hesabın var mı? giriş yap

  • başta şempanzeler, goriller, orangutanlar ve gibonlar olmak üzere diğer primatlarla aramızda ortak olan sayısız paydadan biri.

    insan, saydığım diğer primatlarla ortak atadan türemiş bir hayvan ve her ne kadar evrim süreci boyunca iki bacağı üzerinde dik durabilme yetisinin yanında iki ayak üzerinde yürüyebilme ve koşabilme yetisini de kazanmış ve bunda zamanla ustalaşmış olsa da, dört ayak üzerinde yürüyen atalarının izlerinden tamamiyle arınmış değil. bir primat olan insan, bugün dört ayak üzerinde yürümüyor belki ama iki ayak üzerinde yürürken bile dört ayak üzerinde yürüyen kuzenleriyle aynı uzuvsal hareketi yapmaya devam ediyor.

    primatlar, "sağ bacak + sol kol" --> "sol kol + sağ bacak" şeklinde formülleştirilebilecek çiftli bir kombinasyona göre yürüyorlar. kediler ve köpekler gibi "quadrupedal", yani dört ayak üzerinde hareket eden diğer pek çok hayvan türü ise "sol kol" --> "sağ bacak" --> "sağ kol" --> "sol bacak" şeklindeki tekli bir nizama göre yürüyorlar.

    bu hareketleri görselleştirmek için, bundan yüz yıl kadar evvel ardışık hayvan hareketi fotoğrafları çekmeye başlayarak sinemanın mimarlarından biri olduğu gibi evrimsel biyoloji çalışmalarına da çok kıymetli materyaller sunmuş olan eadweard muybridge'e danışabiliriz. misal, bu ardışık fotoğraf dizisi, muybridge tarafından çekilmiştir ve bir primat olan bir babunun yürüyüşünü göstermektedir. bu fotoğraf dizisinde ise koşmakta olan bir insanı hareket halinde görüyoruz. görüldüğü gibi, evrim ağacının aynı ana dalını paylaşan birer ara dal olan babunlar ile insanlar, aynı uzuvsal yasaya göre hareket ediyorlar. bu yasaya göre bir primat, sağ bacağıyla eş zamanlı olarak sol kolunu ileri taşıyor ve yerle temas ettiği zaman aynı işlemi sol bacağı ve sağ kolu ile tekrarlıyor.

    şimdi bir de, genetik anlamda ancak uzaktan akraba olabileceğimiz diğer hayvanların hareketlerine bakalım:

    bir at,
    bir keçi,
    bir kedi,
    bir inek,
    bir fil.

    bu ardışık fotoğraf dizilerinde gördüğümüz dört ayaklı hayvanları hareket anlamında biz primatlardan ayıran, onların arka ayaklarını yürümek için kullanırken ön ayaklarını, yani kollarını yürümek dışında bir amaçla kullanamıyor oluşları. misal, bir insan iki ayağı üzerinde yürürken ellerini kullanıp su içebiliyor. aynı şekilde bir şempanze, iki ayağı üzerinde yürürken ellerini kullanıp muz yiyebiliyor. primatların omurga yapıları ve kemiklerinin dizilimi bunun için uygun pozisyonda. fakat atlar, keçiler, kediler, inekler ve filler, ancak dört ayak üzerindeyken hareket edebilen hayvanlar. bunu, bu hayvanlar ile primatların el-ayak yapılarını karşılaştırarak da görebiliyoruz. bu hayvanlar, böyle bir durumda oldukları için yürürken üç bacaklarını yerde bulunduruyor, ancak tek bacaklarıyla ilerleyebiliyorlar. insan haricindeki diğer primatlar ise "sağ kol + sol bacak" gibi çaprazlama uzuv çiftleri kullanarak hareket edebiliyorlar.

    bir başka deyişle, uzuv kullanımı açısından "diğer dört ayaklılar < insan haricindeki primatlar < insan" şeklinde bir sıralama yapabiliriz. zira insan, diğer primatlardan ayrı olarak "dört ayaklılık"tan kurtuluşu yansıtıyor. gelişmiş bir alet kullanma becerisine sahip olan insan, yürüdüğü sırada kollarını özgürce kullanabildiği için doğadaki diğer türler karşısında da avantaj yakalamış oluyor.

    entry'nin başında da belirttiğim gibi, çaprazlanmış çiftler halindeki bacak-kol salınımımız, dört ayaklı atalarımızdan kalan bir miras olarak varlığını sürdürüyor. dahası, bu miras, yürüyüş ve koşu sırasında bize kolaylık sağlayan bir fonksiyon vazifesi de görüyor. 2009 yılında cosmos magazine'de yayınlanan bir makaleye göre, kollarımız sallandıkları sırada yürüyüşümüze %12 oranında bir efor kolaylığı sağlıyorlar. kulağa küçük bir miktar gibi gelen bu oranın, 10 kg'lık bir sırt çantasına eş değer bir yükü ortadan kaldırdığı belirtiliyor. yakın zamanda the journal of experimental biology'de yayınlanan bir makaleye göre ise, koşarken kollarını sallayan bir insan, kollarını arkasında sabit tutan bir insandan %3, kollarını göğsünde birleştiren bir insana kıyasla %9, kollarını başının üzerinde birleştiren bir insandan ise %13 oranında daha az enerji harcıyormuş.

    bu bilgiler ışığında insanın sokağa çıkıp elini-kolunu sarkaç gibi sallaya sallaya dolaşası, koşturası geliyor.

  • narsisistik kişilere özgü bir davranış bozukluğu olan gaslighting, kişilerin kurbanlarına onların kendilerine dair algılarını yeniden biçimleyecek şekilde belleklerine olumsuz bilgi ve yargıları sokmalarıyla tezahür eder. bir manipulasyon yöntemi olarak da kullanılan durum, sorgu teknikleri içinde de yer alır.

    basitçe, filmlerde kendisini kaçıran ve kabus hayatı sürdüren kişinin telkin yoluyla sınırladığı algıyla yaşayan ve bir türlü kaçmayı beceremeyen kişiler buna örnektir. sosyal hayatta da karşınıza çıkarak kendi yargılarını sık telkinlerle size saldırma biçiminde gösteren otorite figürleri, böylesi bir algısal kopukluğa yol açabilir.

    1944 yapımı bir hollywood filmiyle terminolojiye girmiştir. ilgili film için bakınız

    psikolojik baskı oluşturarak tüm kanaatler yeniden oluşturulabilir.
    sizin de başınıza gelmiştir. sizin hiç olmadığınız bir insan olduğunuza dair telkinler duyarsınız, bir süre sonra telkinin geldiği yerle savaşmamak için ya da başka bir nedenle kabullenirsiniz, kabullendiğiniz an, telkin kendi delillerini oluşturur. yani kendini gerçekleştiren kehanete dönüşür durumunuz. ancak farkındaysanız, eylemleriniz ve karakteriniz tutarlı bir bütünlük gösteriyorsa etkilenmezsiniz.
    her durumda telkini yapan kişi, sizi nasıl görmek istiyorsa öyle görüyordur. tıpkı rorschach lekesi gibi, orada olanı değil, kendi içindekini görüyordur.
    narsisistik kişilerin yargılarını silmek zordur. telkine kapalı olduğunuzu göstermeniz narsisizmle inşa ettikleri kabul ettirme gücünün parmaklarının arasından akıp gittiğini düşünmelerine neden olacağından yüksek ihtimalle sizi listenin dışına iteceklerdir.

    insanlar telkine açıktır. kendinizi olumsuzlamayın. başkasının gözünden bakmayın kendinize.

  • abd iç hat uçuşlarda yere dik açı ile ses hızını aşan bir hızla çakılan bir uçağın hikayesi beni etkilemişti.

    kısaca; bir havayolu şirketinde çalışan sanırım temizlik elemanını bazı nedenlerden dolayı patronu işten çıkarıyor.

    bu eleman işine son verildikten sonra itiraz hakkını kullanmasına rağmen isten çıkarılmasını kesinleştiren yöneticisine kin besliyor, takip ediyor ve anlıyor ki bu yönetici ülke içinde başka şehirde ikamet ediyor, şirkete de ülke içi uçuşlarla gelip gidiyor.

    nasıl olduğunu hatırlamıyorum ama yöneticinin bir seferine kendisi de bilet alıyor, uçağa da 44'lük güçlü bir silah* sokmayı başarıyor, çünkü havayolu işleyişini biliyor, giriş ve yetki kartları da hala kendisinde bulunuyor, uçak kalkıp sefer irtifasına ulaştıktan sonra koltuğundan kalkıp eski yöneticisini koltuğunda o silahla vuruyor, ardından kokpit kapısını açıp olayı pilotlara söylemeye çalışan hostesi, devamında pilotları vuruyor ve uçağın burnunu aşağı yönlendirip tam gaz verip ses hızında yere çakıyor, uçağın çakıldığı yerde sadece bir çukur vardı ve uçağa dair pek bir kalıntı görünmüyordu.

    detayları tam hatırlamasam da konusu böyle bir olay olan bölüm izlemiştim.

    olay ve bölüm hakkında bilgi:
    hava taşıtı modeli: douglas dc-8-61
    bölüm adı : "sorun benim" - "my problem"
    yayın tarihi : 10 şubat 2012
    kaza uçuşu : pacific southwest airlines'ın 1771 sefer sayılı uçuşu

    kısaca olayın özeti : 7 aralık 1987'de pacific southwest airlines'ın 1771 sefer sayılı uçuşu, san luis obispo county, california kırsalında bir dağın yamacında dik açıyla ses hızında düştü. uçaktaki 43 kişinin tamamı hayatını kaybetti. müfettişler, eski bir usair çalışanı olan yolcu david burke'ün, işinden kovulduktan birkaç gün sonra uçağa bir silahla birlikte binerek eski yöneticisini ve 2 pilotu da vurarak uçağı dalışa geçirdiğini keşfederler.

    ilgili bölümü buradan izleyebilirsiniz

    ders; patron da olsanız, yetkili yönetici de olsanız, işinizi doğru da yapsanız, dürüst te olsanız bu özellikleriniz her zaman sizi koruyamaz, haklı da olsanız karşınızdaki insanı iyi tanımıyorsanız ummadığınız tepkilerle karşı karşıya kalabilirsiniz, feci sonuçları olabilir, bunu hesaba katın ve ona göre adımlar atın.

    edit: olay, bölüm hakkında bilgi eklendi.

  • devamında da demiş ki; “ bununla birlikte, suudi arabistan, ıran veya işid'in uyguladığı sistemin adı şeriat olsa da, resulullah s.a.v efendimizin getirdiği şeriat değildir.”

    bak hele bak, lan ne hikmetse bu şeriatı arabistan bilmiyor, iran bilmiyor, afgan paki bilmiyor ışıdi talibanı kaidesi hizbullahı bilmiyor bi siz biliyorsunuz amk.

    yok evladım sizin anladığınız manada şeriat diye bişey yok. mevzu uzun, anlatsak da işinize gelmez ama yok.

  • bana 20 küsür yaşımda beyaz a4 altına çizgili dosya kağıdı koydurtmuştur. öyle hoş bi nostaljiydi ki dayanamayıp yeşil arı mayalı silgi de aldım kırtasiyeden. güzel kokuyodu. yedim.