hesabın var mı? giriş yap

  • 1836'da jean françois paujot isimli bir jamaikalı tarafından üretilmiştir.

    aslında, kendisi kırmızı ve mavi muz (sadece pişirilerek yenilebilir) üretimi yaparken, bahçesindeki ağaçlardan birinde bulunan muzun sarı rekli olduğunu ve pişirmeden yenilebildiğini farketmiş. muz türleri arasında daha kaliteli bir muz üretebilmek için çaprazlama yaparken, bugün bildiğimiz muzu üretmeyi başarmış.

    asıl ilginç olan ise, paujot'ın daha iyi bir muz üretme çalışmaları sırasında bu sarı muzun doğal bir mutasyon sonucu kendiliğinden oluşması. yani bu muz onun çalışmalarının ürünü değil. bugün bildiğimiz tüm muz tarlaları o tek ağaçtan ortaya çıkmıştır. tabi sonrasında çok zengin olduğunu söylemeye gerek görmüyorum.

    ayrıca bugün bildiğimiz muzun meyvesi kısırdır. doğal yollarla çoğalamaz.

  • gitmeyin lan adamın üstüne adam her erkeğin isteyeceği şeyi delikanlı gibi söylemiş. sunucular olur mu öyle şey falan diyorlar aydemir abimiz "o da razıysa" diye ifadesini tamamlıyor.

    pedofili falan diyenler olmuş ama pedofili başka bir şey arkadaşlar. böyle şeylere pedofili derseniz bu kavramı meşrulaştırmış olursunuz.

    20 yaşında kızla evlenmek isteyen adama kadın düşkünü denir, zampara denir, kırkından sonra azanı teneşir paklar denir ama pedofil denmez. pedofili çok başka bi durumdur ve insanlık suçudur amk. olayları birbirine karıştırmayın.

  • ekip çalışması gereken film, tiyatro, çizgi roman, video oyunu gibi üretimlerde senaryo yazarları genellikle üretimin ilk aşamasını gerçekleştirir ve nihayetinde tamamen görsele dökülecek olan hikâye onlar için bu aşamada sadece metinden ibarettir. sahneleri zihinlerinde görselleştirirler fakat nihayetinde ortaya çıkacak görsele dair tahminleri her zaman tam olarak isabetli olmayabilir. bazı senaristler daha en başından akıllarında bir aktör, tasarımcı veya çizer düşünerek yazarlar ve bu durum onların metinlerini zihinlerinde görselleştirmelerine yardımcı olur. ekip çalışmasının sağlıklı bir şekilde sonuçlanabilmesi için senaryo ile bunun görselleştirilmiş halinde kullanılan üslubun (filmler için aktör seçimi, sahne tasarımı görüntü yönetmenliği, çizgi roman ve video oyunları gibi sanatlar için çizim ve tasarım üslupları vb.) uyum içerisinde olması gerekir. senaryoya uygun şekilde görselleştirilmesi eserin sağlıklı bir şekilde tamamlanmasını sağlar. görselleştirme üslubunun doğru tercih edilmesi, uyumun da ötesine geçerek, kendi başına bir hikâye elementi haline gelir; senaryo ve görsel arasındaki ilişkiyi bir katman daha güçlendirir, senaryoyu daha kuvvetli kılarken senaryonun da görselle kaynaşma seviyesini artırır. metin ve görselin kaynaşması bakımından en önde gelen sanat biçimlerinden olduğu için çizgi roman bu konuda incelenmeye değer bir branş teşkil etmektedir.

    çizgi roman, hikâyenin çizim ve metin birlikteliği ile, birbirlerini takip eden paneller vasıtasıyla anlatıldığı bir sanat biçimidir. çizim ve yazı olmak üzere iki farklı anlatım ve ifade biçiminin kaynaşmasıyla ve uyumuyla ortaya çıkmaktadır. kimi uzmanlara göre çizgi romanın kökeni, lascaux mağara resimlerine kadar geri gidebilir. bu bağlamda hikâye anlatmak için resimlerden yardım alma fikrinin insanlık kadar eski olduğu görüşü öne sürülür. çizgi romanın, mağara resimlerinden başlayıp sürekli gelişim göstererek her çağda ve çeşitli medeniyetlerde kendini göstermesi bir sanat biçimi olarak geçerliliğine vurgu yapmaktadır ve günümüzde çağdaş sanat-edebiyat türleri arasında kendisine özgün ve ciddi bir yer edinmiştir. modern anlamda çizgi roman için ise anlatımsal özelliklerine ek olarak basılı olma şartının da aranması gerektiğinden, günümüzdeki haliyle çizgi romanın tarihçesi matbaanın gelişiminin tarihçesiyle paralel seyreder. bu bağlamda ilk çizgi romanlar metinleri destekleyici görseller ile ortaya çıkmıştır. bu durum onları çizgi romandan ziyade kitap illüstrasyonu türüne yakın tutmuştur. fakat zaman içerisinde görselin metin ile uyumlu kullanımı konusunda gelişmeler yaşanmış, panel sistemi, düşünce kutuları ve konuşma balonları gibi yenilikler eklenerek çizgi roman günümüzdeki nihai formuna kavuşmuştur. günümüzde çizgi romanın en popüler ekollerini “comics”, “manga”, “frankofon-bd” ve “fumetti” türleri oluşturur. comics, abd merkezli olup, “ana akım” tabir edilen süper kahraman çizgi romanları tarafından domine edilmiştir. “manga”, japonya merkezli olup kendisine has çizim ve hikaye anlatım üslubuyla ortaya çıkar ve bu bağlamda “anime” adı verilen japon çizgi filmleriyle yakından ilişkilidir. “frankofon-bd”, fransa ve belçika merkezlidir ve tüm türler içerisinde gerek görselliği gerek hikayeleriyle en sanatsal çizgi romanları bünyesinde barındırdığı söylenebilir. “fumetti” ise italya merkezli olup genellike kült holywood film ve aktörlerinden esinlenilerek yaratılmış devamlı seriler ile ön plana çıkmakta olup, baskın hikayelerini western’ler oluşturmaktadır.

    çizgi romanda çizim üslubunun hikâye bakımından önemi

    çizgi roman çizim ve metnin uyumlu bir karışımı olarak ortaya çıkan bir sanat türü olduğu için, hikayeye uygun bir çizim üslubunun tercih edilmesi önemli bir husustur. her çizerin tarzı her hikaye için uygun olmayabilmektedir. uygun bir çizim üslubunun kullanılmasının da ötesinde, bu üslup, sadece hikayeyi görsele döken bir araç olmaktan çıkıp, bizzat kendisi bir hikaye elementine dönüşmektedir.

    çizim ve metnin bir karışımı olarak çizgi romanda resimlerin, metne eşlik etmek gibi bir misyonu söz konusuyken, bu resimlerin sadece metni süsleme amaçlı kullanılması istenmeyen bir durumdur. çizgi romanda metin, resim ve tipografik öğeler (düşünce kutuları ve konuşma balonları) birbirlerini tamamlamalı ve tek başlarına elde edemeyecekleri bir etkiyi yaratabilmelidir. böylelikle görüntüler sözel anlatıma dönüşürken, sözel anlatım da görsellere dönüşmektedir. metin, çizimde görülemeyecek kısımları ifade ederken, çizimler de dikkati odak noktalarına çekmeli, hareketin hızını artırmalı ve dramatik vurgu için okurun zamanı ve olayları algılama biçimini manipüle etmelidir. çizgi romanda çizim ve metin arasındaki ilişki tek panel ve tüm paneller olmak üzere iki başlıkta ele alınabilir. her bir panel kendi içinde ayrı bir çizim ve yazı dengesine sahipken, aynı şekilde, bir sayfada, hatta çizgi romanın genelinde de benzer bir çizim-metin dengesi söz konusudur. bu dengeler sürekli değişkendir, ne zaman çizimin, ne zaman yazının ön plana çıkacağı veya ne zaman eşit olarak kullanılacağı, kurgunun biçimine ve anlatılmak istenen hikayeye göre değişime uğrar.

    çizimin metin ile uyumlu kullanımı ve panellerdeki dengeye ek olarak, tercih edilen çizerin, dolayısıyla çizim üslubunun, hikâyenin yapısına uygun olması gerekmektedir. bu durum anlatımı bir katman daha derinleştirir ve çizgi romanı daha kaliteli kılar. çizim üslubu hikâye ile uyumlu olduğunda hikayeyi doğru şekilde aktarmanın da ötesine geçer ve çizim üslubunun bizzat kendisi bir hikaye unsuru olur. çizimdeki küçücük ayrıntılar bile, bir hikayedeki önemli gelişmeleri ön plana çıkarabilir. soyut, dışavurumcu veya sembolik bir imge, yoğun olarak hissedilen bir duygunun anlatılmasını güçlendirebilir. aşırı stilistik bir seçim, bir hikâyenin her anına baskın bir ruh hali ile yatırım yapabilir. çizim üslubuna ek olarak, illüstrasyonda kullanılan boya / renklendirme türü de farklı anlamlar barındırır. teknik yalnızca çizimde iletilen mesajı taşıyan bir araçtan ibaret değildir; görselleştirilen konuya, mesaja veya düşünceye anlam düzeyinde büyük oranda katkı sağlayan bir öğedir. çeşitli malzemelerin kullanılması vasıtasıyla çizimlerin görsel tesiri ve kavramsal altyapısı kuvvetlendirilebilir. nihayetinde resimleme tekniklerinin yalnızca görsel anlamda ilgi çekici olmadığı, iletinin anlatımına ve mesajı iletebilme fonksiyonuna önemli ölçüde katkıda bulunabileceği görülmüştür. tercih edilen tekniğin biçim ve içerik ilişkisi bakımından görselleştirilen konunun kavramsal altyapısını destekleyici nitelikte olması, resimleme sürecini daha kuvvetli kılar.

    örneğin dick tracy’de chester gould, yetişkinlerin karanlık ve ölümcül dünyasını canlandırmak için cesur çizgiler, küt açılar ve yoğun siyahlar kullanırken, carl barks’ın varyemez amca’sında kullandığı yumuşak kavisler ve açık çizgiler gençlik, maymun iştahlılık ve masumiyet ifadelerini taşır. r. crumb’ın dünyasında masumiyetin kavisleri, modern yetişkinliğin nevrotik fırça darbeleriyle ihanete uğrayıp ızdırapla dışlanırken, krystine kryttre’nin sanatında çocukluğun kavisleriyle munch tarzı çılgın çizgiler, deli bir çocuk imgesi yaratır. 1960’ların ortalarında, ortalama marvel okuru, ergenliğe girmek üzere olan gençlerden oluşuyorken, popüler çiniciler kirby/sinnott’a öykünen dinamik ama dost canlısı çizgiler kullanırlardı. ama marvel’in okur tabanı ergenlik endişeleriyle tanışır tanışmaz, rob liefeld’in saldırgan ve tırtıklı çizgileri çok daha uygun görünmeye başladı. onyıllar boyunca renkli çizgi romanlarda nick cardy gibi sanatçıların kendilerine özgü üslupları, her hikâyeye kişisel bir damga vurmuşken, jules feiffer’in düzensiz çizgileri, modern hayatın içsel çatışmalarının bir pandomimi içinde kendi kendileriyle savaşır. jose munoz’un sanatında yoğun mürekkep birikintileri ve yıpranmış çizgiler, fesat ve çürümüşlüğün kol gezdiği bir dünyayı betimlerken, joost swarte’nin körpe ve zarif çizgileriyle gözalıcı tasarımları, ironi ve havalı bir bilmişlik taslar. spiegelman’ın “cehennem gezegeninde bir tutsak” adlı eseri, özellikle kullanılmış ekspresyonist çizgileriyle, gerçek bir korku hikayesi anlatır. eisner’ın modern işleri ise, çizgi üslubundaki geniş yelpazeyle, birçok duyguyu ve farklı ruh halini yansıtır.

  • linkten görülebilecek fotodur. 1 mayıs kimleri bir araya getirmiş!

    http://imgur.com/07mpo7q

    bunlar okurlarını 6 yaş seviyesinde filan mı zannediyor acaba?

    edit: lamneth haklı, başlığı dikkatsiz açmışım, 1 mayıs 1977'ye değil günümüze ışık tutan (!) bir foto aslında. özür dilerim.

  • bu dizide de görüyoruz ki ejderha denen hayvanat küçükken sevimli mi sevimliyken ergenlik dönemiyle birlikte birden ibneleşmeye başlar. başına buyruk hareketler, anneye babaya karşı gelmeler falan. charizard'dan beri bu böyle.

  • direk gıda sektörünün içinden yazacağım.gıda ambalajı üreticisiyim.birçok şirket patronu arkadaşım var restaurant , cafe ve pastane işleten.
    başlık ne yazık ki doğru.bunun siyasi görüş ile uzaktan yakından alakası yok.zamların tamamı artık talebe göre belirlenmekte.bugün bir dilim pasta 100 tl , bir kebap 150 tl.3 kişi pirzola yeseniz 250 gramdan 750 gramı 600 tl.evde aynısı 200 tl.
    firmalar artık zam işini rutine bağladı.o ay hiçbir mamüle zam gelmese bile fiyatlar değişmekte.bakın un fiyatları düştü, pastacılık yağı fiyatları vs herşey düştü ancak fiyatlar artmakta.bunun bir sebebi de enerji ve işletme maliyetleri.ancak bu da aslında malzeme fiyatları düştüğünden dengeli gitmesi gerekirken halen zam yapılmakta menülere.

    "diğer yandan talebin patlamasının bana göre asıl sebebi insanların para biriktirerek mülk , otomobil alma ihtimali kalmaması.bu yüzden maaşlı çalışan kesim özellikle o ay çalışıp o ay yeme moduna geçti.bu da talebi patlattı özellikle gıda sektöründe."

    edit; çok fazla mesaj alınca asıl ekmek fırsatçılığından da bahsetmek istiyorum.

    bakın unun çuvalı 240 tl idi.tmo ( toprak mahsülleri ofisi ) destekli olarak satılıyordu yaz ortasına dek.yazın tmo bu desteği kaldırdı ve unun çuvalı 500 tl lere çıktı.o da 1-1.5 aylık süre için.( zaten depoları full tmo destekli un doluydu bu fiyattan un almadılar bile) ardından hemen ekmeğe zam yapıldı 5 tl oldu.
    şu an son 2 aydır tmo desteği yeniden var ve unun çuvalı 345 tl!
    peki ekmeğe zam geldi mi ? gelmedi değil mi ? halen 5 tl.aslında geldi!ekmek gramajı 250 idi.önce 230, şimdi de geçen hafta 200-210 gramlara kadar düşürdüler resmi olarak.sonuç olarak aslında geçen hafta ekmeğe %20 daha zam geldi yazdan beri gramajı düşürdüklerinden.
    fırınlar ülke tarihinde görülmemiş bir kar oranı ile çalışmaktalar şu an.birçoğunda afgan , suriyeli vb çalıştırmakta.vergi zaten hak getire, fiş kesmezler malum , vergi düzgün ödemezler.taksici lobisi diyorlarya, ülke de asıl fırıncı lobisi var.açın bakın alayı da iktidarı savunur.

  • niagara şelalesini türk bir arkadaşla gezerken, arkadaşıma:
    "arkadaş! gittiğim her ülkede her yerde türk görüyorum, ama burda yok ne tuhaf" dememle omzumda bir el hissedip, ardından "gardaş biz varık yozgat'tan geliyom, nivv york'ta berberim"i duymamdır.

  • yaradılışın kaynağını, varlığın özünü, kadim sırları, evrenin oluşumunu vs barındırdığı öne sürülen, kutsal geometri adıyla anılan 19 çemberli küresel bir figür. mısırlılar, sümerler, aztekler vs ne kadar etnik kültür köken varsa, bu kadim bilginin kendileri tarafından korunduğu ve bugünlere ulaştırıldığı, hatta mirasının atlantis e kadar dayandığı rivayet edilir. (bkz: drunvalo melchizedek)

    meyveye benzerliği sebebiyle 7 çemberli göbek kısmı yaşam tohumu olarak anılır. bu figürü taşıyan, bulunduran kişilerin hayatlarına denge, dirlik ve düzen gireceğine; figürün, yaşamı da tıpkı kendi şekli gibi, kusursuz geometrik bir sisteme oturttuğuna inanılır.

    güzel, zarif bir figür kendisi. günümüzde mücevherat piyasasında model olarak yerini bulmuş durumda.
    hikmeti vs bilemeyiz, kendisini boynumda severek taşıyorum.

    şekli şemali

    seed & flower

    detaylı izahatler