hesabın var mı? giriş yap

  • sahih hadis olması için fazla ucu açık bir söz. öyle olsaydı düzenli kınama seansları ile ölümsüzlük sürdürülebilirdi sanıyorum. denemekte yarar var yine.

    "felix baumgartner denen bir hıyar, icat çıkarıp 120.000 feetten atlamış. işsiz herif ya. te allahım."

    hadi bakalım.

  • ruşen çakır'la olan polemiğinde, zıvanadan çıkmış yönetmen.

    ruşen beyin tüm yayınlarını izliyorum, flu tv'de ise oöst ve boş modern sohbetleri izliyorum.

    bugün ruşen bey'in dile getirdiği eleştiriler zaten günlerdir söylenen şeylerdi, içeriğinizde bariz bir hata var bunu kaldırın. üslup olarak da sert bir yayın değildi, biz olsak yanlış bilgi bulunan bu videomuzun yayılmasına izin vermezdik gibi yaklaşımı var.
    (flu tv videonun altına not düşmüş, burada söylenen çözüm (tuzlu gargara) geçerli değildir diye.)

    ilker canikligil'in buna savunması sansür ve otoriterlik üzerine. sansür ve otorite konusunda laf söylenecek en son kişi sanırım ruşen çakır'dır. adamın yaptığı iki yayından birisi sansür ve erdoğan'ın otoriterliği üzerine.

    ama iş bir anda ilker canıklıgil'in "ne oldum" delirmesine dönüşmüş. ne ruşen çakır'ın adam olmadığı kalmış, ne yaptığı yayınların az izlenmesi.

    her şeye tamamım da, senin zaten yaptığın iş, az izlenmenden belli oluyor gibi zavallıca bir yaklaşım ve savunma nedir arkadaş ya? elinde oytun'un başka videoları da varmış da onları da koysa milyon izlenirmiş de.

    ilker bey size tavsiyem, yalın alpay'la modern insan yönelimleri, tüketim toplumu, vasat insan ve ortalamayı aramak gibi konularda bir kaç program yapın. ama kurguları bırakın başkası yapsın siz son çıkan ürünü, öğrenmek ve anlamak isteyen bir insan olarak izleyin. belki o zaman "aa sen 30 bin izleniyorsun, seni ezik youtuber" gibi sığ yorumlar yapmaktan sıyrılırsınız.

    hozoma not: şu arkadaşınız iyice sefahate düşkün katoliğe dönüşmüş, biraz kendisine çekidüzen verseniz de bogomil ahlakına geri dönse.

  • öğrencinin ne yaptığını anlayamamış olmalarından kaynaklı olabilir. seviye üstü demişler reddetme sebebine. tamam da, kimin seviyesinin üstü?

    sizin mi, çocuğun mu?

  • ukraynalı kadın ve çocuklar köle olarak, erkekler de madenlerde çalışmak üzere teslim olsunlar maddesi eksik.

  • alın öve öve bitiremediğiniz ibrahim tatlıses aslında bu

    ibo show'da tuğba ekinci'ye yavşayıp, ekinci "zorla numaranı vermeye kalktın orada çalıştığım müdüre de, sonra kovuldum ben o numarayı almadım diye, anlatıyım mı?" diye sorduğunda "yavv karıştırma kardeşim reklama gir" diye programı kesen,

    yine ibo show'da hadise'ye "o iş nasıl gidiyor?" dedikten sonra seyircilerin önünde avucunu açıp yalayan, hadise'ye tekrar dönüp "senin bacını severim", "bu saatten sonra beni sevecek hali yok, şöhret olmuş, şöhret olmasa olurdu" diyen,

    popstar türkiye'de avustralya'dan gelen kadın yarışmacıya önce asılıp, sonra yine başka bir yarışmacıyla beraber görünce, el ele tutuşma üzerinden namussuz ilan eden ve yarışmacı "el ele tutuşmadım ama tutuşsam bile sizi ilgilendirmez, el ele tutuşmak neki?" dedikten sonra "daha neler var diyorsun? hı? şey filmi mi çeviriyoruz burada?" çıkışı yapan,

    yine popstar türkiye'de evli olduğunu bildiği, "eşin burda mı?" diye sorduğu yarışmacıyı "kocana olan aşkın nasıl? müziğin üstünde mi?" diye yoklayıp, yarışmacının ibrahim abi demesinden rahatsız olduktan sonra, "seni sevdik güzel kız" diyen,

    yıldız tilbe'ye canlı yayında türkiye'nin önünde "seni pezevenklerin elinden aldım" çıkışı yapan ve 'kadın onurunun' aslında kendisi için hiç bir anlam ifade etmediğini kanıtlayan kişi.

    dostlar, bunlar herkesin pür dikkat olduğu, tüm sosyal maskelerin takınıldığı kameralar önünde canlı yayınlarda yaşanan rezillikler. bir de kameraların ardında, ibrahim tatlıses'in özel ve iş hayatında, etrafında bulunan/bulunmak zorunda kalan kadınların yaşadığı muhtemel baskı ve tacizi düşünün. perihan savaş'a, derya tuna'ya, asena'ya ve nice kadınlara şiddet uygulayan, yere göğe sığdıramadığınız bu adam, en bayağı üslubuyla yıllarca tv'lerde gençlere kötü örnek olmuştur.

  • paradoks bir tuhaftir.

    ornegin, "şu anki" insan (dolayisiyla dünya) teknolojisi ile, degil samanyolunu kolonize etmek, gunes sisteminde içinde bir yerde kucuk bir koloni dahi kurulması imkansizdir. bugüne değin kurabildiğimiz tek dünya dışı koloni, uluslararası uzay istasyonu içinde yaşayan birkaç insandan ibaret. yine de sınırları zorlayalim desek, insanlarin bugunku teknolojileri ile samanyolu galaksisini kolonize etmeleri 4 milyar yildan çok daha uzun bir surec alir.

    elbette teknolojinin gelisecegin farzetmek gerekir. ornegin, insan (veya herhangi bir zeki tür) isik hizinin 10 katina kadar cikabilecek araclar uretti diyelim (isik hizi asilamaz ya, kulagi tersten gosterip bu sinirlamayi asacak bir yontem kesfetsinler. mesela bizim su an hayal edebildigimiz warp drive yahut wormhole teknolojisi) ve bu araclar yoluyla galaksiyi kesfe cikalim.

    en goz alici hedeflerden biri olan orion bulutsusu'na ulasmak, ışıktan 10 kat hızlı hareket ettiğinizde 150 yil surecek. dünyaya haber verme sureciyle birlikte düşünülmesi gerektiği için 300 yil. yani oraya gidecek koloni, en az 450 yil (150 yılda ulaştı, 150 yılda haber verdi, 150 yılda yardım geldi) hayatta kalabilmeyi garantileyecek altyapiya sahip olabilmeli. dahasi var ki, orion oldukca genis bir bulutsu ve onbinlerce yıldız iceriyor. bu yıldızların ve çevrelerindeki gezegen sistemlerinin keşfi ise, oraya gonderilecek koloninin altindan kalkabilecegi bir sey degil. tabi ki binlerce insan ve yuzlerce gemi gönderdiyseniz, birkaç binyıl içinde orayı tamamen kolonileştirmeleri mümkün...

    orion yakin bir hedefti. biraz daha uzaga, daha goz alici bir hedefe, m22 yildiz kumesine yonlenelim. buraya ulasim, ışık hızından 10 kat hızlı giden giden gemimizle 1000 yil suruyor. bu yildiz kumesi 7000 civarinda yildiz iceriyor. gezegen sistemlerini de isin icine katarsaniz, oraya ulasacak insanlarin ziyaret edip incelemesi ve yasama uygun olanlari kesfetmesi gereken 50 binden fazla gezegen var demektir.

    gidip görülebilecek daha yakin yerler var, ornegin m45 de denilen ülker takim yildizina sadece 2.5 yilda ulasabiliriz. burada ise gorece daha az yildiz bulunuyor, 100 civarinda. sanirim burayi kolonilestirmek daha kisa surebilir eger yeterli insan kaynagina sahipseniz.

    samanyolu'nun capi 80.000 isik yili kadar. bu, çok buyuk bir rakam. eger gunes cevresinde 10.000 isik yili capinda bir alan dusunurseniz, bu alandaki yıldız sayisi 15-25 milyar kadar olacaktir. bunca yıldızı ve bunlarin cevresindeki yüzlerce milyar gezegen sistemlerini kesfetmek, buralara kesif veya gozlem gezileri duzenlemek ise insanligin yüz milyonlarca yilini alacaktir. ki bu 10.000 isik yili capindaki alan, samanyolu galaksisinin kücük bir bolumunu olusturuyor. bu alani degil kolonilestirmek, sadece temel duzeyde bilgilerini iceren bir katalog olusturmak (şurası yaşam için uygun, burası değil, burada ise mümkün gibi) binlerce yil alacak bir surec.

    görülecegi uzere, sadece yakin cevremizi kesfetmeye calismak bile bize milyonlarca yil kaybettiriyor. kaldi ki, galaksiyi kolonize etmeye kalkismak, milyarlarca yilimizi aliyor.

    haa bi de galaksideki diger zeki canlilar nerede? neden bizi bulmadilar? yukaridaki aciklama yeterli olsa da, onlarca milyar yildizin cevresinde donen yuzlerce milyar gezegenden biri oldugumuzu bilmek yeterli sanirim. bu kadar soluk bir yildizin cevresindeki bir gezegeni kesfetmek, dahasinda, burada yasam oldugunu dusunmek, daha da ötesinde buradaki yasamin zeki varliklar icerdigini anlamak o kadar kolay bir sey degil. bizden cok daha ileri bir zeka formu icin bile bu cok zor.

    bakın bir örnek göstereyim. aşağıdaki linke tıklarsanız, samanyolu düzleminin çok küçük bir bölümünün fotografını göreceksiniz. sanki kumlu bir yüzeyin fotoğrafına baktığınızı sanacaksınız ama, o kum taneleri gibi görülen yüzeyin tamamı yıldızlardan oluşuyor. o üst üste binip birbirine karışmış olan; beyaz, sarı, turuncu, kırmızı, kahverengi noktaların her biri birer yıldız:
    http://www.robgendlerastropics.com/m11jmm.html
    işte çok "yıldız sistemi var, hem de çok fazla" derken bunu kastediyoruz.

    dunyanin zeki yasam formlarinca bulunmasi bu kadar zor iken, bazi bilim adamlari, dunya disi zeki canlilarla iletisime gecmek icin gonderdigimiz sinyallerin aslinda büyük bir tehlike olabilecegini de soyluyorlar. aslinda haksiz sayilmazlar, cunku dunya gibi karbon temelli yasam icin son derece uygun bir gezegen galakside cok fazla sayida bulunmuyor. yabanci varliklarin bariscil olabilecegini dusunmek biraz fazla iyimser bir yaklasim olur. cunku dunya, her yabanci irkin agzini sulandiracak kadar bulunmaz bir nimet. eski dunyanin, amerika kesfedildiginde bolgeyi kolonilestirmek icin ellerindeki ilkel silahlarla yerlilere karsi nasil bir katliama giristigini hatirlamak yeterli olur sanirim.

    bizden teknolojik olarak daha gelismis, yildizlar arasi yolculuk yapabilen varliklar, eger dünyayi kolonize etmek isterlerse, bizleri cekirdek citler gibi yok edebilirler. gelismis silah gucune sahip birkac gemi, sadece yorungesel bir bombardimanla insanligin buyuk bölümünü daha onlari gorme firsatimiz bile olmadan yok edebilir.

    bu arada gunes icin "soluk bir yildiz" dedim. bunu soyle aciklayabilirim; kafanizi yildizlarin muhtesem sekilde goruldugu bir yerde gokyuzune cevirdiginizi farzedin... gordugunuz tum yildizlar gunes'ten daha buyukler ve aralarinda gunes buyuklugunde (cok keskin gozler birkac tane gorebilir) veya daha kucuk bir yildiz yok. bunu biliyor muydunuz?

    2011 editi:
    "dunya gibi karbon temelli yasam icin son derece uygun bir gezegen galakside cok fazla sayida bulunmuyor" demiştim. fakat artık bunun böyle olmadığını biliyoruz. hemen her yıldızın çevresinde bir gezegen sistemi var ve bu sistemler içerisinde dünya benzeri şartlar sahip, güvenli yaşam kuşağında yer alan gezegen sayısının milyarlarca olduğu tahmin ediliyor. anlaşılacağı üzere, dünya öyle bulunmaz nimet falan değilmiş, benzerlerinden milyarlarca var.

  • sevgilim 'diğer erkekler gibi romantik takılmıyorsun' diye bana aşık olup yine aynı sebepten dolayı beni terk etmişti.

  • 21.09.2019 tarihli ön edit: arkadaşlar 2 yıldır çalıştığım araç kiralama sektörüne artık veda ediyorum. bugüne kadar yüzlerce arkadaş bilgi almak için, merak ettiklerini sormak için tarafıma mesaj yoluyla ulaştı. güveniniz için ve araç kiralama üzerine konuşurken gelişen güzel muhabbetler için bir teşekkürü borç bilirim. elimden geldiğince, dilim döndüğünce yardımcı olmaya çalıştım. umarım işe yaramıştır bu süreçte verdiğim bilgiler. ancak bundan sonrasında en azından araç kiralama hakkında yardımcı olamayacağımı belirtmek isterim. çünkü bilgilerin, firmaların, kuralların sürekli yenilendiği ve değiştiği bir sektörde geçmişe dayalı bilgilerle yardımcı olmaya çalışmam ciddi mağduriyetler doğurabilir. en sağlıklı yol firmaların kendi web sayfalarından veya çağrı merkezlerinden bilgi almak şeklinde olacaktır. hepinize keyifli kiralamalar (bak bak lafa bak hele) dilerim.

    araç kiralama firmasında çalışan birisi olarak size bazı konularda tüyolar vereyim a dostlar. bu yazacaklarım esenboğa havalimanında yer alan firmalar, müşteri şikayeleri ve tecrübelerden yola çıkılarak oluşturulmuştur.

    *her firmanın araçları kaskolu değildir. hatta ve hatta onlarca firmadan sadece birkaç firma full kasko seçeneğine sahiptir. kiralarken bu hususta dikkatli olun ve kesin teyit alın.
    *ehliyet yaşı önemli. ben 36 aydan düşük ehliyete (ekonomi sınıfı araç için 3 yıldır bizde minimum) araç vermem. erkek kardeşimde dahildir. kendisi 3 yıla yakındır sürekli trafikte. her türlü aracı kullandı ve kazası vs yok. ama ehliyeti 36 aylık değil. rica etti ve ciddiyim olmaz dedim. çünkü çok tehlikeli durumlara gebe bir konu bu.
    *kredi kartınız olmak zorunda. yoksa büyük firmalar araç vermez. findeks vs uzun mesele. detayı merak edenlere bir yeşil kadar uzaktayım. ancak esenboğa'da banka kartıyla vs. araç veren küçük firmalar mevcut. yani imkansız değil kredi kartsız araç kiralamak. ama merdiven altı işletmelere giderseniz çok ciddi sıkıntılara düşersiniz. misal aracı teslim ettiniz geri diyelim. "ama bunun baskı balatayı yemişsin dostum, al sana 3000tl masraf" diyebilirler. çok duyuyoruz bunları.
    *aracı teslim alırken dış kaportaya baktınız ya sadece hah işte onu yapmayın. detaylıca bakıp her problemi not ettirdikten sonra ön cama yönelin. çünkü taş gelmiş ve farkedilmemiş olabilir. ön cam sıkıntısız mı? tamam çok iyi! o zaman döşemelere (koltuk, tavan vs) iyice bakın. baktınız küçük bir sigara yanığı veya leke var; hoooop onu yazdırın. yoksa kuaför masrafı cidden üzebilir sizi. çünkü bir önceki kiralama dönüşü dikkat edilmemiş, görülmemiştir. sizin dönüşünüzde farkedilir. elinizde problemsiz teslim aldığınıza dair imzalı belge var, nasıl kanıtlayacaksınız?
    *kaza yaptınız diyelim (allah korusun) kesinlikle kolluk kuvvetleriyle tutanak tutun. eğer karşı tarafla anlaştıysanız o zaman karşı tarafla tutanak tutun. tutanak yoksa sigorta firması kabul etmiyor ve hoooop 3500tl ekonomik sınıf aracın tamponu için sizden ücret isteniliyor.
    *satışçıya karşı kibar olun. vallaha bak. "merhaba, kolay gelsin...." dediğiniz anda satışçı hem fiyatları aşağı çeker hemde elindeki iyi arabayı vermeye çalışır. çok ciddiyim. misal müşteri geldi ve kaba bir insan. hooop en yüksek km araçlar verilir ve esneklik tanınmaz. hani bu dediğime kızmayın ve yanlış yorumlamayın. yolda giderken güvenliğe, temizlik elemanına, taksiciye falan "merhaba, kolay gelsin, iyi akşamlar, vs..." demek zor değil. cevap alamasanız bile önemli değil. hepimiz insanız.
    *model sormak yerine grup sorun, daha rahat halledilir işiniz. misal "ford focus var mı?" yerine "orta grup dizel araç olarak ne var?" demeniz daha iyi. çünkü sizin lüks olarak gördüğünüz araçları o firma ekonomik olarak kiralayabilir. neler çıkar karşınıza şaşırırsınız.
    *eğer memnunsanız hep bir firmadan kiralayın. çünkü daimi müşteri araç kiralama firmaları için çok önemlidir. daimi müşteri diye hasarın parasını almadığımızı, gecikme ücreti almadığımızı ya da uygun fiyat verdiğimizi çok bilirim. misal 5tl ucuz diye firma değiştirmeyin. uzun vadede aynı firmayla çalışmak daha karlı.
    *a firmasının kiralama koşuluyla b firması çok farklı olabilir. yaptırımlar, kurallar, avantajlar, sigortalar... o yüzden lütfen bu konularda dikkatli olun. sonra "ama a firmasından kiraladığımda farklıydı bu..." demeyin. adı üstünde farklı firma.

    ayrıca;

    (bkz: #73462533)
    (bkz: #72325019)

    edit: millet bilmiş gibi her yere "rent a car kaskosu" yazmış. arkadaşlar öyle bir kasko yok. şehir efsanesi. yok araba takla atsa hemen gelip yenisini verirlermiş. nedenmiş? çünkü rent a car kaskosu varmış. türkiye'nin en büyük filolarından bir tanesi bizde, her yerde ofisimiz var, temsil ettiğimiz marka birçok alanda dünyanın en büyüğü. ama daha "rent a car kaskosu" diye birşey duymadım. yok öyle bir şey. sizin yüzünüzden budget çalışanı arkadaşa soruyorum sürekli. adam yok diyor. payless ve central firmaları beni krikoyla kovaladı "sen gerizekalı mısın, ne full kaskosu!" diye. europcar ve enterprise çalışanları selamı sabahı kestiler lan. garenta ve sixt çıkışta adam toplayıp dövdüler. sebebi hepsiyle aramızda şu dialogların geçmesi

    "abi full kasko var mı sizde? "
    ***
    "hee yok diyorsun. ama herkes var diyor."
    ***
    "öyle küfretmeseydin iyiydi abi. hani hoş olmadı. yüzüme demen ne bileyim incitti beni..."
    ***
    "oha müşteriye basit bir hasar yüzünden firma hissesi satar gibi fatura mı kitlenir. yuh. adam demek full kasko diye tarlaya dalıp gezmiş. ama sizde de insaf yokmuş. o paraya memleketten ev aldı çünkü arkadaşım. evet abi 3+1 hemde. yok tam güney cephe değildi..."

    tekrar ediyorum arkadaşlar; güvence ekleme durumu mevcut. sigorta kapsamı genişletiliyor ve çoğu zaman zaten kolluk kuvveti raporu sonrası sizden para vs alınmayabiliyor. ama full + full güvence kapsamında bile elli tane açıklık kalıyor. sonra kaza yapıyorsunuz "ehehe ehehehe neyse ki rent a car kaskosu vardı" diye düşünüyorsunuz. ve hooop bir hafta sonra servis faturası + hizmet bedeli vs gelince parayı denkleştirmek için organ mafyası numarası aranıyorsunuz. yapmayın, etmeyin. azıcık bilinçli tüketici olun. bakın daha dün konuştum bir firmanın satışçısıyla. adam (yani müşteri) arabayla tarlasında gezmek istemiş. bildiğin (golf ya da polo'du araç) araba kiralayıp tarlasının sağına soluna bakmaya gitmiş. 9000tl fatura çıktı adama. diğeri gidip arkadan çarpmış birisine. kimisi arabayı kaldırıma park etmeye çalışırken alt takımı dağıtmış... adamdan günlük 95tl'ye ford focus kiralayacaksın sonra gidip alt takımı dağıtınca "ama rent a car kaskosu var??" diyeceksin? ya da karşı araca (lüks araca çarptın gidip) 20.000tl hasar verdin sonra "rent a car kaskosu yok mu abi zaten??" diyeceksiniz. mantıklı mı allasen?

  • uzun uğraşlar sonucu sözlerdeki 3 öğeyi birleştirebildik.yazar ''aşk'' a bir mücevher gözüyle bakmış.ve onu bir ''müze''den çalmak istemiş.tabi yazar çok fazla aşk acısı çektiği için '' yaralı müzesi'' olmuş.yanlız bu girişiminde müzedeki kızılötesi güvenlik sistemine takılmış.e dolayısıyla hareket ederse güvenlik sistemini harekete geçireceği için '' hareket edemem '' demiş yazarımız.ve birleştiriyoruz :

    '' aşk bu kızılötesi yaralı müzesi hareket edemem ''
    serdar ortaç

  • bir gün istiklalde dört arkadaş elde biralar yürüyoruz. gitar çalıp para toplayan bir şarapçı gördük. biz de sarhoş ve genciz, yanına oturduk. o bizden içki istedi, biz de ondan şarkı. çalıp söylerken adam bize ”ne çalayım” diye sordu. o sıra haluk levent'in kağızman şarkısı her listede bir numaraydı. benim de nereden aklıma geldiyse geldi ve ”kağızman çal be” dedim. tam o sırada arkamdan bir ses ”ne çalsın, ne çalsın!” dedi. kafamı bir çevirdim haluk levent. dört kişi, alkolün bokunu çıkarttık diye düşünürken haluk gülümseyip karşımızda dikiliyordu.

    bizim grupta kahkahalar ve gülüşmeler

    abi dedik gel sen söyle bari.
    yok dedi işim var ama dönüşte uğrarım..
    iç sesimiz direkt ”yalaan” diye fısıldadı. uğramayacaktı.
    ama dönüşte uğradı! ve bizi de utandırdı.

    siz dedi çalın ben amcaya para toplayacağım...
    yoldan geçenleri çevirip gitar çalan şarapçı için tomarla para topladı.
    şarapçı belki iki üç ayda kazanacağı parayı bir gecede haluk levent sayesinde kazanmıştı.

    işi bitince teşekkür edip gitti haluk. sonra biz de dağıldık

    o zamanlar sosyal medya yoktu. adamın kariyeri desen zirvedeydi. peki o zaman bu adam bunu neden yaptı?

    sevin, sevmeyin ama ben iyi kalpli bir insan olduğuna bizzat şahit oldum. o yüzden bana samimiyetsiz de gelmiyor.