hesabın var mı? giriş yap

  • "vasattan farklı, çekici***, karizmatik bir tipe sahip olarak doğmak."

    evet bu rehberin ilk kuralı bu bence. zira;
    *berkcan selam vermez "cool çocuk" olur, babür selam vermez "odun" sayılır.
    *pelin kimseyle samimi olmaz "cool kız" olur, ayşe kimseyle samimi olmaz "asosyal" sayılır.
    *selin erkeklere yüz vermez ya da hiç vermez "cool hatun" olur, fatma erkeklere yüz vermez "sorunlu" olur.
    *bora etrafa küçümseyici bakışlar atar "cool adam" olur, mahmut öyle baksa "gıcık, uyuz" sayılır.
    *koray bir köşeye çekilip çevreyi süzer "cool çocuk" olur, necati böyle yapınca "depresyonda" sanılır.
    yalan mı?!

  • aslında bana zararı olmamasına rağmen ağzının ortasına ayağımın altıyla yapıştırmak istediğim arkadaşdır bu insan. nedenini anlayamadığım bir şekilde bulunduğu yeri insanlara duyurma merakıyla yanıp tutuşur. gerçi nedeni konusunda bazı fikirler yok değil tabii. misal twitter ve facebook'un nasıl insanların hayatına bu kadar adapte olduğuyla ilgili bir şeyler okumuştum. kilit cümle, bu ortamların insanlara kendilerini "önemliymiş gibi" hissettirmeleriydi. bir nevi özgüven pompası yani. ama çok gerizekalı değilsen insanların senin "herkeşlere ne kadar sosyal olduğumu göstermem lazım" triplerinden sıkıldığını da biliyor olman lazım artık. hele ki bir de "ne ekşınlı hayatım var be" tadında yorumlarını da eksik etmiyorsan..

    misal bir yere eğlenmeye mi gitti arkadaşlarıyla bu, çaaaaat "kopmacaaa - tuğçe is @bilmemneresi w/43 others". vay anam vay.. biz evde arka sokaklar izlerken tuğçe kopuyor, seratoninin dibine vuruyor.. onu da geçtim, yemin ediyorum facebook'da kendisiyle birlikte 23-24 kişiyi tagleyeni gördüm. iş için bir mail istesen 3 gün sonra cevap döner ama...

    daha acayibiyle metrobüste karşılaştım. 200 kişi yekpare halde yolculuk ediyoruz, ben orada nefes almak için son çırpınışlarımı yaparken, köprüye geldiğimiz an 3-4 kişinin birden telefonlarına saldırıp check-in yaptıklarına şahit oldum. zannedersin köprünün üstünde parti veriyoruz anasını satayım. ulan metrobüstesin be kıçımın kenarı, millet dayıyor sana o esnada, sen gidip "kıtalar arası yolculuk eki eki - buğracan is @boğaziçi köprüsü w/299 others"

  • iyi de bu hala cahil olduğunuz gerçeğini değiştirmiyor. aksine ülkedeki cahil sayısını bize gösteriyor. nicelik nitelik ayrı şeyler öğren de gel.

  • çok severim ben bu amcaları. beyaz peynir konusunda çok hassas olurlar ve her yerden beyaz peynir almazlar. ama buldukları yerleri de sürekli değiştirirler. bir dönem köşedeki bakkal süper olur, sonra bozar. bir dönem köşedeki süpermarket iyidir ama bir süre sonra mandırayı değiştirdiğinden orası da bozar. bir ara arka sokakta bir peynirci açılır, bir-iki ay oraya devam edilir. sonra orası da kesmez. bütün bir ömür kahvaltı sofrasında beyaz peynir kritik ederek geçer ve aslında hoş bir durumdur bu. çünkü beyaz peynir hakikaten önemlidir ve iyisi süper olur.

  • naziler tarafından asılmış bir rus kızı. moskovalı idi zoya. ikinci dünya savaşı sırasında ülkesi topraklarında cirit atan nazilere karşı ayaklanmıştı. bu partizan kızımız, bir gün yoldaşları ile beraber ateş açtı nazilerin üstüne. yakalanan yoldaşlarından biri tarafından ele verildi. ne edilen tecavüzler, ne de yapılan işkenceler, onsekiz yaşındaki kızın cesaretini kırdı. moskova yakınlarında bir yerde asıldı 29 kasım 1941'de. son sözü ise pek manidardır kendisinin; "hepimizi, 190 milyon kişiyi asamazsınız."
    (bkz: masha bruskina)

  • ezilenlerin gür sesidir o...
    yetmez ama evet... bu ülkede işçiler hiçbir haklarını mücadeleyle almadı. sendika ve grev hakları bile 27 mayıs darbesiyle verildi.
    tayyip, belediye başkanlığına gelir gelmez sendikalı işçileri bitirip, taşeronları doldurdu. başbakan olunca da sendikaları ve sosyal hakları yok edip, işçilerin pazarlık gücünü bitirip, makarnaya muhtaç etti.
    devam edin bir paket bulgura şükredip, ezilenlerin sesi diye saraylarda ejder meyvesi yiyenleri şakşaklamaya...
    bir zamanlar büyük saygı duyduğum işçi sınıfından soğudum...
    canınız cehenneme...

  • hasta ruhlu ve psikopat din adamı. ailesi padova kökenli fakat doğumundan az önce ferrara’ya yerleşmişler. padova üniversitesinde hekimlik yapan ve kutsal kitap’tan kaynaklanan çok katı fikirleri bulunan dedesinden etkileniyor ilk başlarda.

    ciddi bir öğrenim görüyor ama 1475'te birdenbire ailesi ve yaşadığı kentle bağlarını kopararak bologna’da dominikenlerin arasına katılıyor. çok katı bir gözetim altında tutulan bu manastırda, kendini vaaz ve din dersleri vermek üzere hazırlar. 1482'de floransa yolunu tutar ve buradaki san marco manastırı’nda kutsal kitap okutmanı olur. bir yolculuk dönemi dışında ölene kadar da bu manastırda yaşamış zaten.

    savonarola verdiği vaazlarla başlangıçta pek başarılı olamıyor. bununla birlikte yaşamının sonuna kadar vereceği bütün vaazların temelini oluşturan üç önerisini açıklamaya başlar:

    1. italya cezalandırılmalıdır.
    2. kilise yeniden düzenlenmelidir.
    3. bu işler pek yakında gerçekleşecektir.

    savonarola, 1490'da daha önce tanışmış olduğu yeni eflatuncu mistik felsefeci pico della mirandola’nın girişimi üstüne lorenzo de medici tarafından floransa’ya çağrılır. san marco’daki görevini yenidien üstlenir. floransa’da vaazlar vererek dindarlığın erdemleri üstüne yazılar yayımlamaya başlar.

    italyanların o dönem tartıştıkları güç koşullar** söylevlerinin temel konusunu oluşturuyor. gerçekte daha çok soyluların ve kilise’nin çürümesine, floransa skandallarına karşı saldırılarda bulunuyordu. yalnızca geleneklerdeki sapkınlıkları değil medici ailesinin katı yönetimini de kınıyordu aynı zamanda. 1491'de san marco manastırı’nın başrahibi olan savonarola aynı konularda vaazlar vermeye devam ediyor. yanlış yönetenlerin cezalandırılmalarını ve kilise’nin yeniden biçimlendirilmesi görüşlerini sürekli olarak savunur. bir yandan da daha geniş bir özgürlük kazanabilmek için toscana’da özerk bir dominiken topluluğu oluşturmaya çabalar.

    daha sonra charles vııı’in kuvvetlerinin italya’ya girmesi, savonarola’nın sözünü ettiği cezalandırmanın başladığının göstergesi oluyor. medici ailesinin kaçışı yerini töreleri düzeltmek isteyen savonarola’nın önderliğindeki bir cumhuriyete bırakır. savonarola, isa’yı floransa’nın tek hakimi olarak ilan ettikten sonra vaazlarıyla kent halkının düşüncelerinin doğrultusunu tümüyle değiştirdi. oyunları ve şenlikleri yasaklattı. ahlaka aykırı davranışlara ve tefeciliğe karşı mücadeleye başladı. bazı sanat yapıtlarını ve değerli eşyaları halka yaktırttı*. çocukları ve gençleri askeri bir düzene soktu. jurnalciliği yönetimin olağan bir aracı olarak kullanmaya başladı.

    savonarola aynı zamanda papa alexander vı’ya da saldırıyor ve fransa kralı charles vııı’ü kandırarak papayı görevden alma yetkisi olan bir piskoposlar kurulu toplattırmaya çalışıyor. charles vııı, 1495'ten başlayarak italya’dan çekilince, papa gizlenen savonarola’yı roma’ya çağırır. 1495 sonunda da hocalık ve vaizlik görevlerini askıya alır. bu arada papanın, kente giriş-çıkışı yasaklayan bir kararname çıkartacağı söylentileri üstüne floransa’da da savonarola’ya karşı bir direniş belirmeye başladı. çünkü böylesine bir yasaklama kentin ticari yaşamı üstünde korkunç sonuçlar yaratır. papa, medici ailesini floransa’ya yeniden sokma konusunda başarısız olurken, savonarola da aforoz ediliyor.

    bununla birlikte, 1498'de yeniden vaaz vermeye başlayan savonarola papalığın kendisine karşı almış olduğu karara şiddetle karşı çıkar. bir yandan da avrupa’daki hükümdarlara alexander vı’yı görevden alacak bir psikoposlar kurulu toplamaları için mektuplar yazıyor. ama kente yöneltilen yasaklama tehdidi karşısında burjuvazi halkın sevgisini de iyiden iyiye yitiren savonarola’yı kesin olarak yalnız bırakır. 1498'de savonarola tutuklandı ve işkenceye alındı. önce sözlerini geriye aldı, sonra yeniden direnmeye başlayınca iki dominiken arkadaşı ile birlikte ölüme mahkum ediliyor. 1498'de floransa’da asılıp cesedi yakılır ve külleri ise arno ırmağına atılır.

  • ertem sener: hocam ne dusunuyorsunuz dick advokat hakkinda?
    ahmet cakar: buyuklugunu dusunuyorum
    rok: ooooooooowwwwwww. kac cm mi demek istediniz hocam?
    ertem sener: yav konuyu hemen nereye cekiyorsunuz.
    rok: e ama oyle demeye getiriyor
    sinan engin: neyse konuyu cok uzattiniz kapatalim.
    rok: e konu uzun ihihihihih
    ahmet cakar: beyler cok tehlikeli bir sezon yasayabiliriz. rikering, dick baska baska cagrisimlar yasatiyor bana ve bundan tedirgin oluyorum
    abdulkerim: ben anlamadim ki simdi santimetrelerle mi olcecegiz hocanin buyuklugunu
    sinan engin: dm atmayin bak cok kizmaya basliyorum
    ertem sener: mahmood kafe icelim acilalim

  • dur hemen yok diyip kestirip atma zira var böyle bir şey sevgili sözlük. herhangi bir konu hakkında bir rakam vermemiz gerektiğinde hele de bu rakam doğruluğu hiç bir zaman kanıtlanamayacağı gibi yanlışlığı da kanıtlanamayacak olan muğlak bir değeri ifade edecekse direkt olarak 10,100,1000 gibi yuvarlak sayılar vermek yerine uyanıklık edip 52.6, 88.4, 45.007 gibi mümkün mertebe küsuratlı hatta ancak long integer'la ifade edilebilecek rakamlar vermek tamamen işkembeden salladığmız iddialarımıza hem bilimsel hem de ciddi bir hava katacaktır.bi deneyin siz de memnun kalacaksınız çevrenizde iddiaları itibar gören muteber bir insan olacaksınız, ha olmazsanız da gelin beni bulun ben inanıcam her söylediğinize.valla...

  • eminim cok az da olsa istisnalari vardir ama genel olarak bu kadar sevmedigim bir meslek grubu yok. her taksiye binisim ayri bir olay. zaten cogu maske takmiyor. hadi tek basinayken takmayabilir, musteri binince de takmiyor. illa uyarmak lazim.

    bugun avrupa yakasindan asya yakasina gecmek icin tam 40 dakika hem bi taksiden hem normal yoldan gecenlerden taksi bulmaya calistim. 4 tane taksici karsiya geciyorum diye almadi. boyle rezillik olur mu ya? bu kadar zengin mi bu taksiciler keyfine gore karsi musterisi almiyor!?

    sonra uber geldi diye aglarlar. beter olun.

  • tercümesi "esirleri kurtarmaya gittik, kurtaramadık. üstüne rütbeli personel kaybettik ama başarılı olduk." olan açıklamadır.

    gerçekten çok başarılı olmuşsunuz, tebrikler. keşke bu büyük başarıyı çarşamba günü müjdeleseydiniz.