifa etse dahi, onu görevden alma yetkisi cumhurbaşkanındadır. ortada bir iş akdi yoktur, zira istifa, genel geçer bilindiği üzere bir iş akdinde işçinin iş akdini tek taraflı feshetmesi işlemidir. istifanın hüküm ve sonuçları vardır. oysa bakan gibi üst düzey bürokratlara bu istifa hakkı anayasa üzerinden verilmemiştir. diğer bir deyişle bir bakan istifa ettiğine yönelik bir bildirimde bulunsa dahi, bunun hüküm doğurması (kurucu unsuru) bir cumhurbaşkanı kararıyla mümkün olacaktır.

    3* her neyse. teknik ağzımı daha fazla açmadan kapatıyorum. lütfi elvan'ın zaten görevinden istifa ettiği, istifanın kabul görmediğini herkes biliyor. ancak ben buna bir karşı görüş ileri sürmüştüm. şöyle ki lütfi elvan'ın istifası kabul görmemesinden sonra lütfi elvan, bana kalırsa, özellikle hükümetle çelişen açıklamalar yapmıştı. tabi hükümet derken, işin içerisine tcmb'yi ve diğer kamu tüzel kişiliklerini de katıyorum. zaten tcmb başkanı da akp bayburt eski milletvekili. o yüzden geçtiğimiz süreç içerisinde lütfi elvan, akp'nin diğer temsilcileriyle çelişen açıklamalar yapmış ve bunlar tartışma konusu olmuştu.

    4* bunun tek sebebi, lütfi elvan'ın da görevden alınmasını istemesiydi. cb onu görevden almadı, o da -bana göre- bilerek ve isteyerek "olması gerektiği gibi" açıklamalar yaptı ve elbette akp söylemiyle ters düştü. böyle olunca, geçtiğimiz haftaki akp grup toplantısında rte'nin hedefi oldu. tüm grup alkışlarken, elvan rte'nin ekonomik söylemini alkışlamadı. elvan da böylece istediğini elde etti. tüm bu ekonomik kriz olaylarında 1 tane bile tivit atmayarak da zımnen fikriyatını ortaya koydu.

    5* netice itibarıyla şuraya varıyoruz. trump sonrası joe biden ekolü, hem abd hem de dünya için bir kırılım oldu. bunları buralarda hep konuştuk, tartıştık. joe biden ile neoliberalizm 2.0'ın geldiğini, dünyada bununla beraber ilerleyen hareketler olduğunu, yeni bir batı ittifakı ve şemsiyesi oluştuğunu, aukus paktı üzerinden çin'e karşı başta avustralya olmak üzere uzak doğuda yeni oluşumların meydana çıktığını belirttik. rte de bu dalgayı görüp ilk başta tüm devlet yönetimini sert bir manevrayla bu yöne kırdıysa da, hiçbir şey olmasa da kesin bir şey oldu ve bu tercihten bir şekilde dönüldü. o nedenle de ilk başta naci ağbal, ardından da lütfi elvan görevinden alındı. elvan zaten temsil ettiği ekolün son temsilcisi olarak aylardır yalnızlık içerisindeydi. böylece bu aşkın ızdırabı da sona erdi.

    6* sonuç olarak akp'nin iki saygın ismi görevden alınmış oldu. yerine gelen arkadaşların kim olduklarını da biliyoruz. böylelikle, mevcut ekonomi yönetiminde damat ile ağbal arasında gidip gelen mücadeleyi de, nihayeten damat ekolü kazanmış oldu. vaktiyle "biz hapisteyiz ama fikirlerimiz iktidarda" denildiği gibi, damat görevini aylar öncesinde bırakmış olsa da, tüm fikriyatı ekonomi yönetiminde böylece, günümüz itibarıyla, %100 egemen oldu. hadi geçmiş olsun.

    7* hep aynı şeyleri söylediğimi düşünebilirsiniz, ancak işin kötüleşme katsayısı gittikçe artıyor. evet 3 ay önce de aynı şeyi söylüyordum, işler kötüleşecek diyordum. ancak o günlerde dolar 8,30'dan 8,45'e geliyordu. bugün ise 12'lerden bir anda 14'lere sıçrayan abidik gubidik bir olay var.

    türk lirası'na artık alt coin gözüyle bakıyorlar.

    ve biz o itibarsız para ile ay sonunu getirmeye çalışıyoruz.

    entry bu kadar.

    *

    (bkz: 1 aralık 2021 dolar kuru/@dragonlady)

    (bkz: ekonomi yönetimini yeniden oluşturduk/@dragonlady)

    (bkz: naci ağbal'ın berat albayrak'ın ayağını kaydırması/@dragonlady)

    (bkz: kemal derviş'in ekonomik kriz öngörüsü/@dragonlady)

  • - sonra ben de sana ne o zaman falan oldum ve de gitmiş bunu sarı burak'a söylemiş çok adi bir kız o kızım gerçekten çok sinsi yaa yılan gibi... ay o ne? ya eda, gariban geliyor yanıma galiba, yer değiştirelim, fakir gördüm gibi geldi eda, gidelim yaklaşıyor...

    - fakir değil o mervesu, yılların sanatçısı edip akbayram... yeleği yüzünden fakir gibi gözüküyor.

    - oh allama bin şükür içim rahatladı...

  • 1978 yılında ankara’da doğdu. klasik gitar eğitimine 12 yaşında başladı. 1996 yılında boğaziçi üniversitesi işletme bölümüne girdi. 1996-2001 yılları arasında boğaziçi üniversitesi folklor kulübü’nde ayhan akkaya ile flamenko ve klasik gitar eğitimini sürdürdü ve büfk gitar topluluğu'nun birçok konserinde yer aldı.

    2001 yılında istanbul teknik üniversitesi dr. erol üçer müzik ileri araştırmalar merkezi (miam) klasik gitar yüksek lisans programına kabul edildi. 2001-2006 yılları arasında burada soner egesel ve bekir küçükay ile çalışmalarını sürdürdü.

    5. lambesc klasik gitar festivali, 16. estergon klasik gitar festivali, 16. ve 17. iserlohn gitar festivali ve “1. westfalian guitar spring” gitar festivallerinde masterclasslara katıldı ve bu festivallerin kapanış konserlerinde yer aldı. roland dyens, ricardo moyano, elena papandreau, thomas müller pering, thomas kirchhoff, marco meloni, lily afshar ve jorge cardoso gibi birçok gitaristin masterclasslarına aktif olarak katıldı.

    4. hawaii uluslararası sanat ve beşeri bilimler konferansı’nda, 1. portekiz aveiro üniversitesi uluslararası performans çalışmaları konferansı’nda, 1. istanbul teknik üniversitesi müzik bilimi kulübü uluslararası öğrenci sempozyumu’nda, kanada york üniversitesi'nde ve memphis üniversitesi’nde “anadolu müziğinin klasik gitar repertuarı üzerindeki etkileri” ve “anadolu halk ezgilerinin klasik gitar ile yorumlanması” başlıklı ‘seminer-dinleti’yi verdi.

    2007 yılında erhan birol ile beraber klasik gitar ikilisi “duoist”i (http://www.duoist.com/), aysu sulu şanver ile birlikte klasik gitar – flüt ikilisi “istanbul flüt gitar ikilisi”ni (http://www.myspace.com/istanbulflutgitarikilisi), 2008 yılında aida boydağ ile duo aqua'yı (http://www.myspace.com/duoaqua) kurdu ve 9. uluslararası yıldız gitar günleri, 7. ve 8. uluslararası afyon klasik müzik festivali, memphis üniversitesi, istanbul cemal reşit rey konser salonu gibi yerlerde konserler verdi.

    2001 yılından beri boğaziçi gösteri sanatları topluluğu’nda (bgst http://www.bgst.org/) çalışmalarını sürdürmektedir. “kardeş türküler” ve “45’lik şarkılar” projelerinde bir dönem çalmıştır. 2007 yılında birgül serçe ile "temel müzik eğitimine giriş" (http://www.temelmuzikegitimi.com/) metodunu hazırlamıştır.

    2008 yılında "ayarlanabilir mikrotonal gitar"ı tasarlamıştır (http://www.myspace.com/adjmicrotonalguitar).

    tolgahan çoğulu halen itü miam’da doktora eğitimini sürdürmekte ve araştırma görevlisi olarak çalışmaktadır.

    http://www.myspace.com/tolgahancogulu

  • olay baştan sona saçmalıklar silsilesi olduğu için efes’e sövmenin bir anlamı olmadığını düşündüğüm olay.
    birinci saçmalık, putin ukrayna’ya girdi diye basket takımının suçu ne amk , hadi milli takım olsa anlarım .
    ikinci saçmalık, hadi rus takımlarını elemeye karar verdin , oynanan maçları iptal mi edelim yoksa alınan puanlar sayılsın mı gibi kritik bir kararı takımlara oylatmak nasıl bir mantık? doğal olarak her takım hesap kitap yapıp hangi karar daha çok işine gelecekse o yönde oy verir .
    üçüncü saçmalık madem rus takımlarını elediniz cska’nın oylamada ne işi var ?
    bu euroleague yönetimi tam bir fiyasko , ciddiyetsizlik akıyor .