hesabın var mı? giriş yap

  • aslinda kendi perspektifinden, aldigin ilk verilerden taslaklari olusturup, tamamen hayal gucunle bos kalan yerleri tamamlayip renklendirmek birini ilk tanidigin hal.. kendinden bir parca ayni zamanda.. orana vurursak cogunlugu senden, azi tanidigini sandigin kisiden. orta fazda kisinin gercegini gorup, tanidikca bocalamalar, hayal kirikliklari.. olmasi da bu surecin bir parcasi. olusturdugun grafikle kiyasladigin sey arasindaki fark aslinda sen.. daha sonra eskiye dondurme cabalari ama aslinda sana evrilmesini istemek.. yaralanma sureci burada basliyor.. en sonunda kendi gercekliginle aslinin hic eslesmedigini farketmek ve yolun sonu. ozledigin ondan cikan sen.. ilk heyecanin ve hayallerin..

  • ailesinin öğrettiğini yapan çocuk denmiş. evet tabii ki ailesinin öğrettiğini yapıyor ama dikkat edin etrafta kimse yok. onay verecek ya da takdir edecek bir aile üyesi veya büyük insan yok. kimsenin görmediği yerde yapıyor. bunu bilinçsizce birileri görsün diye değil gerçekten benimsediği için yapıyor. o aileye de o çocuğa da kurban olurum. inşallah benim çocuğum da böyle olur. memleket bok gibi oldu, insanlar bok gibi oldu ama o bayrak ve o bayrağa rengini verenler her zaman bizim için kutsal olacak.

  • italya'da domates ezmesi reklamında oynayan fransız oyuncu.
    reklamda bir italyan gibi arkadaşlarına makarna sosu hazırlıyor, tripler falan bir hayli komik. en son yine italyan tripleriyle ve napoli aksanıyla ,italyanca olarak "benim kalbim italyan" diyor.yarım yarım yarıyor insanları.

    e şimdi siz buna hiç gülmediniz hakılsınız.ama şöyle düşünün, türk televizyonlarında al pacino bağdat ince bulgur reklamında oynuyor,bir yandan çiğ köfte yığırıken bir yandan "entep in hememleri...." türkü çığırıyor.sonra birden kameraya donerek,"bagdat ince bılgırları,çig köftede dammok dadıniz...şereffsiz ogiliyim..kendim entepli kimin hissedirem..."

    sanırım şimdi biraz anlatabildim.

  • "ı have spent my whole life scared. frightened of things that could happen; might happen; might not happen. 50 years ı've spent like that. finding myself awake at 3am. but you know what? ever since my diagnosis, ı sleep just fine. ı came to realize it's that fear is the worst of it, that's the real enemy." bu sözdür. ingilizce bilmeyenler için " bütün hayatımı korkarak geçirdim. olabilecek, olması muhtemel, olmayacak şeyler için korktum. gece üçte kendim uyanık bulurdum. ama biliyor musun? hastalığım teşhis edildiğinden beri rahat bir şekilde uyuyorum. korkunun her şeyden daha kötü olduğunu fark ettim, gerçek düşman korkudur. "

  • anlık güldüren yorumlardır. for example :

    " "bugün ne giysem?" programı erkekler için olsa 10 dakika sürmezdi.
    -kokmuyor hacı bu tişört. giy gitsin amk. "

  • melbourn-avusturalya müzesinde sergilenen 57nci alay sancaginin tanitim plaketinde sunlar yazmaktadir:
    "bu alay sancagi gelibolu savas alanindan getirtilmistir, ama esir edilmemistir. türk ordusu'nun geleneklerine göre bir alayin sancagi, alayin son eri ölmeden teslim edilemez. bu sancak, sonuncu muhafizin da altinda ölü olarak yattigi bir agacin dalina asili olarak bulunmustur. kahramanlik timsali olarak karsinizda duran bu türk alayi sancagini selamlamadan geçmeyin."

    kur'an-i kerim'de şehitler hakkinda söyle bir ayet var:
    "şehitlere ölüler demeyin. bilâkis onlar diridirler, fakat siz onu anlayamazsınız."

    selam olsun 57nci alayin kahraman erlerine.

  • mozambik tekniği, bir tabanca kullanma tekniği. klasik iki göğüse bir kafaya tekniğinin ismidir. afrika'nın, güney batı kısmında, 90'ların başına kadar sürmüş olan, angola ve güney afrika ekseninde dönen, zimbabve, tanzanya, nambiya, uganda, mozambik ve birçok ülkenin, militan ve askeri güvenlik şirketini dahil olduğu, bir tarafın batı, bir tarafın doğu bloku tarafından desteklendiği, on binlerce küba (evet küba) askerinin gönderdildiği, toplamda 30 yıldan fazla süren geniş çaplı bir eş zamanlı savaşlar dizisi yaşandı. savaşın neticesinde bu ülkelerde hala doğu yanlısı rejimler var ve nato vb. herhangi bir batı gücü yok. bunu sebebi angola'da, sovyetler ve mpla'nın başı çektiği tarafın, sahada muazzam başarılar kazanmış olmasıdır.
    her neyse, 1978'e kadar var olan, rhodezya isimli devletten olduğu bilinen bir paralı asker, amerikan ve antikomünist milislerin tarafında savaşmaktadır. mozambik, maputo'daki hava alanında, kendisinden 10 adım uzaktaki bir, mozambikli frelımo milisi ak-47'sini paralı askere doğrultur, asker milisin göğsüne browning hp35'yle iki el ateş eder, hala ilermekete olduğunu görünce kafasına da ateş ederek milisi öldürür.
    handgun uzmanı ve gunsite academy'nin kurucusu, jeff cooper, bunu ayrı bir tabanca kullanma metodu olarak öğretmeye başlamıştır. göğüse yapılan iki atıştan sonra, kafaya yapılan atışta, kurşunun omurilik soğanına ilerlemesi için, hedefin üst dudağı ve gözlerinin arasında hedef alınmalıdır. mükemmel bir atış hedefi yere düşmeden öldürebilir.
    ingilizce litaratürde mozambique drill, yada double tap olarak geçer.
    örnek 1
    örnek 2
    4 kasım 2016'da, king faisal hava üssünde, üç yeşil bereli, orada görevli olan bir ürdün askeri tarafından öldürülmüştü. konvoydaki arabalardan yeşil olanının arkasındaki beyaz arabadaki iki amerikalı arabadan inemeden öldürülüyor. ürdünlü asker yarı otomatik m-16'sıyla ateş açmaya devam ediyor. yeşil bereliler önce arabaların yanındaki, daha sonra da gerideki bariyerlere siper alıyor. 5:24'te asker bariyerlerin üzerine koşmaya başlıyor, bir amerikalıyı daha vururken, diğeri 5:29'da mozambik tekniği stiliyle ateş açıyor, ama ürdünlüyü kafadan vuramıyor. neticede etkisiz hale geliyor. ürdünlü olan hayatta kalmayı başarırken vurulan diğer amerikalı da ölüyor.
    1980 yılından beri lapd (los angeles police department) swat personeline bu teknik öğretilmektedir.

  • buna inanıyorsanız size kötü bir haberim var hacı:

    muhtemelen siz çirkinsiniz, hiçbir kız size karşı öyle yoğun duygular hissedip açılacak kadar etkilenmiyor.

    nereden mi biliyorum? :(

  • denizden babalari bile ciksa yiyen, oldukca katolik bir populasyona sahip, krep olayini a$mi$ abartmi$ sevimli bolge. insanlari fransizca konusur, breton dilini sadece sarkilarda duyabilirsiniz; soruldugunda da ben fransizim derler.

  • abi anlamıyorum. adamlar %52 türk malı var içinde diyor.

    neyin %52'si. telefonun %100'ünden kasıt nedir?
    her parçayı mı bir mi sayıyorlar? mesela 100 parça var. vida, metal hepsini 1 saydık. 52 parça mı türkiye'de üretilmiş diyorlar...
    ya da telefon toplam 100 gram, 52 gramı mı türk malı?
    yazılım %100'ün neresinde?

    para olarak bakalım, 1 parça ya da 10 gram saydığın işlemci senin en pahalı elemanlarından biri. ram, işlemci, ekran, pil ve anakartı kendileri üretmiyor. ne kaldı ulan geriye?

    yeterli mühendis sayısı var ama ortaya ne çıkarmışlar kimse sorgulamıyor.

    not 1: bir elektronik eşyanın her bir parçasının türkiye'de üretilmesi imkansız. bu hastalıklı düşüncenin aynısı yerli araba muhabbetinde de vardı. %100 yerli olayı ütopya, kabulüm. aynı parçadan milyonlarca üreten firmalardan daha pahalıya daha dandiğini yaparsın. sürüm de ar-ge de onda çünkü.
    kaldı ki apple bile montaj dahil* üretimini dışarı* yaptırıyor.
    ama vestel bastıra bastıra "yerli üretimiz" diyor, yüzde veriyor ki salladığı anlaşılmasın, milliyetçi insanların duygularını kullanıyor sanki. sonra utanmadan "ithal telefonların vergisini arttırın" diye çığırıyor. ama kendisinin montaj için ithal ettiği parçalarla cari açığın yine anası belleniyor.

    not 2: ne kadarı yerli sorusuna bir cevap buldum.
    https://www.dropbox.com/…g/bwtcxncccae3wp3.jpg?dl=0
    elektronik olarak sandığımdan daha çok katkı sağlamışlar. yüzdelik dilimi neye göre belirlemişler hala bulamadım, tahminlere açık. en nihayetinde sonuçlar devlete vergi baskısını gerektirecek kadar "şımarmayı" haklı göstermiyor.

  • anilari okunursa akdenizde gemi birakmadigi anlasilacak turk denizci.
    anilarindan bir alinti yapmak gerekirse;
    "kisi tunusta gecirdik, baharda 10 parca tekneyle acildik, sicilya yonune gidip barut, kursun, zeytinyagi, bugday,s eker dolu 20 kafir teknesi ele gecirdik, sonra sardunya aciklarina 10 ispanyol kafiri teknesi gorduk, 5'i batti, kalan 5'ini ele gecirdik, mora aciklarinda bizi arayan ispanyol donanmasiyla karsilastik, 28 parca gemiden olusan donanma bize saldiri hazirligindayken biz saldirdik, kafirler sasirdi, o sirada cok sevdigim bir reisim yanimda yaralaninca cok sinirlendim, 15-20 kafirin ortasina girdim. cenk cok cetin gecti, 120 kafiri esir ettik, 538 kafiri kilictan gecirdik. bizim 130 levendden 30 sehit verdik. 28 parca gemiyi yanimiza alip midilliye gittik. elde ettigimiz ganimetle sılamıza kavuşunca taze can bulduk. bütün akraba ve dostlarımız geldiler. hal, hatır sordular. yedi gün, yedi gece kazanlar kaynatıp, adanın bütün fakirlerini doyurduk. sünnetsiz çocukları sünnet ettirdik. ersiz kızları evlendirdik. gönüllerini şad etmek için, büyük düğünler yaptık."
    10 tekneyle acilip 60 tekneyle donuyorlar. ayrica nasil savastiklarini hayal bile edemiyorum, nasil bir deliliktik nasil bir gozukaraliktir ki 130 kisiyle 700 kisilik orduya daliyorsun.
    kendi tabirleriyle; "biz korsan değil, elhamdülillah mücahit gazileriz. din yolunda cenk ederiz."
    saygı duyuyorum.