hesabın var mı? giriş yap

  • londra birçok konuda açık ara önde gider. 6 ay kadar kaldım. yağmurlu olabilir, güneş az olabilir ama şehir süper. her şey var.
    paris'e iş gereği 3 defa gittim. büyük ümitlerle gitmiştim taa ki eyfel kulesinin dibine gelip bu ne yaa demir yığını ve sonuç hayal kırıklığı. ara sokaklara girince zenci mahalleleri ve sefalet kaynıyor.
    roma hoş romantik bir şehir. londra'dan sonra 2. olur. buram buram tarih kokuyor ve damak tadı bize yakın. aşk şehri roma,
    barcelona yaşanacak yer değil. aç adamlar ayrıca hırsızlık teşebbüsüne dahi rastladım, ucuz kurtulduk. çok da kalabalık. bir daha da gitmem.

  • franz kafka'nın babasıyla olan ilişkisi eserlerinde karamsar bir hava yaratmasının etkenlerinden biridir. her zaman babasının onayını almak zorunda olması kaygılı bir kişilik geliştirmesine neden olur. bu karamsarlığı kitaplarına aktarınca ortaya "yabancılaşmış hissetmenin" tasviri olan kafkaesk terimi çıkar. kafkavari, kafka gibi.

    oxford sözcüğüne göre bu kelime; "hiçbir anlam ifade etmeyen zahmetli resmi devlet işlerini içeren durum" olarak ifade edilir. işin sonunda devlet var. halbuki kelime, edebiyat ile başladığı yolculukta yabancılaşma olarak ifade edilirken daha sonra devletin ağır işleyen mekanizmalarındaki sıkışmaya kadar gitmiş.

    yine de bir kişinin adıyla kelime üretilmesi büyük bir ödül. tabi bu konuda franz kafka yalnız değil. hepsi kafkaesk kadar ünlü olmasa da adıyla devletlerin sistemlerine anlam katan birkaç yazar daha var.

    orwellian

    orwellci toplum demek. yani, gerçeğin güce tapanlar tarafından, art niyetlerine uyacak şekilde manipüle edildiği toplumda sürekli gözetim halinde olunması.

    orwellian'da yalancılık vardır, kafkaesk'te saçmalık vardır.

    dickensian

    charles dickens'den gelir. kabul edilebilir standardın altındaki yaşam ve çalışma koşullarını ifade eder. kapitalizmin nasıl büyüdüğünü ve toplumu nasıl çürüttüğünü ifade ederken de kullanılır.

    huxlerian

    aldous huxley'den gelir. gelişmekte olan teknolojilerin insan psikolojisine etkisiyle birlikte kitleleri manipüle etmeyi ifade eder. orwell'den farkı, kitleyi manipüle ederken acı vermek yerine uyuşturmayı tercih eder.

    dickish

    philip k. dick'in kötü dünya düzeni kavramı. toplumun, güçlerin dengesizliği sonucu kaosa ve kipple'a (çöp) indirgenmesini ifade eder.

    pohlish

    fredrick pohl'den gelir. amerikalı bilim kurgu yazarı. pohlish, insanların hükümetler tarafından sadık birer tüketiciye dönüştürülmesini ifade eder.

  • çalıştığım için karanlıkta evden çıkıp, karanlıkta eve dönen biri olarak aydınlığımı çalanlara ''allah belanızı versin, gözünüzdeki ışığı alıp dünyanızı karartsın'' diye dualar ettiğim uygulama.

  • insanlığın düşebileceği son noktalardan zannediyorum.

    çocuk bu insanlıktan nasibini almamış taksici, çocuk!

    arabasına kartopu geldi diye küçücük bir çocuğu taksisiyle ters yönde giderek kovalıyor insanlıktan nasibini alamamış yaratık. hem çocuğu ölesiye korkutarak hem de o anda trafikte olan yüzlerce kişinin hayatını riske atarak.

    garibim yusuf korkarak kaçarken bir arabanın altında kalıyor.

    peki bu delikanlılığı çocuğa söken taksici ve ondan bir farkı olmayan yusuf'un altında can verdiği arabanın şoförü ne yapıyor? çocuğu orada kanlar içinde bırakıp kaçıyor.

    yusuf, hayatının son anlarında arabayla kovalanarak korka korka can vermiş bir çocuk. iki tane korkak ise halen aranıyor.

    ne desem gg.

    http://gundem.milliyet.com.tr/…/1807010/default.htm

    bir çocuğun ölümüyle sonuçlanmıştır.

    ne bekliyordunuz?

  • popüler müziği sevmiyormuş rock ve alternatif müzik daha iyi diyor popçular iki cıstak açıyor meşhur oluyor cidden yetenekli müzisyenler hakettiğini alamıyor diyen kişi.. tamam iyi demişsin güzel de kızım bunlar alişanın programında mı denir lan.

  • bir adet gizli o. çocuğunu daha ortaya çıkartan program. bu pedofil pisliğin üç gündür üzerine gidiliyordu çeşit çeşit sorgularla. kadın bunun bir boklar yediğinden neredeyse emindi ama adama tüm mahalleli sahip çıkıyor, müge anlı'ya kızıyordu 'himmet abiyi rahat bırakın o bir şey yapmaz, suçluyu kendi evlerinde arasınlar' diye hedef bile şaşırtıldı. kadın tüm mahalleliye inat, adamdaki pisliği gördü. soğuk kanlılıkla üzerine gitti ve sonuca ulaştılar. dünkü programda adamın evde çocuktan bir şey bulup beni suçlarsalar diye ağlamasıyla birlikte kadın neredeyse bundan emin olmuştu. adam sa benim kapım hep açık mahallenin çocukları girebilir beni suçlu göstermez diye savunma yapıyordu. dün sinirden elleri, sesi titreyerek yapmıştı programı kadın. sakin olmaya çalışarak konuşturmaya çalıştı adamı. adamın tün garibanlık oyununa rağmen... her zamanki gibi karşısındakinin anladığı dilden konuştu. onunla güldü, onunla anlamıyormuş gibi yaptı, gerektiğinde safa yattı, ses yükseldiğinde sesini yükseltti.. bu namuzsuzun oyununu yıllarca yiyen komşularına rağmen bunu yemeyen müge anlı ve ekibine teşekkür etmek lazım. minik yavrunun başına gelenler bir daha kimsenin başına gelmesin umarım. çocuğu olanlar da kendileri ve annelerinden başka kimseye emanet etmesin çocuklarını. kimsenin refakatine bırakmasın.

    ayrıca, evet bu seferki vaka belki de polis tarafından da çözülecekti. ama polisin çözemediği yıllar öncesine uzanan kayıpları çözmüşlüğü de çoktur programın. polisten savcıdan teşekkür belgesi almışlığı da çoktur müge anlı'nın. hele yaşlı ve çocukların anlık kayıplarında, bulup getirdiği kayıpların haddi hesabı yoktur. topluma bu kadar fayda sağlayan ender programlardan biri. başka var mı diye düşündüm, bulamadım.

    edit: an itbariyle antep ve siirtte kayıp iki çocuk daha aranmaya başladı. ya inanılır gibi değil. birinin cesedi bulunurken iki yeni kayıp cocuk için aileler mügeye koşuyor. inşallah diğer çocukların sonu buna benzemez.

    debe editi: kaderde müge anlı ile debeye girmek de varmış. çocuk sağlığına destek veriyoruz efendim, https://www.change.org/…rının-taşınmasına-dur-deyin

  • muzaffer izgu'nun su an adini hatirlayamadigim bir oykusunde anlatilmistir bu.

    kahramanimiz, otobuse biner. otobus kalabaliktir. yer bulup oturur, kitabini acar. ancak oturacak yer arayan yaslilar ve kadinlarin hedef tahtasi olur, "biz yer ariyoruz, bu oturmus kitabini okuyor" minvalinde soylenirler. bu kez ayaga kalkar, ayakta durdugu yerde rahat okumak icin pozisyon bulmaya calisir, bulur bulmaz da bir eliyle askiya tutunur bir eliyle de kitabini tutar. bu sefer de diger insanlara yaranamaz. "burasi kutuphane mi, git evinde oku, amma israr etti canim" laflari havada ucusur. itiraz etmeye kalktiginda da soforun ve diger baska herkesin tepkisini ceker, darp edilmek uzereyken otobusten kendini zor atar.

    otobuste ondan baska kimse kitap okumamaktadir. buyuk ihtimalle hayatlarinin akisinda kitap okumaya yer de yoktur. bu nedenle adama, belki kendilerinin dahi bilmedigi bir nedenden oturu tepki gostermektedirler.