ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
diliniz kaba vicdanınız taş
-
star gazetesinde 5 yazarının kabataş linçini* konu edindikleri bugünkü yazılarına kullandıkları ortak başlık. hadi yalancılığınıza alıştık da bu kadar yüzsüz olmayın ya. özür dilemenizi falan beklemiyoruz zaten sadece susun daha fazla küçülmeyin yeter.
ahmet kekeç
halime kökçe
saadet oruç
murat çiçek
ardan zentürk
cosmic latte
-
debe'ye girdiği gibi "uzay boşluğunun rengi" falan değildir. tüm galaksilerin renk ortalamasıdır. yani renge uzay boşluğu dahil bile değil. ufkunuzu iki katına açana kadar okuduğunuzu anlamaya iki kat zaman ayıraydınız da doğru idrak edeydiniz.
pizzası geç geldi diye adam vuran sivil polis
-
-bu pizzalar neden geç geliyor?
+bilmem abi ben gezici servis elemanıyım.
-neee gezici misin?? durşk!!.
kadir şeker'in kurtardığı kadının verdiği ifade
-
sevgilisini kastederek "onun için üç çocuğumu biraktim" dediği kismindan sonrasını okumaya gerek olmayan ifadedir.
albaydan milli güvenlik dersi almış efsanevi nesil
-
yerine imamdan din dersi alan nesil gelmiştir
sözlükçülerin ben de oradaydım dediği olaylar
-
(bkz: 13 mart 1992 erzincan depremi)
(bkz: 17 ağustos 1999 gölcük depremi)
(bkz: 12 kasım 1999 düzce depremi)
(bkz: guslün farzları)
yurt dışında oy verme oranının %5 olması
-
bu yurtdisindaki insanlar hakkinda yurticindeki herkesin bu kadar bilgi sahibi olmasi goz yasartici. valla bravo.
oncelikle, oy vermek icin randevu alma gerekliligi ve bunun getirdigi zorluklari [bu yuzden egitim duzeyinin cok daha yuksek oldugu abd gibi ulkelerde yasayan turk vatandaslarinin oy verme orani, almanya gibi ulkelerde yasayan ve egitim seviyesi cok dusun turk vatandaslarinin oy verme oranindan daha yuksek zira randevu alma islemi bu insanlar icin pek de kolay bir is degil] vesaire bir yana koyalim.
yurtdisinda oy verme islemi, turkiye'deki gibi herkesin yasadigi sehirde yapilmiyor. turkiye cumhuriyeti temsilciliklerine gideceksiniz. bu da ornegin abd'nin bati yakasindaki eyaletlerde (washington'dan, alaska'ya, colorado'dan hawaii'ye kadar) yasayan herkesin los angeles'a gitmesi demek.
kafanizda canlanmamis olabilir, bahsettigim mesafeler soyle.
- hawaii'den los angeles ~4000km.
- alaska'dan los angeles ~4000km
- denver-colorado'dan los angeles ~1400km
simdi bu mesafeleri istanbul'a uygulayalim
- istanbul'dan madrid 2800km
- istanbul'dan berlin 1750km
- istanbul'dan londra 2500km
umarim mesafelerin buyuklugu hakkinda bir fikir vermistir. avrupa ozelinde, zaten gurbetci adam bu kadar yol tepecegine gider turkiye'de oy verir (sinir kapisinda)
sahsen ben los angeles'a nispeten cok daha yakin olan san francisco'da yasiyorum. kalktim oy kullanmaya gittim. oncelikle haftasonu san francisco'da bulunmak zorunda oldugum icin mecburen bir is gunu izin almak zorunda kaldim. ayni sekilde yine hemen donmek zorunda oldugum icin araba ile degil, ucakla gittim. bunun oteliydi, araba kiralamasiydi, yeme icmesiydi $1000 civarinda para harcamam gerekti. ıki kisi icin $1500 diye dusunun. ben gittim bu parayi harcadim ve oyumu verdim. ama herkesten bekleyemem.
bu baska ulkelerde ayni hesaplamalara yol acmiyor olabilir, her ulkenin karakteristigi farkli lakin hangi ulke olursa olsun, kalkip belki de mahallenizde oy kullanmak gibi bir is olmadiginin farkinda varmalisiniz.
arda turan
-
gezi'nin yıl dönümünde bu fotoğrafı paylaşmış. emri vereni zaten biliyorduk, destekleyenleri de teker teker not ediyoruz. gezi üç yaşında arda, gezi büyüyecek; ali ismail hep on dokuzunda, berkin hep on dördünde kalacak. ve sen hangi takımda oynarsan oyna büyüyemeyip küçüleceksin.
selçuksportshd
-
hazımsızlığın lüzumu yok, bu adam geçen sene yanılmıyorsam fenerbahçe'nin 3-1 kaybettiği sivas maçının sonunda ekrana kocaman bir ozan tufan kafası yansıtmıştı. kafasına esince fenerbahçe'yle de dalga geçiyor yani. beğenmiyorsanız izlemeyiverin bir zahmet, adama bak illegal yayın izliyor yayıncıya sallıyor. torbacıdan aldığın malı beğenmeyince polise mi şikayet ediyorsun tohum verdi diye aq bu nasıl bir zihniyet.
ibrahim büyükak'lı getir reklamları
-
azalarak bitmesini dilediğim izlerken utandığım reklam serileridir.
komik desen komik değil oyunculuk var desen alakası yok. şu reklamları çeken adam biz ne yapıyoruz diye kendine sormadı mi acaba?
1995 yılından hatırda kalanlar
-
beşiktaş'ın şampiyon olmasi ve canli yayinda televole'de daum ve futbolcular ile dansöz asenali bir kutlama duzenlenmesi.
winning eleven'ı japonca oynamış nesil
-
"şutomis" mis gibi vurmuş nesldir.
ortaöğretimde başörtüsünün serbest bırakılması
-
manyaklık..bu konuda en iyi sözü arthur schopenhauer 200 sene önce söylemiştir : "dünya, 15 yaşından küçük çocuklara din dersi vermeyecek kadar dürüst olursa, belki o zaman ona umut besleyebiliriz."