hesabın var mı? giriş yap

  • bir alışkanlığı bırakabilmek için önce ona olan sevgiyi bırakmak gerektiğini düşünürüm ben. ve iş sigarayı bırakmaya gelince de şöyle tiksinmeyi düşündüm kendisinden;

    büyükçe bir cam kavanoz alınır. (turşu kavanozlarından, epey büyük)
    sigarayı bırakmadan 1 hafta önce söndürülen tüm izmaritler bir yerde biriktirilir.
    sigara bırakma gününde, cam kavanozun içine biraz su, izmaritler ve bir parça inek ciğeri* atılır ve kavanozun ağzı kapatılır.
    evde, işte her daim göz önünde bir yerde tutulur.
    zamanla çürüyen ciğer, sigaradan tiksindirmeye yetmezse arada kavanoz kapağı açılıp derin bir nefes çekilir.

    (aslında ben bi manyakmışım da devlet bana yardım etmemiş)

  • halen kullanmakta olduğumuz zaman hesaplama yöntemi, çok eski uygarlıklardan kalma karma bir sistemdir. saatin 60 dakikaya bölünmesi babillilerden, 24 saatlik gün mısırlılardan, romalıların sonradan yaptıkları değişikliklerle, aylar yunanlılardan kalmadır. romalı julius sezar ve ondan sonra imparator augustos temmuz(july) ve ağustos(august) aylarına adlarını vermişlerdir ve şubattan birer gün alarak kendi aylarına eklemişlerdir. yıldan geri kalan bir çeyrek günü hesaba katmak için sezar dört yılda bir, şubata bir tam gün eklemiştir (bkz: #3524272).

    avrupa, 1600 yıl boyunca sezar’ın takvimini kullanmıştır. ancak, bunun en önemli eksiği güneş yılının tam 365 gün 6 saat değil, bundan 11 dakika, 14 saniye daha kısa olmasıdır. dolayısıyla sezar’ın takvimi giderek artan bir şekilde geri kalmaktadır. biriken bu farkı ortadan kaldırmak amacıyla papa 13. gregor 1581 yılında, 4 ekim tarihinden hemen 15 ekim’e geçilmesini emretmiştir. yılın süresini güneş yılının gerçek süresine eşit getirmek için, gregor her dörde bölünebilen yıla bir gün eklemiş ve 400’e bölünemeyen yüzyılların (1700, 1800 vs.) bundan hariç tutulmasını da uygun görmüştür.

    katolik ülkeler bu yeni takvimi derhal benimsemişlerdir. uzun tereddütlerden sonra protestanlar da buna katılmışlar, ancak ortodokslar bu takvimi kabul etmemişlerdir. ingiltere ve kolonileri 170 yıl sonra takvim reformunu benimsedikleri zaman iki takvim arasındaki fark 11 güne çıkmış olduğundan, bunu yok etmek için 3 ila 13 eylül günlerini takvimden silmek zorunda kalmışlardır. bu nedenle ingiliz ve amerikan tarih kitaplarında aradaki günlere rastlanmadığı söylenmektedir. rusya ise 1918 yılında yeni takvimi kabul ettiği zaman 13 güne yükselmiş olan takvim farkını silmek zorunluluğunda kalmıştır. ekim devrimi nin kasımda olmuş olmasının nedeni de budur. söz konusu devrim 25 ekim yerine 7 kasım'a kaymıştır!

  • sigarasını her seferinde avcunun içine basarak söndüren ve eli yara içinde olmasına rağmen bunun son derece zararsız olduğunu savunan ortaokul arkadaşım fatih, mal.

  • erdoğan'ın siyaset hayatının kalanında başarılı olmak için eko başkan'a güvendiğini gösteren karardır.

    1) ekrem imamoğlu'nun projesini bekle
    2) ekrem imamoğlu'nun projesini durdur, kötüle
    3) ekrem imamoğlu'nun projesini kendi projen gibi sun

  • insanları daha çok sıfırlı borcun içine sokacaklar.
    3.000.000 tl kredinin 0.79 ile 120 aylık taksit tutarı ayda 38.786 tl
    ayda 40-50 bin t l taksit ödeyen insanın kazancı zaten 80-100 bin tl civarında olur.
    haber doğruysa 10 milyon tl kredileri bile ucuzlatmışlar, hem de kamu bankalarından, kamu kaynaklarıyla.
    yani bu kredi bir avuç zengini kamu kaynakları ile daha çok zengin yapar
    yine üretim yok, üretici yok, halkın ezici çoğunluğu yok, artık olmayan orta kesim bile yok.
    para yine betona ve zengine.

  • haluk bilgineri cok severim, cunku muazzam bir oyuncudur.

    ancak aldigi odul emmy degil, international emmy'dir. sponsorlarindan biri de ay yapim denilen sirkettir. daha once de dandik bir dizi almisti bu odulu bizden.

    kendisinin yine onore edilmesine sevindim. ama yineliyorum, aldigi odul ile emmynin bir alakasi yoktur. emmy zaten eylulde sahiplerine verildi.

    edit: valla bircok kisi kufurler etmis, sayip sovmus dandik bir odule dandik dedigim icin. kara sevda diye bir sey saha once odul almis bu torende. gecen sene, bakin gecen sene, tekrarliyorum henuz gecen sene, soz diye bir tv seyinden tolga saritas diye biri ayni kategoriden aday olmus. kim oldugunu maalesef tanimiyorum.

    haluk bilginer bir ustadir. kariyeri ve oyunculugu iemmyde aldigi bir odul icin tebrik edilecek seviyede degil, cok daha buyuktur. adamlar game of thronesun son 2 sezonki dandik yonetmenleri odul aldi diye bu odul torenini ovmeye calisiyor resmen.

    umarim kendisini daha bircok odul toreninde goruruz.

  • memlekette bir panik atak bir de bu*, dillere pelesenk olmuş, yalan yalnış haklarında atıp tutulmuş, bir "türk halk teşhisi" kıvamında ota boka yakıştırılmış iki vaka.

    - ay elimi ayağımı nereye koyacağımı bilemem ben, öyle tezcanlıyımdır.
    - ha panik ataksın sen de benim gibi biraz. anladım.

    nereye anladın sibop? neyi anladın?

    - ay bu çocuğu tutabilene aşkolsun, hep itiraz hep bir başkaldırma. dersleri de çok zayıf. zehir gibi zekası var da, sürekli hareket halinde olmaktan çalışamıyor ki..
    - şekerim benimki de öyle. istediği olmayınca çıldırıyo. kapıları tekmeliyo. hiperaktif.

    sen o çocuğu arap veliahtı gibi yetiştirmeseydin tepene tepene gagalanmazdı şekerim. şimdi çocuğa koyacak teşhis bulamıyorsun. gezmediğin psikolog kalmadı.

    ben teşhisini koydum onun, gel bak: "arsız".
    al sana bir teşhis daha: "şımarık"
    başka ister misin: "sorumsuz"

    bildin mi?

    yaa yaa.

    *

  • o zaman ama yerine de am yazalım, hem daha güzel. bir harften ne olacak ki?

    ben bağlaç olan de ile ek olan -de' yi ayıramayacak kadar embesilim diyorsanız kimseye laf düşmez ama. ayrıca tek taktığımız da o değildir. tabii ki yerine tabiki ya da tabi ki yazıyorsunuz ya da -ki' nin yazımını da beceremiyorsunuz ama henüz -de'yi halledemeyen biri için bunlar çok sonraki meseleler.

    debe editi: bu basit entry bari bir işe yarasın. öncelikle; (bkz: 28 şubat nadir hastalıklar günü) #58609968 sözlüğümüzde de alm est nickli arkadaşımız pek bilmediğimiz bir kanser türü ile mücadele etmekte, koyup geçecek inşallah.

    bir de bu entrynin anlam kazanması için şöyle bir şey paylaşmak istiyorum; #58803589

  • ömür boyu hapis cezası almasına sebep olan silk road ile ilgili çok kısa bir özet oluşturmak istiyorum.

    ross ulbricht'in aklına tor network arkasına gizlenmiş bir sanal pazar kurmak geliyor ve stackoverflowda sunucumu tor network'e nasıl bağlarım gibi sorular soruyor. bu önemli zira aramızda bu adamı büyük deha sananlar var ve hatta bitcoin'i icad eden satoshi nakamoto olduğunu iddia edecek kadar ileri gidiyorlar. satoshi nakamoto gibi birine bu hakaretin edilmesine izin veremem.

    her neyse, ross siteyi hazırlarken bir yandan da magic mashroom depolamaya başlıyor ki siteyi açtığında satacak bir şeyleri olsun, ilk müşterileri çeksin. anlayacağınız kendisi bizzat uyuşturucu satıyor - ki ben uyuşturucular konusunda liberal politikaları desteklesem de sonuçta bu günün dünyasında bu faliyet ağır suç teşkil ediyor, haliyle ross'un masum site yöneticisi olması söz konusu değil. hem bilerek ve isteyerek uyuşturucu ticareti platformu oluşturuyor hem de uyuşturucu satıyor.

    bu noktaya kadar benim açımdan etik bir sorun yok, uyuşturucuların risklerini yasaklarla değil insanları bilinçlendirerek ortadan kaldırılması gerektiğini ve devletin insanların bedenlerine ne yaptığı konusunda söz sahibi olmaması gerektiğini savunuyorum.

    asıl sorun, bu platform yasal mekanizmalar dışında çalıştığı için bir anlaşmazlık çıktığında bunun nasıl çözüleceği noktasında başlıyor.

    2 fbi ajanı ross'u dolandırmaya karar veriyor.
    bir tanesi diyor ki ortağım bana kazık attı, malı alıp kaçtı ve malı almış olduğum çeteye 700,000$ borcum var, kendimin ve çocuklarımın hayatı için endişeleniyorum ve eğer bu parayı bana vermezsen çalışmış olduğum 5000 müşterinin bilgilerini polise vereceğim, koruma karşılığında polise bildiğim her şeyi anlatacağım. böyle bir şey sitenin ticari itibarını beş paralık eder, milyonlarca dolarlık gelir kaybına sebep olur.

    bunun üzerine "liberteryen" ross ne yapıyor dersiniz? kendisini diğer adamın borçlu olduğu çetenin lideri olarak tanıtan polisle iletişime geçiyor ve adamın öldürülmesini istiyor, 150,000$ a anlaşıyor. bu yetmiyor, bir de silk road'ta dolandırıcılık yapan daha 4 kişinin de toplu olarak öldürülmesi için daha 600,000$ para ödüyor.

    tabi ki polisler kimseyi öldürmüyor, sadece ross'un parasını alıyorlar ve öldürdük diye sahte cinayet fotoğrafları gösteriyorlar.
    yalnız bunun bir önemi yok, bu polisler de zaten yargılanıp ceza alıyorlar.

    önemli olan şey şu: sözde liberteryen deney yapan ross ulbicht kendisine karşı işlenen bir suç ile karşılaşınca birden bire adalete ihtiyaç duyuyor ancak yaptığı iş yasadışı olunca adaleti kendisi sağlaması gerekiyor. kendisi risk altında değil, bu aşamada kimliği gizli zaten, risk altında olan şey kurduğu yüksek gelirli iş ve ross bu ticareti korumak için gözünü kırpmadan cinayet emirleri yağdırmaya başlıyor. biriktirdiği 100 milyon $'a yakın parayla kayıplara karışabilir ancak bunu yapmaktansa şirketine risk oluşturan kişilerin katledilmesini tercih ediyor.

    çeşitli komplike yasal sebeplerle bu cinayete teşebbüslerden yargılanmıyor ama muhtemelen bu tutumu yargılandığı suçlar için en yüksek cezayı almasında etkili olmuştur.

    açıkçası bu şerefsizin zamanında yakalanmış olması büyük şans. adam ticaretini korumak için her türlü işi yapacak noktaya gelmiş, tam kingpin olmuş.

  • günümüz dünyasında kimse telefona 1 kere bile bakmadan gün bitirmiyor. yani nöbet tutan aşırı yoğun doktor olursun ne bileyim astronot olursun uzay gemisinin abs bozulmasın diye telefonu kapatırsın anlarım ama ayda 1 olur 2 olur.

    sakın kendinizi böyle insanlar için yormayın. direkt silin. yoksa iki türlü de kaybedeceksiniz.