hesabın var mı? giriş yap

  • herhalde pentagon nasıl olsa deli şaşırmazlar diye içinde kalanları buna söyletip yaptırıyor.

    - babanız alman olurdu ibneler
    -yaz yaz twitter'a yaz bunu
    -olm manyak mısın ağırlığımız var cemiyette
    -trump'ın hesabına gir ordan yaz kanka.

  • bir gun yavuz sultan selim tebdili kiyafet gole maya caliyormus
    bunu goren bir koylu sorar;

    - ilahi hoca hic gol maya tutar mi?

    bunu duyan yavuz sultan selim, durur mu yapistirmis kilici;

    - dogurduguna inaniyorsun da oldugunune mi inanmiyorsun!

    sonra adamin kesesindeki 100 altini alip,

    - bunu da hazineye koyayim ilerde suluman oglum hurreme hediye alir, demis.*

  • istifa etmelidir.
    ülkenin dörtte birinden oy almış partiye dinsiz partisi, oy verenlere dinsiz demeye hakkı yoktur.
    kampüste oruç tutmayanları dövdükten sonra kantinin arka kapısında sigara içen partilileriyle karıştırdı sanırım.

  • karşı apartmana yeni insanlar taşındı, içlerinden biri de 90+ yaşlarında, gri uzun ve gür saçları olan bir kadın. camda sigara içerken ilk karşılaştığımda, parmaklarıyla pervaza yapışıp, ağır ağır inip kalkarak bir çeşit saklambaç oynuyordu. kadın deli ve ben, delileri acayip severim. yine sigara içtiğim bir gün, gri kadın bana bir şey işaret etmeye çalışıyor gibi geldi, aramızda yaklaşık 10 mt olduğu için iyice odaklandım ve kadının bana hareket çektiğini gördüm. kolunda 2 kalın altın bilezik şıngırdarken hareket çekiyordu bana, şlak şlak ses geliyordu ve aşırı mutluydu. mutluluğunu bozmak istemedim ve sadece gülümsedim. bu yaklaşık 1 ay böyle devam etti, camdaki deli beni görünce buruşuk yüzünde güller açıyor, o gri saçları elidor çılgın bukleler şampuanla yıkanmışçasına kabarıyor, önce "hey karşıdaki kadın, ben buradayım" dercesine el sallayıp sonra başlıyordu şlak şlaaaaak hareket çekmeye. bazen sırtını dönüp omuz başından elini uzatarak nah işareti de yapıyordu. ben de sakince sigaramı içerken kah hafifçe gülümsüyor, kah aydınlatma direklerini sarsan kahkalar atıyor, deli komşumun kim bilir gençliğinde ne güzel olduğunu, ne canlar yaktığını, şimdiyse bertha mason gibi tıkıldığı balkonda onu hayata bağlayan tek şeyin bana hareket çekmek olduğunu düşünerek efkarlanıyordum. sonuçta hepimiz yaşlanacağız ve delireceğiz. şahsen sir anthony hopkins gibi delirmeyi isterim.
    neyse, cumartesi yine akşamüstü cama sigaraya çıkmıştım, kokumu aldı ya da zihnefendarlık yeteneğine mazhar olmuş, fıtı fıtı geldi. önce her zamanki reveransını yapıp el salladı ve hareket çekme seansına geçti fakat biraz durgundu. onu neşelendirmek için ilk kez ben de kendisine hareket çektim. şlak sesi onunki kadar yüksek ve pürüzsüz çıkmadı ama olsun. önce donakaldı, ulan dedim kadına felç indirdin terbiyesiz, ölmüş babaannen yaşında kadına neden hareket çekiyorsun. sonra aman allahım bir sevindi bir sevindi. kendi etrafında dönmeler, öpücük atmalar. bir süre neşe içinde şlaklaştık. 2 gündür görmüyorum ve aşırı endişeliyim. gidip sorsam ne diyeceğim, "pardon sizdeki gri gandalf'la her gün 3 vakit aşık atışması gibi birbirimize hareket çekiyorduk, afiyette mi acaba" desem mi, kararsızım ya.

    neredesin camdaki nene, nolur geri dön :(

    edit: sabah körü işe giderken, prensesimi gördüm iki kez. mutluyum, umarım cama çıkacak vakti de bulurum.

  • yazarın biri bu maç hakkında tam 4 karış uzunluğunda değerlendirme yazısı yazmış. insanlar dalga geçiyor.

    acı olan şu ki; galatasaray teknik kadrosunda bu yazar arkadaş kadar rakibe çalışmış maça kafa yormuş birinin olduğunu düşünmüyorum.

  • bütün kış doğalgaz sürekli açıkken 200-250 tl gelen faturalar, bu ay evde olmadığım ve doğalgazım kapalı olduğu halde 342 tl gelmiştir. ortalama fatura sistemiyle önceki yılların aynı ay ortamalarının alınacağı söylenirken, benim nisan aylarında ödediğim faturaların 20-30 tl bandında (ocak ve sıcak su kullanımından ötürü) olduğunun altını çizmek istiyorum. şimdi bu faturanın nedenini bilmek istiyorum, tam olarak suçumuz nedir?
    virüs dolayısıyla sayaç okumak riskli dendi eyvallah, peki sokağa çıkma yasağı varken bile, marketlerden eve sipariş getiren yada damacana su satışı yapan şirketlerin çalışanlarının muaf tutulduğu bu dönemde o insanların canının kıymeti yok mu? ona izin veriyorsan sayaç okumak için gelen görevliye neden izin verilmiyor? çoğu insanın zorla ücretsiz izne ayrıldığı, işsizlik maaşı bile alırken belirli prosedürleri yerine getirmesi gerektiği bu dönemde bu faturalar hangi para ile ödenecek?

    edit: allahım aklıma mukayyet ol, küfretmeyeceğim. be kardeşim sayaç değerini karşılaştır yazan var mesaj atan var. şurada iki satır yazmışım okusana. evde değilim. evde değilim diyorum. doğalgazı kapattım ayrıldım evden bir ay önce. hala burda bu hırsızlığa kılıf bulmaya çalışan, normalleştirme çabası içinde olanlar var. ne kadar kazanıyorsunuz kardeşim bu yardakçılıktan.

    edit2: arkadaşlarım yazılan entryleri ve gelen mesajları okuyorum. bunun igdaş özelinde olmadığını genel olarak absürt faturalar geldiği yazılıyor. ben başlığı igdaş olarak açtım ama elbette bilindiği gibi birim fiyatı belirleyen ana şirket botaş. yani bunun direkt igdaş ile alakası yok. 20 yıldır ne kadar fakirleştiğimizden haberi olmayanlar buradan bile imamoğluna giydirmeye çalışıyor, gerçekten inanılmaz.

  • çok faydalı bilgiler vermiş, teşekkürler ancak üslup biraz ağır ve bu bazı kişilere saldırmak için bahane yaratmış gibi gözüküyor.

    şaka maka altta bir yorumda gördüm buraya aktarıyorum: almanya'da 1 kilo kıyma 6€ türkiye'de 39,5?; almanya'da asgari ücret 1400€ ise yaklaşık 230 kilo kıyma alabiliyor, türkiye'de ise 1400 lira asgari ücret ile 35 kilo kıyma alınabiliyor.

    edit:asgari ücrete de baktım. anladığım kadarıyla yasal asgari ücret ormancı ve çiftçiler için 8.60€; kurutemizleme ve et işleme endüstrisinde çalışanlarda 8.75€ saatlik, ücret 8.84'e varabiliyormuş. bu da haftada 40 saat çalışan biri (yani saat 08:00'da işe başlayıp 17:00'da işten çıkan birisi için arada bir saat öğle arası dedim ama var mı yok mu bilmiyorum) haftada ortalama 350€ yapar yani bizdeki asgari ücreti bu adamlar bir haftada kazanıyor.

    düşünelim, bizde asgari ücretle çalışan birisi haftada kaç saat çalışıyor? 40 saatten fazla. peki kişi bu aldığı maaşla neler yapabilir, sadece survival modda takılabilir. hayatta kalır ama eğlenemez, gezemez. evinde aylarca çalışıp biriktirdiği parasıyla aldığı televizyonu izler bütün boş zamanında. ben bunları aşağılamak için değil bizim ne eksiğimiz olduğunu göstermek için yazıyorum. sizce biz hak etmiyor muyuz insan gibi yaşamayı? asgari ücretle çalışan birinin dünyayı gezmek gibi bir amacı varsa, yapamaz, bu ülkede çalışan bir asgari ücretli bırak dünyayı bir hafta antalya'da zor kalır. ama asgari ücretle çalışan bir alman yazın türkiye'ye gelir ve bu ülkede asgari ücretle çalışan birini en az 10 gün kullanır ve çekip gider.

    kaynak olarak şurayı bırakıyorum daha detaylı bakın maaşlara çalışma saatlerine: http://www.tradingeconomics.com/…many/minimum-wages

  • elinde bıçakla kalabalığa doğru yardıran genç içeren görüntüler.

    mermiden hızlı koşamamış ve muhtemelen demirden zannettiği, etten kemikten bedeni delinmiş.

    demek ki neymiş; karşında devlet ve görevlileri varsa, çakallığın alemi yokmuş. artizlik mermiden korumazmış. "nasılsa silah kullanamaz" diye, molotof atıp yaktığınız, bıçakla satırla kestiğiniz kolluk güçleri artık silah kullanıyormuş.