hesabın var mı? giriş yap

  • tayyip'in biden'e verdiği tavizlerin ve sözlerin gerçekleşmesidir. o görüşmeye mevlüt'ü bile almadı, kavakçı'nın kızını alıp kayıt dışı görüştü. bunu asla unutmayın!

    istedikleri kadar üstünü örtmeye ve inkar etmeye çalışsınlar, milyonlarca afgan ülkeye girecek. buna alışsanız iyi olur.

    bir yandan inkar ederler, diğer yandan mülteci güzellemesi yapıp taliban'la aynı düşünce yapısına sahip olduklarını söylerler. her yönden sizi aldatmaya çalışacaklar. alışın, bunlar iyi günleriniz.

  • yıl 1995 belki de 97 tam hatırlamıyorum... televizyona çıkmıştı kocası kayahan ile birlikte. o zamanlar evlilikleri çok yeniydi ve canlı yayında kayahan tarafından çok büyük bir haksızlığa uğramıştı...

    yaşı küçük olduğu için kayahan paramla evlendi, yakında beni bırakır, bir hasta olsam hemen kaçar gibi laflar etmişti. o da yanındaydı, incitmeden kendini savunmaya çalışmıştı. yüzü düşmüş ama kibarlığını hiç bozmamıştı.

    o gün bu gündür kayahan'i her gördüğümde o tartışma gelir aklıma. acaba karısı bıraktı mı, evlilikleri nasıl, dediği gibi mı oldu...

    ölüm haberini alınca benim için tartışma da cevabını buldu, büyük sanatçı kayahan yanılmıştı. 20 yıl önce beni bırakır diiye hırpaladığı karısı ölene kadar yanındaydı...

  • burdan anliyoruz ki, bosch makinemiz bozulursa banyodan alıp mutfaga koyuyoruz sonra servisi çağırıyoruz.

    pratik olun biraz.

  • bu seneye eurocup'tan takım çalarak başladılar. önce rytas'ı aldılar, sonrasında tofaş, darüşşafaka ve galatasaray'ı da bünyelerine kattılar. bcl için öneli hamleler bunlar. partizan'ı getirmek için de çok uğraştılar ama euroleague hedefi ve vaadi olan partizan yanaşmadı. seneye partizan ve virtus euroleague'de oynatılmazsa onlarda bcl'ye gelebilirler.

    tabi takım kalitesinin artması açısından iyi olsa da bcl'in önünde çok yol var. henüz doğru düzgün yayın hakkı almış değil ve altyapısı yok. şu anda doğru düzgün websiteleri bile yok ki basketbolu futboldan ayıran belkide en önemli özellik istatistikler ve rakamlar. eğer düzgün bi şekilde bunu yapamazsanız pazarlayamazsınız. mesela shane larkin'in bir maçta 49 sayı atması efes'in mükemmel geçirdiği sezondan bile daha fazla etkileşim topladı. yani basketbol bu tip istatistikler üzerinden pazarlanan bir spor. o yüzden etkileşim açısından çok fazla iş yapmaları ve ciddi bütçe harcamaları gerekir. şu andaki durumları bsl'den hallice.

    lig geniş olduğu için takım kaliteleri hala düşük. türk takımları bir nebze kaliteyi artıracak. eğer seneye virtus ve partizan'ı getirebilirlerse ciddiye alınabilir bir organizasyon olacaklar. şu anda hala eurocup'a denk bir organizasyon değil. bu tabi olamayacakları anlamına gelmiyor.

    panathinaikos sürekli euroleague'i tehdit ediyor ama biryere gidebilecekleri yok. gitmeleri de bir dalga falan oluşturmaz. hatta euroleague'in kafası sakinleşir. zaten önemli olan elindeki organizasyonla neler yapabildiği bcl'in. rytas'ın ve galatasaray'ın iddialı takımlar olması türkiye'deki popülaritesini artıracaktır. keza pınar karşıyaka'da gelirse ciddi bir türk taraftar kitlesi oluşturacaklar. pınar karşıyaka eurocup'ı düşünebilir belki. pınar karşıyaka özelinde benim tercihim bcl'den yana olur açıkçası. f4 yapabilecek potansiyele sahip oldukları bir organziasyon, ayrıca galatasaray darüşşafaka ve tofaş'ta f4 mücadelesi verecek. bu çekişme taraftarları açısından çok çekici olacaktır.

    önümüzdeki sezon taraftarsız başlayacağa beziyor. ekonomik olarakta kimse güçlü değil. o yüzden ne olacağını söylemek güç. bcl'in iyi anlaşmalar yapabileceğini sanmıyorum ama bir sonraki sezon için kapasitesini kanıtlayabilir. birkaç eurocup takımı ile birlikte eurocup seviyesinde bir lig olabilir.

  • ahmet davutoğlu'nun beyanatı. hani şu obama çağırdığında ehe ehe diye koşarak giden bakan. yani diyor ki, yargı benden hesap soramaz, halk seçtikçe burdayım.

    ne güzel değil mi, ben parasız eğitim istiyorum diye pankart açınca yargı var, sen yolsuzluk yapınca beni sadece allah yargılar.

    haber

  • gezi'nin yıl dönümünde bu fotoğrafı paylaşmış. emri vereni zaten biliyorduk, destekleyenleri de teker teker not ediyoruz. gezi üç yaşında arda, gezi büyüyecek; ali ismail hep on dokuzunda, berkin hep on dördünde kalacak. ve sen hangi takımda oynarsan oyna büyüyemeyip küçüleceksin.

  • sene 2008, uluslararası bir bankada çalışıyorum. bizim bölümde kullanmak için küçük bir programa ihtiyaç oldu. bu gibi durumlarda bt'ye talep açıyoruz, projelendiriliyor, bütçe çıkıyor ve onaylanırsa sıraya alınıp bir kaç sene içinde yapılıyor.

    basit bir db uygulaması için 450 bin dolar maliyet çektiler. elbette bütçe olmadığı için gmy de projeyi onaylamadı. ama programa deli gibi ihtiyacımız var.

    birkaç saat oturup programı visual basic'de yaptım. çok da güzel oldu. bölüme dağıtıldı. herkes manyaklar gibi benim programı kullanıyor. her şey çok güzel gidiyordu ki, bilgi güvenliği departmanında aradılar...

    burası gidenin gelmediği, yemen'deki muş gibi bir yer. daha da işe yeni girmiştim, herhalde dedim şimdi kovacaklar. neyse kovmadılar ama bayağı bir fırça kaydıktan sonra dediler ki bölümlerin kendi programlarını yazmaları yasak, ancak excel makroları yapabilirsiniz ona izin var. ben de bari program işe yarıyor şunu excel makrosu olarak yapayım dedim. makroları da pek bilmiyorum ama biraz karıştırır bulurum diye düşündüm.

    o gün, excel açıkken alt+ f11'e ilk defa bastım. karşıma visual basic ana ekranı çıkınca o kadar şaşırdım ki anlatamam. yani visual basic'in arayüzünü neredeyse birebir excel'in içine koymak nedir arkadaş? kodları diğer projeden excel'e yapıştırdım, referansları falan ekledim, 1 dakika'da işim bitti.

    sonuç: excel sadece bir ofis programı değildir. kendi içinde bir programlama platformu da barındırır. excel ile yapılamayacak şey sınırlıdır.