hesabın var mı? giriş yap

  • dizinin bel kemiği şu diyalogtur:

    - neler oluyor?

    - şimdi anlatamam. bana inanmalısın. dediğimi yap zamanımız yok.

    karaterler arasında sıkça geçen bu konuşma aslında seyirci ve senaryo yazarları arasında da şu şekilde geçmektedir:

    - neler oluyor?

    -şimdi anlatamayız. bize inan çok güzel bağlayacağız. izlemeye devam et.

  • yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var vol.2

    çok beğenilince ikincisini çekelim dedim. ilki neydi lan diyecekler için hatırlatma amaçlı linkini verelim; (bkz: #30822423)

    oğlak burcu kadını...

    gördüğüm, tanıklık etmeye devam ettiğim fantastik kadın. kolay kırılan ve zaman zaman çok kolay kırabilen bu kadın aslında öylesine güzel yüreklidir ki ne kırıldığında uzatır ne de kırdığında üste çıkmaya çalışır. gözlerinizin içine bakar, parlayan gözlerle, seni seviyorum, der. aynı yataktaysanız elini uzatır, küs uyumayalım, barıştık mı der.

    biraz şımarıktır bu kadın ama şımarmanın kadına yakıştığı kadar şımarık. anlamsız trip şımarıklığı değil. 5 yaşında bir kız çocuğunun babasını ona aşık eden şımarıklığıdır bu. alırsın, öpmeye doyamazsın. kucağına alır saatlerce saçını okşarsın. biraz daha şımarsın diye gözünün içine bakarsın. öyle bir bağlar ki bu hali, günlük olarak ihtiyaç duyarsın buna.

    erkekte para, güç, korunma arar denmiş. para aramaz. hatta kendi parasını çıkartıp cebine koyacak kadar önem vermez paraya. hani iki gönül bir olunca samanlık seyran olur kadını var ya, heh işte o bu kadın. güç konusuna gelecek olursak, erkeğinin güçlü olmasını ister ama bu gücü biraz açmak gerekir. bu ne o adamın babasının gücü, ne maddi gücü, ne başkasına bağlı bir güç, ne bağlantılarından sağladığı güç. bu kadın, birlikte olduğu adamda kafasına koyduğu her şeyi başarabilme, en azından onun için her şeyi deneme gücü ister. tüm zorluklara karşı savaşabilme gücü arar. ufacık bir aksilikte karalara bağlamak yerine dimdik ayakta durmasını ister. karakter olarak güçlü olmasını ister. ah, evet korunma... bir nevi sahiplenilme. başta size pek cool gelecek bu kadın. zaman zaman, ulan acaba bu haraketim onu sıkar mı diye düşünmeden edemeyeceksiniz. kafanıza takmayın, bu kadın sahiplenilmeyi, sizin kollarınız arasında kendini güvende hissetmeyi seviyor. onu sıkıca sardığınızda, "yanımdayken seni kimse üzemez" mesajını vermenizi ister. buna ihtiyacı olduğundan değil, yanlış anlaşılmasın. oğlak burcu kadını gerçekten güçlü bir kadın. herhangi bir erkeğin korumasına ihtiyacı yok açıkcası ama onlar bu güven duygusunu seviyorlar. hatta kıskanılmayı da seviyorlar. liseli kıskanması değil ama, sen benimsin, diye kulağına fısıldayacağınız kıskançlıkları...

    olum, çok sevin bu kadını. bir süre, siz 3 severken o 1 sevecek. ama sonra, aylar geçtikçe siz 5 severken, o size 10 sevgi hissettirecek. o kadar sevgi ile dolacak ki içiniz, o kadar benimseyecek ki vücudunuz onu, bir gece, evet bir gece olsun ondan ayrı yattığınızda vücudunuz uyumayı reddedecek. öyle aşık edecek ki sizi kendine, gözünüzü kapattığınızda o olacak karşınızda, ansızın kokusu saracak etrafınızı. şimdi gidip öpün onu, sıkıca sarılın.

  • sosyal medyada paylaşılan kitap, kedi, manzara, aile, caps, karikatür vb.den ne farkı var da alkol paylaşımına özel başlık açılıp "bu ne algol merağı yehenim" diye eleştiriliyor acaba. çünkü 3,5 dakikalık rakı reklamının bile ağlaya ağlaya izlenmesine, 1638 yılında değil 21. yüzyılda #lgbthaklarıinsanhaklarıdır diye hastag açılmasına sebep olan, 1 kadeh rakıyı içebilmek için cizye ödeten beş harfliye aykırı da ondan. "ben de içiyorum ama paylaşmıyorum" diye destekleyin ki kerli ferli kıllı mafya dizisi başrollerini bile rakı masasında rakıları minderin altına koyup öyle poz vermeye iten yobaz şımarıklığı iyice palazlansın. aferin. tepemize sıçtırdınız tepemize.

  • türcülük, insanın sahip olduğu bir ön yargıdan başka bir şey olmaksızın, insan türünün diğer türlerden daha üstün olduğunu var sayar. bu bilinçli bir söylem olmak zorunda değildir. insanlığın içine işlemiştir, her bir ediminde dışa vurulur. bu anlayış açıkça, insanın, insan hayatının ve insan haklarının diğer türlerden, hayatlarından ve haklarından daha önemli olduğunu ilan eder. bu durum doğal, hatta evrimsel bir dürtü olarak görülebilecek olsa da, eğer herhangi bir ahlaktan bahsedeceksek, türcülük ilk olarak kurtulunması gereken tutumdur. çünkü diğer türlü üzerine çalışılan her türlü ahlak, belli bir biyolojik türün öncelikleri ve dert edindiği rastlantısal noktalar etrafında şekillenen ve mevzubahis türün ilgilerini koruma altına almaktan başka bir işe yaramayan normatif önermeler bütünü olmaya mahkum kalır. ki ahlak, bir insanın belli bir zümrenin ayrıcalığı için çalışmasını isteyebileceği son şeydir.

    tarih boyunca neredeyse bütün ahlak sistemleri insanı merkeze almıştır. 20'nci yüzyılla birlikte çevre etiği ve hayvan hakları gibi konular sıklıkla çalışılmaya başlasa da, binlerce yıllık oturmuş tavrın değişmesi, teorik olarak kabul edildiği takdirde bile, pek mümkün değildir.

    türcülüğün temel problemi, hiçbir rasyonel temele dayanmamasıdır. barındırdığı ön yargılar açısından cinsiyetçilik ya da ırkçılıktan hiçbir farkı yoktur. bugün insanların büyük bir kısmı cinsiyetçiliğin ve ırkçılığın tam anlamıyla manasız olduğunu anlamış olsalar dahi, olası bir kızgınlık, bir parlama anında kafalarının içine işlemiş, çünkü içinde yetiştikleri, cinsiyetçi, milliyetçi ve ırkçı düşüncelerle karşı karşıya kalabiliyorlar. türcülük, bir şekilde bırakılan bir ön yargılar grubu olduğu takdirde dahi, bu durumu kişiye fazlasıyla yaşatacak kadar sorgusuz bir şekilde kabul edilmiştir. türcülük, açıkça, pek doğaldır. insan tabi ki insanı, ailesini, arkadaşlarını diğerlerinin önünde, özellikle de bir zürafanın, bir yılanın ya da bir güvercinin değerinin üzerinde görecektir. bunların altındaki temel motivasyon insanın işine yarayan ve kendisini daha iyi hissettiren şeylere olan yatkınlığıdır.

    türcülük bu gibi primitif noktalarda büyük problemlere yol açacak bir yerde, zaten, değildir. ama günümüz et /tavuk/balık ve hayvan yan ürünleri endüstrisinin bu hale bu kadar tepkisiz, yüzsüzce ve utanmazca gelmesinin altında yatan türcülük, insanlığın en büyük ahlaki problemidir. türcülüğe yönelik bu gözü kapalılık, daha önce de belirtildiği gibi, diğer bütün ayrımcı ahlaki tutumlara sebep veren yegane ögedir. beslenme için diğer hayvanları öldürmek belli bir şeydir, onları öldürmek için üretmek ve öldürüldüklerinde maksimum verimi verebilsinler diye yaşatmak başka bir şey.

    kobe eti denen, herkesin peşinde koştuğu 150 gramlık porsiyonu 200 dolar civarında olan nanenin elde edildiği hayvanlar şöyle yetiştiriliyor. kitlesel tavuk üretimine girmeye hiç gerek yok. bu ve benzeri video'ları izlerken rahatsız hissetmeyebilirsiniz. zaten türcülüğün bu derece egemen olduğu bir zaman ve kültürde bir şey hissetmemeniz normal. ama burada önemli olan bir şey hissetmeniz değil, bu ve bunun gibi durumların hiçbir ahlaki açıklamasının, hiçbir mantıklı zemininin olmadığını görebilmeniz. ancak bu takdirde türcülükten, türcülük sayesinde dünyaya ve ekosistemlere verdiğimiz zarardan dönülmeye başlanabilir, gerçek bir altruizm'e ve her bir canlı tür için daha kaliteli hayatlara ulaşılabilir.

    tabi burada ahlaktan bahsettiğimiz her an karşımıza çıkan, çizgiyi nereye çekeceğimiz sorusu ortaya çıkıyor. hayvan ürünleri endüstrisi ne noktada var olmaya devam etmeli, diğer türleri kendi türümüzden farksız gördüğümüz zaman onlara olan sorumluluklarımızın sınırını nerede çizmeli? bu gibi sorular içerik dahilinde, o anki dinamikler gözetilerek cevaplanmak durumda tabi ki.

    zaten hele durun. eğer sonsuza yakınsamıyorsa, daha o noktaya ulaşmaya bir hayli var.

  • şu kalabalık istanbul'un yoksul, getto semtlerinden birinde toplanmış olsa muhtemelen moda sahilde tepinen videodaki bu embesil kitle etmedik laf bırakmayıp, cahillikten dem vuracaktı.

    görüldüğü üzere gerizekalılığın semti yok. yani aşı bulundu, ilaç halloldu virüs mü bitti? lan ne salak insanlarsınız siz.

  • (...) alinti yapilirken yapilan atlamalarda vs. kullanilan uc noktayi gectim.

    biz, sanki bu uc noktayi koydugumuz cumleyi biraz "derin" zannediyor olabiliriz...
    veya belki de devrik cumlelerdir bu uc noktayi anlamli kilan; siirsel yapan...

    ama sadece beni mi gicik eder acaba bu uc noktayi her bokun sonuna koyan insanlar...

    son olarak demek isterim ki; beslenme cantamda otlu peynir kokusuydu babam...