hesabın var mı? giriş yap

  • bu zamanda yolda ananıza sövseler bile kavga etmeyin gençler.
    kimsenin şeyi o kadar uzun değil, ananı s*kyim deseler bile s*ki uzanmaz o kadar, hemen namus meselesi hâline getirmeyin olayı. duymazlıktan gelip yolunuza devam edin.

    sokakta size bulaşık olan hiç bir piç kurusu sizin canınızdan daha kıymetli değil. doğal olarak söyledikleri şeylere deli saçması gözüyle bakın.

    üzüldüğüm gençtir.

  • bu sefer emir demiri kesmez yalnız söyliyim. ülkenin başkentine de kayyum atamak öyle diyarbakır'a atamaya da benzemez. boş atıp dolu tutmaya çalışma gibi duruyor.

  • arada kaynamış ama şöyle bir spontane vecizeye imza atmış, sayısalcı olduğunu düşündüğüm genç;

    genç: hatalarla dolu benim hayatım zaten, o yüzden buradayım.
    kız: biraz doğru yapmaya çalışsaymış.
    genç: eğer ortak "noktalar" bulsaydık onlardan "doğrular çizebilirdik" ve onlara göre yaşayabilirdik.

  • muzaffer izgu'nun su an adini hatirlayamadigim bir oykusunde anlatilmistir bu.

    kahramanimiz, otobuse biner. otobus kalabaliktir. yer bulup oturur, kitabini acar. ancak oturacak yer arayan yaslilar ve kadinlarin hedef tahtasi olur, "biz yer ariyoruz, bu oturmus kitabini okuyor" minvalinde soylenirler. bu kez ayaga kalkar, ayakta durdugu yerde rahat okumak icin pozisyon bulmaya calisir, bulur bulmaz da bir eliyle askiya tutunur bir eliyle de kitabini tutar. bu sefer de diger insanlara yaranamaz. "burasi kutuphane mi, git evinde oku, amma israr etti canim" laflari havada ucusur. itiraz etmeye kalktiginda da soforun ve diger baska herkesin tepkisini ceker, darp edilmek uzereyken otobusten kendini zor atar.

    otobuste ondan baska kimse kitap okumamaktadir. buyuk ihtimalle hayatlarinin akisinda kitap okumaya yer de yoktur. bu nedenle adama, belki kendilerinin dahi bilmedigi bir nedenden oturu tepki gostermektedirler.

  • bir arkadaşımla televizyonları kıyaslamak üzere gittiğimiz izmir optimum mağazasından çıkarken kadın güvenlik görevlisinin arkamızdan seslenerek beyler bakar mısınız demesi ve arkamıza döndüğümüzde oyun bitti buraya kadar diyerek etrafımızı saran 3 güvenlik görevlisi ve amirinin bizi 2 metre karelik bir yere sokarak çıkartın üstünüzdekileri arayacağız demeleriyle başlayan rezalet. polis çağırın siz bizim üstümüzü arayamazsınız diyerek polisleri beklemeye başladık. o sırada odaya 15 - 16 yaşlarında başka bir hırsızlık şüphelisini getirdiler. güvenliklerden biri bize kendi telefonundan çekilmiş 3 kişinin fotoğrafını göstererek bu sensin bu o bu da şu, siz sürekli gelip burdan hırsızlık yapıyorsunuz. çetesiniz. bu çocuğa gözcülük yapıyorsunuz gibi mesnetsiz paranoyak suçlamalarda bulunuyor. başka bir güvenlik üstümüze yürüyüp göreceksin sen falan diyor. bana sen diye hitap edemezsiniz dediğimde ise kimsin ki sen. sen kim oluyorsun vs gibi cevaplar. gelen iki sivil polise de paranoyak senaryosunu anlatan güvenlik görevlisi karakola gideceğimizden emin bir şekilde beklerken polisler kimliklerimizi sorgulayıp başka bir mağazadan aldığımız alışverişleri ve fişlerini karşılaştırdılar. çalıştığımız yerleri söyleyip personel kartını da gösterince her aklı başında kişinin yapacağı gibi olayla ilgimiz olmadığını anladılar. güvenliklerden şikayetçi olduğumu söylediğimde polisler önce beni ikna etmeye çalıştı. bu arkadaşlar asgari ücretle çalışıyormuş. çalınanlar da maaşlarından kesildiği için gerginmiş. o yüzden böyle davranmışlar. özür dilesinler geçermiş. şikayetimde ısrar etmem sonucunda da o zaman karakola gidin deyip başlarından savdılar. iki dakika içerisinde gururuma ve insanlık onuruma tecavüz edildi ve özür dileyerek herkesin bu rezaletten paçasını sıyırabileceği düşünüldü. müşteri hizmetlerini arayıp şikayetçi oldum. akşam mağaza müdürü aradı. defalarca özür diledi ve bunun telafisinin mümkün olmadığının farkında olduğunu, tekrar uygun bir zamanda mağazaya uğramamı ve bizi ağırlamak ve yüz yüze de özür dilemek istediklerini falan anlattı. buraya kadar güzel en azından müdürün sesindeki üzüntüyü ve söylediklerindeki samimiyeti fark etmek bile iyi gelmeliydi. gelmedi. psikolojim nasıl bozulduysa uyku tutmadı. sakinleyemedim. hayatında bir tane trafik cezası yemeyen, engelli otoparkına aracını koymayan, kırmızıda geçmeyen, arkadaşından kitap ödünç almayan, herkese büyük küçük siz diye hitap eden, metroda inenlere öncelik veren kısacası insanca yaşamaya çalışan ve takıntı derecesinde prensipleri olan ben hırsızlıkla suçlandım. sindiremiyorum.
    edit: yazım hatası

  • omurilik üzerinde iyi huylu veya kötü huylu olarak ortaya çıkabilen bir tür hastalık.

    bende menenjiom türü olarak teşhis edildi. belirtisi hafif bir sırt ağrısıydı. kısa süre içerisinde ameliyat oldum, en son üç yıl geçtikten sonra bu entryi güncelliyorum. hayatıma olağan şekilde devam ediyorum. kontrollerimi yaptırıyorum. dikkatli ve sağlıklı yaşamaya çalışıyorum. iyi dilekleriniz için çok teşekkür ederim.

    bir alttaki mesajda bir yazar arkadaşımızın düzenlediği bazı doktor önerileri vardı entry maalesef silinmiş.

  • fransa kralı xiv. louis boyunun kısalığıyla da tanındığı, bu boy kısalığını kompleks haline getirmiş, saraylılardan kısa olmayı kendine yakıştıramadığı ve 10 cm uzunluğunda topuklu ayakkabılarının olduğu fransız arşivlerinde mevcut. aynı zamanda kendi ayakkabısının kırmızı olması sebebiyle halka kırmızı ayakkabı giymeyi yasaklamıştır.

    evet ilk olarak erkekler giyiyor peki ne zaman bıraktılar giymeyi?
    aydınlanma çağı'nın entelektüel ortamı erkeklerin de moda anlayışını değişikliğe uğratmıştır. bu dönemlerde modada daha rasyonel bir bakış açısı olduğundan erkek giyim tarzında büyük değişiklikler yaşanıyor.
    18. yüzyılda tarihe "great male renunciation" adıyla geçen bir fenomen ortaya çıkıyor. bu akım sonrası erkekler parlak ve gösterişli moda tarzından vazgeçiyorlar. topuklu ayakkabı da bu yıllarda terk ediyorlar. tarihte tam olarak 1740'lı yıllar olarak geçiyor. bu akım sonrası toplum cinsiyet rolleri tekrar inşa ediliyor. erkek pratik ve rasyonel bir dış görünüşe sahipken, kadın ise daha duygusal ve zarif bir hale bürünüyor.

  • dünyadaki tüm parayı ve imkanları bütün insanlara eşit olarak dağıtsan, 1 yıl sonra herkes eski haline geri döner. zengin yine zengin. fakir yine fakir. korkak yine korkak. güçlü yine güçlü olur. uzaya giden yine gider. bazı kişiler içinse, hamilelerin sokağa çıkması yine olay olur 'bazı yerlerde'.