hesabın var mı? giriş yap

  • sincapa fısıldayan soliste sahip müzik grubu.

    gruptaki fecilik buradan geliyor olsa gerek. kız düşürcem diye bu kafar detaylı çalışmaya gerek yok lan. öyle marjinalliğin amk.

  • rudy tomjanoviçin houston rocketsla üstüste ikinci şampiyonluğu kazandığı maçın ardından mikrofonu eline alıp yaşlı gözlerle söylediği efsanevi cümle..
    efendim 1994ün şampiyonu houston rockets, 1995 normal sezonununda çok kötü bir performans gösterip play offa ancak son sıradan kalabilmiştir. zaten kötü oynayan rockets bir de play offlar boyunca saha avantajını kaybedince adı şampiyonluk adayları arasında anılmaz olmuştur. ama işte burada şampiyonun yüreği devreye girmiş o hiç şans tanınmayan houston finale kadar gelip finalde de orlando magici 4-0la süpürmüş, ünvanını korumuştur.
    rudy de maç sonrası çılgınca sevinen kalabalığın arasında eline geçirdiği salon mikrofonu ile böyle bağırmıştır. orjinal halini de yazayım da tam olsun. don't ever underestimate the heart of a champion

  • taksim'in meydanında açık bir kafenin verandasında(!), en kenarda oturmuşum gazetemi okuyorum.
    biri koluma dokundu.
    baktım bi travesti bacı:

    - ojan ne gizeaal!
    şaşkın şaşkın tırnaklarıma baktım, sonra karşımdaki bol makyajlı, pırıl pırıl gözlere baktım:
    - sen de çok güzelsin, dedim gülümseyerek.
    - ay hakkaten miii.. (alaycı söylüyor bunu)
    - evet evet. hakkaten..

    yanında ojeyle gezen salak bi hatun değilim, tamamen tesadüf, çıkardım çantadan ojeyi verdim:
    - al. senin olsun.

    kızcağızın gözleri tekerlek kadar açıldı:
    - ay sahiden miii, gel buraya beee...
    dedi, masayı sokaktan ayıran korkuluklardan nasıl çekti beni kendine, şapır şupur öptü.
    herkes dumur vaziyette,
    içeriden bir hareketlenme olduğunu gördüm, korktum kıza bir şey yaparlar diye,
    - hadi git git, dedim, geliyorlar, atacaklar ikimizi de buradan...
    - ay hiç böyle şey görmediieeem... dedi kırıta kırıta sahneden ayrılırken.

    en cool halimle(bahaha!) tekrar yerime yerleştim, bir yandan da herkesin teker teker gözünün içine bakıyorum ki ne bir şey diyebilsinler, ne tepki verebilsinler ve lanet okuyorum bir yandan da, bu insanlara bu muamele reva mı allah belanızı versin diye..

    evet, arkadaşlar, o bendim o gün işte..

  • öncelikle karşılaştırmalı fotoğraf, bölüm videosunda daha birçok detay var: https://i.hizliresim.com/prjml8.jpg

    türk televizyonun yeni rezilliği. izleyiciyi kurgu maceralarla kandırarak salak yerine koyduklarını biliyorduk, program içeriğinin büyük kısmının otel odalarında ve üstüne kumaş atılmış yemek masalarında geçiyor, bütün bu iç çekimler istanbul'da yapıldı. hatta iki ay önce döndükleri halde hala istanbul'da çekim yapıyorlar. son bölümün önemli bölümü safiye'nin sahte zehirlenmesine ayrıldı. daha sonra "aman da sevgilim zehirlenmiş" diye faik 15 saatlik yoldan bunun yanına gelmez mi? safiye bu arada tırnaklarını kesip boyamış, saçını değiştirmiş ama hala baygın numaraları yapıyor, ms hastası oğlumla konuşamadım diye sömürü konuşması yapıyor. fotoda göreceğiniz gibi yattığı yatak zincirlikuyu'daki avantgarde levent hotel'in residential suitinde. safiye telefonda ingilizce/tarzanca lobiyi arıyor ama anlaşamıyor, bu da zincirlikuyu'daki otelde. daha sonra otelin restoranına iniyorlar, güya vietnam'da oteldeler, mutfağa gizlice girip menemen yapıyorlar. mutfakta buzlamaya çalıştıkları "the buffet" restoranın ismi. bu zincirin 4 şubesi var, hepsi de türkiye'de.

    programın yapımcısına not: böyle sahtekarlıklar yapacaksanız ilk önce prizlere dikkat edin. çok gezenler bilir, bizim prizlerimiz bazı batı avrupa ülkelerinde kullanılıyor, dünyadaki otellerde oda için mutlaka kendi standartlarında priz olur, kesinlikle, asla başka tür priz kullanılmaz, sadece banyo gibi yerlerde çoklu standart destekleyen priz olur. türkiye'de kullandığımız alman standardındaki topraklı prizi uzakdoğu'da göremezsiniz. buradan açık verdiniz. mutfakta buzlama çabasına girip yine de sondaki "fet", baştaki "b" tepedeki "the" kısmı görünen dev logo da foursquare'e "the buffet" yazıp kullandığınız mekanın ortaya çıkmasına sebep oldu. üstelik o bölümdeki kıyafetleri giymiş olan safiye ve faik geçen hafta çekim öncesi gittikleri yemekte magazin programlarına poz verdiler.

    edit: çok şükür işsiz değilim. aq veledi bazı yazarlar sanki kendisi bütün gün atomu parçalıyormuş gibi küçücük beyniyle laf soktuğunu sanıyor ezik. sayfalarca game of thrones kritiği yapınca daha havalı olmuyorsunuz. burada büyük bir medya aldatmacası var, insanları farklı bir ülkede gibi gösterip birbirleriyle sahte kavgalara sokup televizyonculuğu dibe çekmeye çalışanlar var. sen bunun ortaya çıkmasını işsizlik olarak görüyorsan kandırılmayı hak ediyorsundur.

    buyurun bu 9. bölüm, otel odası 10'ncu bölümde de görünecek:
    https://www.youtube.com/watch?v=lddhttpvpew

    otel restoranının foursquare sayfası:
    https://foursquare.com/…et/508cf0b1e4b066b588158c3f

    otelin foursquare sayfası:
    https://foursquare.com/…8c8e5e88c928804f2466/photos

    zomato fotoları:
    https://www.zomato.com/…-hotel-levent-merkez/photos

    otelin web sitesinden resıdentıal suıte fotoğrafları: (cepten girince deluxe oda çıkıyor. pc'den görünüyor)
    http://www.avantgardecollection.com/…l-suite.5.aspx

  • kadin o sirada keyfini surecek durumda olmadigindan erkek icin de pek bir sey ifade etmez. hani indiana jones'ta tapinak yikilmaya baslayinca yanindan kosularak kacilan hazineler gibi.

  • başlık: marmara denizi ndeki inanılmaz mantık hatası

    1. karadenizle akdeniz in karıştığı yer değil mi amk burası gri deniz olmıcak mı koduumun yerinin adı?

  • bu ortamda ne yapsam, rapor mu alsam diye düşündüren. rapor alsam nereye kadar alacağım. bugün rakip şirketler home office kararı vermişken, biz haftada bir gün home office yaparak mücadele edeceğiz. çalışana sıfır değer veren bir şirkette çalıştığımı öğrendim. şu korona belası bir gitsin, ilk işim iş değiştirmek olacak...

    edit: dm mesajlarına yetişemiyorum çok sayıda mesaj gelmiş. şirket bilgisi paylaşamıyorum afişe olmamak için, ama yalnız değilmişim. herkesin geç kalınmadan gerekli adımları atması dileğiyle...

  • sanılanın aksine 5 - 10 (+ -5) yıl yasayabilme kabiliyetine sahip kuş turü, kanıtlanmıs en uzun ömürlü karga 44 yıl dayanabilmis. renkli objelere ciddi ilgisi olan bu kuş türü, mitoloji ve sanata yön verebilme kabiliyeti yüzünden abartılı hayat hapsine tutularak 200 yıl yasar gibi söylentilere maruz kalmıştır.
    edinilmis hayat tecrübelerimden yola çıkarak sabah işleve geçme evresi martılardan 2- 3 dakika gecikmeli yani güneşin doğusundan 20 - 25 dakika sonrasıdır. alacakaranlık evresine göre değişiklik göstermektedir.
    yine edinilmiş hayat tecrübelerimden yola çıkarak haziran temmuz aylarında çifleşme eğilimi gösteriyorlar en azından son iki senedir bu böyle dişileri beyazımsı bir renge bürünüyo, tabi onlar erkekte olabilir.

    sesleri çoğu kuş türünün aksine özgün ve güzeldir.

  • ben buradaki herhangi bir kimsenin fikirlerini belirtmesine, istediği her şeyi eleştirebilme hakkının olmasına falan tamamen destek veriyorum da şurada saçma sapan şeyler yazan trollerden bıkkınlık geldi, keşke bunlardan arındırılsa şu ortam.
    gılgamış destanı gibi yazıyorlar bir de nicklerini de alta inmeden göremiyorsun.
    bunların bir de hayran kitlesi var bunları zeki falan zanneden. ne güzel yazıyor ya falan diyorlar, onlar pek güzel yazmıyor da siz ''avelsiniz'' arkadaşlar.

    edit; ekleme

  • bu pazar yaptığım eylem. dünya tatlısı bir sözlük yazarı ile tanıştım. hatta enteresandır birbirimizi neredeyse hiç görmeden tanıdık, tanıştık sıcak bir cay içtik aynı sıcaklıkta bir sohbet ettik.

    bu ilk değil aslında, gerçek hayatta görüşmeye devam ettiğim bir sürü dostum oldu. hatta geçen sene evde kızılca kıyamet kopup ben pılımı pırtımı toplayıp evi terkettiğimde, bu dostlarımdan biri öğrenir öğrenmez "ev bomboş duruyor, anahtar komşuda al, gir istediğin kadar kal" diyen jet hızında bir mesaj çekti taa londra'dan.

    bir başkası avukat dedi istediğin an. bir başkası iş dedi hatta "düşünüyorum, ne yapabilirsin diye 3 gündür, istersen buraya gel" dedi. tabi ki istisnalar vardır ama insanlar her yerde tanışıyorlar her yerde arkadaş, dost, sevgili olabiliyorlar. iyi insanlarla, kötü insanlarla karşılaşma ihtimali her yerde var. bu ihtimal galiba sizin ne aradığınızla da alakalı.

    sonuç olarak şu ana kadar, gerçek hayatta karşılaşıp, dost olduğunu zannetiğim kadar zarar görmedim henüz hiç birinden. demek ki o kadar da kötü bir şey değil.

  • soru hatali.

    "saate bu kadar para verilir mi?" diye değil,

    "ben bu saate bu kadar para verebilir miyim?" diye soracaksın. onu da buradaki aç köpeklere değil, kendine soracaksın..

  • alındığı gün çingeneler tarafından bir tur istenen ve mahallenin köşesini dönüp gözden sonsuza kadar kaybolan gıcır gıcır bir bmx.

    yıllar sonra editi: ulan şimdi bile okuyunca cümlenin sonlarına doğru gözlerim doluyor amk.