hesabın var mı? giriş yap

  • bir de insanların ateist olmasını zevk ve eğlence düşkünlüğüne bağlamazlar mı bu kısım ayrı bir komedi. zevk ve eğlence için asıl müslüman olunur, 50-60 yıl islam kurallarına göre yaşa sonra sonsuza dek şaraplı nehirler, huriler, sonsuz yaşam. diğer yandan ise yok oluş. hangisi daha eğlenceli duruyor?

  • abi onüç yaş büyüktür. kızkardeş dört yaşlarındadır.
    baba ölür. ağabey küçük kızın gözünde dev gibi kocaman görünmektedir.
    küçük kız
    -abiiii
    -he güzelim
    -abiiiiiiiiiiiiiii
    -he bir tanem
    -babam öldü ya , ben artık sana baba desem olur dimiii ?
    -olmaz ben senin abinim bana baba diyemezsin..

    küçük kız gider arka odada saatlerce ağlar. babasız kaldığını o anda anlamıştır çünkü.
    yıllar sonra öğrenir ki ağabey de tuvalete gidip gizli gizli ağlamıştır.
    birbirlerine o günü anlattıkları zaman herşey yeniden yaşanır. o zaman yapmaları gereken şeyi bu kez yaparlar. birbirlerine sarılıp ağlarlar...

  • fransa st. tropez'de, milyon dolarlık teknede yıllanmış fransız şarabı içerken bismillahirrahmanirrahim demişliği vardır. hiç bişey yapmasın sadece besmele çeksin yine güldürür.

  • rush ve race ile birlikte spor ve biyografi odaklı izlediğim en iyi film.

    filmde, doğduğunuz çevre ve aile yapısının kariyer üzerindeki etkisi gözler önüne seriliyor.

    o anneye ve o eşe rağmen tonya'nın başardıkları inanılmaz bence. ve o jüriye rağmen. malum, tonya sırf redneck olduğu için jüriden hak ettiği puanları alamıyor. nitekim jüriye göre amerikan bir sporcu saf yetenekle değerlendirilemez, dünyaya amerikan rüyası da satılmalı ve o rüyanın içinde redneck olamaz.

    artistik patinaja ilginiz olsun olmasın izlemenizi öneririm.

  • (bkz: pis tuvalet)

    üniversiteye kadar okumuş bir öğrencinin nasıl olup da tuvaleti bu derece kirli bırakabileceğine akıl sır ermiyor.
    keşke ygs'de tuvalet eğitimi ile ilgili soru sorsalar, bazıları elenir belki.

  • dinî saiklerle defalarca yasaklandığını biliyor olmama rağmen basbayağı bir mahkeme salonunda yargılandığını öğrenmemle "bir yaşıma daha girdim" dedirtmiş olan, son beş asra tam manasıyla damga vurmuş içecek.

    hadise, 16'ncı asrın başlarında mekke'de geçiyor. 1510 senesinde mekke'ye memlük sultanı kansu gavri tarafından inzibat amiri olarak atanan ve daha evvel memlük-osmanlı ilişkileri açısından da halep emirliği görevini ifa ettiği dönemde kayda değer bir rol oynamış olan hayır bey, islamiyet'in kutsal mekanlarından en mühimlerini barındıran şehirde gelişmekte olduğuna şahitlik etmeye başladığı kahve tüketimi ve kahvehane kültüründen ciddi biçimde hicap duymaya başlamıştır. insanların ilk defa ibadet haricinde bir araya geliyor olduklarını gören ve rivayete göre bir araya geldiklerinde de kahve adlı sıcak içkiyi aheste aheste yudumlayarak ve bunu yaparken de abartılı bir keyif gösterisi eşliğinde birbirleriyle yüksek sesle sohbet ettiklerine şahit olan hayır bey, hem insanların cami haricinde bir araya gelerek sosyalleşmeye başlamasından hem de tüketilen içeceğin insanları sarhoş değilse de çakırkeyif hale getirmesinden duyduğu derin rahatsızlık sonucunda harekete geçmeye karar verecektir.

    kısa süre sonra kentin ulema şûrasını toplayan hayır bey, rivayete göre kentin bütün fıkıh alimlerinin önünde bir fincan kahveyi tahta bir taburenin üzerine koymuş ve bu içeceğin insanlara nasıl manevî zararlar verdiğinden dem vurarak dakikalarca kahvenin haram buyrulması hususunda vesvese sınırlarında gezinen bir savunma yapmıştır. nihayetinde, kentin müftüsü haricinde bütün şûra mensupları hayır bey'e hak vermek suretiyle kahvenin haram ilan edilmesine ve içilmesinin, satılmasının ve üretilmesinin yasaklanmasına kanaat getirmişlerdir.

    meselenin aslında bizzat kahvenin kendisi değil oluşturduğu ve şeriat hukuku ile sıkı sıkıya muhafaza edilmeye çalışılan toplumun içine kapalı sosyal dokusuyla ters düşen kültürle ilgili olduğu son derece sarih bir şekilde ortadadır. hayır bey'in kahve ve kahve içmenin tesis etmeye başladığı kültüre karşı aldığı bu tavrı, tipik bir yeni olandan korkma refleksi olarak görmenin mümkün olduğu gibi egemen sınıfın toplum üzerindeki hakimiyetini yitirme korkusunu son derece derinden hissetmiş olması şeklinde de gerekçelendirebiliriz.

    tahmin edebileceğiniz gibi bu yargılama süreci* ve sonrasındaki yasak ise son derece kısa sürmüş olup yukarıda bahsettiğimiz muhalefet şerhiyle dikkat çeken müftünün doğrudan sultan kansu gavri'ye durumu aktarması sonucunda doğrudan sultan gavri'nin emriyle kaldırılmıştır. yine de söz konusu yasağın yürürlükte olduğu kısa süre içerisinde de mekke ve civarındaki pek çok kahvehanenin kapatıldığı ve işletmecilerinin cezalandırıldığını söyleyebiliriz.

    tarihe "kahveyi yargılayan adam" olarak geçen hayır bey ise kariyerinin ilerleyen senelerinde bir memlük generali olarak önce osmanlılar'a karşı mercidabık savaşı'nın kaybedilmesine yol açmasıyla, ardından da saf değiştirip yavuz sultan selim'in mısır seferinde üstlendiği rehberlik rolüyle de hatırlanmaktadır.

    kahve ise bildiğiniz gibi! yargılanmasının üzerinden altı sene geçmeden 1517'de osmanlı imparatorluğu'na, 1526'da macaristan'a, 1529'da avusturya'ya, 1550'lerde malta'ya ve 1570'lerde de ingiltere'ye geçmiş ve popülarite anlamında da bir daha arkasına bakmamıştır.

  • sanırım 1969 yılı idi.deniz gezmiş’in anneannesi faika hanım , ankarada oğlu cavit bey’in evinde kalıyordu...kanserdi . hasta ziyaretine gitmiştim.deniz’i özlediğini,ölmeden görmek istediğini söyledi..o sıralar deniz, sbf’de saklanıyordu.bu fakültede okuyan kuzeni osman ile araları yoktu.bu yüzden nenesinin bu arzusunu iletmediğini anladım.sbf’ye gittim. deniz’e haber salındı. öğrenci derneğinde bekliyordum kendisini.kısa sürede geldi. anneannesinin durumunu aktarıp,”son defa görmek ” dileğini ilettim. biraz durdu. gözleri doldu. ”abi,çok özledim ninemi.ben de görmek istiyorum.ama buradan çıktığım anda polis beni yakalar” dedi.o dönemde polis fakülte ve yurtlara dekanın talebi olmadan giremiyordu.ama fakülteyi de dışardan nerdeyse kuşatmıştı.bir çare bulunur dedim.bir süre daha konuştuk. ayrıldım. arkamdan “nenemin ellerinden öperim.kendisini göreceğim” diye bağırdı.

    deniz ninesini gördü mü bilemiyorum.ama benim kendisini son görüşüm imiş…

  • - sayid kardeş, seni yakın gördüm ondan anlatıyorum, dinle hele.

    - domuz bana ters locke birader, kusura bakma

    - o gemi batar söyliim.

    - sawyer senin aklını alırım, delikanlı mısın lan!

    - bu adada gömülü hazine var mıdır acaba?

    - japon yenge ilhan mansız'ı bildin mi sen?

    - boy veriyorum!!

    - mis gibi yahu buralar, dönüp de ne yapacağız.

  • açmayın! cidden açmayın sinirleriniz hoplamasın.

    zira şöyle bi cümle duydum uğur ışılak için "yaşadığımız yüzyılın en önemli halk ozanlarından biridir."

    işin yalakalığını, yağcılığını, samimiyetsizliğini geçtim. bu ayıptır ayıp! kim lan bu adam halk ozanı oluyor?

    pir sultan'ın, aşık veysel'in, yunus emre'nin, nesimi'nin, mahsuni'nin ve daha nicesinin hakkına gasptır bu.

    sarayda soytarılık yaparak halk ozanı olunmuyor!

  • abim vardı benim . bu ilaçla sigarayı bıraktı. 2 sene sonra bana tavsiye etti . ben de bıraktım. bıraktığımın 6. ayında abim öldü. halbuki senesi dolunca bana istediğim bir şeyi alacaktı.
    daha duygusal ve şiirsel yazabilirdim de . bu kadarını yazarken bile ağlıyorum. sadece ona söz verdiğim için ölümünün yıkımı bile bana sigara içiremedi. biz kazandık abi.
    not: hayat akıyor su gibi ölümün üzerinden 4 sene geçmiş bitmiş. daha ne sınavlardan geçtim , ne keyifli anlar yaşadım ama sözümden hiç dönmedim .özledim be abi...

  • dunya tarihinde bir astronota karsi belediye secimi kazanmis tek insan onemli tabi ahah.