hesabın var mı? giriş yap

  • "bugün hepsiburada dan note 4 alacaklar en kötü 1550 liraya satınalabilirsiniz.

    şuanda 2099 olsada akşam 1999 lira yapıyorlar.

    1-maximum kart varsa 100 lira maxipuan kazanıyorsunuz.(100)

    2- 3 adet 1000 lira altlimitli 200 lira hediye çeki veriyorlar.hediye çeklerini çek satışta en düşük 100 liradan anında satarsanız.benim düşüncem 130 liraya kadar alıcısı olacaktır.(300)

    3.avantajixten 22 lira gelecek. (22)

    4.normal alışveriş için 5 lira maxipuan veriyor.(5)

    5.çek satıştan 75 liralık hediye çekini 40 liradan alabilirsiniz.(35)

    toplamda 100+300+22+5+35=462tl

    1999-462=1537 tl hayırlı olsun"

    http://forum.donanimhaber.com/…0561/mpage_23/tm.htm

    getir bu adamı ekonominin başına, ülkeyi kurtarsın bonuslarla, puanlarla...

  • "geçen bir programda konuğun teki bir ürünün markasını ağzından kaçırdı . hemen almaya gittik, nasıl kuyruk nasıl kuyruk... zor bulabildik bi tane."

    "asansörün önünde dikilmiş bekliyorum. adamın sorduğu soruya bak, ‘çağırdınız mı ?’. yok, pişman olup kendi gelsin diye bekliyorum." **

  • yes minister'da şu şekilde işlenmiş olan hükümet pratiği:

    james hacker: when am ı going to do all this correspondence?
    bernard woolley: you do realize you don't actually have to, minister.
    james hacker: don't ı?
    bernard woolley: not if you don't want to. we can draft an official reply.
    james hacker: what's an official reply?
    bernard woolley: ıt just says "the minister has asked me to thank you for your letter"; then we say something like "the matter is under consideration", or even, if we feel so inclined, "under active consideration."
    james hacker: what's the difference?
    bernard woolley: well, 'under consideration' means we've lost the file; 'under active consideration' means we're trying to find it.

    türkçesi:

    bakan - bu kadar yazışmayı ben hangi ara yapacağım?
    müsteşar - yanıt vermek zorunda olmadığınızın farkındasınız değil mi bakanım?
    b - değil miyim?
    m - istemiyorsanız hayır. her zaman bir 'resmi cevap' yollayabiliriz.
    b - resmi cevap nasıl oluyor?
    m - önce 'bakanlık mektubunuz için size teşekkür eder' gibisinden bir şeyler söylüyoruz, sonra ya 'konuyla alakalı inceleme başlattık' diyoruz, ya da, o da eğer cidden lüzum görürsek, 'konuyla alakalı fiili inceleme başlattık' diyoruz
    b - ikisinin arasındaki fark ne?
    m - valla 'inceleme başlattık' dosyayı kaybettik demek, 'fiili inceleme başlattık' dosyayı bulmaya çalışıyoruz demek.

  • bilgisayar oyunlari acisindan adventure ("macera oyunu" demek bunun tam karsiligi olmuyor bence) turunun gelisimi asagi yukari soyledir;

    text adventure
    "dil dile degmeden dil ogrenilmez" in yegane istisnasi ilk donem adventure turleri. yabanci dil gelistirmesinin yaninda en fazla zeka kullanmaya yonelik turdur ayrica. cunku "ikonu gezdireyim nasilsa bir obje bulurum" mantigi yoktur, tamamiyla kisinin oyuna adapte olup arastirmasini gerektirir. text adventure denilince akla infocom gelir istisnasiz. daha sonra grafik destekli ama yine de komutlarla calisan bir ust versiyonlari cikmistir (mesela larryserisinin ilk oyunu gibi). esi benzeri yoktur.

    durumu: bazi fanatiklerin kendi yapimlari haric buyuk firmalar bu turu terkedeli binyillar oluyor.

    icon adventure
    ilk ciktiginda azili text adventure hayranlarinin "boyle oyun mu olur lan?" dedigi ve basini sierra ile lucasarts in cektigi tur. cogunlukla ikonu ekranda gezdirip tesadufen birseyler bulmaya sebebiyet verdigi (bkz: piksel avi) icin ilk zamanlar pek hos karsilanmamistir. senaryonun gidisatindan ziyade obje bulmaya ve kullanmaya dayali oldugu icin atasi text adventure kadar basarili degildir kanimca. yine de bugun bakildiginda "gelen gideni aratir" mantigiyla "keske olsa da oynasak" dedirtecek kadar iyidir. bugun efsane olmus cogu oyun bu turdendir.

    durumu: buyuk firmalar bu sistemi de terketti caglar once, abandonware siteleri arsinliyoruz bu yuzden.

    interactive movie
    kanimca en basarisiz tur butun adventure'lar icinde. bir klik, arkasindan bir video, bir baska sahne, bir video daha seklinde ilerleyip en "zor"u birkac saat icinde bitirilebilecek kadar gereksizdir. phantasmagoria gibi ornekler verilebilir. 50-60 cd kaplayip doganin dengesini bozmaktan baska ise yaramamistir. ayrica bu oyunlara adventure diyeni infocom tas yapiyormus, oyle duydum.

    durumu: ender ornekler disinda terkedildi bu sistem de, iyiki de terkedildi.

    action adventure
    gunumuzdeki cogu (aslinda tamami) adventure bu ture girer. hopla zipla, dovus, onu ittir bunu cek, anahtar bul, arada yalandan iki bulmaca coz seklinde tanimlanabilir. icon adventure zamaninda baslayan oyuna aksiyon katma sevdasi daha sonra turun butun oyunlarina hakip olup piyasayi ele gecirmistir. ne insani ceken senaryo vardir ne de cidden zorlayici bulmacalar. bu son iki tur yuzunden cogu basarisiz eski oyun bile gozumuzde tuter oldu.

    durumu: ne yazik ki artik yeni neslin bu turun en guzel orneklerinden bihaber olmasina neden olacak kadar yaygin kullaniliyor. text adventure'lar geri gelsin diye icon adventure'lara savas actigimiz icin pisman olmamiza bile sebep oldu daha ne diyeyim. tomb raider oynayip "ben adventure oynuyorum" diyen var.

    sonuc olarak strateji turuyle birlikte oyun gecmisimin tamamini kaplamistir adventure. ama gercek adventure oynamak isterseniz en yenisi 10 yillik bir oyun bulmaniz yani abandonware sitelerinde kaybolmaniz sarttir. bulunuz oynayiniz, belki de hic bilmediginiz hazineler yatiyor tozlu tarihte (yeni nesil oyunculara soyluyorum) ve birkac yuz kb lik oyunlarda.

  • türk silahlı kuvvetleri'ne özgün tasarımlı ve yüzde yüz yerli gemiyi, en ucuz fiyattan üretmeyi taahhüt eden holding.

    ancak birilerine rüşvet vermediği için ihaleyi kaybetmesi sağlanmıştır.

    söz konusu ihaleyi, ispanyol ortağıyla juan carlos sınıfı bir gemiyi en yüksek fiyattan üretmeyi taahhüt eden yandaş firma kazanmıştır.

  • sadece bu olaya bakılarak atatürk'ün ne kadar kıymetli bir adam olduğunu anlayabilirsiniz. burada din satan, bilhassa kadınların buna çok dikkat kesilmesi lazım. aklınızı başınıza alın. şöyle bir durum bu memleketin başına gelse ; öyle kıçınızda kot pantolon, başınızda türban gezemezsiniz. cumhuriyet değerlerine bu sebeple sahip çıkın.

    ayrıca destek verdiğiniz şahsın “taliban'ın bu görüşmeleri türkiye’yle çok daha rahat yapması lazım, çünkü türkiye'nin taliban'ın inancıyla alakalı ters bir yanı yok.” dediğini de unutmayın.

  • hangi başlığa yazayım diye ararken çıktı karşıma. eziklik değil de ukte benimki. ortalamanın çok üzerinde bir başarıya sahipken, çocuk yaşta öğrenim hakkı elinden alınan, otuz olayazmış ancak halen içinden bundan mahrum bırakılmanın öfkesini atamamış ben...

    dün gecenin ortasında göz yaşları içinde uyandım. yine.
    insan bu yaşa gelir de hala kendini okul koridorlarında, sıraların üzerinde, dersliklerde görür mü diyorum. yine annemle kavga ediyorum, 13 yaşında yalvar yakar okumak istiyorum diye mücadele ediyorum tek başıma.

    elimden alınan çocukluğuma, sahip olmadığım hiç var olmamış anılarıma, öğrenmeye olan aşkıma, dört duvar arasına kapanmış 10'lu yaşlarıma, gençliğime ağlıyorum o kabuslarda.

    arayı kapatmak için kalkıp ders çalıştığım, gizli gizli kitap okuduğum uykusuz kaldığım geceleri, üzerine yine her sene birinci olduğum medrese derslerini, sekiz senede öğrenilecek ilmi dört senede hıfzettiğim o günleri hatırlıyorum.

    maddi her imkana fazla fazla sahipken bana istemediğim bir yol çizen aileme bakıyorum. sonra kaybettiği zamanı telafi etmeye çalışan kendime. yetişemiyorum.

    ezik değil ama eksik hissediyorum, kaybolmuş hissediyorum. geç kalmış hissediyorum. şu an olabileceğim yeri hayal edip olduğum yere bakınca, yapılan haksızlığı hatırlıyorum tekrar tekrar. öfkeleniyorum.

    bana sorulmadan tayin edilmiş hayatıma, elimde olmayanlardan dolayı, elimde olanlarla yaptığım seçimlerin beni getirdiği yere bakıyorum...

    çevremdeki insanların, sırf o "diploma" denen kağıt parçasına sahip değilim diye kaale almayışlarını, potansiyelimi görmeyi iletimi, cahilliklerini hazmedemiyorum.

    başka kadınların ne güzelliğine, ne zenginliğine, okudukları "iyi" okullara bakıp kıskanıyorum, imreniyorum...

    her şeyi sineye çekiyorum ama bunu aşamıyorum!...

    edit: mesaj kutusundaki sayıya şaşkınlıkla uyandım. sonradan anladım ki dünkü iç döküşüm debe'ye girmiş.

    elbette okumayı bırakmadım; liseyi açıktan bitirip, yaşıtlarımla mezun oldum. şu an ise açık öğretimden sosyoloji okuyorum. yine de bu bazı şeylerin yerini doldurmuyor. şu an örgün eğitim almak istesem yine dış engellerle karşılaşacağım. yine de belki ileride olur...

    çok söylenmiş; herhangi bir üniversiteyi okumuş olmak için değil, ciddi anlamda kaliteli eğitim veren, bilgi üreten ve ürettiren bir okuldan derece ile mezun olmak isterdim.
    ne yazık ki, bu olsa bana açılacak kapıları, okuduğum kitaplar açmıyor.

    "maddi durumun yerindeyse önemi yok" diyen de var.
    benim için bu -elbette o da önemli ama- meslek sahibi olmaktan ibaret değil...

    evet, yine de okumanın yaşı yok ve bırakmış değilim ancak bazı şeyler zamanındaki gibi olmuyor ve yaşadığımız bazı şeyler unutulmuyor.
    ben de bunun vermiş olduğu anlık duygu yoğunluğu ile yazmıştım.

    son yazdıklarım bölük pörçük oldu biraz ama...

    attığınız her mesaj ve iyi dilekleriniz için tek tek teşekkür ediyorum.*