hesabın var mı? giriş yap

  • piç erkeklerin dağıttığı kadını teselli eden, kaprisini çeken, onu yeniden ilişki hayatına döndüren erkeklerdir. dert çekerler. kimi kızlar buna değer verir o veya o tip erkeklerle ilişkiye devam eder. kimisi ise hak ettiğinden fazla değer verilmesini kaldıramadığından yeniden kendini değersizleştirecek bir piç erkek peşinde koşacaktır. dolayısıyla çoğu terk edilir veya aldatılır.
    efendi erkekler piç erkek olmak istemez. piç erkeklerdeki karaktersizlik, yüzsüzlük zaten adamın yaratılışına ters. sadece onlar gibi daha fazla beğenilmek ve hayatlarında güzel kadınlar olmasını ister. çünkü yırtık olamadıkları, reddedilme konusunu gurur ettikleri için kolay kolay kızlara açılmazlar.
    piç erkekler her ortamda rahattır. zaten olayın doğasında sıcakkanlı olmak vardır. ayrıca karşıdakine kendini beğendirme derdi yoktur. kızları iyi çözdüğü için yeri gelir karşıdaki kadına hayvan gibi davranır. çünkü kızı geri nasıl ikna edeceğini iyi biliyordur. yalan söyleme konusunda aşırı uzmandırlar. karşıdaki kızın ilgi alanı neyse alakası olmadığı halde onun da ilgi alanı buymuş gibi davranır. hepsi de kendilerini tatmin ettikten sonra kızı yüz üstü bırakmaktan çekinmezler. sıradaki gelsin.
    efendi erkek karşısındaki kıza baştan değer verdiğinden çekingen olur. sürekli ya beğenmezse, hoşuna gitmezsem korkusuyla nasıl davranacağını bilmez. her hareketinde kendini rahat hissetmez. biraz zaman verilirse, karşıdaki kadının gerçekten onu istediğine inanırsa daha sıcakkanlı olacak ve içindeki gerçek eğlenceli, konuşkan adam ortaya çıkacaktır.

  • (bkz: 13 mart 2016 ankara patlaması)
    bir arkadaşımla oradaydım, benim sınavım çok kötü onunki çok iyi geçmişti. onun gülüşü çok güzeldi ben ise somurtuyordum, o mutluydu, orada kaldı ben ise keyifsizdim , otobüse bindim. ona toprak, bana hatıralar ve yaralar kaldı. aylardır kanayan ömür boyu sızlayacak yaralar

  • önemli bir veridir.

    bakın, 50 yaşında bir dayınızım. çizgili t-shirt, bol paça gri kumaş pantul ve tokyolar ile dolaşıyorum. kafamda da dyo marka bez şapka var. göğüs cebime de kimlik ve cigara koydum. polis bile kimlik sormuyor. o kadar yaşımla uyumluyum. en büyük zevkim de inşaat seyretmek, sokak röportajlarına dadanıp "akp'li dayı simülasyonu" yapmak ve ağzına kadar dolup taşan kafeleri, iki elim arkamda seyrederek dolaşmak...

    50 yaşına kadar pek çok kriz gördüm.

    70'leri, o tüp kuyruklarını hatırlıyorum.

    1980 darbesini gördü bu gözler.

    1994 yılı idi sanırım. yeni mezun olmuştuk. ekonomik kriz patladı. bom! diye. pek çok kişi işsiz kaldı, dolar fırladı, raflardaki malların fiyatı ikiye katladı...

    2001 yılındaki anayasa fırlatma krizini de yaşadım. ingiltere'den yeni dönmüştüm. bir de baktım ki, memleket karışmış...

    eneeee!! la noliy! dedik.

    ama, hiçbirinde insanlar bu kadar rezil şartlarda yaşamadılar.

    her krizde fatura emekçilere kesildi ve işsiz kalanlar oldu,

    ama ne evsizlik ne de açlık tehlikesi ile karşı karşıya kaldık.

    yetersiz beslenme konusu tartışılıyordu ama kıtlık yoktu memlekette.

    şimdi ise...

    kriz var. öyle bir kriz ki, elektrik, doğal gaz, benzin vs. devamlı zamlanırken, büyük marketler stokçuluk yapmaya başladılar.

    bırakın ev araba almayı, ev kiralayamaz, kiraladığımız evde duramaz olduk.

    türkiye'nin hiçbir döneminde insanlar bu kadar rezil ve çaresiz bırakılmadılar.

    ve birileri halen çıkmış, "teğet geçti. bu kriz nedir ki?" diyor. lan her şeyimizi kaybediyoruz, birader! sen neyin hesabındasın? aloooo! hayırdır!?