ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
prix renaudot
-
adını théophraste renaudot'dan alan ve 1926'dan beri her yıl gazeteciler tarafından verilen prestijli bir edebiyat ödülüdür. prix goncourt'a alternatif sayılır.
bu ödülün çıkış hikayesi ise çok ilginç:
"drouant restaurant'ında, yani goncourt ödülü'yle aynı yer ve günde açıklanan renaudot ödülü'nün tarihi 1925 yılına kadar uzanıyor. 1903 yılından beri goncourt sonuçlarının açıklandığı drouant restaurant'ında bekleşen gazeteci grubu 1925'te komşu restoran la fontaine gaillon'a yemeğe gidiyor. orada gaston picard'ın önerisiyle kendileri de bir ödül verme kararı alıyorlar. bu ödüle de 17. yüzyılda yaşamış, fransa'nın ilk gazetecesi kabul edilen theophraste renaudot'nun adını veriyorlar.
1925 yılında goncourt ödülü'nün biçimsel açıdan bir taklidi olarak ortaya çıkan teophraste renaudot ödülü, zaman içinde fransa'nın saygın edebiyat ödüllerinden biri haline geliyor. 1926 yılından bu yana her sonbahar sahiplerini bulan ödül, ünlü ve çok okunan yazarlara verilen goncourt'a bir cevap olarak algılanıyor. renaudot'yu alan yazarlar louis ferdinand celine (1932), louis aragon (1936), georges perec (1965), michel del castillo (1981), ahmadou kourouma (2000) gibi genellikle tutucu edebiyatçıların görmezden geldiği, farklı arayışlar içindeki isimler."
yıl yıl kazananların listesi ise şöyle:
1926 armand lunel nicolo-peccavi ou l'affaire dreyfus à carpentras
1927 bernard nabonne maïtena
1928 andré obey le joueur de triangle
1929 marcel aymé la table aux crevés
1930 germaine beaumont piège
1931 philippe hériat l'ınnocent
1932 louis-ferdinand céline voyage au bout de la nuit
1933 charles braibant le roi dort
1934 louis francis blanc
1935 françois de roux jours sans gloire
1936 louis aragon les beaux quartiers
1937 jean rogissart mervale
1938 pierre-jean launay léonie la bienheureuse
1939 jean malaquais les javanais
1940 jules roy la vallée heureuse
1941 paul mousset quand le temps travaillait pour nous
1942 robert gaillard les liens de chaîne
1943 andré soubiran j'étais médecin avec les chars
1944 roger peyrefitte les amitiés particulières
1945 henri bosco le mas théotime
1946 david rousset l'univers concentrationnaire
1947 jean cayrol je vivrai l'amour des autres
1948 pierre fisson voyage aux horizons
1949 louis guilloux le jeu de patience
1950 pierre molaine les orgues de l'enfer
1951 robert margerit le dieu nu
1952 jacques perry l'amour de rien
1953 célia bertin la dernière ınnocence
1954 jean reverzy le passage
1955 georges govy le moissonneur d'épines
1956 andré perrin le père
1957 michel butor la modification
1958 édouard glissant la lézarde
1959 albert palle l'expérience
1960 alfred kern le bonheur fragile
1961 roger bordier les blés
1962 simonne jacquemard le veilleur de nuit
1963 j. m. g. le clézio le procès-verbal
1964 jean-pierre faye l'écluse
1965 georges perec les choses
1966 josé cabanis la bataille de toulouse
1967 salvat etchart le monde tel qu'il est
1968 yambo ouologuem le devoir de violence
1969 max-olivier lacamp les feux de la colère
1970 jean freustié isabelle ou l'arrière-saison
1971 pierre-jean rémy le sac du palais d'été
1972 christopher frank la nuit américaine
1973 suzanne prou la terrasse des bernardini
1974 georges borgeaud le voyage à l'étranger
1975 jean joubert l'homme de sable
1976 michel henry l'amour les yeux fermés
1977 alphonse boudard les combattants du petit bonheur
1978 conrad detrez l'herbe à brûler
1979 jean-marc roberts affaires étrangères
1980 danièle sallenave les portes de gubbio
1981 michel del castillo la nuit du décret
1982 georges-olivier châteaureynaud la faculté des songes
1983 jean-marie rouart avant-guerre
1984 annie ernaux la place
1985 raphaële billetdoux mes nuits sont plus belles que vos jours
1986 christian giudicelli station balnéaire
1987 rené-jean clot l'enfant halluciné
1988 rené depestre hadriana dans tous mes rêves
1989 philippe doumenc les comptoirs du sud
1990 jean colombier les frères romance
1991 dan franck la séparation
1992 françois weyergans la démence du boxeur
1993 nicolas bréhal les corps célestes
1994 guillaume le touze comme ton père
1995 patrick besson les braban
1996 boris schreiber un silence d'environ une demi-heure
1997 pascal bruckner les voleurs de beauté
1998 dominique bona le manuscrit de port-ébène
1999 daniel picouly l'enfant léopard
2000 ahmadou kourouma allah n'est pas obligé
2001 martine le coz céleste
2002 gérard de cortanze assam
2003 philippe claudel les âmes grises
2004 irène némirovsky suite française
2005 nina bouraoui mes mauvaises pensées
2006 alain mabanckou mémoires de porc-épic
2007 daniel pennac chagrin d'école
2008 tierno monénembo le roi de kahel
2009 frédéric beigbeder un roman français
2010 virginie despentes apocalypse bébé
2011 emmanuel carrère limonov
2012 scholastique mukasonga notre-dame du nil
2013 yann moix naissance
2014 david foenkinos charlotte
2015 delphine de vigan d'après une histoire vraie
2016 yasmina reza babylone
2017 olivier guez la dispairition
2018 valérie manteau le sillon
2019 sylvain tesson la panthère des neiges
2020 marie-hélène lafon histoire du fils
2021 amélie nothomb premier sang
edith piaf: güncelleme
nietzsche'nin ölüm anında çekilmiş fotoğrafı
-
(bkz: bıyıklar içinde yat)
imamoğlu'na oy verenlerin şimdi düşündükleri
-
imamoğluna oy verenler düşünüyor evet, darısı oy vermeyenlerin başına.
annelerin telaffuz hataları
-
plaja filaş dedi geçen gün annem, anam anam canım anam...
yalnız katalitiğe dili dönmeyip katolik deyişi var ki beni benden alıyor. "şu katoliği yaksana evladım" dedikçe gülmekten yerlere yatmamak için kendimi zor tutuyorum.
rus askerlerin ukrayna polisinden yakıt istemesi
-
insanlık ölmüş
(bkz: cyka blyat)
9 kasım 2022 a. ılıcalı'nın kaçak yayın açıklaması
-
giriyor da diziyi ayrı, filmi ayrı, maçı ayrı, basket maçını ayrı, avrupa maçını ayrı, araba yarışını ayrı, masa tenisini ayrı, misketi ayrı tasoyu ayrı platforma alıp orta sınıfı ayda 300-400 lira harcamaya mecbur etmek de hırsızlığa giriyor.
o hırsızlıksa bu da hırsızlık.
yok bu hırsızlık değilse, milletin yaptığına da hırsızlık demeyelim; servet otlakçılığı diyelim.
türkiye gibi alım gücünün her geçen gün düştüğü bir ülkede verilen hizmet ve istenen para adil değil. internet yayıncılığı meselesi serbest piyasa yüzünden zaten eziyete dönüştü. netflix ilk başladığında “istediğine istediğin zaman reklamsız ulaş” hizmeti para vermeye değer bir kolaylıktı. şu an her şey başka yere dağıldığı için platformlar hem istediğimiz yayına ulaşmamızı zorlaştırıyor hem de bizi gasp ediyor. 6 tane zamazingoya üye oluyorsun, aklına bi film geliyor düştüğün yer yine hdfilmcehennemi. house of the dragon'ın haftalarca hem yayını yoktu hem telif nedeniyle sitelerden kaldırılıyordu. bu zulme karşı her türlü anarşi caizdir. kimse kusura bakmasın.
winning eleven'ı japonca oynamış nesil
atakule
-
bedensel engellinin ve zihinsel ozurlunun toplumdaki yerini kanitlayan utanc abidesi. ( yillarca uzak kalmis oldugum felcli ablami ankara ya gittigimde ici acilsin, ozel bir gun olsun diye atakule nin restoranina eski anilari yad etmek, yeniden kavusmanin sevincinde sevgiyi sicakligi paylasmak uzere goturdugumde, asansore binip yukari cikana kadar her sey cok guzeldi lakin asansorun bittigi yerde restoran bolumune gidebilmek icin bir suru merdivenin tirmanilmasi gerektigini gorunce caresizlik icinde geri donusumuz yuregimize coreklenen bir acinin esliginde son bulmustu.) onca murekkebi yalayip o koca kuleyi dikme planlarini cizen zihniyetin engelliler adina gostermis oldugu aciziyet ve koca bir ayipin ankara nin gobeginde butun gorkemi ile arz i endam ettiren heyulasidir.
3 ağustos 2022 ösym başkanının görevden alınması
-
türkiyede ender yaşanan bir durumdur birinin görevden alınması, oldukça şaşırtıcı.
takvimlerden haberin yok mu
-
var. takvimlerden haberim var.
sen gideli epey oldu. yedi yıldan biraz fazla. başka haberlerim de var.
çocukların büyüdü. kızın genç kız oldu, sana benzemiyor pek. kuru, zayıf, cılız bir kız. oğlan da büyüdü, o aynı sen işte. senin esmerin. güleç bir çocuk. doğduğunda nasılsa öyle. artık yemek yiyor, belki de ondan. kaşığı zorla ağzına sokmuyoruz bebekliğinde senin yaptığın gibi. "çocuk ya da büyük ol haribo'yla mutlu ol" diye karşısında şebeklik yapmıyoruz. ikisi de iyiler işte, okula gidip geliyorlar. bir de kardeşleri oldu senden sonra.
anlayacağın herkes hayatına devam etti bir şekilde. yine de hiç kıvırmadan söyleyeceğim, şu saatten sonra sır bize aşikâr sana, baban kafayı bozdu. kolay değil. koca adam yandı kavruldu. annen de uykuyu unuttu. evin içinde yalın yapıldak dolanıp sabahlara kadar ağlıyormuş. kız kardeşinin bebeği oldu. görsen çok severdin, eminim. ablanı çok görmüyorum. karşılaştığımızda da göz göze gelemiyoruz zaten.
başka? her toplanıldığında adın muhakkak geçiyor. o olsaydı şöyle derdi, böyle gülerdi. herkes bir fasıl seni en son gördüğü zamanı anlatıyor. en son ben söz alıyorum. hep aynı şeyi söylüyorum: en son mesajı bana atmış işte.
ben mi? aynı. bildiğin gibi. rehberde adın, telefonda mesajın duruyor. senden sonra boş boş dolandım biraz. işe girdim, iş değiştirdim. çalıştım. mesaide çok çalışıp mesai dışında bol bol aylaklık yaptım. dolayısıyla bir baltaya sap olamadım. kendime ya da insanlığa bir faydam olmadı. ne gibi bir faydam olabilir? onu da bulamadım. köprülerin altından çok sular aktı diyemem ama var olan belli belirsiz o köprü de yıkıldı. çayın bu yakasında kalakaldım.
nadiren sevdiğin hüzünlü şarkıda söylendiği gibi; takvimlerden haberim var. yirmi beş yaşındaydık o zamanlar...
*
ed: sevgili t., bugün çocuklarının ikinci kardeşleri dünyaya geldi. kocaman bir aile oldular. sensiz.
ed: sevgili t., kızın bugün üniversiteli oldu, müthiş neşeli. oğlun da fena halde yakışıklı, gözler sürmeli sürmeli.
frank lee morris
-
133 ıq puanına sahip zeki bir insan olan frank lee morris, hiç kimsenin kaçmayı başaramadığı alcatraz hapishanesinden (rock) 1962 yılında anglin kardeşlerle birlikte dahiyane bir fikirle kaçmayı başarmıştır. bu kaçıştan 1 yıl sonra imajı zedelenen bu hapishane 1963 yılında kapatılmıştır ve günümüzde müze olarak sergilenmektedir.
ömür boyu hapise mahkum edilmiştir, bu abi çok zeki biridir, kaçarken suda boğulup öldüğüne kesinlikle inanmıyorum çünkü ortada bir delil yok. alcatraz hapishanesi görevlilerinin boğularak hepsi öldü demesi gururlarına yediremedikleri için uydurduğu bir yalandır bu kimse kaçamaz, burası kaya; fakat 3 adam sizleri çok güzel kandırarak kaçmayı başardılar, demek ki o kadar da imkansız değilmiş.
öyle zekice planlamıştır ki her şeyi morris, kaçtıktan sonra kendi yaptıkları botla direkt san francisco'ya değil akıntının daha az olduğu angel ısland'a geçmişlerdir, oysa tüm ekipler onları san francisco sahillerinde aramakta ve hiçbir şey bulamamışlardır. ne zaman ki planladıkları bu kaçışın 4. adamı olan ve yavaş olduğu için daha odasındaki tüneli kazıp yetiştiremeyen allen west kaçıştan sonra bu planı açık edene kadar kimse nereye kaçtıklarını bilmiyordu. allen west'in ifadelerinin ardından angel island sahillerinde bir bot, kürekler ve ayak izleri bulunmuştur, daha sonra ise o bölgede çalıntı bir araba ihbarı kaçtıkları gecenin sabahında verilmiştir.
bu kaçışın dosyası hala kapanmamıştır, kanıt, delil, ölüm veya yaşama gibi bir durum hala bulunamamıştır. olayın ilk günlerinde polisler delil karartmış ve diğer adada bir bot veya ayak izi bulunmadığını rapor etmişlerdir oysa göreve gelen diğer polis memurları bu belgelerin gerçeklerine sonradan ulaşmışlardır.
frank lee morris 1 eylül 1926 washington doğmuştur. amerika'nın en iyi korunan ve en azılı suçlularının bulunduğu alcatraz'da yatmış ve kimsenin kaçamadığı alcatraz'dan kaçmayı başarabilmiş bir mahkumdur. öldüğü gün hakkında bir bilgi yoktur, kaçarken boğulduğuna inanılıyor. fakat boğulduğuna dair hiçbir delil yoktur.
alcatraz hapishanesi: san francisco körfezi'nde sahile 2,4 km uzaklıkta 9 hektar alana yayılmış olan alcatraz adası, abd'nin en ünlü hapishanelerinden biri olma özelliğini taşıdı.
önceleri ispanyol'ların yönetiminde olan ada, "la ısla de los alcatraces" (pelikanlar adası) adını taşımaktaydı. 1848 yılında abd yönetimine geçen ada, bir süre san francisco'nun savunması için askeri amaçlarla kullanıldı. 1868 yılında yapılan, yerli isyancıların önderlerinin tutulduğu hapishane, alcatraz adasının gelecekteki rolünü de belirleyecekti. ek binalarla giderek büyüyen cezaevi, 1 ocak 1934 tarihinde federal hapishaneye dönüştürüldü. disiplinin sıkı tutulması amacıyla yeni hükümlü alınmayıp, diğer cezaevlerinden tehlikeli hükümlüler buraya nakledildi. 1934 haziran'ında çeşitli yerlerden 196 tutuklu ve hükümlü bu kaçılması çok zor olan adaya taşındı.
alcatraz adası, birçok ünlü suçluyu "ağırlamıştır". bunlardan bazıları; al capone, doc barker, "makineli tüfek" george kelly, "kuş adam" ya da alkatraz kuşçusu olarak bilinen robert franklin stroud, bonnie ve clyde ikilisinin şoförü floyd hamilton ve alvin karpis gibi isimlerdi.
hükümlülerin sayılarla isimlendirildiği alcatraz'da çok basit temel gereksinimler dışında hiçbir ayrıcalık yoktu. cezaevi kitaplığından yararlanmak için bile en az beş yıl sorun çıkarmayan bir mahkum olma şartı aranıyor, aşırı akıntıyla çevrili adadan kaçışın çok zor olduğu hapishane koşulları, esir kamplarına benziyordu. sığınma yeri, yemek, kıyafet ve sağlık yardımının dışında hiçbir şey verilmiyordu. çoğu mahkum, günün 23 saatini hücresinde geçiriyordu. ancak fırsat gelirse, dışarıya -temizlikçi olarak bir saat kadar çıkabiliyorlardı. ana binada kapılar ve pencereler, demir parmaklıklarla kapalıydı. burada ve gözetleme kulesinde silahlı görevliler vardı. adanın etrafı ise soğuk körfez suları ve bolca köpek balığı ile çevriliydi.
frank morris alcatraz'a geldiği ilk anda her mahkum gibi buradan kurtulmanın yollarını aramaya başladı. gardiyanlar onun çok zeki birisi olduğunu fakat ailesindeki karışık durumdan dolayı daha küçükken kötü işlere bulaştığını belirtirler. frank morris, john anglin, clarence anglin daha önceden başka bir hapiste tanışmışlardı. alcatraz'da güvenlik en üst seviyedeydi, tüm mahkumlar tek kişilik hücrelerde kalıyordu. gardiyanlar değişmeli olarak gün boyunca nöbet tutuyordu.
aslında frank morris, john anglin, clarence anglin'in yanı sıra kaçış planının içinde allen west'de vardı. fakat allen west, çok yavaş hareket etmesinden dolayı diğerlerinin arkasında kalınca alcatraz'dan kaçamadı. frank morris grubun lideri konumundaydı, kaçış planı tamamen kendisine aittir. morris, uzunca gözlemler yaptıkdan sonra alcatraz'ın duvarlarının eskidiğini ve denizinde duvarlara vurmasıyla duvarların aşındığını fark etti. bir alet ile duvarı kazıyan morris böylece kaçışın ilk adımını attı.
frank morris ve ekibi hücre duvarını delip, yerine dergilerden yaptıkları maketi yerleştirerek hücreden dışarı çıktılar. böylece gardiyanlar duvarın delik olduğunu asla fark etmedi.
söylenenlere göre morris ve ekibine kaçmaları için alcatraz'da bulunan hemen hemen herkes yardım etti. morris alcatraz'da çeşitli görevlerde bulunan mahkumların yanına giderek onlardan yardım aldı, örneğin hazırladıkları mankenler için berber olarak çalışan bir alcatraz mahkumunda yardım aldıkları bilinir.
öte yandan kitap ve dergi dağıtan mahkumunda manken için morris ve ekibine fazladan kitap ve dergi verdiği bilinir. morris ve ekibi hücreden çıkmanın yolunu bulmuştu, hücrelerindeki duvarı deldikten sonra hücre duvarının içinden yukarıya tırmanıp, çatıya ulaşmaktı. fakat en önemli nokta burasıydı, çünkü çatıya ulaşınca karşılarında soğuk ve sert dalgaları ile san francisco körfezi bulunuyordu.
alcatraz'dan gündüz kaçmak imkansızdı, gardiyanlar sürekli nöbet tutuyor ve belirli aralıklarla sayım yapıyordu. gece kaçmak zorundaydılar, çünkü gardiyanlar geceleri sadece nöbet tutuyor sayım yapmıyordu. fakat kaçtıktan sonra hemen fark edilmemek için bir yol bulmaları gerekliydi, bunun içinde kendilerinin yerine birer manken yapma fikrini ürettiler. dergilerden ve kitaplardan yaptıkları mankenleri iyice inandırıcı olması için berberden aldıkları saçlar ile birleştirip kaçacakları gece yataklarına koydular. hücreden çıkmak içinde hücreden bulunan havalandırma kanalını delerek, dergilerden ve kitaplardan yaptıkları duvarın aynısını kanala yerleştirdiler, böylece gardiyanlar hiçbir zaman duvarın delik olduğunu fark etmedi.
alcatraz karaya 2,4 km uzaklıktaydı. yüzerek karşıya geçmeleri imkansızdı, çünkü yola gece çıkmak zorundaydılar gardiyanlar gün boyu nöbet tutuyor, ayrıca belirli aralıklarla sayım yapıyorlardı. morris ve ekibi karşıya geçmek için içinde bulundukları şartlarda çok zor olan bir fikir ürettiler. morris ve ekibi karşıya geçmek için bir bot yapacaklardı. bunu yapmak biraz zaman aldı, morris ve ekibi yağmurluklardan bir bot yaptılar ve yaklaşık 50 adet yağmurluk kullandılar. morris ve ekibi gecede kendileri yerlerine yerleştirmek için kusursuz birer manken yaptılar, bu mankenleri yataklarına yerleştirdiler ve açtıkları delikten yukarıya tırmadınlar. hücreden dışarıya çıktıktan sonra çatının altında bulunan demirleri söktüler, bu işleri geceleri yaptıkları için oldukça dikkatli ve sessizdiler, gardiyanlar hiçbir zaman fark etmedi. orada bulunan demirlikleri de kestikten sonra çatıya ulaştılar. ardından 11 haziran 1962 gecesi alcatraz'a bir daha asla dönmemek üzere kaçtılar.
1979 yılında yayınlanan alcatraz'dan kaçış isimli filmde frank morris'i clint eastwood canlandırdı.
yaran diyaloglar
-
geçmiş zaman tam hatırlamıyorum, emniyete gitmiştim. artık pasaport işi miydi, uyuşturucu mu kaçırmıştım bilmiyorum. bahçede duruken bankta oturan bi genç gördüm, herif kardeşmin aynısı neredeyse. gizlice fotosunu çekip yolladım kardeşime.
-napıyosun lan emniyette? yabancılar şubesine mi getirdiler hehehehe.
şööle bi cevap geldi...
+abi insan bi selam verir.
sarhoş olmayı sevmek
-
içki içmeyenlerin ya da arada bir öylesine accık içenlerin anlayamadığı his.
bir süre sonra her şeyin daha güzel olacağını bilirsin. hafif karıncalanmaya başlar beynin. muhabbet keyifli bi hal alır. şarkıların hiç duyulmayan melodileri kulağına gelmeye başlar. ömer hayyam'ın bahşettiği rubailer kutsal cümlelerin olur. ayıkken sevmediğin insanlar bile aslında iyi insanlara evrilir. sabah pişman olacağını bile bile yazarsın geçmişe doğru mesajları. hatta boşver muhabbeti kal tek başına. sadece yazı, müzik ve sigara. gökyüzüne doğru yapılan bodoslama yolculuk. okyanusu yarıp en derinlere doğru yıldırım gibi inmek. şu anda ayık olduğuna hayıflanmak.
oysa diğer güzel insanların kafelerde sıkıcı muhabbetler yapıp ellerindeki telefonlara gömülmelerine biz hiç ses çıkarmamıştık. çünkü onlar gezmeyi seviyordu biz durmayı, durup arkalarından bakmayı. yaprak seviyorduk biz yaprak kuru yaş ayırmadan, onlar ezmeyi seviyordu neye bastıklarına bakmadan. evet, boş içki şişeleri var yanımızda ve her birinde ayrı hüzün.