hesabın var mı? giriş yap

  • babamın anneme verdiği hediyedir.

    annem sürpriz yumurta delisi bir kadın. özellikle araba falan çıkınca çok seviniyor ve yapıp ounamaya başlıyor. hevesi geçince de bir süre oraya buraya koyup teşhir ediyor.
    babam evlilik yıldönümlerinde anneme sürpriz yumurta aldı. üzerindeki jelatini usulca açtı, yumurtayı zedelemeden ayırdı kutusunun içindeki oyuncağı çıkartıp içine birbirine sarılmış dişi erkek kolye koydu.
    akşam yemeğinde anneme bir çiçek ve sürpriz yumurtayı verdi*
    annem önce yumurtayı her zaman yaptığı gibi salladı, oyuncak araba mıydı acaba? telaşla içini açtı, (bir yandan da çikolatasını yiyyor) sürprizi görünce:

    - aaaaayyyy kemaaaaaalll!!! *

    edit: babam vefat etti dostlar.
    annem o hediyeyi aldığı günden beri boynundan hiç çıkartmadı.
    bu entry'i 5 yıl önce yazmışım. hay allah... hay allah...

  • to move fiili ingilizeceye latinceden geçerken, to love fiili anglosakson dillerinden geçmiştir.

    italyanca, ki latinceye şu an en yakın dildir denebilir, muovere fiili hareket etmek anlamına gelir.

    muhtemelen ingilizceye geçerken u harfi kaybolmuş ama fonetik olarak kalmıştır.

    to love ise almancadaki lieben fiiline benzemektedir. rhein nehrinin doğusu ile batısı arasında birtakım dil ve kelime farklılıkları olduğu doğrudur.

    ingilizce ise hem latin hem de anglosakson dillerine maruz kalan bir dil olduğundan dolayı, evet ingilizcenin özellikle eski ingilizcenin gramer yapısı günümüz almancasıyla sağlam benzerlikler taşır ama kelime olarak ingilizce latin dillerinden almancaya nazaran daha çok kelime almıştır, kelime telaffuzlarının latin ekolünden gelen italyanca fransızca ispanyolca ya da anglosakson ekolünden gelen dutch, almanca, isveççe gibi net kuralları bu yüzden yoktur.

    bu dillere çok değil benim gibi a2-b1 arası bir seviyede hakimseniz, kelimeye bakarak hangi orijinden geldiğini az çok çıkarabilirsiniz. bu da size telaffuzu hakkında az çok fikir verecektir.

    mesela sevmek fiili amare, aimer olarak latin dillerinde yer etmişken, to love, lieben olarak anglosakson dillerinde yer etmiştir. kelimenin kökenine bakarak ingilizcedeki telaffuzu ve bu farklılık hakkında az çok fikir sahibi olunabilir.

  • her hatırladığımda tüylerimi diken diken eder. tam olarak 583 kişi hayatını kaybetmiştir. 11 eylül olaylarındaki uçak kazalarında tam olarak kaç kişinin öldüğü bilinmemesine rağmen uçaklardaki yolcu sayısının 583 olması imkansızdır.

    kaza kanarya adalarında, santa cruz havaalanında gerçekleşti. santa cruz'da hava trafiği o gün allak bullak olmuştu. komşu ada olan gran canaria adasındaki las palmas havaalanında kanarya özgürlük hareketi adlı terör örgütü bomba patlatmış ve tüm uçaklar tek pistli, o küçük santa cruz havaalanına yönlendirilmişti.

    santa cruz'a o gün biri klm havayollarına, diğeri pan am'a ait iki adet boeing 747 jumbo jet inmişti. park alanları, taksi yolları uçaklarla doluydu ve bu uçakların hepsi asıl inmesi gereken havaalanı olan las palmas havaalanının açılmasını bekliyorlardı.

    aksilikler bir biri ardına geldi. santa cruz adasındaki volkan faliyet halindeydi. volkan bacasından çıkan sis havaalanında görüş mesefasini 500 metrenin altına düşürmüştü. öyle ki kule görevlileri pisti sisten göremiyorlardı. uçaklar yolcularını bekleme salonlarına indiremiyorlardı çünkü yeterince merdiven arabası yoktu. ve kulenin üç adet radyo frekansından sadece biri çalışıyordu.

    klm pilotu hollanda'da meşhur bir pilottu. klm'nin reklam filmlerinde oynardı. baş pilottu yani. o gün santa cruzda beklerken o boş vakitte yakıt doldurarak zaman kazanmak istedi ve yakıt tankını çağırıp depoları fulledi. pan am uçağı yol tıkalı olduğu için mecburen klm'nin yakıtı dolana kadar onun arkasında beklemek zorunda kaldı. o ara klm merdiven bulup yolcularını bekleme salonuna gönderdi.

    bir süre sonra beklenen haber geldi. las palmas havaalanı açılmıştı ve artık bu iki jumbo jette bir an önce las palmas'a gitmek isteyen sabırsız yolcularıyla yola çıkabilirdi. kule önce klm'ye pistin sonuna kadar gidip dönmesini ve pist başında hazırda beklemesini söyledi. klm yola çıktı, pistin sonuna kadar gitti, 180 derece dönüş yapıp park frenini çekti ve beklemeye başladı.

    kule o sırada pan am'a piste girip üçüncü yan yoldan kenara dönmesini istedi. pan am 3. yol olan c3 yoluna dönecek, klm kalkış yapacak ve sonra pan'am pist başına gidip kalkışını yapacaktı. fakat pan am 3. yola geldiğinde oradan dönemeyeceğini açıkladı. zira 145 derecelik dar bir dönüştü. pek 747 tipi bir uçağın dönebileceği cinsten değildi. kuleye durumu anlattı. kule pistten devam edip bu sefer 4. yola gitmesini söyledi. o ara sis o kadar artmıştı ki pistteki iki uçak birbirini göremüyordu. hatta kuledeki kişiler de pisti göremiyordu ve radar olmadığı için uçakların tam olarak nerede olduklarını bilmiyordu.

    klm pilotu sabırsızdı. çünkü bir kaç saate sisten dolayı uçuşların tümden iptal edileceğinden korkuyordu ve bir an önce las palmas'a gitmek istiyordu. klm yardımcı pilotu kuleyle konuştu, kule oldukları yerde beklemesini söyledi. sadece tek frekans olduğu için sesler çok cızırtılıydı ve karışıyordu. klm kaptan pilotu sinirlendi ve throtlea yüklendi. yardımcı pilot izin almadıklarını söylediyse de kaptan pilot dinlemedi. o ara pan am uçağı da sağa dönüş yapmak üzereydi. birbirlerine 500 metre mesafe kala her iki uçak diğerinin ışıklarını gördü. pan am'da pistten kaçmak için tam gaz verdi. kml 300 km hızla havalanıp pan am'ın üzerinden geçmek için burnunu dikti, kuyruğu yere vurdu ama havalandı. fakat pan am'ın üzerinden sıyrılamadı. tam ortadan pan am'ı biçti. klm'nin yakıtı full olduğu için patlamanın etkisiyle klm'nin bütün yolcu ve mürettebatı öldü. pan am'dan ise 78 kişi kendini dışarı atabildi. fakat dışarı çıkanların 9 tanesi de hala tam gaz çalışır durumda olan motorların içerisine kapılıp feci şekilde parçalandı.

    pan am 378 ölü 69 kurtulan. klm 235 ölü 0 kurtulan. ne zaman hatırlasam içim cız ediyor. bir hiç uğruna onca insanın ölmesi.

    "damn that son-of-a-bitch is coming straight at us!"
    http://www.youtube.com/watch?v=r84ea-xtiko

  • "çk....me an...ı bac....nı sk....m çk....me" diye esrarengiz bir mesaj vermektedir.

    seti uzmanları, bu mesajı henüz deşifre edememiştir.

  • özgür kadındır.

    - bak hanım, sana kaç kez diyeceğim? bensiz gece barlara diskolara gitmeyeceksin!!!
    - yaparım!

  • nazım hikmet ran'ın süper güzel bi şiiri..
    1

    yaşamak şakaya gelmez,
    büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
    bir sincap gibi mesela,
    yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
    yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

    yaşamayı ciddiye alacaksın,
    yani o derecede, öylesine ki,
    mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
    yahut kocaman gözlüklerin,
    beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
    insanlar için ölebileceksin,
    hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
    hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
    hem de en güzel en gerçek şeyin
    yaşamak olduğunu bildiğin halde.

    yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
    yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
    hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
    ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
    yaşamak yanı ağır bastığından.

    1947

    2

    diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
    yani, beyaz masadan,
    bir daha kalkmamak ihtimali de var.
    duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
    biz yine de güleceğiz anlatılan bektaşi fıkrasına,
    hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
    yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
    en son ajans haberlerini.

    diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
    diyelim ki, cephedeyiz.
    daha orda ilk hücumda, daha o gün
    yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
    tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
    fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
    belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

    diyelim ki hapisteyiz,
    yaşımız da elliye yakın,
    daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
    yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
    insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
    yani, duvarın ardındaki dışarıyla.

    yani, nasıl ve nerede olursak olalım
    hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...

    1948

    3

    bu dünya soğuyacak,
    yıldızların arasında bir yıldız,
    hem de en ufacıklarından,
    mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
    yani bu koskocaman dünyamız.

    bu dünya soğuyacak günün birinde,
    hatta bir buz yığını
    yahut ölü bir bulut gibi de değil,
    boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
    zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.

    şimdiden çekilecek acısı bunun,
    duyulacak mahzunluğu şimdiden.
    böylesine sevilecek bu dünya
    "yaşadım" diyebilmen için...