hesabın var mı? giriş yap

  • benim bulduğum bir test yöntemi. herhangi bir yerleşim alanının medeni olup olmadığını öğrenmek istiyorsak, oradaki sokak kedilerine bakıyoruz.

    eğer kediler sizden kaçmıyorsa oranın insanı medenidir.

  • ulan ulkende senin verginle yapilan yol bile kiralik ekoya mi taktin kafani? duzgun secim kampanyasi yurutun. az bi beyninizi calistirin. kiralik ama calisiyor mu? evet. lan devlet bankasinin bile subeleri kiralik. akil fikir ihsan eylesinler iyi saatte olsunlar...

  • tam olarak benim o. üstelik üniversiteden önce de öyleydim. üniversite daha fazla bakış açısı kazandırdı, bölümüm zaten çok uygundu.
    ismim muhafazakar bir isim, en çok da buradan sorun yaşadım. çünkü kendini aydın ve seküler olarak nitelendiren o kadar çok yobaz var ki bu ülkede, isminizden hemen yapıştırıyor yaftayı. aynı bokun laciverti bu insanlar. gezide senin burada ne işin var diyen oldu. seçimlerde üsküdar'a chp sandığının başında sabahlarken ters ters konuşanlar da oldu. duyan zaten çok şaşırıyor, tip iskandinav, isim ortadogu olunca.
    hatta ekşiden tanıştığım insanlarda önyargılı gelip, tanıdığında utanıp özür dileyenler var:)
    bazı entrylerde bahsedildiği gibi ozguvensiz değilim, hatta fazla güveniyorum, başıma bela bile oluyor.
    ailem beni böyle kabullendi, ben de onları öyle kabullendim, tartışmayalım diye bazı konulara girmeden iletişim kuruyoruz, zaten yaşlı insanlar. kardeşlerim de benim gibi, aslında çok da baskı kurmamışlar düşününce. demem o ki, önyargı sizi kendinizden utandırır. ne kadar olmadığınızı söyleseniz de, farkında olmadan eleştirdiğiniz insanlardan farkınız kalmaz. insan kendini geliştiren ve değişebilen bir varlık, muhafazakar ailenin seküler çocuğu olmak da bu ülkede çok normal bir kavram.

  • oniki yaşındaki oğlan ondört yaşındaki amcaoğluna soruyor:
    - abi ablam nişanlanıyor biliyorsun...
    - yaz sonu nikah varmış, bizim evde de konuşuyorlardı.
    - ben sana bir şey sormak istiyorum...
    - söyle...
    - bu nişan dedikleri ne? evde sordum, 'eh evlenecekler işte' diyorlar ama nişanlanınca ne oluyor, onu anlayabilmiş değilim.
    - hıııım... zor soru, bak ben sana bir örnekle anlatayım...
    - dinliyorum.
    - diyelim ki şubat'ta yarıyıl karnesini aldın, hepsini pekiyi getirdin. sana bir bisiklet alıyorlar ve 'haziran'da bütün dersleri pekiyi getir, sınıfı geç, bu bisiklet senin' diyorlar. işte şubat ile haziran arasındaki o süre var ya, bisiklet senin ama binemiyorsun; o süreye 'nişanlılık dönemi' deniyor.
    - haa şimdi anladım, bisikletin var, evde duruyor; sen ona bakıyorsun o sana bakıyor; ama binemiyorsun ta ki sınıfı geçene kadar. peki dokunmaya izin var mı?
    - vallahi onu ben de tam bilemiyorum; binmek kesinkes yasak da, galiba ziliyle oynayabiliyorsun!.

    ***

  • alenen aptallık yapan kadındır. kocamın ayaklarını gerekiyorsa yıkarım, sağlıktır hastalıktır.

    ancak beni böyle çekip sosyal medyada yayınlarsa dalga geçer gibi, ağzına sçarm.

  • veledin biri adamın karısına küfrediyor, okul idaresi hiçbir şey yapmıyor, adam da kendi adaletini sağlıyor.

    benim olaydan anladığım bu. adaletin olmadığı yerde anarşi başlar.

  • franz kafka'nın babasıyla olan ilişkisi eserlerinde karamsar bir hava yaratmasının etkenlerinden biridir. her zaman babasının onayını almak zorunda olması kaygılı bir kişilik geliştirmesine neden olur. bu karamsarlığı kitaplarına aktarınca ortaya "yabancılaşmış hissetmenin" tasviri olan kafkaesk terimi çıkar. kafkavari, kafka gibi.

    oxford sözcüğüne göre bu kelime; "hiçbir anlam ifade etmeyen zahmetli resmi devlet işlerini içeren durum" olarak ifade edilir. işin sonunda devlet var. halbuki kelime, edebiyat ile başladığı yolculukta yabancılaşma olarak ifade edilirken daha sonra devletin ağır işleyen mekanizmalarındaki sıkışmaya kadar gitmiş.

    yine de bir kişinin adıyla kelime üretilmesi büyük bir ödül. tabi bu konuda franz kafka yalnız değil. hepsi kafkaesk kadar ünlü olmasa da adıyla devletlerin sistemlerine anlam katan birkaç yazar daha var.

    orwellian

    orwellci toplum demek. yani, gerçeğin güce tapanlar tarafından, art niyetlerine uyacak şekilde manipüle edildiği toplumda sürekli gözetim halinde olunması.

    orwellian'da yalancılık vardır, kafkaesk'te saçmalık vardır.

    dickensian

    charles dickens'den gelir. kabul edilebilir standardın altındaki yaşam ve çalışma koşullarını ifade eder. kapitalizmin nasıl büyüdüğünü ve toplumu nasıl çürüttüğünü ifade ederken de kullanılır.

    huxlerian

    aldous huxley'den gelir. gelişmekte olan teknolojilerin insan psikolojisine etkisiyle birlikte kitleleri manipüle etmeyi ifade eder. orwell'den farkı, kitleyi manipüle ederken acı vermek yerine uyuşturmayı tercih eder.

    dickish

    philip k. dick'in kötü dünya düzeni kavramı. toplumun, güçlerin dengesizliği sonucu kaosa ve kipple'a (çöp) indirgenmesini ifade eder.

    pohlish

    fredrick pohl'den gelir. amerikalı bilim kurgu yazarı. pohlish, insanların hükümetler tarafından sadık birer tüketiciye dönüştürülmesini ifade eder.