ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
aeroponik
-
hidroponik tekniginin/teknolojisinin daha da gelistirilmis versiyonu olan tarim yontemi. turkiye'de daha ziyade topraksiz tarim olarak bilinen yontemlerden biridir. geleneksel tarim yontemlerine gore su ihtiyacini 20'de 1'e kadar dusuren bu teknik topraga da ihtiyac duymadigi icin her turlu corak arazide, verimsiz toprakta, kurak cografyalarda kullanilabilir. hidroponik sistemlerden farki bitkinin ihtiyac duydugu besin ve mineralleri sisleme, puskurtme yontemiyle kisa araliklarla surekli bir dongu icinde bitki koklerine uygulamaktir. bu sayede kullanilan su miktari ciddi olcude azalmaktadir. memlekette genellikle sadece ciftciler acisindan onemli zannedilse de insanligin gelecegi icin en onemli konulardan biridir.
bu sebeple nasa uzay tarimi , derin uzay yolculugu, uzay kolonisi gibi konulardaki temel problem olan yenilenebilir taze gida yetistiriciligi konusuna cozumun aeroponik/hidroponik sistemler olacagi gorusundedir. uluslararasi uzay istasyonu'nda yillardir bu yontemlerle tarim denemeleri yapilmakta, ve ciddi basarilar elde edilmektedir.
yine bu baglamda dunya genelinde cok sayida sirket hidroponik/aeroponik teknolojileri uzerine ciddi yatirimlarla ar-ge calismalari yapmaktadir. bu sirketlerin gelecekte onemli birer figure donusecegini anlamak icin muneccim olmaya gerek yok elbette.
(bkz: hidroponik)
https://www.nasa.gov/…/tech_life_asa_analytics.html
https://settlement.arc.nasa.gov/…s/hydroponics.html
https://www.nasa.gov/…sions/science/biofarming.html
https://www.nasa.gov/…ion-of-deep-space-food-crops/
cenk & erdem
-
şöyle bir diyalogları da olan harika ikili...
haber = tayland'da bir sirkte 15 metrelik ipte yürüyen fil, görenleri hayrete düşürdü..
erdem = cenk bey burada bahsedilen ipin uzunluğumu yoksa ipin yerden yüksekliği mi?
cenk = bence filin uzunluğu
erdem = anlıyorum... uzun metrajlı fil diyorsunuz
anne ve babanın 23 gün boyunca sokağa çıkamaması
-
başlığın tam hali "anne ve babanın 23 gün boyunca nusaybin'de sokağa çıkamaması" şeklinde olacaktı ama malum karakter sınırı.
öncelikle, başlığı nasıl bir şekilde açacağımı bilemedim. anlam karmaşası yaratmış olabilirim. bunun için herkesten özür dilerim.
umarım kimsenin anlamak zorunda kalmayacağı bir durum olarak kalır. umarım bunu anlamak zorunda kalmazsınız. umarım bu acıyı yaşamazsınız.
23 koca gün!
mardin valiliği tarafından nusaybin’de uygulanan sokağa çıkma yasağı 23. gününe girdi. bu süre zarfında anne ve babam evden çıkamadı. 23 gündür her allah'ın günü arayıp iyi olup olmadıklarını öğrenmeye çalışmaktan yoruldum. 23 gündür eve stokladıkları yiyeceklerle karınlarını doyurmaya çalışıyorlar. bu sabah konuştum annemle, iyiymiş. yemekleri varmış yeterince. komşumuz şehir dışına göç etti. tavuklarını anneme bırakmış. "her gün 2-3 yumurta çıkıyor kahvaltıda onları yiyoruz" diyor bana.
bizimkiler şehir dışına çıkamadı. fakiriz biz evet. sadece bir evimiz var. hayatları boyunca yaptıkları tek birikim o ev. yalan olmasın babamın bir de arabası var.
annem kapatıyor telefonu sonra. annemle uzun konuşmayı sevmem. çünkü telefonda sürekli ağlıyor. dayanamıyorum sözlük. dayanamıyorum annemin ağlamasına. babamı arıyorum. "baba nasılsın?" diyorum.
iyiyim oğlum, paran var mı?
var babacım, siz nasılsınız? işyeri ne durumda. (23 gündür kapalı ulan. ne soruyorsun?)
...
sonra o da kapatıyor. oturuyorum masaya birkaç sigara yakıyorum. ciğerim yanıyor. yapamıyorum.
lütfen yeter artık. savaşınız yerin dibine batsın. benim için savaşıyorsanız, savaşmayın. istemiyorum savaş falan.
çocukluğumun geçtiği sokaklar hendeklerle dolu. ilk aşkımın elinden tuttuğum yollarda el yapımı patlayıcılar var. yaşadığımız evlerde insanlar ölüyor. bir asker geliyor nusaybin'e. daha önce hiç görmediği sokaklarda canını veriyor... atanamadı diye sırf parasız kalmamak için polis olan bir abi ölüyor.
neden? ne için? kimin için?
edit: kardeş olmadığımızı ve inşallah ölmemiz gerektiğini söyleyen insanlar var. üzülerek okuyorum. orda polis abi yazmıştım halbuki. o da insan. ona üzüldüğümü nasıl göstereyim sana, göstersem de nasıl anlayacaksın ki zaten. annem ve babam 50 yaşında insanlar. siyasetle ne işleri olur? olsalar da ölmek zorunda değil mi? pisliksiniz.
nusaybin'de kalan herkes terörist değil mi? anne ve babam da öyle. tekrar söylüyorum. umarım bu durumu anlamak zorunda kalmazsınız.
ahmet hakan
-
ben öğretmenim.
iki tane 7.sınıfım var.
7.a şubesinin dersleri genel olarak hep sabah saatlerine denk geliyor. 7.b hep öğleden sonra...
birinde hepimiz taptazeyken ders işliyoruz, diğerinde hepimiz yorgunuz...
hak geçmesin diye 7-b ye tenefüs zili çalmadan, pür neşe, motivasyon giriyorum.
ekstra testler hazırlıyorum. fotokopiler havada uçuşuyor!
sonra diyorum 7.a kendimi istedi sabah derslerini, onların suçu ne! dururmuyum, orda da havada uçuşmalar!!!
birine bir kelime eksik anlatsam, huzursuz oluyorum. dengeyi kurmak için çırpınıyorum.
allahtan korkuyorum. gerçi insan olanın hakkaniyetli davranması için kimseden korkmaya ihtiyacı da yok...
şimdi sana soruyorum:
ben bir kelimenin hesabını bile yaparken, sen geceleri nasıl rahat uyuyorsun?
cidden hayret ediyorum...
marmaris'in adının değiştirilmesi
-
(bkz: 15 temmuz şehitler plajı)
motosiklet sürücülerine duyulan antipatinin sebebi
-
kaldirimdan yayalarin ustune surerek gitmeleri. isine gelince ben motorlu tasitim bana saygi gosterin, isine gelince kaldirima cik insanlarin uzerine surup korna calarak dat dat dat diye git.
motorlu tasitsan kaldirimda isin ne arkadaşim?
ikinci yeni seven kızla evlenen adam
-
durumum var çok şükür, üşenmedim okudum. lakin bir sorum olacaktı,
(bkz: sen ne anlatıyorsun lan değişik)
başlığı açıp kaçanın..
bir kızla yaratıcı tanışma yöntemleri
-
lise zamanlarında bir kış günü çok yağmur yağıyordu, bende şemsiye kullanmayı sevmeyen bir insan olarak yine arkadaşın eşin dostun şemsiyesinin altına girmeye çalışıyordum. arkadaşlarda ya git kendi şemsiyeni getir vs. vs. dedikleri için aman be sizin şemsiyenize mı kaldım diyip önde daha önce okulda gördüğüm ama hiç konuşmadığım bir kızın pat diye şemsiyesinin altına girdim. sonra bende şaşırdım bunu nasıl yaptığıma normalde çok fırlama bir insan değilimdir. neyse şemsiyenin altına girdikten sonra aramızda şöyle bir diyalog geçti.
ben: arkadaşım şemsiyesinin altından kovdu da bende seninkine sığındım
şemsiyeli kız : ( gülerek ) olsun iyi yapmışsın, ıslanma çok yağmur yağıyor zaten.
ben : teşekkür ederim. ( tabii içimden 90 +larda galibiyet golünü atmış forvet gibi seviniyorum. yağmur bereket getiriyormuş gerçekten )
sonrası kızın sokağına kadar beraber yürümüştük, sonra okulda birbirimizi gördükçe konuştuk ettik çıktık ayrıldık, barıştık, ayrıldık.
pınar boykotçularının şimdi ne yaptığı sorunsalı
-
sek ürünleri alarak devam ediyorlar. o günden beri bir tane bile pınar ürünü almadım. isterse kar oranı tavan yapsın, isterse benden başka herkes kullanıyor, alıyor olsun, isterse dünyanın en ucuz ve en güvenilir markası olsun ben almayacağım.
kafanız basmıyor galiba bir şeylere. şirket batsın, pınar yok olsun gibi bir amacım da yok. pınar firması bir tercih koydu ortaya. ben de bireysel olarak bir tercih koydum. benim gibi davranan veya davranmayan bir çok insan var. pınar yanında olanlarla mutlu biz de hayatımızda pınar olmadan mutluyuz.
korn slipknot linkin park limp bizkit'li yıllar
-
linkin park'ın faint şarkısı ile gaza geldiğimiz liseli ergen yıllardı. bu adamları en son ne zaman dinlediğimi bile hatırlamıyorum ama isimlerini görünce bi gülümsetti, iyi kötü dinlemişiz işte anı olarak kalmış bize.