hesabın var mı? giriş yap

  • "mezarınız olur işallah"

    madenlerinde yaşam odası olmayan ama evlat acısı yaşamış bir anneyi meydanlarda yuhalatan diktator için hukuksuzca inşa edilmiş 1000 odalı sarayı olan bir ülkedeyiz.

    iğrenç bir film, herşeyiyle iğrenç. abartı değil. son bir kaç yıldır bu haksız şatafat ve hafsalamın alamadıgı ölçüde cereyan eden hukuksuzlugun bendeki karşılıgı mide bulantısı... bu filmin de bu süreçte farklı bir konumu yok.

    17 aralıktan beri bu ülkenin ferdi olmaktan daha bi utanır oldum.

    "sizin de utanç içinde insan içine çıkamayacağınız günler yakındır. şu an sadece sentetik bir camia karşısındasınız. korkuyorsunuz. biliyorsunuz boğazınıza kadar battıgınızı.
    maddi çıkarlar uğruna oy verenlerin aslında sevmediğini, ancak oy vermeyenlerin nefretini kazandıgınızı siz de biliyorsunuz."

    yargılanacaksınız

    edit 1: entri ilk haliyle formata uygun değildi. hislerimi dile getirdiğim bir cümleydi sadece. ne zaman moderasyon ekibi tarafından kaldırılacak diye beklerken geçen haftanın beğenilenlerine girmiş oldugunu farkediyorum.

    sözlük okur ve yazarlarının teveccühüne teşekkür ederim. bu sebeple formata uygun hale getirmenin daha uygun olacağını düşündüm.

    ghbe editi:
    ali ismaile tedavi etmek yerine ağrı kesici verip gönderen doktoru da unutma. * tekmeyi perçinleyen oydu.

  • sokak kedilerinden insana salgın hastalık geçeceğini sanan cahillerin üşüştüğü başlık.

    kedilerden insana geçen en yaygın olarak iki hastalık vardır: birincisi kuduz, ikincisi kedi tırmığı hastalığı. fakat kediler kuduz taşıyıcısı olamazlar, ancak kuduz bir orman hayvanı tarafından ısırılıp, hayatta kalırlarsa kuduzu bulaştırabilecekleri birkaç günlük kısa bir aralık vardır. son yıllarda veteriner müdürlüklerinin köpekleri aşılaması ve ormanların da şehirlerden uzaklaşması sayesinde kuduz hastalığı kırsal bölgeler hariç ortadan kalkmış gibi. ikinci hastalık olan kedi tırmığı hastalığı ise basit bir bakteri hastalığıdır, çoğu kimse farkında bile olmadan atlatır, nadiren antibiyotik gerekebilir ama bağışıklığı normal biri için gripten daha tehlikesizdir. ve en önemlisi, bu hastalıklar havadan uçarak geçmez insana, ancak derinizin çizilmesi durumunda geçer.

    kısacası, yanınızda oturan insandan hastalık kapma ihtimaliniz kediden kapma ihtimalinizle kıyaslanamayacak kadar yüksektir. "ama parazit" dediğinizi duyar gibiyim (ayrıntılı liste aşağıda), kediye elinizi sürdükten sonra o elle yemek yiyorsanız bu sizin hatanız. kaldı ki o paraziti kötü yıkanmış sebze-meyveden veya piknikte topraktan esen rüzgardan bile kapabilirsiniz. ama tabii yine de inanmak istediğinize inanacaksınız.

    marketlerde kedinin yiyecek üzerinde gezmesi ise, evet, kabul edilemez.

    öte yandan, tüm bakımsızlığına rağmen istanbul'da sokaklarda, metrolarda, otoparklarda, çimenliklerde ve marketlerde geceleri fare sürüleri akmıyorsa bunu sokaktaki kedi nüfusuna borçluyuz. zira cahilce inanışın aksine siz kediyi tıka basa yaş mama ile de besleseniz, hayatında açlık görmemiş bile olsa, kedi hala yarı vahşi bir avcıdır ve bu içgüdüsünü karşılamak için avlanır. bu konuda bbc'nin bir belgeseli var, hani inanmak değil de bilmek istiyorsanız izleyebilirsiniz.

    gelen liste üzerine ayrıntılı edit:

    - lyme kediden insana geçmez (google it), keneden geçer.
    - salmonella'nın en yaygın kaynağı tavuk ve yumurta olmakla birlikte kedinin kakasından bulaşabilir. yine dediğim gibi kediye dokunduktan sonra elini yıkamayan suçludur.
    - kedilerdeki giardiasis suşu insanlardan farklıdır, geçiş ihtimali sağlıklı insanda çok düşüktür.
    - leptospirosis yine havadan geçmez, kedi çişi ile temasta geçer. yalnız kedi çişinin suya bulaşması risklidir, tüm diğer çişler gibi. neyse ki kedi çişini farelerin aksine toprağa yapmayı tercih eder, zira leptospirosis fare çişinden de bulaşır.
    - uyuz parazit, saçkıran mantar hastalığıdır, elinizi yıkayınız. spor salonunda başkasının havlusunu kullanmayınız.
    - toxo havadan bile geçer, piknikte de kaparsınız, salatadan da, iyi pişmemiş etten de. toxo'yu kedi parazitine indirgemek belki de toplumsal farkındalığı düşürüyor. kediyle temas etmeyen kendini korunmuş sanıyor.

    sonuç olarak, doğanın içinde yaşıyoruz ve steril bir ortamda yaşamak sandığınız kadar sağlıklı değil. kediyi denklemden çıkarısanız fare çişi ile sorununuz daha fazla olacaktır. ama açık yiyecek de hiçbir hayvanla temas etmemelidir.

  • kendisi ölmeliydi ki kendisi hukuk şehidi olmalı gaspçı ise 21.dosyası ile hayatına devam etmeliydi. evet neden çünkü hukuk. evet hukuk.

    edit:düzeltme
    hukuk değil guguk olduğu konusunda yoğun mesaj aldım.
    haklısınız arkadaşlar evet guguk

  • pipisini yara bandıyla bantlayan 3,5 yaşındaki yeğenimi binbir zorlukla bu durumdan kurtardıktan sonra soruyorum:
    -neden yaptın yavrum bunu?
    -artık işemek istemiyorum.*

  • "bizi hiç öyle görmediler" ve "biz müslümanız ondan almazlardı" gibi lafları görüyoruz hep, hepsi bahane onların. bir ara bizi hakikaten avrupa'ya daha yakın görüyorlardı. türkiye'yi sıradan arap ülkesi sanıp da gelenlerin sonradan modern şehirleri görünce şaşırıp hayran olduğu bir ülkeydik. 20 sene akp'nin iç ve dış politika faciları sonrası herkes bizim artık bir orta doğu ülkesi olduğumuzu kabul etti.

    kısa süre önce abd askeri güçlerini yunanistan'a çekerek düşündükleri avrupa sınırını belli etmişti.

  • aynı duyguyu gsm şebekesi mesaj gönderdiğinde de tadarsın.
    (bkz: acaba sadece bana mı oluyor diye düşünülen şeyler)

    edit: sevgili çaylaklar favorileriniz sayesinde depresyona girdim. çıktığımda hepinizin fav tuşuna acı biber sürücem. adamlara bak; "madem mutsuz oluyon, geber pezevenk" diye abanmışlar favori tuşuna. bu mu sizin psikoterapi anlayışınız?
    lan hemen dramatize etmişsiniz olayı hem. geyik yapıyoruz şurada. yoksa biz de sizin gibi çaylaktık. üstün belagat ve edebi yeteneklerimiz sayesinde yazar olduk .* . ezikler sizi.

    edit2: ssg sırf ben üzülmeyim diye favorilemiş. lan olum daha evvel söylesene ben senin entry'lerini okuyorum diye. o kadar çaylağı ayağa kaldırdık boşu boşuna.*. hem senin nickin niye en başta görünüyo bakim?

  • migros'un sütünü geçmişte sek üretiyordu, şimdi torku üretiyor. neden yüzde 20-30-40 daha fazla ödesin.

    neyse ki yeni kuşağın marka tutkusu yok.

  • istanbul'da yaşayan her ilk ve orta dereceli okul* öğrencisinin hayallerindeki tatil idolüdür.
    45 gün kadar sürmüş bir efsanedir o. (bkz: urban legends)
    ve kar yüzünden kimse evinden çıkamadığından, doğumgünümü sadece bir sokak arkada oturan kuzenimle kutlamama neden olmuştur.
    aynı tarihlerde maçka parkında poşetler vasıtasıyla kızak eğlencesini doyasıya yaşayan çocuklardan biri olmak da anılarıma kazınmıştır.

  • haftalık keşif listesini spotify'ın nasıl oluşturduğunu merak eden çok sayıda insan görmeye başladım. o nedenle bu merakı biraz olsun gidermek üzere elimden geldiğince anlatayım. bu sadece haftalık keşif için değil, çalma listesi oluşturduğunuzda o listeye eklemeniz için gelen öneriler ile de ilgili. enrtry biraz uzun oldu, olayı merak eden ama "kim okuyacak lan" diyen varsa direkt son paragrafa atlasın özetin özeti var orada.

    recommendation system* denilen ve yıllardır üzerinde türlü algoritmalar geliştirilerek çalışılan, sürekli iyileştirilmeye çabalanan bir alan var. öneri sistemlerindeki temel amaç, eldeki verileri kullanarak işe yarar çıkarımlar yapmak ve elde edilen bu çıkarımlar üzerinden tahminde bulunarak bu tahminleri "bunu da beğenebilirsiniz" diye kullanıcılara önermek.

    spotify'ın haftalık keşif listesi de bir öneri sisteminin ürünü. sizin spotify'da ne tarz müzik dinlediğiniz gibi verileriniz bu öneri sisteminin sizi tanımasını sağlıyor. sizi tanıdıktan sonra aşağıda bahsettiğim bir takım algoritmalar sayesinde sizin beğenebileceğiniz şarkılar tahmin ediliyor. spotify'da 2008 - 2015 yılları arasında çalışmış olan erik bernhardsson, başarılı öneriler sağlamanın en iyi yolunun collaborative filtering metodu olduğunu düşünüyor [1]. bunun üzerine koyarak önerileri mükemmelleştirmenin yolunun da deep learning'ten geçtiğini söylüyor. deep learning oldukça kapsamlı, ucu bucağı olmayan ve benim de kendimi uzman olarak görmem için kırk fırın ekmek yemem gereken bir konu ama collaborative filtering metodunu özetleyeyim.

    collaborative filtering'de temel olarak 2 ana yöntem vardır. ilkinde (user based cf) yapılan şudur; sizinle benzer zevklere sahip kişiler bulunur (kaydettiğiniz, dinlediğiniz veya çalma listenize eklediğiniz şarkıların aynılarını kayıt etmiş, dinlemiş veya çalma listesine eklemiş başka kişiler), o kişilerin dinleyip de beğendikleri fakat sizin spotify üzerinden daha önce dinlemediğiniz parçalar bulunur, bu kişilerle benzer zevklere sahip olduğunuz için bu parçaları sizin de beğenebileceğiniz çıkarımı yapılır, bir sonraki adımda da bu parçalar size haftalık keşif listesinde önerilir. aynı şekilde bir başkasının keşif listesi oluşturulurken de eğer siz o kişiyle benzer zevke sahipseniz spotify sizin dinlediğiniz ama o kişinin dinlemediği parçayı o kişiye önerir. bu tabi ki tek kişi üzerinden yapılmaz. binlerce kişilik benzerlik havuzları oluşturulur. bu havuza dahil olan kişilerin, elde edilecek sonuca olan etkilerini belirleyen ağırlıklandırmaları vardır.

    sizinle benzer zevke sahip kişiler üzerinden öneri yapılması dışında bir de birbirine benzer şarkılar üzerinden öneriler yapılır. yani collaborative filtering'deki ikinci yöntem (item based cf). şarkıların birbirine benzeyip benzemediğini bilgisayar yine kullanıcıların aksiyonları sayesinde öğrenir. örneğin a grubunun x isimli şarkısı yine a grubunun y isimli şarkısına benziyordur, bilgisayar bunu daha önceden öğrenmiştir. eğer siz a grubunu yeni öğrenen biriyseniz ve sadece x isimli şarkısını dinliyorsaniz bir sonraki hafta keşif listenizde muhtemelen a grubunun y isimli şarkısını da göreceksiniz. eminim bir çok kişinin karşılaştığı bir durumdur. veya çok sevdiğiniz ve sürekli dinlediğiniz bir şarkı vardır, size o şarkının başka bir grup tarafından yapılmış cover'ı da önerilir. bu da eminim sıkça karşılaştığınız bir durumdur.

    çok detaylı olmadı ama genel olarak fikir vermesi için yazdım zaten. özetle benzer zevke sahip kişiler ve birbirine benzer şarkılar üzerinden dönüyor iş. o yüzden "ama ben hep tame impala dinlediğim halde bana sürekli alişan öneriliyor" şeklindeki şikayetlerin müsebbibi spotify değil, sizin gibi tame impala dinleyen ama aynı zamanda iflah olmaz bir alişan fanı olan kişi yüzünden geliyor o öneri :/

    [1] https://www.forbes.com/…hine-learning/#d8cb5e1665c7

  • "siz anlaşın, biz takip ederiz"

    yazılı bir sözleşme yapalım, hasar ve değer kaybını kayda alalım talebini reddetmişler.
    üzerine bir de "dava açarsanız şikayeti kapatırız" şeklinde basiretsiz bir cevap dönmüşler.

    yarın sabah bu tavırlarından dönerler umarım çünkü kendilerini global bir kriz bekliyor.
    tüm ekşicilerin hem fikir olduğu ender bir konu ile karşı karşıyasınız opel türkiye.

    marka, imaj falan yerlerde. 75-80 binlik tv reklamı ile kotaramayacağınız algıyı kaybediyorsunuz.

    ama hiçbir şey için geç değil opel türkiye. ayarı ver gürses'e ve bu konu burada kapansın!

    (bkz: gürses opel rezaleti)

    opel türkiye hesabı: https://twitter.com/opel_turkey
    opel global hesabı: https://twitter.com/opel
    opel global ceo hesabı: https://twitter.com/kt_neumann
    opel global cmo (pazarlama) hesabı: https://twitter.com/tinamuelleropel

    diğer kodamanlar
    https://twitter.com/nicoschmidtopel
    https://twitter.com/hahamprecht
    https://twitter.com/gm

    örnek metin: "have you heard about opel turkey's major f.ck up in turkey. a drunk opel employee, driving and crashing a customer's car"

    ben ancak bu kadar britanya köpeği olabildim, daha etkili bir metin için daha britanyacı arkadaşların önerilerine göre metin güncellenecek.

    o kızcağız yalnız değil opel türkiye!

  • bu adam ya da kadın;

    ortak bir hobinin paydasında buluşup, yıllardır kurduğun hayallerine baş rol olmayabilir.

    senin yerken mutluluktan gözünü yaşartan balığı, ağzına sürmeyebilir.

    tuttuğun takımı tutmayabilir.

    en sevdiğin filmi hiç izlememiş, en sevdiğin kitabı hiç koklamamış, en sevdiğin şarkıda hiç göz yaşı dökmemiş olabilir.

    aynı dili bile konuşmuyor olabilir.

    senin ak dediğine o kara bile diyebilir.

    ama günün sonunda, sana sarıldığında içinde yılların kırdığı ne varsa iyileştiriyor ise , dünyanın en güzel ipeğini onun teninde, en güzel kokusunu onun boynunda buluyorsan, evlenmek için geçerli ve güzel nedenin var gibi.

    " senin bir yönün var, orada durur yaşarım"
    (bkz: turgut uyar)