hesabın var mı? giriş yap

  • danny boyle 'un trainspottingden onceki filmi. gerek senaryosu olsun, gerek cekimleri ve oyunculugu, ile akillarda uzun sureler kalan sahaser film. yasadigimiz toplumunun ne kadar materyalist degerlerle doldurulmus oldugunu bize cok acik acik gosteren bir basyapit. filmin en carpici yani sanirim amerikalasmis bir ingiltereyi politik bir elestiri olarak degilde, oldugu gibi gosteriyor olmasi.

  • çekimlerinin çoğu basmane'de gerçekleştiren sağlam bir zeki demirkubuz filmi. bir sahnesi çok komiktir. derya alabora haluk bilginere der ki:
    "-işim var şu çocuğa bak biraz..."
    haluk bilginer der ki:"tamaammm.."
    derya alabora haluk bilginer'i uyarır:"sakın kaybetme ha. dalgınsındır sen."
    bunun üzerine haluk bilginer der ki:"çakmak mı lan bu?"
    işte bu ufak diyalog yönetmenin ne kadar iyi bi gözlemci olduğunun minik ve mizahi bir kanıtıdır.
    (bkz: en sık kaybedilen şeyler)

    bunun yanı sıra fimde bir kır sahnesi vardır ki, haluk bilginer'in 7 dakikayı aşan tiradıyla unutulmazlar arasındaki yerini almıştır. bekir* bir yandan cigaralağını çeker, bir yandan hastalıklı bir aşkın ve hayatın geride bıraktığı 20 seneyi anlatır yusuf'a *. olağanüstüdür... tek kelimeyle olağanüstü...

  • çocukluk yıllarımda çoğu zaman yaptığım güzel eylem. annenin hazırladığı o hijyen dolu içi, kaba koyup pidecinin yolunu tutmak. pideciye ''abi ne kadar çıkarsa o kadar olsun diyip, pidenin içindeki kıyma oranını onun insiyatifine bırakmak. karşı masaya geçip, ustanın kıvrak hamur hareketlerini izleyip, biran önce pişmesi için sabırsızlanmak...

    herşey bittikten sonra ''eve gidince hemen poşetten çıkar, hamur olmasın'' öğüdünü aldıktan sonra koşar adımlarla eve gidip buz gibi ayran eşliğinde aile fertleri ile günün en güzel anını yaşamak.

    herşey çok güzel, herşey daha samimiydi belki o zamanlar.

    edit: şimdilerde de çoğu kişinin yapabildiği bir eylem olabilmekle beraber, yalnız yaşayan bir erkeğin yapması zordur.

  • bir yerlerde aşı olan pozitif çıkmaz diye bir şey yazıyordu da ben mi kaçırdım lan? bir aşı bu kadar yanlış anlanır mı?

  • tabakhaneye bok yetiştirir gibi tüm avrupa'da ligleri en erken bitirdin ve 30 tane adamı kampa çağırdın. oynayamayacak şekilde sakat olan bir sporcuyu değil ilk haftada bak daha ilk idmanın başındaki ısınma koşusunda anlarsın. ya şenol güneş bariz bir şekilde yalan söylüyor ya da taylan mucizevi yeteneklere sahip ve bir ay boyunca tüm idmanlarda sakatlığını gizleyebildi, seçimi size bırakıyorum. sakat olan adamı da ölçüp biçip lan bu adam sakat arkadaş oynayamayaz diye ayırt edemiyorsan üzgünüm ama sen daha ne iş yaptığını bilmiyorsun.

  • sektorun icinden bildiriyorum, evden calisma arac kullanimini ve leasing firmalarini cok vurdu.

    bu trendin devam etmesi teslanin uzun vadeli arac satis hacmini ve dolayisi ile hisse senedi fiyatlarini vs. baltalayacaktir.

    adam ulasim sektorune calisiyor, tabi ki herkesin her gun oradan buraya seyahat etmesini isteyecek.

    buyuk resim mode off.

  • ortaokuldayken artiz resim öğretmeni o gün çizilecek resmin konusunu şöyle belirler.

    "herkes kendi eline bir şekil verecek ve elini resmedecek!"

    rialto eline garip bir şekil verir ve çizmeye başlar. biraz zaman geçer gözü bünyamin'e takılır. bünyamin resim çizmeden öylece oturmaktadır. bünyamin çok güzel futbol oynamaktadır. rialto, bazı eksikleri olmasa bünyamin kesin büyük bir takımda oynar diye düşünür. bazı eksikleri olmasa...

    derken artiz resim öğretmeni bünyamin'e yaklaşır. bağırmaya başlar:

    - ben sana ne diyorum, sen ne yapıyorsun. sabahtan beri öylece oturuyorsun.
    - ama...
    - ama ne? böyle oturarak bu dersten geçeceğini mi sanıyorsun?
    - ama öğret...
    - kes! hadi çizmeye başla... der ve...

    bünyamin sol kolunu yavaşça sıranın altından çıkarır. küçükken ekin dererken kopan elinin yerinde takma bir el vardır. bünyamin çizmeye başlar... resim öğretmeni ilk defa mat olmuştur.

    sonra resim öğretmeni oradan defolur. rialto yavaşça bünyamin'in yanına sokulur. öğle arasında karşı sınıfla yapılacak maçın taktikleri verilir. rialto sol elinin garip şeklini bünyamin'e de sunar. ikisi beraber resim çizerler. öğle arasında rakip takım perişan edilir.

    resim öğretmeni.. ola ki bu yazıyı okuyorsan elime şimdi de garip bir şekil veriyorum. evet terbiyesizim ben!

  • kurmayı planladığım müze. başlayıp da bitmiş ilişkiler değil, ne başlayıp ne bitirilmiş ilişkiler. masada bir cep telefonu, içinde bir kaç güzel mesajin ardından yanıt gelmemiş son bir mesaj. bazı facebook dökümleri, sonra bir profil görüntüsü: asıl sevgili ile fotoğraf paylaşılmış. kenarda bir kanepe üzerinde yastık, yorgan. bir kenarda rakı masasında yalnız oturan bir adam figürü. sağda solda antidepresan kutuları. izmarit dolu bir küllük. falcının önünde duran bir kız. inbox (1). beklediğimiz, umutlandığımız, yenildiğimiz ve kabullendiğimiz bütün o anların can yakan anıları.

  • tüm projelerin devlet adına değil akp adına yapıldığını gösteren beyanat. yani siz devleti, ülkeyi, halkı falan sevmiyormuşsunuz, siz "yap şuraya köprü, şurayı da kaz tünel olsun şanımız yürüsün" diye bunca iş yapmışsınız. iki yüzlü köpekler sizi.

    ben en azından bu mevkilere gelmişlerse biraz akılları vardır, biraz mantık sahibidirler diye düşünüyordum ama alakası yokmuş, cümlesinin sonu nereye varacak onu bile hesaplayamayan adamlar 13 yıldır ülkenin başında bela gibi duruyorlarmış.

    çok şükür bitti, devran döndü. yargılanacaksınız, sadece mahkemede değil vicdanlarda yargılanacaksınız. ne mahkemeden ne de vicdanlardan sağlam çıkabileceksiniz, şeref yoksunları.