hesabın var mı? giriş yap

  • hali hazırda mevcut olan vampirlik mefhumunu silbaştan yaratmayı marifet sanan insan evlatları sağolsun, sürekli gözümüze gözümüze sokulan ve en azından beni feci uyuz eden bir zevzeklik.
    sanırsın her yönetmen francis ford coppola, sanırsın her senarist anne rice...

    "vampirler gün ışığında toza dönüşürler, kalplerine kazık çakılınca ölürler sanıyordun değil mi? yanlış!!! vampirler aslında boyunları kırıldığında geberirler...

    ...diye düşünmüş olabilirsin. alakası yok! vampir dediğin yaratık, kafası koptuğunda nalları diker. çok ileri seviyedekileri acil durumlarda yarasaya dönüşebilirler. gün ışığı onları öldürmese de güçlerini söndürür...

    ...gibi gelmiştir allah bilir sana!!! alakası yok... zaten vampir, kabil'in soyundan gelen, ve lanetlenmiş ölümsüz insanlardır aslında. sonsuza kadar yaşayacak ve bu cinayetin lekesini hep üzerlerinde taşıyacaklardır...

    ...diyorsundur şimdi sen! ahahaha... yok artık ya! vampir dediğin clublarda takılan, gün doğumunu ray banle izleyen, olsa olsa yüksek faktörlü krem kullanarak gündüz mündüz caddeye akan, bildiğin gececi havalı kimselerdir...

    ...diye kandırırlar milleti. aslında mısır zamanında yapılmış biyolojik bir deneyin yanlış gitmesi sonucunda........"

    (bkz: akar akar akar)

  • 1964'te şirketini kurduğunda pazar bu kadar büyük değildi. spor ayakkabılar genelde sporcuların kullandığı ekipmanlardı.

    harcanabilir gelir ve boş zamanın artması, spor yapma alışkanlığının yaygınlaşması, spor aktivitelerinin ticarileşmesi ve küreselleşmesi, reklam, tasarım ve konfora yapılan yatırımlarla spor giyimin günlük kullanımının artması pazarı büyüttü. phil knight bu trende katkıda bulunarak hem de bundan faydalanarak büyük bir global marka ve şirket yarattı.

    başından beri spor ayakkabıların iyi satacağına ilişkin güveni tamdı. japon onitsuka'nın distribütörlüğü ile başladığında, pazarda talebin arzdan fazla olduğunu görüyordu. bu güçlü talebi karşılamak için şirketin bilançosunu zorlamaktan çekinmedi. yüksek büyüme oranlarını devam ettirebilmek için tedarikçi ve banka fonlamasını sonuna kadar kullandı. ilk on yıl hep likidite sıkıntısının içinde oldu. bir kaç kez iflasın eşiğinden döndü.

    likidite sıkıntısını aşmak için bulduğu yollardan biri perakendecilerden geri ödemesiz ön sipariş almak oldu. bunun karşılığında %7 iskonto verdi. perakendeciler başta buna yanaşmasa da ürünlerin rağbet görmesi kabul etmelerini sağladı. bu program halen kullanılıyor.

    önceki iş tecrülerinden kurumsal hayattan lezzet almadığını gördü ve etrafında da genelde o hayat tarzından sıkılan 'unemployable' kişiler toplandı. ilk yönetim kademesi bunlardan oluştu. dolayısıyla nike'ın kültürü de.

    en etkin pazarlama yöntemi sponsorluk anlaşmaları olduğu için sporcular ve kulüpler ile yakın ilişkiler kurdu. onlara daha bütüncül bir ürün desteği verebilmek için konfeksiyon tarafına da girdi. bu atılım aynı zamanda mağazalardaki raf alanını ve görünürlüğünü artırdı.

    sıfırdan başladığı yıllarda pazarın en güçlü oyuncuları adidas ve pumaydı. şu anda ise nike'ın abd'deki pazar payı %21 adidas'ın ise %3.5. nike'ın global satışları 31 milyar dolar, adidas'ın 19 milyar dolar. utangaç bir girişimci için hiç fena değil.

    * yazdığı 'shoe dog' adlı kitaptan aklımda kalanlar. akıcı ve güzel bir anı kitabı. tavsiye ederim.

  • bugün açılan ve öğretmenlerimize yönelik kabul edilemez bir ithamda bulunan başlık kapatılmış, söz konusu başlığı açan yazar sözlük'ten uçurulmuştur.

    ekşi sözlük, yürüdükleri zorlu ve onurlu yolda her daim öğretmenlerimizin yanındadır. bu tür ithamlarda bulunan söylemlerin ekşi sözlük'te barındırılmasının hiçbir şekilde mümkün olmayacağını paylaşmak isteriz.

  • 41 yaşındaki bir akrabam şuan konuşulan bütün şartları sağlıyor. toplamda 4000 küsur günü var. askerlik falan yatırırsa emekli olacak. yaş olarak benden 6 ay büyük kendisi. ben okul okurken o bir fabrikada 1997 yılında ise başladı. ben de 2004 de ise girdim ve yaklaşık 6000 gün prim yatırmışım. tek farkım 7 sene sonra işe girmek. bu farktan dolayı benden 20 sene önce emekli olacak.
    şu an konuşulan sistem böyle şeylere de vesile olacak. buyurun karar sizin.

  • 27 yıllık öğretmenin bile alamayacağı maaş.

    akp propangası yap kap maaşı... oooh... görende paranın hakkını vermek için her gün vahiy alıyor sanar!

    öğretmen maaşı
    imam maaşı

    uyarı ve istekler üzerine edit 4: öncelik olarak öğretmenin ve imamın devlet karşısındaki statüsünü göstermek amacıyla bu entryde öğretmen maaşı belirtilmiştir.

    ve ayrıca öğretmen toplasan 3-4 ay çalışıyor diyenler var. gelin 25-30 tane birbirinden yaramaz öğrenci içerisinde 4 ay durun ve sonra 4 ay imamlık yapın hangisi daha zor görün.

    ve son olarak birde bu camilerde müezzin olduğunu unutmayalım!!!

    edit 3: imamların ek gelirlerini de yazalım. cenaze evlerinde dua etmek, kurban kesmek, mezarlıklarda, 7'sinde, 40'ında, 52'sinde dua okumak, her cuma sonrası ve her bayram namazı sonrası para toplamak... daha sayalım mı?

    edit 2: ayetleri yanlış anlayıp peygamber ve halifeler döneminde imamlar maaş alıyor algısı oluşmuş öyle bir şey yok. islamiyet'te din adamlarının para almaması gerektiği, alanlara ise cemaatin uymaması gerektiği ayetler ile açıklanmıştır.

    edit: aldıkları parada bir şey yok diyenler. sanırsam ayetler yeterlidir.

    "elmalılı (sadeleştirilmiş) (6/en'âm-90: işte o peygamberler, allah'ın kendilerini doğrudan yola eriştirdiği kimselerdir. sen de onların gittiği yoldan yürü! de ki: «ben buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum. o kur'an sadece alemleri irşad için ilahi bir hatıradır.»)"

    "yasin suresi 21. ayet: diyanet işleri (eski): 'sizden bir ücret istemeyenlere uyun, onlar doğru yoldadırlar.'"
    "sebe suresi 47. ayet: diyanet işleri (eski): de ki: 'ben sizden bir ücret istersem, o sizin olsun; benim ecrim allah'a aittir. o her şeye şahiddir.'"

    konu ile ilgili ayetler için nikiminkininki'ne teşekkürler.

  • "hayatın çeşitli güçlüklerine karşı üç şey hediye edilmiştir; ümit, uyku ve gülmek." demiş ve sentetik teskin edici ilaç üreten firmaları kızdırmıştır.

  • calisilan sirkette verilen 2 gunluk egitimde, egitmenin katilimcilarla tanismasi sirasinda;

    egitmen : evet mahmut bey, sizden baslayalim, bu egitimden ne bekliyorsunuz?
    mahmut : bir an once bitmesini.

    (bkz: true story)

  • insanı hayretler içerisine sokan psikopat kedidir.

    sahibi köpeği zor kurtarmış. o da yetmemiş kediyi savunan esnafla tartışan köpeğin sahibi az kalsın katil oluyormuş.

    kedi ağır ruh hastası.
    adam ayrı ruh hastası.
    herkes ayrı ruh hastası.