hesabın var mı? giriş yap

  • her duş alışımda yaptığım iştir.
    bazen işi abartıp bilimsel tartışmalar yaptığım oluyor kendimi ne sanıyorsam artık. anlaşılan sıcak suyun verdiği rahatlık alkolün çeneye vurması ile aynı etkiye sahip.
    bu nedenle hiç 5 dk içinde duştan çıkmışlığım yok her seferinde karşımdaki hayali ikna etmek için uğraşıp dururken en az 15-20 dk duşta kalıyorum.

  • sporun insan hayatındaki önemi yadsınamaz bir gerçektir; çünkü size bir çok şey için faydalı olur, örneğin en basitinden bir meditasyon etkisi vardır diyebiliriz. fakat popüler kültürde spor, fizik estetiği açısından önem arz etmektedir. bunun için sahip olduğumuz kas dokumuzu ortaya çıkarmaya çalışırız.

    günümüz hızlı yaşantısında ve sabırsız hayatlarımızda kas kütlesini artırmak çok kolay bir şey değildir devamlılık ve sabır gerektirir. neyse hemen konumuza gelelim; biz insanlar olarak bir aydan kısa bir sürede, ne kadar kas kütlesi kazanabiliriz?

    1970'lerin başında, nautilus makinelerinin yaratıcısı arthur jones, kendi markası olan yüksek yoğunluklu eğitim sayesinde bunun mümkün olduğunu iddia etti. hatta yapacağı bir deneyle bu durumu bilimsel olarak da gösterebileceğini söyledi.

    tarihler mayıs 1973'ü gösterdiğinde arthur jones colorado eyalet üniversitesiyle birlikte bu deneyi gerçekleştirdi. deneyin amacı, denetlenen bir üniversite ortamında casey viator'u iki günde bir veya 28 günde 14 kez çalıştırarak yüksek düzeyde kas gelişimi sağlamaktı.

    tabii ki arthur jones'un asıl amacı kendi başına yapılandırdığı programın ve mucidi olduğu nautilus makinelerinin nasıl mucizeler yarattığını göstermek istemesiydi. bunun için colorado eyalet üniversitesi beden eğitimi bölümüden dr. elliot plese ile birlikte çalıştı. çalışmanın başında ortaya konulan hedefler şu şekildeydi:

    *çok kısa ve yoğun antrenmanların kas kütlesi ve gücünde hızlı ve büyük ölçekli artışlar sağlayabildiğini kanıtlamak.
    *makul derecede dengeli bir diyet dışında hiçbir katkı maddesi kullanmayacak.
    *ayrıca namı diğer steroidler işin içine katılmayacak.

    antrenman programına gelince:
    1-leg press 750lbs for 20 reps
    2-leg extension 225lbs for 20 reps
    3-squat 502lbs for 13 reps
    4-leg curl 175lbs for 12 reps
    5-one-legged calf raise with 40lbs in one hand for 15 reps (two-minute rest)
    6-pullover 290lbs for 11 reps
    7-behind-the-neck lat ısolation 200lbs for 10 reps
    8-row machine 200lbs for 10 reps
    9-behind-the-neck lat pull-downs 210lbs for 10 reps (two-minute rest)
    10-straight-armed lateral raise with dumbbells 40lbs for 9 reps
    11-behind-the-neck shoulder press 185lbs for 10 reps
    12-bicep curl plate loaded 110lbs for 8 reps
    13-chin-ups bodyweight for 12 reps
    14-tricep extension 125lbs for 9 reps
    15-parallel dip bodyweight for 22 reps

    yukarıdaki yazdığım egzersizlerin her biri birbiri ardına nautilus makineleri ile yapıldı ve casey viator yaptığı her seti tam olarak tamamlayamadı. ayrıca setler arasında dinlenme süresi bulunmamaktaydı ve egzersiz başına yalnızca bir set yapılıyordu, antrenmanlar ise genellikle yaklaşık yarım saat sürmekteydi.

    sonuç olarak casey viator 22 günde tam olarak 28 kg kas kütlesi kazanmıştı.peki bu gerçekten mümkün müydü?

    bundan dolayı casey viator hakkından bazı iddialarda bulunuldu bunlardan birisi steroid kullandığı yönündeydi. çünkü anabolizan steroidlerin* kas gelişiminde hızlandırıcı bir etkisi bulunmaktaydı. ayrıca casey, bir ara tetanoz aşısına karşı alerjik reaksiyon nedeniyle 40 kilodan fazla kas kütlesi kaybetmişti. casey'nin şaşırtıcı derecede kas kütlesi alımını daha önce deneyimlediği sağlam bir vücuda yani kas hafızasına (kaybettiğiniz kasları veya gücü geri kazanmayı kolaylaştıran fizyolojik bir fenomendir) bağlıyorlardı.*

    son söz olarak; sevgili spor severler karar sizin.

    bonus: bu konu hakkında daha sonra yapılan deneylerle ilgili bilgiler
    *david hudlow 11 günde 18,5 kilo kas yaptı. yeni yüksek yoğunluklu antrenmanda belgelenmiştir.
    *eddie mueller 10 haftada 18.25 pound kas yaptı. 10 haftada büyük kaslarda belgelendi.
    *todd waters 6 haftada 15.25 pound kas yaptı. yüksek yoğunluklu kuvvet antrenmanında belgelenmiştir.
    *jeff turner 4 haftada 18.25 pound kas yaptı. grow'da belgelenmiştir.
    *keith whitley 6 haftada 29 kilo kas yaptı. 42 günde daha büyük kaslarda belgelendi.
    *david hammond 6 haftada 22,5 kilo kas yaptı. 42 günde daha büyük kas'ta belgelendi.
    *joe walker, 6 haftada 17.38 pound kas ekledi. the body fat breakthrough'da belgelenmiştir.
    *shane poole 6 haftada 19.34 pound kas yaptı. the body fat breakthrough'da belgelenmiştir.

    kaynak:1234

  • güvendiğim ve çok sevdiğim ve kendine sözde feministim diyen birinden bile "ben bir çocuğum, öyle kalmak istiyorum ama erkekte bunu istemem/aramam, şunu bunu isterim" gibi bir cümle duyduktan sonra kafamda perçinleşmiş tanımdır. kadınlar kendini kandırmasın diyeceğim fakat solipsist zihinleri yüzünden kandırmaya devam edecekler. özet olarak, bayanlar(en azından çoğunuz) güce tapıyorsunuz. sizi kişiler değil, tavırlar ve durum etkiliyor. tavır ve durum değiştiğinde siz de değişiyorsunuz. kesin ve net.

    yıllar boyu red pill öğretilerini çürütmeye çalıştım. fark etmeden yararlandım da ve sonunda hep aynı batağa saplandım. ve genelde bu davranışı test ederken o kişiden üzülerek, acı içinde vazgeçtim. inanılmaz bir şey, dark triad'ı bıraktığım anda hep aynı şey oldu. yani o kadın, geçmiş toplumların ona öğrettiği kolay vazgeçme, çarpık tümevarım yönetimi ile geride bırakma tavrını seçti. güçlü erkek duruşunu yeniden sağladığımda ise bana tekrar bağlandılar.

    inatla da bu tavrı bırakmayı seçtim, yahu ben bunu istemiyorum ki. böyle onlarca kadın var zaten. karşımdaki neden düşerken, zayıf anımda yanımda olmuyor? sanki onca yaşanan şeyi komşu yaşıyormuş gibi, bir anda yok oluyorlar. ne yaşadığınızın hiç bir önemi olmuyor.

    üstte bahsettiğim birinde daha yakalar gibi oldum ama olmadı. o pek farkında bile değil, kendince sebepleri var. oysa bilmiyor ki bir çoğuna inanmasını sağlatan bile bendim. söylemeyi çok istedim, "öyle olma, fark et" ima ettim ama malesef... olamayacağını anladığım anda da beta konuma soktum kendimi. yani açıklama yaptım, özür diledim, onu validasyonuna yanıt verdim. kendi fark etmese de gerçek yüzüyle tanışarak bitsin istedim. yoksa eminim, net olarak terk etsem, sert konuşsam, hiçbirini kabullenmeyecek, o ilişki sünecek ve sürdürülebilir olacak. yalan bir sevginin içinde sürüklenip duracağız.

    her defasında manipülasyonu değil, gerçek sevgiye inanmayı çok istiyorum ve hep hayal kırıklığına uğruyorum. yine de vazgeçemeyeceğim. malesef bir kadının gerçek yüzünü görmek, onunla tanışmak çok zor, ya bunu göze alacaksınız ya da hipergamiye inanarak, herşeyi kabulleneceksiniz.

    haklı olmayı sevmiyorum... evet belki de istisnayı arıyorum.

  • çocukluk zamanlarında, balkon korkuluklarının paslı ferforje demirden olduğunu hatırlatır. şimdiki evler ya balkonsuz ya da balkonları parlak, dayanıksız aliminyum gri borularla çevirdiler. o zamanlar üstüne çıkmadığımız müddetçe endişelenmezdi annelerimiz. yani, demire bile güvenirdik..

    şimdilerde malesef demirin tuncuna, insanın piçine kaldık..

  • thy'nin 20.02.2018 tarihli 12.40 berlin uçağını kaçırmamız vesilesiyle öğrendiğimiz uygulamadır. tekrar bilet almak istediğimizde sadece gidiş değil gidiş-dönüş uçak biletinin yandığını öğrendik. yani uçağı kaçırdık diye dönüş biletinin üstüne yattılar. yeni gidiş bileti alsak bile dönüş biletine çöküyorlarmış. diğer firmalar nasıl yapıyor bilmiyorum ama bu düpedüz ahlaksızlık.

  • "...birçok kurum, aydın ve duyarlı insan idamın engellenmesi için imza kampanyaları düzenlediler, dilekçeler verdiler. dönemin başbakanı nihat erim, ‘pişman olduklarını söylesinler, kararı tekrar düşünelim’ dedi.

    bunun üzerine deniz beni cezaevine çağırdı ve şöyle dedi: ‘biz suç işlemedik ki pişman olalım. bugün dışarda olsak yine aynı eylemleri yapardık. ne siz, ne de ailemiz bizim hakkımızda böyle bir dilekçe vermeyin’ dedi. biz de pişmanlık konusunda hiçbir girişimde bulunmadık. artık herkes idamı bekliyordu. ben ve diğer avukat arkadaşlarım evimizde elbiselerimizi çıkarmadan bekliyorduk. 6 mayıs gecesi kapımız çalındı. sivil bir görevli ankara savcısı fazıl bey’in bizi çağırdığını söyledi. kapının önünde duran resmi plakalı bir araçla ankara merkez kapalı cezaevi’ne doğru yol almaya başladık. kentin elektrikleri kesilmiş, her 20 metrede bir asker dizilmişti sokaklara. cezaevi avlusunda onlarca askerle birlikte cellatlar dahil toplam 7 sivil 3 gencin idamını izleyeceklerdi. o anı anlatabilmek için büyük bir sanatçı olmak isterdim, yaşadıklarımız gerçekten tarif edilmezdi. önce deniz çıktı sehpaya, ipi boynuna geçirmek istedi ancak başaramadı. son sözlerinden sonra sandalyeyi tekmelemek istedi. sandalye kendi etrafında 3 defa döndü ancak devrilmedi. cellat ayağının altından çekti sandalyeyi. ancak deniz’in ayakları masaya değiyordu. savcının ‘masayı da çek’ diye bağırmasıyla cellat masayı da çekti. deniz birkaç kez çırpındıktan sonra ipte ağır ağır dönmeye başladı. uzun süre nabzının atmamasını bekledik. ardından yusuf’u ve sonra da hüseyin’i getirdiler..."

    http://www.gunaydinaliaga.com/…ws_print.php?id=2254

    evet, doğrudur. deniz gezmiş yaşasaydı reklam şirketi olurdu. kendi ipini çeken, taburesini deviren adam basbayağı reklam yapıyordu çünkü. yirmi sene sonra kuracağı şirketin ilk temelini atıyordu. bu kadar basit bakış açıları. seviye bu derece düştü. adam boynuna geçen ilmiği göze almış, "pişmanım" kelimesiyle hayata dönmeyi elinin tersiyle itmiş sen hala reklam kokan hareketlerdesin ne diyeyim. ilkokul üç seviyesi bile sevimli bir şeye dönüştü yanıbaşınızda artık. cevap vermek zulüm olmaya başladı, bu basit düzeneğe konuşmak, sesin duvardan dönüşünü izlemek çok ama çok acı vermeye başladı...

    ---68'liler advertisement kuşağı sona erdi. beyaz show olanca hızıyla devam ediyor---