hesabın var mı? giriş yap

  • benim bu, ilkokuldan beri hep sessiz çocuk dediler benim için. halbuki ben sessiz değildim sadece anlatacak çok şeyim yoktu. 30 yaşındayım hala sessizim, birçok şeyi hala anlatılacak kadar özel bulmam. insanlar neden her şeylerini anlatır ki?

    çok konuşan insanlar mı onları hiç anlayamadım bak...

  • bu bana oldu lan. yıllar boyu arkadaşımdı, sonra bir şeyler oldu, yakınlaşmaya başladık, konserlerde sarılmalar falan. ama her zamanki kekoluğumla bir adım ileri atamıyorum, gözlerine bakıp da durumlar böyle böyle nazlı yarim, üstüme öküz oturdu, elini elime alsam geçiverecek diyemiyorum. neyse, bir gün balkonda ev arkadaşım ve onun diğer arkadaşlarıyla mangal yaparken bunu da çağırdım, geldi. eve ilk defa geldiği için gittim aldım. ev sahibiyim ya, masada yanına oturdum mutfağa sıkça gidip gelirim ayağına. yemekler yendi, balkondan aşağı çamaşırların üzerine közler düşürüldü. sonra herkes dağıldı, kimi içecek almaya gitti kimi komple evine gitti. kaldık bununla başbaşa, içeri geçip oturduk kanepede, kaykıldım ben biraz kucağına doğru falan, konuştuk ettik. sonra sustuk.

    sonra kafayı çevirdim buna baktım ama nasıl güzel. bal rengi gözleri var bunun tamam mı. böyle ağlamaklı olunca iyice büyür, dolu tanesi gibi olur, ağlama diyemezsin biraz daha izleyeyim diye. baktım gözlerine, lan dedim kendi kendime, bu kadar güzel kızın ne işi var yanında, hiç yakışıyor musun, bir de neyine güvendiysen çağırdın hatunu. yıllar boyu arkadaşımdı ama yine de kekoluğumdan, çekinirdim işte böyle. ben böyle yine kendimi gömerken bu eğdi kafayı, laaaps diye öptü lan. sonra bir açtım gözlerimi, üç yıldır öpüyor.

    beklemeye değmez hacı, varsa içinde kıpraşan bir şeyler, öpülmeyi beklemeden öpmen lazım. dediğimi yap yaptığımı yapma gibi oldu biraz ama valla böyle.

    edit: evlendik biz :)

  • dirty dunyanın cesitli ülkelerinde cektigi fotografları babasına gururla gostermektedir;

    - şu meydanın guzelliğine baksana baba, iste zamanında burda 60 kisi kursuna dizilmis
    +evet
    -bak bu da güney fransada meshur bir selale, su taneleri sanki ucuyor renkelere bak baba.
    +hımm evet.. oglum cok guzel de.. bu fotografların bir kenarında da sen olsaydın ya
    -ne
    +hani ordayken birine verseydin falan seni cekselerdi bunlar güzel de bos fotograflar..
    - ney? (ya beni bu zihniyet mi büyütü ühühüü)
    +ne yapcan takvim mi bastırcan diyorum bir kenarında sen olsaydın da ileride coluk cocuk bakardınız
    - ...

  • bir tarafta beylikduzu'nu traktorle yararak dere yapmayi vaat eden ak partisi, diger tarafta guneydogu anadolu bolgesine 3 milyon nufuslu bir endustri sehri kurmayi vaat eden chp.

    evlatlarinin gelecegeni kurtarmak bu milletin elinde, ya kendilerini de bizi de yakacaklar ya da birlikte bu bok cukurundan cikacagiz. hayirlisi olsun.

  • buna göz yuman kişi kesinlikle gavat değildir. her önünüze gelene gavat demeye çok alıştınız bakıyorum. gavat, bu durumdan nakti bir kazancı olan kişiye denilir.

    bu kişi godoştur.

  • abdest alınmaması için yazıldığını düşündüğüm uyarı.

    benim okuduğum üniversitede de lavaboların arka kısmına şadırvanımsı bir şey yapıldı ama gençler anlamsız bir şekilde inatla lavaboda ayak yıkıyor.

  • adamın kartını kullanıyorsak aidatını ödeyecekmişiz. başka bir arzunuz?
    ulen arkadaş bir halttan haberiniz yok boş boş konuşuyorsunuz. bankalar sizin kartınızdan gelecek aidat uğruna kart vermez size. o ekstra söğüşlemesidir sadece.

    bankalar, gecikmeden faiz alır. taksitlendirmeden faiz alır. kredi kartı ile ödeme alan esnaflardan anında ödeme için kesinti yapar, yada parasını 40 gün kulanır ondan sonra ödeme yapar.

    kredi kartını kullanman için o kadar kampanyayı sadece geri zekalıca savunulan kart aidatı için yapmazlar.

    fikriniz yok, zikriniz var arkadaş.

  • ders : fluid mechanics
    not : 1

    işin enteresanı 2 sayfa doldurduğum kagıttan nasıl 1 alırım diye hocaya isyan ettim, kağıdı çıkardı gösterdi tepede yazan not 1 değil 0.5 di. insafsiz 0.5 dan 1 vermiş yani bana anlayacağınız.. *

    aynı hocanın olaydan 1 sene sonra yine aynı derste herkese açıklanan notlarıyla birlikte sınav kağıtlarını dağıtıp rezil etme gibi bir girişimi oldu; kağıtlar dağıtıldı 1 tane boşta kağıt kaldı, bu mal kim diye bağırmaya başladı sınıfta..hem en yüksek notu almış hemde ismini yazmayı unutmuş kim bu salak diye geziniyor, kağıdın notu da 75 civarı bir nottu yanlış hatırlamıyorsam. sonra kağıtları sayınca anlaşıldı ki bu pek başarılı profumuz kendi cevap kağıdını okumuş birde kendine 75 vermiş, tarihte böyle bir olay yoktur herhalde...

  • böğürtlenlisi 7 adete düşmüştür hatta. aslında 10'lu olması 8'e ya da 7'ye düşmesi problem değil esas prpblem 10'lu pakette kocaman 10 adet yazarken sayı düşünce kaç tane olduğu yazmaması ve 10'lu paket ve 8'li-7'li paketin boyut olarak aynı olmasıdır. bu düpedüz hiledir. tüketici 10 tane algısıyla alıp eksik ürünle karşı karşıya bırakılmasıdır.

  • -öncelikle alacağınız kitapları yayınevlerine göre listeliyoruz.
    -ardından kitapları internet üzerinden kitap satışı yapan sitelerden bulup yapılan indirime ve kargo ücretine bakarak bir hmm çekiyoruz.
    - sıra en önemli kısım olan hangi yayınevinin satış yerinin nerede olduğunu bulmaya ve kendi kitaplarında ne kadar indirim yaptıklarını öğrenmeye geliyor ki, bu işi burada ben üstlenerek sıralıyorum:

    iletişim yayınları:
    cağaoğlunda, s. ahmet durağında indikten sonra beyazıt yönüne doğru çıkarken adliyenin paralelinde uzayan yokuştan yukarı çıkıyoruz ve karşımıza bir park çıkıyor. parka girip tam karşımızdaki çıkıştan değil de sol taraftaki çıkıştan çıkınca karşımıza iletişim han'da bulunan iletişim yayınevi çıkıyor.
    indirim: %35 - defolu kitaparda % 50

    ithaki yayınları:
    cağaloğlundan gülhaneye inerken yurtiçi kargonun olduğu sokaktan aşağıya doğru sol kaldırımdan yürüyerek iz yayınlarını geçiyoruz, hemen sonraki binada karşımıza çıkan hana girip 3. kata çıkıyoruz. aynı zamanda ilk nokta adıyla da satış yapan ithakinin satış yerini bulduk.
    indirim: %35

    ayrıntı yayınları:
    bab-ı ali, diğer adıyla cağaloğlu yokuşundan (iran konsolosluğunun aradan fıydırarak) sol kaldırımdan aşağıya doğru devam ederken göreceğimiz ilk ya da ikinci sokağın köşesinde bulunan ayrıntı yayınlarının esas yeri karşımıza çıkıyor.
    indirim: % 35 ile kimi zaman 50'ye kadar çıkabilir. hatta çok iyi ve yardımsever sahibi sayesinde bazı kitapları ücretsiz bile alabilirsiniz.

    yapı kredi yayınları (yky):
    eh bunu bilmeyen yoktur zaten, istiklal caddesinde galatasaray lisesi'nin karşısında.
    indirim: % 25

    ötüken yayınları:
    istiklal caddesine gelmişken galatasaray'dan taksim meydana doğru caddenin sağ tarafından gidiyoruz. benetton'a kadar gelince hemen sağımızda (yerini tam hatırlamadığım ama kime sorsan söyleyecek olan) ötüken yayınlarını görüyoruz. zaten tabelamsı bir şeyi de var.
    indirim: % 35 -40

    kabalcı yayınevi:
    beşiktaştaki şubesi zaten kocaman ve ortada duruyor ama gene de bilmeyenler için: ıhlamurdere caddesinin girişinde garanti bankasının yanında, ya da alkım kitabevinin hemen çaprazında, 2. noterin tam karşısında.
    bakırköy şubesi için: capacity'nin bulunduğu cadde üzerinde.
    indirim: kendi yayınlarında % 50

    imge yayınları:
    gene cağaloğlundaki cağalolu yokuşundan değilde hemen paralelindeki ankara caddesi üzerinden aşağıya inerken hemen solda.
    indirim: bunlar cimriler en fazla % 20

    yordam kitap:
    ithaki yayınlarının bulunduğu sokağın en üst kısmında sol kaldırımda. kafayı yukarı kaldırırsanız anında görürsünüz.
    indirim: %35, kapital (marx) için ise cilti versiyonda en son % 50 indirim yapıyorlardı.

    can yayınları:
    istiklalde aslıhana giderken, yani nevizadeye bağlanan sokaktan bir önceki sokakta sol kaldırımda.
    indirim: bu kendini biraz fazla beğenmiş yayınevinin indirimleri pek işe yarar değil. yok denecek kadar az.

    sosyal yayınlar:
    cağaloğlu anadolu lisesi'nin tam karşısında.
    indirim: kendi yayınlarında % 50. mükemmel çevirilerle hazırlanmış kitapları klasikler için çok iyi bir kaynak oluşturur. öneririm.

    dergah kitabevi:
    cağaloğlu anadolu lisesi'nin karşısında bulunan köfteci ramiz'in bulunduğu sokağa giriyoruz. dümdüz ilerleyince zaten karşımıza çıkacak.
    indirim: kendi yayınları ya da başka yayınlar farketmeksizin % 20 - 35 arası süper indirimler yapıyorlar. eğer ki istediğiniz kitabevinin yayınevine uzaksanız buradan alabilirsiniz.

    -eh şimdi sıra gidip kitapları internette % 15 - 20 gibi saçma indirimlerle satan sitelerden değil de çok daha hesaplı olan yayınevlerinin kendi yerlerinden almaya geliyor, ki üzerine cebinizde kalan paralarla yayınevlerinin bulunduğu genelde gezilesi olan s. ahmet, taksim, cağaloğlu gibi yerlerde bir güzel çayımızı kahvemizi içerken kitaplarımızı kurcalıyor ve mutlu oluyoruz.
    bonus: nerede kaldı bu kargo vs. gibi sinir bozucu durumlarla uğraşmadan, anında ve kitabı inceleyerek satın alma güzelliği.

    not: aklıma geldikçe yeni entryler ile yeni yayınevleri ve yaptıkları indirimlere ilişkin bilgiler vereceğim. ayrıca ders kitapları nereden alınır nasıl ucuza getirilir gibi ipuçlarından da bahsederek günümüz öğrencilerinin bütçesini dengeye sokabileceğimi düşünüyorum.
    not 2: benim yazdıklarım istanbul için geçerlidir. diğer şehirlerde bulunan yazarlar da kendi şehirleri ile ilgili yardımda bulunurlarsa herkese büyük faydaları dokunacaktır.

    (bkz: kişisel kitap festivali)
    (bkz: paramızı kaptırmıyoruz)

  • ilgilileri mutfağa alalım.

    sufle kabarmış anlamına geliyor. biz de bunun anlamına uygun olarak mantığımızı yürütüyoruz. işin aslı yumurta beyazında gizli. yumurtanın beyazı suflenin en temel malzemesi. yumurta beyazını tutturuyorsak bitti bu iş.

    şimdi efendim çok kaba bir şekilde anlatacak olursam sufle olayının özeti şudur: içine hava kabarcıkları hapsedilip sertleştirilmiş yumurta beyazı içerisine damak tadımıza uygun bir şekilde hazırlanan karışımın özel bazı kapların içinde fırında pişiriyoruz. bu kadar. özel kap dediğimize bakmayın. ben nescafe fincanı kullanıyorum. buna ek olarak çırpılarak havalandırılmış ve sertleştirilmiş yumurta beyazı sufleyi kabartırken içine katılan sos veya malzemeler de suflemizi tatlandırıyor. bu kadar. abartmaya gerek yok.

    aslına bakarsan herkesin mutfağa girdiğinde yapmayı deli gibi sevdiği şeyi yapıyoruz. yumurta beyazını çırpıyoruz.

    bu kadar anlatmışken gıda mühendislerinin de gönüllerini hoş edelim bari. efendim zaten yumurtanın beyazı yumurtanın ağırlığının üçte ikisini teşkil ediyor. yumurta akı dediğimiz şey zaten %90 sudur. geriye kalan %10 ise proteindir. biz yumurta akını çırparak bu proteinleri kabarcıklar oluşturan su kürelerinin içerisine hapsediyoruz. hani diyorlar ya yumurta akı çırparken sulanmamasına dikkat edin diye, o kabarcıkları suya dönüştürme adam gibi çırp ve tadında bırak demek o. yumurtanın akındaki kabarcıklara proteinin hapsettiğimizde ne mi oluyor? elinin körü oluyor. kabarıyor işte.

    mikserimiz tencere içinde 8 çizerken yumurta beyazının içindeki sıvıları da kendisi ile beraber sürüklüyor ve bu sayede o protein yumakları açılıyor. dahası çırpma sırasında yumurta beyazı içine giren hava da proteinlerin açılmasına yardımcı oluyor. biliyorsunuz proteinler cins cins. bir tane proteinimiz yok ki. her biri ayrı alem.. efendime söyliyeyim bazı protein suyu sevdikleri için hava kürelerine hemen hemen yapışıyor, ismini verip rencide etmek istemediklerim de sudan kaçıyor. biz bu sudan kaçanları mikserle 8 çizerekten olaya dahil etmeye çalışıyoruz. çok çırptığımızda bu arkadaşlar yine başına buyruk hareket ederken bizim sadık proteinlerimizin de aklını çeliyor ve hepsi tencerenin dibine su kaçırıyor.

    konumuza dönelim. ne yapıyorduk? sufle.

    reçetemize bakalım.

    öncelikle mantığımız neydi? yumurta akını çırpıp içerisine gönlümüzü hoş edecek karışımlar eklemekti değil mi? o zaman bu karışımı hazırlayalım.

    600 ml süt (bunu ayrı tencerede kaynatıyoruz)

    6 yumurta sarısı (aklarını çöpe atma lazım olacak)
    1 yemek kaşığı nişasta
    90 gr un
    50 ml süt.

    yukarıdaki 600 ml sütü ocakta kaynatıyoruz. bu kaynarken aşağıdaki malzemeleri de mikser ile karıştırıyoruz. daha sonra kaynamış olan sütü bu karışıma ilave ederken cırpıyoruz. şimdi sen diyorsun ki kardeşim iki tane süt var. işte burada cinlerimiz tepemize çıkıyor!. orada karışıma baştan eklediğin 50 ml süt var ya hani. heh işte o 50 ml süt olmazsa kaynattığın 600 ml sütü direkt tencereye döktüğünde yumurtan pişer ve karışımın kesilir. size bunu senelerdir anlatamadığımız için artık reçetelere koyuyoruz. sinirlendim yine.

    neyse yukarıda yazanları uygulayarak karışımı elde ettiysen soğumaya bırak. bu kremalı karışım 16 kahve fincanı karşımın ana maddesi. aşağıdaki reçetede bu karışımın 200 gramını kullanacağız. geri kalanını da istediğiniz sufle karışımında kullanabilirsiniz. (şimdi yine ileri geri konuşma, aşağıdaki yumurta akından yağtığın karışımı iki katına çıkar olay huzur içinde çözülsün.)

    neli yapacaksınız?
    60 gr tahin (60 gr bitter çikolata+15 gr kakao ya da 60 gr çilek püresi vb vb )
    200 gr krema karışım

    yukarıdaki karışımın 200 gramına 60 gr tahin ekliyoruz ve kenara alıyoruz.
    bil bakalım suflemiz neli oldu? afferin sana.. tahinli oldu değil mi?

    tarife devam edelim.

    4 yumurta akı (yukarıda bahsettik, anladın sen onu)
    80 gr toz şeker

    yumurta aklarına şekeri yavaş yavaş ekleyerek çırpıyoruz. yumurta akının elimizi batırıp çekince jöle sürülmüş ergen saçı gibi havada kalması lazım. bu işlem tamamsa yumurta akımız yeterince sertleşmiş demektir.

    şimdi yumurta akımız ile tahinli kremali karışımımızı birleştiriyoruz.

    kahve fincanları ya da sufle kaplarımızın içerisini tereyağı sürüp rende beyaz çikolata ile kaplıyoruz. ( beyaz çikolatayı nereden çıkardın da ne demek? bilerek tarifin sonunda söyledim. marketten al rendele işte. çok güzel oluyor. ) fincanımıza yukarıda birleştirdiğimiz karışımı silme doldurup kenarlarını siliyoruz.

    185 derecede 8 dakika iyi.

    eğer volkan gibi kabararak taşıyorsa "benim kekim kabarmıyor" diyenlerin gözlerinin içine bakarak, "benim ki de çok kabarıyor napıcaz bilemiyorum" dersiniz.

    afiyet olsun.