hesabın var mı? giriş yap

  • sahneye her girişinde imparatorluk marşı çalmaya başladığı için acaba elbisesindeki bir buton vazifesiyle kendisi mi çalıyor diye düşündüren şahıs.

  • farklı araştırmacılar tarafından farklı şekillerde gruplandırılmakta olan ancak son yıllarda daha çok bilgi sahibi olduğumuz dil grubu. günümüzdeki türkçe, japonca, korece, moğolca ve tunguz-mançu dilleri binlerce yıl önce var olmuş olan altay dilinden gelmektedir. fransızca, ispanyolca ve rumencenin latinceden türemesine benzetebiliriz bu durumu. cümle yapısı ve dil bilgisi kuralları ile günümüz türkçesine benzmekte olan altay dili günümüzde ölü bir dildir.

    tartışmalı olan korece ve japoncanın da altay dillerine dahil olduğu kanısı kuvvet kazanmış olmasına rağmen bu dillerin genetik açıdan nasıl sınıflandırılacağı konusu halen tartışmalıdır. bazılarından bahsedecek olursak; türkçe-moğol-tungus dilleri batı gurubu, kore ve japon dilleri doğu gurubunu oluşturmaktadır. ikinci bir sınıflandırma ise türk-moğol, tungus-mançu ve kore-japon dilleri şeklinde yapılan üçlü gruplandırmadır. burada tungus-mançu dillerinin ayrı şekilde grup kabul edilmesinin sebebi mançu-tungus dillerinin hem batıdaki türkçe ve moğolca ile hem de doğudaki japonca ve korece ile ayrı ayrı ortak özelliklere sahip olması ve doğudaki diller ile batıdaki diller arasında daha merkezi ve genel özelliklere sahip olması nedeniyle ayrı kategorize edlmesi gerektiği görüşüdür. bu iki görüşte de moğolca ve türkçenin benzer fonolojik değişimler geçirmesi(kelime başındaki m seslerinin b'ye dönüşmesi gibi) ve kelime haznesindeki benzerlik gibi nedenler ile bu iki dil beraber gruplandırılmıştır. ancak bu iki görüşten farklı olarak 3. bir görüş daha ortaya atılmıştır. buna göre altay dilleri içerisinde bu gruptan ilk kopan dil ön türkçedir bu yüzden moğolca ve türkçenin, altaycadan batı altayca şeklinde tek bir dil halinde ayrılıp daha sonra türkçe ve moğolca olarak iki ayrı dile evrilmesi mümkün değildir. bu görüşe göre altayca yine batı ve doğu olmak üzere tarihte ikiye ayrılmıştır ancak batı altayca denen dil aslında ön türkçenin öncülüdür. batı altaycadan moğolca ya da başka herhangi bir dil türememiştir, batı altaycanın ardından gelen tek dil türkçedir. geriye kalan 4 altay dili doğu altaycanın içerisindedir. doğu altaycadan sırasıyla moğol, tunguz-mançu dilleri ayrılmıştır. ardından japon ve kore dillerinin ayrışması ile doğu altayca dili tamamen dağılmıştır. yukarıda bahsetmiş olduğum 3 görüş haricinde birçok görüş mevcuttur ve henüz kesinleşmiş bir sınıflandırma yoktur. şu an için tek bildiğimiz bu 5 dilin altayca isimli eski bir dilden gelmiş olduğudur.

    altay dilinin genel özelliklerine gelirsek:
    -sondan eklemeli bir dildir, kelimelerin kökünde değişiklik yapılmadan kelime sonlarına gelen ekler ile kelimeler türetilir. aynı şekilde kip ve hal eklerinin yardımı ile cümleler kurulur. altaycada türkçedekinden daha fazla hal eki vardır. türkçe gibi ekler üzerine kurulmuş bir dil olduğu için çok sayıda ek bulunmaktadır.

    -sözcüklerde cinsiyet ayrımı yoktur.(avrupa dillerinden fransızcada masanın feminen, almancada çeliğin maskülen olması gibi bir ayrım yoktur)

    -artikel yani ön ek yoktur (la, le, les, der, die, das gibi)

    -tamlayanlar, tamlananlardan önce gelir.(evin kapısı, mor çanta, parlak demir)

    -soru eki mevcuttur. ancak türkçedeki soru eki "mi", türkçe değildir çince kökenlidir.

    -ünlü uyumu vardır.

    -diğer bir önemli ayırt edici özellik ise sayı sıfatları ile oluşturulmuş tamlamalarda tamlananın sonuna çoğul eki gelmez.(altı çocuk, 2 araba)

    -sessiz harf-sesli harf-sessiz harf-sesli harf ya da sessiz harf-sesli harf-sessiz harf-sessiz harf-sesli harf yapısında kurulmuş sözcükler yaygındır. fakat türkçede bu kelimelerin sonundaki sesli harflerin bir çoğu düşmüştür.

    - türkçedeki gibi f ve h harfleri bulunmaz.

    -i, e, u, o, a seslileri ve iu, io, ia çift seslileri vardır.

    türkçe kelimelerde bulunmayan bazı sesler altaycadan türkçeye geçiş esnasında kaybolmuşlardır. örneğin,:

    -altaycada p' ve p olmak üzere iki p sesi vardır. kelime başlarındaki p' harfleri ön türkçeye geçiş esnasında düşmüştür (halaç türkçesinde h harfine dönüşerek korunmuştur bir kısmı). mesela "at" sözcüğü altaycadaki p'ati kelimesinden gelmiştir. kelime başındaki p' sesinin ve yukarida belirttiğim gibi kelime sonundaki ünlü sesin düşmesi sonucu ön türkçeye at olarak geçmiştir. diğer p sesi olan p harfi de kelime başlarında b harfine dönüşmüştür. bu 2 p sesinin de kelime başlarında korunamaması neticesinde türkçe kelimelerde p harfi ile başlayan sözcük kalmamıştır. günümüzde p ile başlayan kelimeler olsa bile bu p sesleri öncesinde b harfi iken daha sonra p sesine dönüşmüşlerdir(parmak < barmak)

    -kelime başlarındaki m sesleri de benzer şekilde b sesine dönüşmüşlerdir. örneğin beyin kelimesi altaycadan ön türkçeye bejni < majni olarak geçmiştir. bu örnekler uzatılabilir: böl- < moli, bal < malv, beniz < mena. binlerce yıl önce yaşanan bu ses dönüşümleri nedeni ile de türkçede m sesi ile başlayan sözcük yoktur.

    -kelime başındaki z sesleri j'ye dönüşmüştür daha sonra bu seslerin çoğu y haline gelmiştir.

    bu ayrılmadan sonra türkçe ile ilgili dikkat çekici bir nokta ise, altaycadan uzun yıllar önce ayrılmasına rağmen özellikle gramer açısından çok yavaş bir değişim geçirmiştir. örneğin, yaklaşık 2500 yıl önce yazılmış olan alp er tunga sagusundan hala bir şeyler anlayabiliyoruz, hatta yer yer sözlükte değiştirerek kullanıyoruz:) bir örnekle açıklarsak, bir avrupalı için bu kadar eski bir metni okuduğunda bu kadar çok şey anlaması söz konusu değildir. bir ingiliz alp er tunga destanından en az bin yıl daha yeni olan beowulf'u okuduğunda hiçbir şey anlayamayacaktır, çünkü dil hem kelime hem de gramer açısından çok değişmiştir.

    japonca nispeten izole kalmış bir dildir ancak çok eski dönemlerde japonya birden fazla kez altay kavimlerinin istilasında kalmıştır bu da japon dilinin evrilişinde önemli kırılmalara sebebiyet vermiştir.

    altay dilinde sayılar aşağıdaki gibidir(fonetik alfabe ile yazamadığım için tam doğru yazamadım):

    1-biuri

    2-tiubi. türkçe'deki iki eski türkçe ek(k)i kelimesinin günümüzdeki halidir. ek(k)i ise ana altaycada "çift" anlamındaki p'ior'e kelimesinden türemiştir.

    3-niu

    4-tojv

    5-t'u

    6-nu

    7-nadi

    8-ja veya dza

    9-k'egvnv. evet eski türkçedeki tokuz sayısı bundan türemiştir.

    10-ciobe. türkçedeki yüz(eski türkçede jür') sayısının kökünün buradan geldiği düşünülmektedir. on sayısı ise yine altayca olan p'vbv kökünden gediği sanılmaktadır.

    20-k'iura. bu sayının türkçeye kir veya kır şeklinde geçmiş olabileceği ve kırk sayısının kir-kir(20+20)'den gelmiş olabileceği düşünülüyor.

    100- namo, türkçeye jom olarak geçmiştir ancak jom yerine jür' kullanılmıştır.

    1000-ciumi. türkçede 10.000 anlamındaki tümen sayısının buradan türediği düşünülmektedir. türkçe ve moğolcadaki 1000 sayısının türk ve moğol bölgesinde nispeten izole olmuş altayca mina kökündne geldiği tahmin edilmekte.

    türkçedeki beş, altı ve sekiz sayıları eğer altayca kökten geliyorlarsa bile yukarıda yazdığım altaycalarından türememiştir. diğer bir mevzu ise her bölgede aynı sayıların kullanılıp kullanılmadığı, yani bu yazdığım sayıların ne kadar genel-geçer olduğu sorunudur. örneğin, bizdeki 2 sayısı belirttiğim gibi altayca çift anlamına gelen p'iok'e kelimesinden türerken 1 sayısı altayca karşılığının aynısıdır. ancak moğolcadaki 1 sayısı(nige) altaycada tek anlamına gelen nione kelimesinden türemiştir. yani her altay dilinde kullanılan sayılarının hepsinin altayca kökten türediğine emin olunmadığı gibi altayca kökten türeyen sayıların da tümünün doğrudan yukarıdaki altayca sayma sayılarından türemediğini biliyoruz.

    ve tabi ki türkçe dahil bazı altay dilleri sayılar konusunda yenilenmeye gitmişlerdir ve sayma sistemlerini hatta sayma mantıklarını değiştirmişlerdir.

    öznelerden de bahsedecek olursak:

    1. tekil bi (mi-n)
    1. çoğul ba, bu (ma-n, mu-n)

    2. tekil si (si-n)
    2. çoğul su (su-n)

    soru zamirleri:

    ka(j): kim
    niv: ne, kim

    işaret zamirleri:

    yakındakiler için sv, ko, la, o
    uzaktakiler için ca, e, i, ta(te)

    kelimelerin sonlarına gelen şahıs ekleri türkçe, moğolca ve tunguzcada mevcut iken japonca ve korece yokturlar. bu ekler daha sonradan kelimelerin sonuna eklenmiş kişi zamirleridir.

    bazı altayca örnek kelimeler:

    bütün: büt(eski türkçe), muti(altayca)
    hepsi: kop(tür), kopv(alt)
    siyah: kara(tür), karu(alt
    soğuk: sogik(tür), siogo(alt)
    gel-: gel-(tür), gele(alt)
    kıl: kıl(tür), kila(alt)
    yaprak: japurgak(tür), liap(alt)
    el: el(tür), nali(alt)
    kalp: jürek(tür), jürvk'e(alt)
    yumurta: yumurtka(tür), umutki(alt)
    yeni: janı(tür), zejni(alt)
    boyun: bojn(tür), mojno(alt)
    uzak: ıra-(tür), p'ira(alt)
    kurt: kurt(tür), kioro(alt)

    örnekler daha da uzayarak gider. türkçe kökenli kelimelerin önemli bir bölümü altaycadan kalma sözcükler. altayca kelimeler diğer altay dillerine geçerken belli ses kuralları çerçevesinde değiştiler, yukarıda bazı türkçe kelimelerin nasıl bir değişim geçirdiğinden bahsetmiştim, ve bunların neticesinde aradan da geçen uzun yıllarından ardından altay dillerinin kelime hazneleri çok farklılaştı. tabii kelime haznelerinin değişiminde en önemli etken altay toplumlarının farklı kültürle arasındaki etkileşimlerdir.

    unutulmamalıdır ki altay dillerinin arasındaki genetik bağın en büyük kanıtı kelime benzerliklerinden ziyade dil bilgisi benzerlikleridir.

    bu entrymde bir çok eksiklik ve hata olabilir bunları burada düzeltirseniz çok sevinirim. diller konusunda da eğitim almış birisi değilim ancak merakımı gidermek için okuduğum türkçe ve yabancı çalışmalardan anladıklarımı buraya özet olarak geçmek istedim. çünkü dil bizim hayatımızın bir parçası ancak bu dilin geçmişi pek iyi bilinmiyor, yabancı akademisyenler tarafından bilmediğimiz karanlık noktalar aydınlatılıyor. umarım bu konularda bilgili kimseler bunu okuduktan sonra buraya daha aydınlatıcı şeyler yazarlar ve bunları okuyan arkadaşlar merak edip araştırırlar.

    bu entryi yazarken ana altay dili sözlüğü olan; sergei starostin, anna dybo ve oleg mudrak tarafından hazırlanmış etymological dictionary of the altaic languagestan çok faydalandım.

  • buna sevinen adamlar sıra kendi çalışmalarına geldiginde başka türlü yorumlar yapabiliyor, hangi sektör olursa çok çalışma içeren hicbirseye en azindan çalışan kesim sevinmesin.ayrica bu çağda cumartesi banka calistiracaklarina musteriden hafasonu eft ucreti almayıp,döviz makasini acmazlarsa hepsinden daha hayırlı hizmet olur.

  • muzaffer izgu'nun su an adini hatirlayamadigim bir oykusunde anlatilmistir bu.

    kahramanimiz, otobuse biner. otobus kalabaliktir. yer bulup oturur, kitabini acar. ancak oturacak yer arayan yaslilar ve kadinlarin hedef tahtasi olur, "biz yer ariyoruz, bu oturmus kitabini okuyor" minvalinde soylenirler. bu kez ayaga kalkar, ayakta durdugu yerde rahat okumak icin pozisyon bulmaya calisir, bulur bulmaz da bir eliyle askiya tutunur bir eliyle de kitabini tutar. bu sefer de diger insanlara yaranamaz. "burasi kutuphane mi, git evinde oku, amma israr etti canim" laflari havada ucusur. itiraz etmeye kalktiginda da soforun ve diger baska herkesin tepkisini ceker, darp edilmek uzereyken otobusten kendini zor atar.

    otobuste ondan baska kimse kitap okumamaktadir. buyuk ihtimalle hayatlarinin akisinda kitap okumaya yer de yoktur. bu nedenle adama, belki kendilerinin dahi bilmedigi bir nedenden oturu tepki gostermektedirler.

  • 2002 sonları , serinin ilki olan felsefe taşı'nın filmini ağzım açık izledikten sonra yana yana serinin ikinci kitabını arıyorum. o zamanlar gaziantep'in yeni yerleşimlerinden fakat mahrumiyet mahallelerinden olan bir yerde oturduğum için güncel kitaplara ulaşmak mesele. semt kütüphanesi de yeni kurulmuş fakat orda da bulamıyorum.

    derken okulun yılbaşı çekilişi geldi , herkes çekilişte kendine kim çıkarsa ona hediye alıyor. şansıma çekilişi yapan türkçe öğretmeni benim adımı çekti ve hediye ne istersin dedi , haftalardır bu anı bekliyormuşçasına "sırlar odası kitabını istiyorum" dedim. hoca haftaya elinde kitabın korsan versiyonuyla geldi , kitapçıları gezmiş bulamamış , kitap sevgimi bildiği ve sanıyorum sevdiği öğrencisi olduğum için de sahafları arşınlamış , temiz bir ikinci elini bulmuş bana verdi.

    sömestr arasına girer girmez de her tatilde olduğu gibi tekstil atölyemizde çalışmaya başladım. işimi hızlıca bitirip yarım saatte bir kapı önündeki harabe tekli koltuğun içine çöküp sırlar odasını okuyordum. patronun oğlu olduğum için kalfam söylenir fakat pek de bir şey diyemezdi. okulda yeterince kitap yok mu boşver ne hikaye kitabı okuyorsun der dururdu. birkaç gün sonra baktım benim kalfa ortalarda yok , bir baktım iplik cuvallarının arasına çökmüş , bir elinde sigara bir elinde kitap dalmış okuyor. ilkin öylesine ilgisini çekti herhade diye umursamadım , ama baktım ki her mola verişimde kitap okumaya yelteniyorum , adam bana vermiyor .bir hafta içinde kitabı bitirdiğinde sigaranın dumanını ağzına doldurup havaya üflerken kurduğu cümleyi unutmuyorum

    " bu hermiyon çok akıllı kız la , diğer kitabı varsa getir de okuyak "

    ilkokulu bitirememiş bir işçiyi bile kendine bağlayan harikulade bir seridir harry potter.

    (bkz: çiriş otu/@serbronze)

    #109772983

  • münih merkezli lilium jet firması tarafından ilk gerçek ölçekli prototip uçurulmuş olup, 2019 yılı içinde operasyonel modelinin de uçuşlarının yapılması ve 2025'ten önce de sertifikasyonlarının tamamlanması hedeflenmektedir.

    firmayı bu kadar popüler kılan başka bir nokta ise bunu fosil yakıtlarla değil tamamen elektrikle çalışan 36 adet kanatların arkasına entegre edilmiş motorla yapmasıdır.

    firma hakkında detaylı bilgi için (bkz: #84161725)

    firmanın kurucusu daniel wiegand'ın konuşmasını da dinleyebilirsiniz.

    işin acıklı tarafı ise şu, bu şirket çok yeni kuruluşu 2015 yılına dayanıyor. tum'da doktora yapan 4 öğrenci tarafından bu fikir üzerine kuruluyor ve gerek alman hükümeti gerekse avrupa birliği teşvik fonlarından yararlanarak 4 yılda 100 milyon dolar bütçeli bir şirket haline geliyorlar.

    eğer hayata geçerse bu proje sonunda,

    şehir merkezleri ortalama 15 km yarıçaptan 70 km'ye kadar çıkabilir.

    trafik ve ulaşımda geçen süre kısalacağından dolayı şehir bazlı emlak fiyatlarında merkezin avantajı azalacak ve şehir dışında oturup merkezinde çalışmak daha konforlu bir hal alabilir.

    yeni yol yapımı için yapılması planlanan bütün yatırımların gerekliliği ortadan birden kalkabilir.

    mevcut durumda, taşımacılık hem taksiden hızlı hem de operasyonel maliyetlerdeki düşüşten dolayı ortada ne taksiler, ne uber, ne de taksi plakaları gibi kavramlar kalacaktır.

    şimdi bu gerçekleri patır patır sıralayınca, neden acıklı demek istediğimi anlayabilirsiniz. çünkü bu gerçekler böyle bir projenin neden türkiye'den değil de almanya'dan çıktığını resmen yüzümüze haykırıyor.

  • dediler sen bir fakir düzcelisin
    düne kadar ilçeydin, şimdi ilsin
    güldüler düzceli audi ne bilsin
    passat mı çekeyim yanlarına

  • ronaldo havale yapmış kendisi de iş bankası müşterisi ya o yüzden.

    başarısız kurgu denemesi.

  • fenerbahçeli birkaç kendini bilmez cahil taraftarın açtığı pankart.

    http://hizliresim.com/adb0zg

    tam da çocuk tecavüzlerinin çocuk evliliklerinin tartışıldığı dönemde sözde rakiplerine göndermede bulunuyorlar.

    kısaca;
    18'den önce hatta 3 yaşından 5 yaşından beri sizi s ....yoruz demeye getiriyorlar.
    artık 18 oldunuz illegal değil legal olarak s....ceğiz diyorlar.

    kirli bilinçaltları da ortaya çıkmış oluyor.

    not: burası beşiktaş alayına gider