hesabın var mı? giriş yap

  • bir paylaşımında "kadınlarımız" ifadesi geçiyor diye zülfü livaneli'yi linç eden, çoğunluğu feministlerden oluşan kesimdir.

    gerekçe şu:

    "neden 'kadınlarımız' deyip sahiplik ifadesi belirtiyorsun?"

    "biz, kimsenin bir şeyi değiliz."

    "sadece 'kadınlar' diyeceksin."

    hiç beklemediği bu tepki karşısında adamcağız şu açıklamayı yapmak zorunda kalmış:

    -----
    beyinlerdeki hastalık korkunç düzeyde. bazı kadınlar korkunç cinayetleri unutmuş, “kadınlarımız” dememi eleştiriyor. peki , çocuklarımız, yurttaşlarımız, yoldaşlarımız , işçilerimiz de demeyelim. kadınlarımız diyen nazım hikmet’i de sansürleyelim. oldu mu?

    peki bu kadar soğukkanlı biçimde davrandığınız öldürülen, yakılan kadınlar için öneriniz ne? kadınlarımız’ı kadınlar’a çevirmek mi?

    sahiplenmek ile sahip çıkmak iki ayrı kavram.
    -----

    "kadınlarımız"lı paylaşım
    açıklama

    neden bu ülkenin hiçbir şeyi normal değil?

  • koltuğa yayılıp pc'de de oynayabilirsiniz. bunun için sadece wireless bir gamepad yeterlidir. ayrıca pc'yi de tv'ye bağlayabiliyorsunuz, hatta steam'in stream özelliği ile pc ve tv'niz farklı odalarda bulunmasına rağmen tv üzerinden pc ile oyun oynayabiliyorsunuz.

    hani bilmiyorsunuz, bari atmayın.

  • yunanistan sınırını açacaksın
    afganları surileri pakileri avrupaya göndereceksin.
    yunan askeri bunları vurdukça canlı yayında insanlık dramı olarak yayınlayacaksın.

    --- spoiler ---

    nüfusunun 5' te 1'i mülteci besleyen türk ekonomisi sonunda battı. daha iyi yaşam şartları için avrupaya gitmeye çalışan mülteciler yunan askeri tarafından öldürülüyor.
    --- spoiler ---

    burdan devlette yetkililere söylüyorum. bak bu tarz propagandayı yapacak ingilizce bilen az biraz kafası çalışan adamınız yoksa ben gelir hallederim.

  • belki de ben bu filmin derinliğine varamadım ama acaip bayik bir film... filmin ilk 5 dakkasında sadece karanlık ve müzik olduğunu da tekrar edeyim, sinema ortamında süper etkileyici atmosfer yaratıcı olabilir {ki bundan şüphe ediyorum} ama evde insanın o bölümleri geçesi geliyor ve hatta geçiyor {ben geçtim mesela} ayrıca acaip temposuz bir film, mesela uzay gemisinin süzüle süzüle on dakikada yere konduğu sahne de aynı şekilde fast forward kurbanı olmuştur... belki ayıyım ama mutlu bir ayıyım...

  • nerede yaşadığının farkında olan komşudur malum elini sallasan magandaya çarpıyor günümüzde kendince beladan uzak duruyordur

  • - sonra tuttum herifi kaldırdım havaya. tuttum dediğim force kullanıyorum ha uzaktan yani **konuşma için son 1 dakikanız kaldı**
    - konuşmak için 6000 dakikam kaldı.
    - **konuşma için son 6000 dakikanız kaldı**
    - ... ne diyodum. ha kaldırdım herifi usta dedim ki ..

  • kotasiz, sinirsiz, tabusuz, cilgin bir internet hayati mumkun degil. adil kullanim da bizim cinfikirlilerin uydurdugu yeni bir kavram degil, cogu yer de "fair use" diye limit vardir, aynen almislar iste. zira kullanici sayisinin sabit kaldigi ulkelerde dahi, trafik hacmi altyapidan katbekat hizli artiyor. ve her iste oldugu gibi burada da bir cesit 80/20 kurali gecerli: kullanicilarin yuzde 20'si, trafigin yuzde 80'inden sorumlu.

    ama bu spesifik uygulama sacmalik, bunu tartismayi "korsanla mucadele" olarak cercevelemek iyice sacmalik.

    ikinci kismin kaniti cok basit: gecen sene sadece netflix trafigi, amerika'daki "fixed access" (cep telefonlari sayilmiyor) download trafiginin yuzde 30'unu olusturuyordu. youtube da ayriyeten yuzde 10, 40 yapar. cep telefonundan kimsenin korsan indirmeyecegini, onlarin trafik hacminin de cogunun video olacagini dusunursek...koca abd trafiginin neredeyse yarisi sadece iki siteden yapilan legal streamingden ibaret demek. uc bes zibidi degil, herkes yapiyor.

    bunun daha skype'i var, hulu'su var. isimle ilgili hersey cloud hizmetlerinde zaten, telefonumdaki numaralar bile google hesabimda sakli. kisaca genel kullanici profilinin birkac sene icinde bu kadar degistigi bir dunyadaki altyapi problemine, hala 10 sene oncesinin gerzek mentalitesiyle yaklasmak, cumlenin gidisatindan da anlasilacagi uzere tam bir gerzeklik.

    cozumun teknik tarafina fazla kafa patlatmadim, arastirmalari yapilmistir illa ki. ama ilk bakista su uc problem var:

    1) 8mbps'a 25gb kota olur mu lan? 5 saatlik full kullanimla aylik (720 saat) kotani dolduracaksin yani. 100mbps hiza 100gb kota iyice komik, sirketten ftp yapacaksin mesela, iki saatte kota bitiyor.

    2) daha dereceli bir hiz dususu lazim. 8'den 1'e direkt dusus ceza gibi.

    3) daha onemlisi, bunun bir ust limit degil, alt limit olmasi gerekliligi. yani "25'i astin, bundan sonra 1mbps ustune cikamazsin" demek yerine, "artik sana en fazla 1mbps garanti edebilirim ama yogun olmadigi zamanlar bu hiz artacaktir". geceleri kimse kullanmiyorken, emailine bakan adami rahatsiz etmeyeceksen, kotanin sinirin ne geregi var, internet kullandikca biten bir enerji kaynagi degil ki.

    o yuzden dedim "ceza vermek" seklinde yaklasiyor adamlar olaya, adil bir sekilde trafik yukunu altyapiya dagitmaya ugrasacaklarina. 30 senelik qos algoritmalari sunu becerebiliyorken, hala boyle kati kotalar, sinirlar, cezalar, stigmatize etmeler (hirsizsin sen) ne yahu?

  • 86 yaşındaki bir adamın 80 yaşındaki diğer adama karşı başlattığı parti içi muhalefet tweetleridir. türk siyasi hayatının geldiği koltuk sevdasını en iyi açıklayacak örnek olabilir. demokrasilerde insanlar yerlerini gençlere bırakırken bizimkiler dinozor çağına doğru gidiyor.