hesabın var mı? giriş yap

  • gelişleri de kurşun atmadan olmuştu zaten.
    gören de padişah ve şehzadeler elde mitralyöz istanbul'u işgal etmeye gelmiş ingilizlere ta-ta-ta sıkarken silah başında şehit oldular zanneder.

    istanbulu kendilerine ikram eden padişahın kendisinin himmete muhtaç bir dede olduğu görülünce ingilizler "bunun bize de faydası olmayacak anlaşılan, biz bedava işgal için gelmiştik o zaman biz kaçar" dediler, giderken de himmete muhtaç padişaha son bir yardım edip geçerken avrupaya bıraktılar.

    var mı lan öyle üç kuruşa beş köfte, padişah kalsaydı vardı.

  • -anı- 9:25

    2000-2001 yılbaşı... yani 2000.. yılının aralık ayı falan....
    asdasda teknedeyim... karayiplerde... mustik adasının açıklarındayım...
    işte.... eşim.. çoluğum çocuğum...
    allah rahmet eylesin bizim cem şaşmaz...
    eşi...
    1-2 tane daha misafirim.... teknedeyiz....
    adasf öğleden sonrası yılbaşından 1-2 gün önce....
    işte yeni demir atmışız ..... işte orda duruyoruz falan....
    aradan bi yarım saat bi saat geçti birisi bağırıyor denizden,
    ceeeeeeem
    ceeeeeeem, cıkk
    karayiplerin ortasında....
    birisi cem diye bağırıyor, bizim teknenin arkasından....
    dedik kim bu huaadasd falan çıktım baktım bi baktım cem boyner.
    aaa napıyon falan gel bilmem ne....
    .
    .
    .

    edit: bu videoyu 2 sene kadar önce şuan hayatta olmayan çok sevdiğim bir kardeşim atmıştı. "kanka millette ne anılar var ben cümleye maksimum 'beşiktaşta arkadaşlarla' diye başlıyabiliyorum, adam okyanusun ortasından koordinat veriyo" diye anlatıp gevrek gevrek gülerek anlatmıştı. videoyu keşfetme hikayesi de youtube'da eski golcülerin gollerini izlerken jardel'in gollerine gelmiş, jardel'den aklına cem uzan gelince oturmuş bi saat cem uzan röportajlarını izlemiş. arada bu sahneyi görünce de müzmin fakir arkadaşı ben gelmişim aklına, benimle paylaşmak istemiş :) bunları bize niye anlattın diye sorarsanız eğer; siz bu entariye her oy verdiğinizde güzel kardeşim aklıma geliyo yâd etmiş oluyorum. hepinizi seviyorum ama onu daha çok seviyodum...

  • birçok avrupa ülkesindeki gibi insanların namuslu oldukları varsayımından hereketle dizayn edilmiş sistemler. hırsızlık yapmayı, vergi kaçırmayı, kul hakkı yemeyi adet edinmiş ucubeler turnikelerden atlarken kendilerini çok zeki zannetseler de bu hareketler elin avrupalısının türklerin ne kadar düşkün ve gurursuz olduğuna kanaat getirmesinden başka bir boka yaramıyor.

  • benim de zaman zaman sorduğun soru.

    fotoğraflar daha gerçek, fotoğrafların taşıdığı anlar daha kıymetliydi. hepsi bir hikaye anlatırdı. 36 adet filme tonla para verdiğimizden bir de onları tab ettirmek için yığınla para yine verdiğimizden mütevellit her bir filmi en güzel anlarımıza saklardık. karenin içine sığan insanlar çok, gülümsemeler daha gerçekti. çektiğimiz fotoğrafın nasıl çıktığını, kimin nasıl baktığını, kimin nasıl durduğunu bilmeden makinanın tuşuna basardık. sonra teker teker tab ettirdiğinizden elimizde gerçek gülüşler, herkesin en doğal hali, bulunduğumuz mekanın en gerçek hali görünürdü.

    şimdi öyle mi? sadece suratlardan oluşan fotoğraflar, dijital diye aynı anda çekilen 50 adet fotoğraf, en güzelini çekicem diye kastığımızdan her bir suratta asılı kalmış samimiyetsiz gülüşler ve robotik insanlar. doğallığı kalmayan anlar, bulunduğumuz mekanı değil de sadece yüzümüzü gözümüzü odaklayan kareler vesaire vesaire.

    ben 90'ların kıymetini en çok fotoğraflara bakınca anlıyorum. 20 yıl önceki fotoğraflara bir de şimdiki fotoğraflara bakıyorum. o samimiyet, o belki sakil ama en doğal çıktığımız anlarda flaşa basılarak çekilen sıcak aile fotoğrafları, samim iarkadaş fotoğrafları... şimdi ise aynı karedeki insan sayısı azalmış ama rötuşlar artmış, mekanlar izole edilmiş ama doğallığı gitmiş.

  • "az bile yapmis"cilar gelmeden, 25 yillik evli bir adam olarak soyleyebilirim ki adam karaktersizin onde gidenidir.

    ne olmus ki iki saka yapmissa? ha tamam yapmasi sinir bozabilir ama sen bunu bile kaldiramiyorsan sayet, ileride karinin basina bir sey geldiginde ne yapacaksin?

    hayat basit degil, evlilik ise tam bir rubiks kupu. benim bu kadar basit bir sakami bile kaldiramiyorsa bir insan, ben onunla mumkun degil evlenmem. ona inat gider yazlik mekan maras dondurmacisiyla evlenirim, her gun saklabanliklar yaptiririm kendime, elime dondurma yerine bos kulah alirim hep ama yine de o adamla evlenmem.