hesabın var mı? giriş yap

  • amerikalı ekolojist ellis silver tarafından yazılan ve insanoğlunun dünyada evrimleşmediğini, başka bir gezegenden cezalandırma amacıyla dünyaya gönderildiği ve içindeki şiddet dürtüsünü dindirmediği sürece dünyada kalacağını anlatan kitaptır.

    yazar, bu önermesindeki temel dayanak noktalarını aşağıdaki şekilde açıklar;

    - insanoğlunun pek çok hastalıkla boğuşması, bağışıklık sisteminin zayıf olması,
    - insan vücudunun daha düşük yerçekimi olan bir gezegene uygun olması sebebiyle görülen kronik sırt ağrıları
    - insan derisinin güneşe daha uzak bir gezegene uygun olması sebebiyle ortaya çıkan güneş yanıkları
    - gezegendeki diğer türlerin aksine insan bebeğinin kafasının çok büyük olması ve doğum esnasında ölümlere yol açabilmesi,
    - çoğu insanın zaman zaman hissettiği bu dünyaya ait olmama hissi.

    (bkz: the truth is out there)

  • -tea!! to everyone from me
    -i don't want
    -fine, don't give it to şakir
    -what you mean with şakir?
    -isn't your name şakir? did you change it?
    -how could you dare to me that say şakir?
    -what should i say? for example, should i say mahmut? şakir.
    -you are gonna say şakir big bro, şakir uncle
    -those days were past, şakir
    -what you mean past?
    -past is mean past. we both have minibuses. i'm your brother now, şakir

  • tık

    akp'li arkadaşlarını derin hüzne boğarak koronavirüs tedavisi gördüğü hastanede ölmüştür. vah vah, şimdi kimi çıkaracaklar trt'ye acaba?

    edit: ekleme

  • burak yilmaz has been playing in galatasaray for 3 years and doing great job in the team. he is the hero of the team. many times, he saved his team most of the games by scoring in impossible position. he is also one of the favourite team-mate of sneijder. sneijer says always " playing with burak is a great opportunity for me to improve my scoring skills. this guy has unlimited power, he is everywhere on the pitch during 90minutes.his ball control is unbelievable. " we, galatasaray fans, are so luckly to have a scorer like him. ıf he goes to uk, it will be a big lose for galatasaray.

    (bkz: beyler caktirmiyoruz)

  • insanlar, konuşmalar gerçekten harika bir ortam, yavaş yavaş içeride de bir kültür oturmaya başladı. odalara katılımların ve rotasyonun hızlı olması nedeniyle bazı dinamikler oluşuyor muhtemelen yakında genel geçer tanımlar da gelecektir.

    kısaca içeriden bahsedeyim:
    odada en az bir moderatör bulunuyor bu kişi odada kimlerin konusacağını belirleyen kişi, moderatör sesli olarak iletişime geçiyor, kullanıcılar 3 sınıfa ayrılmış, konuşanlar, konuşanların takip ettikleri ve diğerleri şeklinde. genellikle odalarda katılımı ve sürekliliği artırmak için insanlar konuşmaya davet ediliyor. uygulama penceresinin alt tarafındaki el simgesine tıklayarak konuşmak istediğinizi moderatöre söyleyebiliyorsunuz. dediğim gibi odalarda rotasyon oldukça seri bu yüzden moderatörler genellikle 10 dakikada bir kanaldakilere neler konuştuğuna dair kısa bir özet geçiyorlar. buna bu zamana kadar resetlemek dendiğini duydum belki ileride başka bir tanım gelir.

    takip ettiğiniz bir kişi yayın yapmaya başladığında size bir bildirim geliyor. ayrıca siz bir oda kurduğunuzda dışarıdan birisini davet edebiliyorsunuz burada sistem güzel düşünülmüş. çağırmak istediğiniz kişiye ping atıyorsunuz ilgili kişi gelmek istiyorsa kanala dahil oluyor.

    kısaca uygulamadaki amaç kaliteli bir muhabbet ve diğer insanlar tarafından dinlenebilir bir yayın sunmak. tabi konuşmak isteyen insanları da davet ettiğiniz için bu baltalanabiliyor, yeni bir ortam ve tanımadığınız insanlar olduğu için söz kesmek oldukça zor ve insanlar kendinlerini kaptırabiliyorlar. bence ufak bir geri sayım sayacı harika olurdu.

    içerisi genellikle co-founderlar, yatırımcılar ve yazılımcılarla dolu bunları bio'larda sık sık göreceksiniz. hatta bugün işin makarasına vuran birinin biosunda herhangi bi yerin co-founder'ı değilim yazdığını gördüm *

    ps: elimdeki son daveti 250'den salarım :)

  • tomas lindahl ve paul modrich ile birlikte 2015 nobel kimya ödülünü paylaşmıştır. saygılar.

  • bizim evin salonundan aktarıyorum. bir saat yirmi dakika önce izlemek üzere bir film açtık. sevgili kişisi yeni edindiği strateji oyununa gömmüş burnunu. ayıp olmasın diye filme razı oldu, belli. filmi başlatmadan önce tuvalete gittim niyetini anlamak için. oyunu geri başlatmış aynı benim sabahları beş dakika daha uyumak için her fırsatı ganimet bilmem gibi. hır çıkarmadım tabii. du bakali modundayım başıma geleceği bildiğim halde. sonra düşündüm. strateji oyunları oynamaya bayıldığım dönemlerde anama ettiklerim geldi aklıma. filmine tüküreyim dedim, ona bi şey olmasın. yan yana oturuyoruz, huzursuz olduğumu anlamasın diye bücürük tableti kaptığım gibi kozmetik, entari artık ne kadar karı-kız işi incik mıncık satan site, tanıtan blog varsa açtım önüme. halbuki çok sıkılıyorum sözlük, bildiğin gibi değil. bi de özledim mi ne. ağzını burnunu mıncırasım var ama kıyamıyorum. ellemeyeyim istediği şeyi yapsın dedim. o bilgisayarda galaksiler arası dalgadan bi savaşta dünyayı kurtarırken ben bebeği gözünün önünde dünyadan bi haber oyuncaklarıyla uslu uslu oynayan bir anne gibi oldum. öyle, garip bir his. sevginin aşkla usulca, güvenle yer değiştirdiği anlardan birinin tadını çıkarıyorum.

    birden ayaklandı az önce, geldi ayağımı öptü ve sonra ellerimi. dondum kaldım öyle sözlük. teşekkür etti, başımı göğsüne bastırdı. günlük hayatın içinde eriyip gidebilecek ufak bir jesti görmezden gelmeyip mutluluğa dönüştürebildiği andır. şimdi ben bunu sevmeyip ne yapayım!

  • cumartesi arkadasimin dugunune gidicem. cok da tanidigim samimi oldugum biri degil, arkadasimin arkadasi ama kirmayalim diye gidelim dedim. neyse beni gelip alacaklar sonra dugun salonuna gidicez. gomlegimi, pantolonu falan utuledim suslenip puslenip bunlari(beni alacak arkadasi) beklemeye basladim. lan ne gelen var ne giden. ariyorum caliyo caliyo telefonunu acmiyo. mesaj atiyorum cevap vermiyo. kizdim sinirlendim, atladim bi dolmusa kendi basima dugunun yapilacagi mekana gittim. kapida karsilama fasli falan tabii ben samimi olmadigimiz icin gelinle damadin anne babasini da dogal olarak tanimiyorum. neyse oturdum bi masaya, ufak ufak atistiriyorum falan derken bi alkis kiyamet koptu konfetiler falan gelinle damat geldi. lan o da nesi?! kizi tanimiyorum, damadi hic tanimiyorum... hemen elimi telefona atip facebook'a girdim. basimdan asagi kaynar sular dokuldu, meger dugun yarinmis ve ben hic tanimadigim birilerinin dugununde alkis tutuyorum yiyorum iciyorum. neyse hic caktirmadan oturdum yerime, kalktim dans ettim, halay cektim, ickimden yudumladim yedim ictim mekani terkettim. kimse de bana "aga sen kimsin?" diye sormadi. turk insaninin ne kadar misafirperver oldugu bi kere daha tescillenmis oldu. muhendiz bi cocukla tanistim cerenle nerden arkadasiniz, okuldan mi dedi. evet diyip hizlica konuyu degistirdim. lan ne ceren'i ben burcu'nun dugune geldim amk. adamlar yarin gerdekten sonra acip dugun kasedini izliycekler. ortalikta dolanan bi tip halay cekiyo oturmus iciyo falan kim lan bu diycekler ahahah

    ertesi gun yani bugun oldu arkadas aradi. hadi in seni almaya geliyoruz diye. yok abi ben ateslendim cok kotuyum diye savusturdum gitmedim. simdi bugun de gitsem mekan sahibi, garsonlar diycek lan bu dun de burdaydi, gene gelmis diye.

    bu da boyle bi ani olarak not dusulsun.

  • bir de demiyorlar mı "karıncalar zeki hayvanlardır" diye. klavyeyi ısırıyorum sinirden. lan nasıl zekâ bu. demin nereye gidiyordun şimdi ne yapıyorsun. diyecek laf bulamıyorum bu geri zekalılara gerçekten. bildiğin ebleh bir hayvan. diğer yönü de kapatsan yine terse yürür ha. ehehehe. lan o taraf kapalı zaten. ahahah. salak ya.

  • bu cevapsız çağrılarla bir sazan yakalanır. bu sazanı sana geliyorum gel beni al diyerek kapıkule'ye kadar getirirler. bu arada devamlı şunun için, bunun için para lazım derler, kekimiz de bu paraları devamlı gönderir. kapıkule'ye kadar getirdikleri kekten vize işlemlerinde sorun çıktı şu kadar daha para lazımmış gelemiyorum lütfen biraz daha para gönder derler. bizim delikanlı kek de takım elbise kravat o biçim giyinmiş elinde çiçekle sınırın öteki tarafında kendisine kavuşmak için bekleyen müşkül durumdaki misafirinin (!) son müşkülatını da giderip kavuşmak için eli sikinde parayı gönderir. bu son para gittikten sonra artık bu cevapsız çağrı sahiplerinin para istemek için bir sebebi kalmamıştır. bu kek de bu parayı gönderdikten sonra bulgaristan'da aradığı numaraya bir daha sonsuza dek ulaşamaz. geçmiş olsun. kapıkule gümrükte çalışan bir arkadaştan dinledim. oltaya gelen acayip çokmuş.

    hatta gümrükteki elemanlar o kadar alışmışlar ki bu işe, takım elbise kravat elinde de çiçekle gümrüğe gelenlere direk soruyorlarmış "bulgaristan'dan misafir mi bekliyorsun" diye. he vallah diyormuş bekleyen kek de. sonra başlıyorlarmış gülmeye. kekimiz de o anda anlıyormuş keklendiğini.