ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ilişkilerdeki başarısızlıkların nedenleri
-
- ticaret yollarının değişmesi
- kapitülasyonlar
- basiretsiz yönetim
- milliyetçilik akımları
- sanayileşme
- dış borçlanma
ve tabii ki
- tımar sisteminin bozulması
edit: agy arkadaşımız kuzey'deki panslavizm politikasının da etkili olduğunu iletti.
rusların sıcak denizlere inmek istemesinin de etkisi olabilir tabii.
kör baykuş
-
damıtılmış bir metin. bazı cümleleri akordiyon gibi, okuduğunuzda beyninizde açılıyor ve kat yerlerinden toparlayana kadar bir taraftan okuduğunuz sonraki kısımlar boşluğa gidiyor. bana çok oldu bu, bilmiyorum belki hayalci ve kendiyle konuşan biri değilseniz size olmaz, ama sayfaları tekrar tekrar okumaktan büyük keyif aldım.
“ömrüm azar azar eriyor bir mum gibi, hayır, yanlışım var, ömrüm bir oduna benziyor, ocaktan düşen bir oduna: öteki odunların ateşinde kavrulmuş, kömürleşmiş, ama ne yanmış, ne olduğu gibi kalmış bir oduna benziyor. ”
müslüm gürses
-
seren serengil: ay cok guzel soylediniz, yani kendimi jiletleyesim geldi
muslum gurses: ne jileti, milenyuma girdik
(bkz: super chat quotelari)
insanlık tarihinin en kötü iki senesi 536 ve 537
-
bir cogumuz icin karanlik caglar denildiginde aklimiza ilk gelen dönem 800 ile 1400 lerin ortasi yani ortacag gelir. veba, fakirlik, hic bitmeyen savaslar...
ama aslinda oyle degil.
ınsanlik tarihinin en kotu donemi 536 senesinin ilk aylari ile 537 senesinin son aylari yani yaklasik 20 aylik bir dönem. tam anlamiyla karanlik cag da diyebilecegimiz bir tuhaf zaman dilimi.
20 ay boyunca gunesin olmadigini dusunun. 20 ay boyunca yari karanlik bir dunya da yasiyorsunuz. gunes olmadigi icin tarim bitiyor, aclik had safhada.
kuresel isi dusuyor. o zamanlarin istanbuluna yaz ortasinda kar yagiyor. hem de oyle bir iki dakikaligina serpistirmiyor 3 gun boyunca kar firtinasi ile bogusuyor bizans.
cin ile misir da ayni durumda, avrupa ise daha da bitik.
bugun ırlanda, almanya, fransa olan bolgeler bu doneme "times of the bad breads" diyor.
ve tum bunlar krakatoa ve ilopango yanardaglarinin 5 ay arayla patlamasi ile olusuyor.
tum dunya yaklasik iki sene surecek kalin bir toz tabakasinin altinda yasamak zorunda kaliyor.
aclik yuzunden kanibalism basliyor. kucuk kasabalar biraz daha buyuk kasabalar tarafindan sadece biraz daha bugday bulabilmek icin yagma ediliyor.
kuzey de feodal krallar fakir halktan hergun rastgele birini secip karinlarini doyuruyor arta kalan kemikleri ise yine fakirlere atiyorlar. o fakirler arasinda muhtemelen biraz once yenilen kisinin esi ya da cocuklari da var...ama aclik insanlari bu duruma getiriyor.
dramatize ettigimi dusunuyorsunuz ama sahiden de tum bunlar yasaniyor.
bizans'li tarihci procopius gunlugune " bugun 18. aya girdik, gunes hala dunya yi ay isigi kadar aydinlatmakta" diye not dusuyor.
bizans imparatoru 1. justinian bir yasa ile 537 de imparator olur olmaz kanibalizmi yasakliyor.
ama alinan hicbir onlem aclik ceken insanlari durdurmaya yetmiyor.
roma imparatorlugunda binek hayvani kalmiyor. 537 senesinin ilk aylarinda imparatorluk ahirlari ac roma halki tarafindan yagma ediliyor. ne imparator ne de askerler hic birsey yapamiyor.
bu donemde 18 ay boyunca gunes isigindan hic yararlanamayan insanlik "d" vitamini eksikliginden de muzdarip olmaya basliyor. normal bir sekilde attan inen bir erkek bacagini kirabiliyor. sakat kalan insanlarin ise hic sansi olmuyor. sakat kalanlar saglamlar tarafindan gida olarak gorulup ölduruluyorlar.
yine d vitamini eksikliginden kel insan sayisi artiyor. dogan her 10 bebekten sekizi rasitizm hastaligi ile dogmaya basliyor.
ekonomik olarak tuhaf gelismeleri de pesinden getiriyor bu donem. ınsanoglu uzun zamandir ilk defa paranin yenemeyecegini anliyor. kimse altin ya da zumrutun yuzune bakmiyor. ucretler bugday, yumurta, kurutulmus et gibi gida urunleriyle odenmeye baslaniyor.
dunya nufusu 535 senesinde yaklasik 190 milyon. 537 senesine geldigimiz de bu sayi yaklasik 100 milyona dusuyor.
ve bugun yasanan ya da gecmiste yasadigimiz bir cok felaket 536 ile 537 senelerinin karanligi yaninda gulluk gulistanlik kaliyor.
ılgilenenlere link
https://www.researchgate.net/…t_century_perspective
https://history.fas.harvard.edu/…e_mag_re_ad536.pdf
https://www.science.org/….1126/science.362.6416.733
9 aralık 2015 ahmet hakan köşe yazısı
-
diyelim mustafa ayse'yle evlenmek istiyor ama ayşe istemiyor. mustafa ise ayse'yi alikoyuyor dovuyor benim olacaksin diye. ayse'nin cok akilli bir arkadasi da gelip su akli veriyor: 'ya kizim bosver evlen git işte. zaten su an adam seni alikoymus, fiili olarak evli gibisiniz. resmi olursa haklarin olur en azindan' iste bu sivrizeka orneginin benzerinin sergilendigi yazidir.
3 haziran 2021 alexander sörloth'un tweet'i
-
yanlış yaptığımız şeylerden sadece biri.
bundan yıllar önce bir maç çıkışı, tümer metin ile denk gelmiştim bir otoparkta.
akşam saati pek kimse yok ortalıkta. tümer, bir foto çekilelim felan, yanında yaklaşık on metre yürüdüm adam ne cavap verdi ne de döndü yüzüme baktı. açıkcası o maçı izlemeye gitmemin en büyük sebebi tümerdi.
ben senin yanında o kadar rica minnet yürüyecem, hadi onu geç sen gol atınca sevinecem, sen sakatlanınca, üzülünce üzülecem, senin ekmek yediğin kapı için kendi ekmek kapımmış gibi dertlenecem, ama sen dönüp iki dakkanı ayırmayacan. tabiki de ayırmayabilirsin, bunu yapmak zorunda da değilsin ama insanda bir hayal kırıklığı oluşturuyor ister istemez. o kişi adına forman olsa daha giyer misin o formayı mesela?
o zamandan bu yana ne bir futbolcu ne bir oyuncu, kim olursa olsun, tanımadığım muhabbetimin olmadığı hiç kimse ile, bırak sosyal medyadan güzellemeler yapmayı, ne bir fotoğraf çekinirim ne de dönüp iki kelime laf ederim, kafamı kaldırıp gülümsemem bile. gerek yok arkadaşlar gerek yok kimse sizden büyük değil kimse de sizden önemli değil.
trabzon özelinde söylüyorum, siz fatih tekkeler, gökdenizler, yattaralar, kimler kimler oynadı bu takımda hepsi geldi geçti, ey sorloth sen kimsin ya...
tuncel kurtiz
-
"...
- yılmaz güney, cahit irgat, can yücel, özdemir asaf... muhabbetin başından beri andığınız dostlarınız artık yok. kendinizi yalnız hissediyor musunuz?
- artık beni kimse yalnız bırakamaz çünkü onlarla beraberim. ne kadar onu anlatırsak o kadar kalır. oktay rifat’ın dediği gibi “hatıralar da dal istiyor, kuşlar gibi konacak”. ama evet, diğer yandan “hayata beraber başladığımız, / dostlarla da yollar ayrıldı bir bir; / gittikçe artıyor yalnızlığımız”.
- siz nasıl hatırlanmak istersiniz?
- hiç umrumda değil, ne derlerse desinler... bakın en çabuk türkiye’de gömerler ölüyü. ben ölüme inanmıyorum. belki bahar ülkesine açılan kapıdır, ölüm. hepimiz bu kapıdan geçeceğiz. nedir ki bu dünya? daha bunu yanıtlayamıyoruz ki, ölümün yok oluş olduğunu nereden bileceğiz? şamanların yaptığı gibi ölünce mezarıma iki şişe şarap, sevdiğim filmlerimi ve bitiremediğim kitaplarımı koysunlar. o yolculukta onları bitireyim. l
..."
http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=379390
esra açıkgöz ile röportaj
tayyip erdoğan ile age of empires oynamak
türkiye'nin interneti ingiltere'nin önünde
-
turkcell'in yeni yayınlanan cellular internet bağlantı hızı reklamı.
https://www.youtube.com/watch?v=ydaovqflm8g
şeytan ayrıntıda:
- "iki ülkenin en önde gelen operatörlerinin, en gelişmiş internet teknolojilerinin kapsama alanlarının oranlarıdır. "
- "%80 kapsama alanı ve 4g, %88 kapsama alanı ve 3g. "
istanbul havalimanı rüzgarına alternatif çözüm
-
esenler otogarını istanbul havalimanına taşıyalım. kainatın en büyük otobüs terminali olsun. bitti gitti.
bir kezbanın hikayesi
-
doğduğunda biliyordu ki prenses olması için prense ihtiyacı yoktu,zaten kralın kızıydı.