ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
gezi direnişine katılanlar 28 şubat'ta neredeydi
-
bazı dangalakların ağzına sakız olan soru.
cevabını vereyim o zaman:
ben ortaokuldaydım.
gezide yanımda olan kardeşlerim ya okula başlamamıştı ya da ilkokuldalardı.
bazıları liseye yeni başlamıştı.
sürekli olarak şurda nerdeydiniz, burda nerdeydiniz diyorsunuz ya? biz gezide'ydik siz nerdeydiniz?
damacanayı tek başına dış kapıdan mutfağa alan kız
-
güçlü bir kız. alışveriş poşetlerini kendi taşır, otobüste sıkışan camı açar, yolda kalmış arabaya el atar, kavanoz açar. e daha ne olsun.
ingiliz aksanını sevdiren insanlar
-
(bkz: terry wogan)
(bkz: ainsley harriot) - bbc'deki zenci matrak sef
(bkz: matthew macfadyen) - siz onu asil spooks'da seyredin
(bkz: hugh laurie) - blackadder zamanindan kalma
(bkz: alan rickman)
(bkz: john cleese) ya da (bkz: monty python)
ama iskoc aksani icin: the incomprable mr. don castellaneta, (bkz: groundskeeper willie)
avustralya aksani icin (bkz: bruces) yani (bkz: monty python)
ekşi sözlük profili resimli olsun
-
(bkz: kanlı gül koymazsam şerefsizim)
edit: çok sayıda mesaj geliyor ama henüz uygulama tam oturmadan kurmak istemedim. siteye aynı özellik gelirse ya da uygulamayı kullanırsam kanlı gül koyacağım arkadaşlar.
beslenme çantasından hep salçalı ekmek çıkan çocuk
-
üzgün bir çocuk bu.
bütün öğle aralarında, hep aynı büyük umutla, içinden başka bir şey çıkmasını dileyerek beslenme çantasını açan;
her seferinde salçalı ekmeği görüp onun eski ayakkabılarınınkine denk değişmezliğine isyanlar çıkaran;
sınıf yeteri kadar tenhalaşınca arka sıraya geçip alelacele karnını doyuran;
elini, ağzını bastıra bastıra yıkadığı hâlde hâlâ salça koktuğunu sanıp kendinden utanan;
evde annesine "artık salçalı ekmek istemiyorum." derken onu da çaresiz bırakan;
pelin'in şişman tostlarına, kerem'in hamburgerine imrenip yoksulluğun eksikliğini duyan;
yıllar sonra akla gelen;
hüzünlendiren;
içe oturan bir çocuk.
canına yandığımın çocuğu! şimdi bir yerlerde karşıma çıksan; seni çocukluğunla barıştırsam; sonra bir hikaye anlatsam sana; hayat sürdükçe bütün o imrendiğin yemekler silinip giderken salçalı ekmeğin hiç yok olmayacağını, onu çok özleyeceğini anlasan. ne değişirse değişsin sen hiç değişmesen, hep çocuk kalsan, hep çocuk kalsam.
leidenfrost etkisi
-
mythbusters ekibi 2009 sezon finali mini myth mayhem isimli bölümde, erimiş kurşunun içine parmaklarını sokarak leidenfrost etkisinin doğruluğunu test edip onaylamıştır.
yıllar sonra gelen edit: entry'deki video kaldırılmış, yeni bir video ile güncelledim.
bülent kayabaş
-
bülent kayabaş'ın anılarından...
'pendik tiyatrosu' adlı bir girişimde bulunmuştuk genç arkadaşlarla beraber. 1967'de, kemal'le ilk kez orada tanışıp samimi olduk.
paramız yoktu beş kuruşsuz dönemlerimizdi. geceleri yemek yedikten sonra, parasızlıktan çay bahçesine filan da gidemiyoruz. sabahı bekliyoruz fırınlar açılsın diye. fırından ekmek alıyoruz. o zamanlar ortalık o kadar sakin ki; manav domatesini biberini yerinde bırakıp gidiyor geceleri. biz de o domateslerden alıp tuza banarak yiyoruz. öyle geçiyor günler.
provalar oldu, oyunlar başladı derken biz hâlâ, devamlı domates alıyoruz aynı tezgâhtan; ama bayağı alıyoruz yani. "alıyoruz" dediğim, düpedüz çalıyoruz! yıllar sonra o kemal sunal, ben bülent kayabaş olduktan sonra, bu anıyı anlattık birbirimize. çok güldük, hüzünlendik, derken düştük kemal'le pendik yollarına, domateslerini çaldığımız o adamı bulmaya. bulduk da. tabii bu arada bayağı ünlü olmuşuz artık.
"vaaay!" dedi adam, "ne arıyorsunuz siz burada?"
"yahu mehmet amca" dedik, "biz böyle böyle, aşağı yukarı iki günde bir senin kasalarından domatesleri çalar, tuza banar yerdik."
adam durdu durdu, bir ağlamaya başladı ki sorma. "ne oldu amca?" dedik. "siz," dedi. "nasıl bana söylemezsiniz? siz bana neden gelmezsiniz? ben size ne domatesi, her gün yemek verirdim!" diye ağlıyor. biz ağlıyoruz, adam ağlıyor.
o zamanki insanların değeri, havanın, suyun, deniz kenarının tadı, her şey bir başkaydı. beş kuruşsuz da olsak, başka hiçbir sorun aklımızda yer etmezdi o dönemlerde.
cenk & erdem
-
- yanlış duymadınız, sadece 215 kalori.
+ 217 mi dediniz?
- yanlış duymuşsunuz, 215.
+ hani yanlış duymamıştım?
- özür dilerim, yanılmışım.
muhteşem ikili.
yasin börü
-
16 yaşında lise öğrencisi. kurban eti dağıtıyordu. 16 yaşındaydı, oğlumun yaşında. içim ezildi. nasıl bir nefret sizinkisi. çocuktu lan o. çocuk. kurban eti dağıtıyordu. kurban olduğum...
yaşanılmış en büyük rastlantı
-
telefonla arayıp, sorup soruşturup bulamadığım arkadaşın. sahilde güneşlenirken yamaç paraşütüyle yanıma inmesi.
cevizlibağ metrobüs durağı
-
belgesellerin introlarına ilham kaynağı olan duraktır.
göç etmek için doğdular ya göç edecekler ya da ölecekler.. korkunç tehlikelere rağmen ilerliyorlar.. yaşlılar bunu defalarca yaşadı, gençler duraktan ayrılmama gereğini biliyorlar. büyük tehlikelere rağmen ilerliyolar yollarına devam etmeliler. metrobüs onlara fısıldadı; harekete geç, harekete geç ve yaşa...
kızını üniversiteye yollayan baba cehennemliktir
-
(bkz: allah olmuşsun hayırlı olsun) (bkz: see you in hell)