hesabın var mı? giriş yap

  • filozofların genellikle elit ve zengin kesimlerden çıktığına dair bir algı olabilir, ancak bu durum her zaman doğru değildir.

    ancak, bu algının tarihsel ve sosyolojik bazı nedenleri vardır:

    eğitime erişim: tarih boyunca, eğitime erişim genellikle elit kesimlere ayrılmıştır. elitler eğitim alabilme şansına sahip oldukları için, felsefi düşüncelere daha fazla maruz kalırlar. yani parasızın eğitime erişimi zordur ama zengin en güzel okullarda ve en alim hocalarla okur. hesap basit.

    zaman ve kaynaklar: felsefe yapmak, düşünceleri derinlemesine araştırmak ve bu konuda yazmak için bolca zaman gerektirir. zengin ve elit kesim, temel ihtiyaçlarıyla uğraşmadan bu tür bir derin düşünmeye zaman ayırabilme avantajına sahip olmuştur. karnın açsa, kredi kartı borçlarını düşünüyorsan ve gelecek korkun varsa çok idealistlik ve soyut şeylere kafa yoracak zamanın olmayabilir.

    kültürel ve sosyal etkileşim: elit kesim, genellikle farklı kültürlerle ve fikirlerle etkileşimde bulunma şansına sahip olmuştur. bu, felsefi düşüncenin gelişmesi için bir zemin oluşturabilir. örneğin zengin bir kişi çocukluğundan itibaren başka şehirleri hatta başka ülkeleri gezer. vizyonu parıl parıl açılır. ama fakir bir arkadaş hayatını minik bir kasabada geçirerek o tür sosyal etkileşimlere pek kavuşamaz. internet'ten you tube videosu izlemek floransa'da bir ay kalmaya benzemez dostum.

    yayın ve tanıtım: tarih boyunca, elit kesimin fikirlerini yayma ve tanıtma kapasitesi daha yüksektir. bu nedenle, elitlerden gelen felsefi düşünceler geniş kitlelere ulaşma olasılığı daha yüksektir. örneğin fakir bir arkadaş müthiş bir fikir bulur ama bunu yayma olasılığı pek yoktur. ama zengin bir arkadaş gerekirse kitap bastırır, gerekirse arkadaşı televizyon sahibini arayıp kendisini konuk aldırır ya da güzel bir gazete köşesi edinir. kısacası imkanı çoktur.

    ancak

    elit ve zengin kesimlerden gelen filozofların sayısı tarihsel ve sosyolojik nedenlerle belki daha fazla olabilir, ama bu, sadece bu kesimlerden filozofların çıktığı anlamına gelmez. felsefe, her türlü sosyoekonomik geçmişten gelen bireyler tarafından yapılabilir ve yapılmıştır. önemli olan, felsefi düşüncenin derinliği, özgünlüğü ve katkısıdır.

    yani ben burada dedim diye kendini kısıtlama. sen özgün bir fikir üret elinden geldiğince paylaş bak bakalım neler olur.

  • dexter'ın kurbanları naylonlarla kaplanmış steril ortamlarda, kanın tamamını akıtarak kesmesi ve güzelce parçalayıp poşetlere koyması sebebiyle son derece mantıklı bir hareket olurdu. ama nasıl ikna edeceksin işte, ortak danaya falan girmek lazım.

  • elimde çekirdek entryler arasında yalnız ve güzel kız aramaktan kör oldum, tuz krizine girdim.

    osman, mahmut, hasan siz bi yazmayın aq.

  • bahcedeki cimlerle ugrasmak. basta guzel geliyor bahce cim falan ama sonra amigolara itelemek zorunda kaliyorsun. zamaninda kesmezsen ozellikle yaz aylarinda basa cikilamaz hal aliyor hemen. 1 hafta aksatirsan gecmis olsun. sehirlerin bahcedeki ot icin yukseklik limiti var. o yuksekligi gecerseniz 3000 dolara kadar cezalar var. bizzat uyari aldigim icin biliyorum.

    evi surekli bakimli tutmaniz gerekiyor. oyle aldim kiraya verdim saldim cayira kafasiyla basi bos birakirsaniz evi bok goturur. bir tanidigim kiracisina guvenip birakmis, en son konustugumda evdeki hamambocegi istilasiyla ugrasiyordu. bakimsiz evlere de cezalar var muhitine gore. mahallenin goruntusunu bozan evlere hemen denetim gelir.

    sehrine gore degisir bu: atlanta sehir sinirlari icerisindeki su faturalandirma sisteminde atik su ucreti kullandigin su ucretinin 3 katiydi. $20 su kullandiysam $60 atik su ucreti veriyordum. bu yuzden ogrenciyken atik su ucretini azaltmak icin aklima ne igrenclikler gelmisti de yapmadim ama simdi burada anlatmayayim ;)

    ha bir de, cogunlugunda banyo kuvetleri derin degil. japonyadaki gibi daha derin olsaydi cok guzel olurdu. ev alirsam ilk banyosuna girisecegim.

    ek:
    evden kastin mustakil ev oldugunu varsayip ona gore yazmistim fakat apartman dairelerini de kapsiyorsa, en nefret ettigim sey icinde camasir/kurutma makinesi olmayan dairelerdir benim de.

  • şöyle bir örnekle açıklayalım:
    1-0 yenseniz düşme potasından çıkacağınız ligin son maçında, hiçbir iddiası bulunmayan rakibinizden 5 gol yemişken hakemin 18 dakika uzatma işaret etmesidir majör depresyon.
    maç 5-0dır ve önünüzde daha 18 dakika vardır. top çevirseniz zaman geçmez, takımınız 9 kişi kalmıştır ve şeref golü atmanız veya 3 gol daha yemeniz arasında da bir fark yoktur. “bitse de gitsek” diildir yani majör depresyon “lütfen bitsin artık”tır. sahada öylece dolanırsınız ve hakem son düdüğünü çalmak bilmez. çaldığında artık 2. ligde olacaksınızdır. sahadan çekilmenizi engelleyen abuk kuralların içinde öylece son düdüğünü beklersiniz. bazen rakip takım 6.ya 7.ye gider, bazen tenezzül etmezler santraya gitmeye..
    taraftarlarınız ise 3. golde çoktan stadınızı yakmış ve çıkıp gitmiştir.

  • düşüncesizce yapılmış bir reklamdır. ben bu reklamı duyan bir görme engelli olsaydım, sadece renkleri göremediğim için beni yaşamıyor kabul eden bu firmaya ana avrat söverdim sanırım.

  • öncelikle (bkz: #140710271)

    amk uçan sineği bile ekrem'den bilecekleri kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi.

    lan bu neyin kafası. adamlar ne yapsın. ellerinde havluyla akşama kadar sinek mi kovalasın?

    vay amk.

  • maç sonu ligtv'ye röportaj için kaç tane türk oyuncu geldi ama 24 kasım öğretmenler gününü kutlayan bir tek kuyt oldu. bizimkiler öküz, öküz.