hesabın var mı? giriş yap

  • maalesef "toplumsal histeri" yaratıp ciddi anlamda saçmalıyor artık. şurda anlatmaya çalıştım:

    ortada "milliyetçi hezeyana" veya "bir şeyi de beğenin" isyanına sebep olacak bir durum yok.

    insanlar şu farkı bir anlasın :

    -hastalığa karşı kotuyan ilaç. (aşı vb.)
    -virüsü öldürmek için kullanılan ilaç. (remdesivir)
    -virüs yüzünden hasta olanların semptomlarını gidermek için kullanılan ilaç.

    bu ilaç işte bu son gruba giriyor. şu ana kadar denenen başka bir çok ilaç gibi "hastalığı engelleme veya yok etme" gibi bir özelliği olmayan ama hastalığın yarattığı semptomları azaltması amacıyla "kullanılması önerilebilir".

    covid-19 hastaların bağışıklık sistemi karşı koymaya başladığında ciğerleri iltihaplanıyor ve orada biriken sümüksü/balgamsı yapı ciğerleri doldurduğu için nefes darlığı sıkıntısı başlıyor. eğer bu ilaç o iltihap sorununu çözebilecekse bir doktorun yapması gereken bunun için "deneme izni almak" ve bunu "akademik kurallara uyarak" yapmasıdır.

    şu anda bu tartışmaları çıkartan doktorların hepsi ercüment ovalı gibi "onkoloji uzmanı". yüksek miktarda c vitamini takviyesini tavsiye eden prof dr mutlu demiray'da onkoloji uzmanı.

    bu insanlar kanser tedavisi üzerine çalışan uzmanlar. yani hayatları "bütün bilinen tedavi yöntemlerinin işe yaramadığı ve müdahale edilmezse ölüme gidecek" hastalarla geçiyor. bu nedenle bu uzmanlar belli protokolleri takip ederek "deneysel" veya "etkinliği kanıtlanmamış" tedavi yöntemleri deniyorlar hastalığın son evresindeki hastalara.

    diğer uzmanlar ile onkologlar arasında bugünlerde alevlenen tartışma da bu nedenle. onkologlar "artık çaresi kalmamış hastalarda" denenebilecek fikirler öne sürüyorlar.

    farmakologlar ve diğer uzmanlar ise bir sürü cahil insanın "hah bu ilaç covid-19 hastalığına kesin! çözüm buluyormuş" şeklinde yanlış bir inanca kapılmasını engellemek için itiraz ediyorlar.

    yaşı yeter hatırlar, bir zamanlar bir doktor çıkıp zakkum ektresinden kanser ilacı elde ettiğin iddia etmişti. zehirli bir bitki olan zakkumu kaynatıp içen vs bir sürü insan boş yere ölmüştü bu ülkede.

    şu anda bir sürü insan "madem çözümü bulunmuş, bari bir an önce covid-19 olayım da bağışıklık kazanayım" veya "artık ilacı olduğuna göre korunma kurallarına uymasak da olur!" gibi salakça fikirlere kapılıyor bu açıklamalar yüzünden.

    toplum sağlığı "bu tarz kanıtlanmamış fikirlerle" tehlikeye atılmayacak kadar önemli bir konu. ercüment ovalı'nın sürekli yaptığı kişisel reklam ve kanıtlanmamış umut pompalama kampanyalarının yaratacağı sonuçlar da çok tehlikeli. özellikle "bir kere de türk doktoruna güvenin", "bu sorunu da bizimkiler çözsün" tarzı iyi niyetli olan ama çok saçma sonuçlara yol açabilecek yaklaşımlar da bu nedenle çok tehlikeli.

    artık aradaki şu farkı anlayın. ercüment ovalı eğer gerçekten bir "buluş" yapsa bile bunu twitter kampanyaları ile yapması saçmalığın daniskası. elindeki bulgularla gerekli yerlere başvuruyu yapar, izinleri alır, başka uzmanların fikirleri alınır, bilimsel kurallara uygun olarak klinik denemeler yapılır, sonuçlar tıp camiasına sunulur, herkes bu konuda fikrini belirtir vs.

    modern tıp dünyası bu şekilde ilerliyor. bunu yapmayıp da insanlara yanlış umut verenlere "üfürükçü" diyoruz biz. kimse de hayatında hiç görmediği bir adama sırf profesör diye güvenip de "gönüllü taraftarlık" ile onun hatasına ortak olma hatasına düşmemeli.

  • linç etmeye geldim. sonra içeriği okudum. uzaklara bakarak gülümsüyorum. seni o kadar iyi anlıyorum ki yazar kardeşim, tek kelime etmiyorum formatla ilgili.

    sevgili modlardan talebim, yazar olmak çok da önemli bir şey değilmiş zaten sizin patron öyle dedi, lanetlemeyin yazar arkadaşı.

  • 27 yaşında iken evli ama mutsuz, 30 yaşında iken bekar ama mutlu bir kadın olarak gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki :

    mutluluk denen olgu; medeni durumdan, yaştan, kariyerden ve/veya diğer kağıt üzerine yazıp delillendirebileceğiniz tüm faktörlerden bağımsız olduğundan, halet-i ruhiyesi genellemelerle anlaşılamayacak kadındır.

  • google'dan üşenmedim baktım;

    prof. dr.
    bildiğin profesör doktor demek

    dr. h. c.
    honoris causa olarak geçen ve kişinin yaptığı önemli bilimsel araştırmalar sebebi ile kendisine verilen bir ünvanmış. fahri doktora gibi galiba.

    mult.
    multiple yada multiplex olarak geçen bir ifade yani birden farklı bilimsel alanda h.c. sahibi olan kişiye verilen ekstra bir ünvanmış bu da.

    a. m.
    celal şengör'ün ön adlarıymış. ali mehmet.

    hepsi bu.

  • çok ilginç bir maç. niye diye soracak olursanız şöyle ki:

    konyaspor geçen hafta gençlerbirliği'nden 5 yedi, ondan önceki hafta da galatasaray'dan 5 yedi.

    gençlerbirliği ile galatasaray bu hafta karşılaştı. 1-1 bitti.
    haftaya beşiktaş-galatasaray ve ondan hemen sonraki hafta da gençlerbirliği-beşiktaş maçları var. kısaca öyle işte. hep bunlar birbiri ile oynuyor gibi.

    entrylerimin sonlarını getiremiyorum :(

  • çok kolay bir reçetesi var,

    öncelikle sülün osman’ın cümlesini hatırlayalım, ben beni dolandırmaya çalışanları dolandırdım, suçsuz insanları dolandırmadım der. adam köyden gelmiş, boğaz köprüsünü alabileceğini sanıyor, karşısındaki adam sülün osman, bir fiyat biçiyor, köylü karşısındakini tokatlamaya çalışırken tokatlanıyor. dürüst olacaksın, karşındakinin hakkını korumaya çalışırken (bu araba bu fiyat olmaması lazım diye düşünerek) duruma ayıkırsın.

    ucuz mal buldum gel, bana destek at yapalım, gömü buldum kimseye söyleme, biletimi al gelirim gibi saçma cümlelere hep soru soracaksın, neden ben? bu adam neden bana söylesin ki, para bulsam ben kime söylerdim. kısacası güvenmeyeceksin.

    şüphe insanı diri ve uyanık tutan en önemli duygulardan birisidir. şüpheci olmak ayarı kaçırmadığın müddetçe seni bütün musibetlerden uzak tutar.

  • anlamadığım için erkekliğimden şüphelendiren olay. bir dakika, noluyoruz lan !

  • bir ülkede polis suça böyle yaklaşıyorsa, o ülkede gidilebilecek bir mecra kalmamıştır. franz kafka'nın dava'sı bile bu kadar kötümser değildi.

  • bu devirde ne uygulanabilir ne de mantıklı olan bir yasaktır (her yasak gibi) bilenler bilir milli eğitim bakanlığının bir tavrı var, bu tavır şu : biz kuralı koyalım okul uygulasın şeklinde. örnek vermek gerekirse mesela şu yasağı (düzenleme diyelim) getirdin. telefonlar toplanacak vs falan deniyor. okulda buna uygun fiziki şartlar var mı? sen milli eğitim olarak bunları sağlayabiliyor musun? güvenliğini nasıl sağlayacaksın? hadi ilkokulları geçtim liselere bakalım. 15-18 yaş arası bir grup insana telefonlarınızı evde bırak mı diyeceksin? kilitli dolabın var mı? sağladın mı? bunun için para aktardın mı? hayır. yapılmadı ve yapılmayacak. düzenlemeyi koydu geçti uygulamayı okula bıraktı.

    tıpkı ısınma, temizlik ve güvenlik konuları gibi. okullara ne yeterli miktarda kömür gönderiliyor ne de temizlik için eleman sağlanıyor. ancak tüm veliler okulların ısınmasını ve temiz olmasını güvenli olmasını istiyor. ee para ? ee hizmetli? bunlar yok. olmayınca il/ilçe milli eğitime şikayet ediliyor. milli eğitim de ya müdür fırçalıyor ya ceza veriyor. ama para ? hizmetli? asla onları vermiyor. kışın 20 ton kömür yakacak okula 5 ton kömür veriyor ve siz halledin hocam deniyor. para toplasa veli kızıyor şikayet ediyor ceza. yakmasa okul soğuk veya pis? veli şikayet ediyor ceza.

    belki biraz konu saptı ama türkiyede milli eğitim hep budur. eskiden bir grup idealist öğretmen kendini paralıyordu. şimdi o sayı azalınca eğitim çökmek üzere. eğitimi ticarete çevirmek isteyen hükümet politikaları bunu zaten destekliyor.

    işte öyle. uygulanamaz yasaktır.