hesabın var mı? giriş yap

  • şahsen ben kırmızı ruja bakarak 31 çekmekten derin bir haz alıyorum. tek sebebi bu. laikçi olduğum için aklım fikrim hep sik sokta.

  • american dream dediğimiz olguyu yerden yere vuran film. boş, umutsuz ve mutsuz bir hayattan kurtulup gerçekten yaşamak isteyen bir kadının hikayesi anlatılyor. senaryo basit görünse de çok derin ve çok vurucu. oyunculuk resmen konuşmuş bu filmde. leonardo di caprio ve kate winslet titanic'teki anlamsız ve donuk oyunculuklarından sonra, bu filmde karşılıklı döktürmüşler. herkesin dediği gibi, özellikle tartışma sahneleri müthiş. sam mendes, american beuty'den sonra yine american dream ve insan ilişkileri üzerine çok derinlikli bir film yapmış. filmin değerinin giderek daha fazla anlaşılacağı görüşündeyim. ayrıca artık sam mendes tapınılacak yönetmenler arasına kendini sokmayı başardı. filmde sade bir yönetmenlik tekniğini seçmiş ve oyunculukları öne çıkartmıştır kendisi. bu da, filme asıl havasını kazandırmıştır.

    --- spoiler ---

    demek ki neymiş? kadınlardan korkacaksın, hele kalbi kırılınlardan, ölesiye kaçacaksın.

    --- spoiler ---

  • bilinen butun orneklerinin bavyera'da solnhofen bolgesinde bulunmus olan merhum bir kus turudur. peki neden on tane filan ornegin hepsi ayni bolgede bulunmus? cunku su yuzden, bu bolge 200 milyon yil once filan tethys adi verilen zamaninin okyanuslarindan birinin kenarinda bir takimada imis. bu bolgede bugunun pasifik okyanusundaki atoller gibi atol ve lagunler olusmus. zamanla okyanustan baglanti kesildikce burasi tuzlu su ile dolu bir golu gibi kalmis. su da buharlasinca tuz kalmis geriye tabi. bu da son derece kaliteli ve dunyaca unlu olan solnhofen kirectasini olusturmakta bugun. iste bu yuzdendir ki bolge fosil anlaminda acayip zengin. bolgede buyuk bir tas ocagi da var... bu kasabada tonla da turk aile var, ozellikle afyonlu cok. sebebi de afyon'un mermer madenleri nedeni ile tas isine yakin olmasi imis galiba. ogrendigime gore solnhofen kasabasinda 40-50 tane turk hane varmis, cogu da bu tas ocaginda calismis. nereden biliyorum, amcam da onlardan birisi. yillarca orada calismis filan. gecen hafta ilk defa gittim o tarafa, bana anlatirken "buralarda kus mu ne bulmuslar, cok unluymus, her taraftan burayi gormeye insanlar geliyor" diye anlatmislardi. lakin o kusun arkeopteriks oldugunu dondukten sonra 'neymis lan bu solhofen'deki kus?' diye wiki'ye filan bakmamla ogrendim kisacasi.

    http://en.wikipedia.org/wiki/solnhofen_limestone
    http://en.wikipedia.org/wiki/solnhofen

  • endişe ile gözlemlediğim durum.

    farkında mısınız? her geçen günle birlikte değerlerimizi biraz da yitiriyoruz. çivi çakmasını bilmeyen insanlar türk genciyim diye dolaşıyor ortada.

    övünmekten hoşlanmam, ancak ben her zaman hırdavata yatkın olmuşumdur. menteşesi çıkmış bir kapıyı üç dakika içinde onarabilirim. izolasyondan anlarım. birkaç gram cam macunu ve tek kutu silikonla harikalar yaratırım.

    benim gibilerin sayısının git gide azaldığını üzülerek görüyorum. zira, testere, çekiç tutması gereken körpe eller kıyasıya tinder kaydırıyor. çivi tutması gereken ağızlar beğeni geldiğinde kıvrılıyor. bu böyle olmaz!

    misal, geçenlerde birine "tut şu boruyu. ben de bu arada penseyle kenarlarını bükeyim ki yerine rahat girsin" diyorum. ürkekçe tutuyor. penseyle sert bir hamle yaptığımda boru hemen kayıveriyor elinden. "neden böyle oldu?" diye soruyorum. "abi ben anlamam bu işlerden .kitap okurum. tiyatroyu severim" diyor. " evladım ben de kitap okurum" diyorum ." sor bir edgar allan poe ,bir frank herbert anlatayım saatlerce" diyorum. "bu bir bahane olmamalı bence. kitabını okuyacaksın , tiyatrona operana gideceksin. ama hırdavatını da ihmal etmeyeceksin. atatürk geleceği sizlere emanet etmiş. akıllı olun biraz" diyorum.

    kolları da incecik oluyor bunların. babalarımıza, dayılarımıza bakalım. hepsinin bilekleri kalın.

    hırdavat sanatına vakıf olabilmek için çaba göstermeliyiz. çalışalım çocuklar! tamir etmek için bir şeylerin bozulmasını beklemeyelim! ben ,şahsen, canım sıkıldığında yatak odamdaki gardrobumu söküp tekrar monte ediyorum. mutfağın musluğundaki contayı çıkarıp banyonunkine takıyorum. banyonunkini de mutfağınkine...havalandırmak için pencereyi açtığımda kendimi tutamıyor, beyaz plastik boya ile köşelerinden güzelce geçiyorum. herkes uğraşsın! tekrar eskisi gibi olalım! hem mutlu bir evlilik sürdürmek için de böyle işlerde biraz maharetli olmak şart kanımca.

    milletçe doğalgaza geçtik .tüpçü kabusumuz sona erdi. ama tesisatçılar, tamirciler; bunlar hala birer tehdit olma özelliklerini sürdürüyor. ben korkarım arkadaşım! filmlerden hepimiz görüyoruz kadın milletinin tamircilere, ustalara ne kadar meraklı olduğunu. gün geçmiyor ki bunun bir yeni örneğini ekranlarımızda görmeyelim. kısa bir tamir faslının ardından, hanımlar ustanın maharetleri karşısındaki zaaflarını gizleyemiyor ve şimdi burada yazmamın yakışıksız olacağı pek çok hadise cereyan ediyor. bunun böyle olmasına izin vermeyelim! hanımlarımıza sahip çıkalım! eve usta çağıracaklarına "bizim bey halleder" diye düşünüp akşamı beklesinler.

    delik çok genişse kibrit çöpü tıkayıp çiviyi öyle çakabiliriz. yıldız vidayı düz tornavidalarla açamayız diye düşünmeyelim. bazıları açıyor. keserin arkasıyla çivi çakarken ürkek olmayalım. galiptir bu yolda mağlup! haydi çocuklar!

  • zamanında televizyonda görmüştüm; bir turiste tecavüz etmek isterken yakalana eleman, neden böyle birşey yaptın sorusuna:
    - kız güldü beğendi zannettim abey.
    demişti. sanıyorum yere bakarak yürümesi nasıl bir toplumda yaşadığının ayna görüntüsü olabilir.