hesabın var mı? giriş yap

  • benimkisi şöyle birşeymiş. anladığım kadarıyla, hayat 1.5 yaşındayken hiç de fena değilmiş benim için.

    büdüt: böyle güzel tepkiler geleceğini tahmin etmiyordum, teşekkürler a dostlar. soranlar için söylemiş olayım, avşa adası'nda olmuş bu komik olay. :)

  • "kampüste mühendisler, kantine dizilmiş oturuyorlar, karşılarinda, işletme okuyan çocuklar kollarında, esmerler, kumrallar, birbirlerini öpüyorlar, dolaşıyorlar. o mühendis aklından geçiriyor 'benim de böyle bir sevgilim olsa, ben de taksam koluma böyle birini 'diyor. 'arkadaş bunlar bize neden bakmıyorlar' diyor, 'bizde niye yok' diyor."

  • bir arkadaşın filmin ilk bölümünde sıkılması sebebiyle tavanda oynaşan güvercinleri bütün yarı boyunca "gel geh geh" "cık cık cık" diye çağırması. aranın ardından ışıkların sönmesiyle güvercinlerden bir tanesinin arkadaşın kafasına konması, arkadaşın bonus kafası gibi kıvırcık olan saçlarına güvercinin dolanması, dolanan güvercinin iyice korkup çırpınması, arkadaşın da panikleyip çırpınmaya ortak olması, tüylerin uçuşması, arkadaşın "makinist imdaat" diye bağırması, ışıkların yanması zaten bi sikime benzemeyen filmin iyice piç olması..
    (bkz: oof of)

  • milliyet com tr isimli sitede yayınlanmış olsa foto galeriye koyar 100 fotoğraf gezdirirdi. ancak bbc o kadar zeki değil malesef tek sayfada 100 filmi yazmış. miliyetten biraz ticari zeka alması gerek ama milliyetin de bbc'den öğrenecek çok şeyi vardır. mesela azcık edep ve azıcık okuyucuya saygıyı öğrenebilir.

  • doktor öldürmesi ve sonrasında "alışkanlık yapıp" bir kaç kişiyi yaralaması armağan çağlayana komik gelmiştir ki kahkahasını tutamıyor.
    komik mi bu? gülünecek bir şey mi?

    çöp kadar değeri olmayan insanları meşhur etmeyin.

  • benjamin franklin'e atfedilen “demokrasi iki kurt ve bir kuzunun yemeği oylamasıdır." sözü, popülizmin rasyonalizme üstün geldiği zamanlarda duygularımızı okşuyor. peki bu sözün ardındaki asıl fikir nedir?

    buna yanıt verebilmek için, sözün devamını da yazmakta fayda olacaktır. aforizmanın aslı şu şekildedir:

    “democracy is two wolves and a lamb voting on what they are going to have for lunch. liberty is a well-armed lamb contesting the vote.”

    sözün orijini olan ülkeye* baktığımızda, "well-armed"ın metafor olarak kullanılmaktan ziyade, literal anlamda kullanıldığını görüyoruz. bu daha çok günümüzde hâlâ devam eden bireysel silahlanma tartışmaları ile ilgili bir sözdür. bu tartışma bugün her ne kadar salt bir özgürlük tartışmasıymış gibi yapılsa da, problem 18. yüzyıl abd'sinde daimi ordu fikrinin bir double-edged sword olarak görülmüş olmasından gelmektedir. bunun da temelinde, yabancı tehlikelere karşı oluşturulacak olan savunma araçlarının aynı zamanda memleket içindeki bir tiranlığın da aracı olabileceği savı yatar. binaenaleyh, köle isyanları ve amerikan yerlileri bir tehdit olarak görülürken ve daimi bir orduya karşı hakim olan bakış açısı da aşikâr iken vatandaşların gerektiği takdirde milislerini kurabilmelerinin önünü açmaktır 18. yüzyıl abd'sinde hedeflenmiş olan. second amendment ile kongrenin devletlerin milislerini kurma yetkilerine müdahale etmesi engellenmiştir. bireysel silahlanmanın bir "hak" olarak algılanması ise, sonradan ortaya çıkarılmış olan bir yorumlamadır. (district of columbia v. heller)

    bu mühim ayrıntı not düşüldükten sonra, bir demokrasinin, çoğunluğun tiranlığına dönüşmesi olasılığının her zaman mevcut olduğunu itiraf etmemizde bir sakınca yoktur. popülizmin dünya genelinde yükselişte olduğu bir dönemde de, bu riskin hayata geçişini somut olarak gözlemliyoruz. lâkin demokrasiyi öcü ilân etmekten ziyade toplumu herkesin sesini duyurabileceği şekilde yapılandırmaya özen göstermek daha yapıcı bir tutum olacaktır.

    kurtlar tarafından yenmek istemeyen bir kuzunun ihtiyaç duyacağı silah, yargı bağımsızlığıdır. ifade özgürlüğüdür. bunların öneminden söz edenleri susturmaya çalışanlar ise liberalizme değil, doğrudan demokrasinin kendisine zarar vermektedirler, zira plüralizm yoksa demokrasi de yoktur.

  • şu an sevinçten titriyorum sözlük. çünkü atanıyorum. çünkü, hayatım boyunca halı saha kadrosuna bile alınmayan ben, kadrolu öğretmen oluyorum.. şu an hüngür hüngür ağlıyorum sözlük..

    edit: tebrik mesajları yağıyor, ailemden ve etrafımdan bile bu kadar tebrik almamıştım.. çok sağolun, varolun, hep varolun.. :)

  • benim canımın içi, rahmetli babamdır bu kişi. çocuğu olan anneme aşık olan, bir tanecik canım babişkom. öz babamla hiç alakam yok, 4 yaşındayken annemle ayrılmışlardı. sonra babamla tanışıyorlar, sonra da benimle.

    kendi çocuğunu herkes sever, marifet başkasının çocuğunu evlat diye bağrına basmaktır. 5 yaşında bir kız çocuğunu alıp, namusuyla, şerefiyle hayata hazırlamak herkesin harcı değil muhakkak ki, çünkü kendi çocuğunu herkes sever, başkasının çocuğuna evlat diyebilmek için bambaşka bir insan olmak gerekir. oysa ne basit şey bir çocuğu sevmek ama yok bizim insanımız her konuda olduğu gibi bunda da riyakarlığı doruklarda yaşar, o çok çocuk seven insanlar birden bire çocuğa başkasının piçi yaftasını yapıştırır.

    kendi çocuğunu herkes sever, nasıl bir insan olduğumuzu yaptıklarımız belirler. öyle ben iyi insanım demekle olmaz, kendi vicdanınız için yaptıklarınız sizi iyi insan yapmaz, sadece egonuzu besler.

    benim babam, nurlar içinde yatsın, şu hayatta tanıdığım en benzersiz, en yeri dolmaz, en bambaşka insandı.

    çocuğu olan insan, kadın ya da erkek diye ayırmıyorum, çocuğu olan insandır sadece. bir çocuğu sevemeyecek kadar acizseniz bu çocuğun sorunu değil, sizin kendinizi sorgulamanız gereken bir durumdur.

    debe edit: hepinize çok teşekkür ederim.

  • bugün gelen haberler türkiye’den mi, kuzey kore’den mi belli değil. sonumuz iyi değil.

  • 2. fotoğraftaki hanımefendide babet görmemle beni benden alan fotolardır..

    ancak ilk fotoğraf gerçekten efsane olmuş.. adeta 60'larda çekilmiş amerikan yapımı bir film sahnesinden kare gibi..