ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
yaşanılmış en büyük rastlantı
-
telefonla arayıp, sorup soruşturup bulamadığım arkadaşın. sahilde güneşlenirken yamaç paraşütüyle yanıma inmesi.
akpliyim demeden akp'li olduğunu anlatmak
-
akpliyim.
(okuduğumu anlayamamışımdır)
dm'den fiyat bilgisi verilmiştir efendim
-
1- rakipleri %2 %3 düşük fiyat verip haksız rekabet yapmasınlar diye
2- daha fazla mesaj gelsin etkileşim artsın, gönderi instagram tarafından daha fazla kişiye gösterilsin diye.
3- fiyatlar değiştiğinde zorluk yaşamamak için (malum bir post aylarca, senelerce görünebiliyor.)
4- eğer tedarikçilerden alım satım yapıyorsa (tasarlayıp farklı tedarikçilere ürün yaptıranlar için) tedarikçilerin fiyatları (elinden geldiği kadar) gizlemek için
gibi bir çok neden olabilir, haklıdır. küçük işletmelerdir, hatta işletme bile değillerdir.
türbanlı öğretmene yumruklu saldırı
-
direnişçilere suç atmak için kendi grubu yapmış olabilir.
yaran fıkralar
-
iki genç arkadaş uyuşturucu bulundurmak suçundan mahkemeye çıkarılırlar. yargıç hapis cezası vermez, onun yerine gidip diğer gençleri uyuşturucuya karşı uyarmalarını ister. bir ay sonra iki arkadaş yeniden yargıç karşısına çıkar ve yargıç durumlarının ne olduğunu sorar. birinci genç:
"harika,100 kişiyi uyuşturucu kullanmaktan vazgeçirdim" der.
"nasıl yaptın?"
"tahtaya biri küçük biri büyük iki daire çizdim. sonra da dedim ki;büyük daire uyuşturucu kullanmadan önceki beyniniz, küçük daire uyuşturucu kullandıktan sonraki beyniniz."
"aferin" der yargıç ve diğer gence döner.
"ben 1000 kişiyi vazgeçirdim" der ikinci genç.
"bravo,sen nasıl yaptın?"
"tahtaya biri küçük biri büyük iki daire çizdim. sonra da dedim ki; küçük daire uyuşturucu yüzünden hapse girmeden önceki kıçınız, büyük daire de hapisten çıktıktan sonraki kıçınız."
hayata dair iç burkan detaylar
-
bir gun anneyle uvey baba yine kavga etmis, evde kan govdeyi goturmus, anne kafaya koymus evi terk edicez. lakin uvey baba azicik psikopat oldugundan, bunu kacarak yapmamiz lazim... anne, ise gitmeden once ikimiz icin birer ufak bavul hazirliyor, kapinin arkasina gizliyor. bana da tembih ediyor ki, evde kimsenin olmadigi bir ani kolla, bavullari da al suraya gel diye... o zaman da antalya-kemer adliye lojmanlarinda oturuyoruz. uvey babanin arkasi her turlu saglam, karakola gidiyoruz, ''vay bilmem kim beycigim ne oldunuz yahu?'', ''aile arasinda olur boyle seyler'' diyerek geri gonderiyorlar falan... o yuzden kacacagiz. adam da sessizlikten suphelenmis, yarim saatte bir eve damliyor o gun. neyse bir ara dedim tamam bi on-on bes dakika gelmez herhalde... gecirdim ayagima terlikleri, ayakkabiyla zaman kaybetmek bile istemiyorum, o kadar hedefe kitlendim.
tam binadan ciktim, arkamda kundura sesi ''sstt'' sesiyle beraber. manyak adam gitmemis, binada pusuya yatmis meger... lojmanin icinde onde terliklerle sap sap sap iki elde bavullarla ben, arkada bana gore kundurayla avantajda olan adam kosuyoruz, millet de bakiyo... efendim ben sonuc olarak yakalandim. kolumdan sundurule sundurule eve tikildim. o zamanlar da dokuz yasinda miyim on mu oyle cirpi gibi bi kiz cocuguyum, gucum yetmiyodu ite...beni saatlerce bulusma noktamizda bekleyen ve bir terslik oldugunu anlayan anne, ayaklari geri geri giderek eve geliyor. ben zaten enselenmenin verdigi eziklikle mahvolmus durumdayim, bir de annem bakmadi mi gozumun icine ''ne bok yicez simdi'' der gibi... of of of. baska diyecek bir sey yok... araya bikac tekme yemeyi goze alarak girince, annem kendini banyoya kitleyebilmisti. de iste... banyonun kapisi daha saglam olsa, kirilmasa iyiydi... neyse daha detaylandirmaya gerek yok. insanlik hali, herkes cinnet geciriyor... hangimiz esimizi bogmaya calismadik ki?
sonra gel zaman git zaman, bunlarin arasi duzelir gibi oldu. o arada adamin tayini cikti eskisehir'e. biz de kalktik gittik, annem orda yeni bir is kurdu falan, fena degildi durumlar. adam da onca seye ragmen kalkip gelmemize sevinmis, iyi davraniyo o aralar... en azindan annem gozlerindeki morluklari fondotenle falan kapatabiliyo, cok ciddi yaralanmalar olmuyo kisa donem... ama iste adamin ici pis, napsin, onun da yapisi oyleydi, bi zaman sonra basladi yine. annem yine kafaya koydu, kacicaz. iyi, peki, kacalim... ama bu kez daha planli hareket edelim dedik. ben de o zaman orta sondayim. bu kacis davasina kazandigim anadolu lisesine kaydimi da yaptiramadim ya, belki simdi daha iyi bi universitede okurdum diye icimde ukte kaldi, neyse... dedeme haber verdik. cunku o kez, isler cok ciddiydi ve adam silahini masanin uzerine gozumuzun icine bakarak koymustu. hata payimiz yoktu, basarmamiz lazimdi.
hamamyolu'ndan yeditepeler'e ilerlerken, arada pino vardi o zamanlar. o pino'nun karsisinda, kosede, altinda cicekci olan bi bina vardi, bu dehset orda yasandi... hatta devam ediyorsun, suleyman cakir lisesi, sag tarafa gidersen dersaneler sokagi falan... neyse dedeme haber verdik, adamcagiz kalkti geldi antalya'dan. iki sokak ilerde bekliyor arabada. biz bu kez iki kisiyiz. kesin basaricaz. elimizde bavullar, cikiyoruz evden. tam o sirada asansor cagiriliyor asagidan. biz dorduncu kattayiz. uc ve dorduncu katin arasina inip, nefesimizi tutuyoruz. asansor cikiyor 2...3... devam ediyor... 4'e gelecek... asansor durmadan kosturup 3'e iniyoruz. yine benim salakligim, evin kapisini acik unutmusum... kaciyoruz ya... adam durumu cakip, merdivenlere yoneliyor. ama annem ondan once davranip asansoru coktan cagirmis, biz zemin kata ulasmisiz... patir patir ayak sesleri geliyor merdivenlerden, durur muyuz artik, onumuzde sadece bina kapisi var. onu da asinca, sokak... kurtulus... atliyoruz dedemin arabasina, arkamiza bile bakmiyoruz artik.
daha ufak captaki girisimlerimizi saymazsak, son kacisimiz oluyor o adamdan... psikopatliklarindan... bu olaydan sonra annem bosanma davasi acti kocasina, cok sukur cikti hayatimizdan. ya da biz ciktik onunkinden sag salim... olan bizim anadolu lisesine oldu iyi mi... cop oldu onca emek... ah be...
insana mutluluk veren kokular
-
huzurlu, sessiz bir sokakta yururken aldiginiz hanimeli kokusudur kesinlikle.
türkiye'nin yaşayan en kaliteli üç insanı
bir otomobilden %277 vergi almak
-
bmw 740ld xdrive m excellence
bayi araç satış fiyatı: 745.000 tl
ötv(%220): 1.639.000 tl
kdv(%18): 134.100 tl(aracın kdv'si) + 295.020 tl(ötv'nin kdv'si) = 429.120 tl
toplam satış fiyatı: 2.813.120 tl
aracın almanya'daki satış fiyatı: 98.941 euro
aracın türkiye'deki euro bazında satış fiyatı: 323.347 euro
rakamlarda ruhsat tescil, mtv gibi detaylara girmedim, bayi satış fiyatını yaklaşık hesapladım.
sonuç olarak; almanya'da dönercinin alıp binebildiği bir otomobili, türkiye'de öğretmen çift(çok kazanıyorlar ya) almayı bırak, aracın özel tüketim vergisinin katma değer vergisini ödemeyecek durumda.
başlığın 2013 versiyonu için (bkz: bir otomobilden %174 vergi almak)
başlığın 2014 versiyonu için (bkz: bir otomobilden %193 vergi almak)
başlığın 2018 versiyonu için (bkz: bir otomobilden %210 vergi almak)
çocukları fırçalarken isimlerini tam söyleme tribi
-
amerikan filmi kli$elerindendir. ancak amerikan kulturu, ecnebi kulturu kli$elerinden midir bilemem. ya da ecnebide boyle bir olay var midir? nedir diyeceksiniz?
efendim bu ecnebi, cocuguna cey cey, mayk, john, siii cey gibi $ekil $emayil kisa isimler takmaya bayilir ve hep oyle hitap eder. ama durum firca atacakken degi$ir.
misal;
- cey cey, odevini yapmadan babanla araba yikamaya gidemezsin!...
- tamam anne...
firca hali;
- john junior fitzgerald macnamara smith, hemen odevlerini yap!
- yapiyorum anne....