hesabın var mı? giriş yap

  • ilk basım ve imzalı olanı elimde mevcut ve bir solukta bitirdim desem yanlış olmaz. derin bir tarih meraklısı aynı zamanda okuyucusu olarak, tarihe yeni yeni ilgi duymaya başlayanlar için çok hoş ayrıntılar içeren bir kitap olduğunu tamda bu sebeple mutlaka okunması gerektiğini düşünüyorum. kendi adıma söyleyebileceğim ve teselli bulacağım şey ise benim için ana başlıklar halinde güzel bir özet olduğudur.

    yalnız bazı çok ilginç eleştiriler gördüm ki anlam vermekte gerçekten çok zorlandım. mesela bir yazar eleştirisinde kitap akıcı değil bir çok sefer sözlüğe bakmam gerekti demiş. nasıl ya ? ey bazı insanlar, lütfen kitaplara özellikle de bazı kitaplara çitlemelik çekirdek muamelesi yapmaktan vazgeçer misiniz ?

  • çorba ya da pudingi pişirirken bir süre hep aynı yöne karıştırıp "alıştırdıktan" (?) sonra aniden ters yöne karıştırıp "şaşırtmak" (!)

  • iş yerinde bir kız var. allah günah yazmasın bizim aşağı sokaktaki bakkal irfan ağabeye benziyor. ve bu kız, geçen gün, bu prenses hakkında, "ay o ne ya allah aşkına, bacakları yamuk yumuk, hiç güzel diil!! .ss" dedi. önce kulaklarıma, sonra sırasıyla gözlerime, burnuma, koluma, beynime, kalbime, ayaklarıma inanamadım. yaşadığım evreni inkar ettim. aklım bir kuru yük gemisine binip en uzaktaki kara parçasına doğru yol aldı. umarım çabucak döner. çünkü kafam bomboş şu anda.

  • beyler biz bu adamları ne zaman dövmeye başlıycaz? hep boyle mi gidecek, 3-5 köpeğin havlamasına ezilip duracak mıyız??? yeter artık

  • her ütopya distopyadır. çünkü insanlar ütopya fikrini toplumun sahip olduğunu düşündüğü problemlerin adeta sihirli bir değnek değmiş gibi çözüldüğü bir gelecek olarak düşünür. ancak toplumlar bireylerden oluşur ve bireylerin özgürlüklerini sınırlamadan ütopya olmaz. bu yüzden bir ütopya ne kadar uçuksa aslında o kadar distopyadır.

    mesela şiddet olmayan bir dünya hayal edin. hiçbir insan hiçbir canlıya şiddet uygulamıyor. peki, ama bu nasıl oluyor? mesela aldatılanlar sevgililerine/eşlerine bir fiske bile vuramıyor? demek ki ya insanlar aldatamıyorlar ya da insanlar sevgili/eş kavramlarını yok etmişler/unutmuşlar. mesela hırsızlık var mı? her insana istediği her şeyi verebilen bir sistem bile kursanız ya komşunun evini isterse ne yapacaksınız? ya bir gün komşunun evinde yaşamaya başlarsa? komşusu şiddet uygulamadan kendi malını nasıl koruyacak? özel mülkiyeti de kaldıralım. hiç kimse hiçbir şeye sahip olmazsa hırsızlıkta olmaz. herkes her şeyin ortak sahibi olsun. peki, ama özel hayat? özel mülkiyet olmadan özel hayat olamaz. özel hayatı da ortadan kaldırdık.

    böyle beyin jimnastiği yaptıkça bu uzar gider. yukarıdaki mantık yürütmede hatalar bulabilirsiniz bu çok doğal. çünkü ütopyalar kişiseldir. ancak nasıl kurgularsanız kurgulayın ait olduğunuz toplumun temel değerlerine dokunmadan ütopya yaratamazsınız. ütopya yaratmaya çalışırken yaşadığınız dönemin insanı için bir distopya yaratırsınız. aynı şekilde distopya yaratmaya çalışırken bazı insanların ütopyasını yaratırsınız.

  • sayin bakan suat kilic tvit atmis. "bir yanda 16 saat kesintisiz ucarak gecesini gunduzune katanlar, ote yanda turkiye kaybetti diye kina yakanlar" demis. kina konusunu bir kenara birakalim ve su 16 saat kesintisiz ucmak kavramindan bahsedelim.

    sayin bakan, biliyorsunuz akp hukumeti sayesinde son yillarda ulasim alaninda cag atladik. ben diyeyim bolunmus yollar, siz deyin metro ve diger buyuk projeler, gercekten onemli bir asama kaydedildi. ozellikle hava yolu ulasiminda halkin ucak yolculuklarina ulasilabirligi onemli olcude artti. dolayisiyla artik ucaklar ve ucak yolculuklari hakkinda daha cok sey biliyoruz. artik o eski gunlerdeki gibi degiliz. bu minvalde sizin 16 saat kesintisiz ucus maceranizi gelin hep beraber irdeleyelim:

    16 saat direk ucus yapma kabiliyeti olan ucaklar cift koridorlu, muhtemelen 4 motorlu buyuk ucaklar oluyorlar. bildigimiz kadariyla arjantin'e 16 saat kesintisiz bir ucak tarifesi yok. tarifeli bir ucakla degil de devletin gorevli ucagiyla gittiginizi zannediyorum. zaten turkiye'den ya da rusya'dan arjantin'e gitmek isteyen birisinin sizin gibi "kesintisiz" bir ucus yapma "imkani" zaten yok. belki siz bilmiyorsunuz ama bu halk artik "kesintisiz" ucmanin bir kulfet degil bir nimet oldugunun farkinda. ironik olarak sizin hukumetinizin hizmetleri sayesinde.

    sayin bakan, herhangi bir orta olcekli kurumun ust duzey yoneticisi bile bu tip uzun ucuslarda business class'da seyahat ediyor artik. siz ki turkiye cumhuriyeti'nin hasmetli bir bakanisiniz, herhalde ekonomi sinifi koltuklarda, "bizimki 77 cm" gibi civikliklarla yolculuk yapacaginizi dusunmemizi beklemiyorsunuz bizden. evet sizler gibi akilli ve kivrak zekali degiliz ama o kadarina da aklimiz calisiyor.

    sayin bakan, devletin tam donanimli ucagiyla, tam yatabilen first class koltularda, muhtemelen icinde yatak, dus, masaj vs. gibi fasiliteleri olan bir ucakta, 16 saat kesintisiz yolculuk, sizin zannettiginiz gibi kulfet degildir. gercekten oyle oldugunu dusunuyorsaniz, size oy veren insanlardan bile daha saf olmaniz gerekir ki ben buna ihtimal vermek istemem.

    komik duruma dusuyorsunuz.

  • a: kadına verilen maaş,
    b: erkeğe verilen maaş.

    olmak üzere,

    a+b=c ailenin geliri.

    çiftlerden birinin maaşı=c/2

    sıkıntı yok, iyi günler.

    tanım: içimizden biri.