hesabın var mı? giriş yap

  • iyice kafayı yedi bunlar, şirket kar açıkladı diye hedef gösteriyorlar. kar etmesi manidar bulunmuş, ahahaha.

    adamlar 33 milyar liralık satış yapmış, 1.25 milyar kar elde etmiş. %4 bile değil. elbette edecek bu ciroda bu kadar kar, neyin fırsatçılığıymış bu?

    gören de hayır kurumu zannedecek.

  • efkan ala iğrenç bir adam.

    "o adamın kapısını kırıp evine girip alacaksın" demiş bir adam kendisi, az önce çıkıp basın toplantısında hak ve hukuktan bahsetti. hatta "seçim bürosu basmış" olan bu herif demokrasiden, halkın kararına saygıdan, sandıklara sahip çıkacağından falan bahsediyor.

    utanmadan "ingiltere gibi büyük ülkelerde böyle dinlemeler olsa ne olurdu" diye de soruyor.
    seçmenlerin bilmez belki ama yeni türkiye'den 40 yıl önce amerika'da watergate skandalı var. 1972'de başlayan skandalın sonunda nixon amerikan başkanı olarak tarihin ilk istifa eden başkanı olarak anılıyor. sonra da adı "düzenbaz nixon" olarak kalıyor.

    nixon bu soruşturma süresinde savcıyı görevden almaya çalışıyor ama amerikan adaleti buna izin vermiyor.

    aynı olayın bir benzeri türkiye'de 21. yüzyılın ilk çeyreğinde yaşanıyor. çalınan paranın, yapılan yolsuzluğun haddi hesabı yok. hırsız oğlu hırsızları korumak için yerinden sürülen ve görevden alınan savcı-hakim-memur sayısı 700'ün üzerinde.

    tapelerde "gidip o kapıyı kırıp alacaksın adamı" diyen herif savcı onaylı dinlemelere hukuksuz deyip, "başbakan tercümanlarını terör örgütü mensubu olarak" gösterilmesine taş vuruyor. bu ülkede genelkurmay başkanı terörist olarak yargılanmadı mı?

    bunların yanı sıra bahsettiği suç savcı onaylı dinlemelerde ortaya çıkan gerçekler korkunç.

    başbakan ve ailesi çete gibi ülkeyi soymuş, türkiye tarihinin en büyük yolsuzluğu yapılmış, bahsedilen rakamın etki değeri 80 milyar dolar, ülkenin istihbarat şefi vatan hainliği ile suçlanıyor, belediye başkanlarının yaptığı imar usülsüzlüklerinin haddi hesabı yok ama hasbam o kadar suçun içinde "bizi dinlediler" kısmına takılmış.

    bi gözünü kapatıp düşün bakalım şu yukarıdaki olaylar ingiltere'de, amerika'da, fransa'da olsa ne olurdu? bu adamlara para ve çıkar için oy verenleri anlıyorum ancak fanatiklikle oy verenler nasıl bir gönül körlüğü içinde, anlayamıyorum.

    sen şu suçların hesabını ver de sonra usülsüz dinlemelerin hesabını alırız.

    allah hepinizin belasını versin.

    lig başlasa da kurtulsak şu politikadan.

  • az önce markete giderken bu manzarayla karşılaştım. market sahibi, birkaç belediye çalışanının sessiz sedasız, kimseye reklam yapmadan gelip defteri hesaplattığını, sonra da ödeyip gittiklerini söyledi. twitter'dan mansur yavaş tagine baktığımda da tek marketin bizimki olmadığını fark ettim. ne diyeceğimi bilmiyorum, bir oy en fazla bu kadar hak edilir, bir şehir en fazla bu kadar iyi yönetilirdi sanırım.

    t: sosyal devlet vizyonunu tek başına üstlenmiş başkanın yeni icraatı.

    edit: uyarı üzerine eksiup linki değiştirildi

    bir alttaki susere ithafen edit2: zaten şehrimizde ihtiyacı olup başvuru yapan ailelere gıda yardımı yapılıyor. ben öğrenciyim, benim de borcum vardı, gelip kapatmışlar. oturduğum yerde de öğrenciler ve emekli insanlar var genelde. sizin kalplerinize kötülük hakim olduğu için iyilik kavramından haberiniz yok. mansur yavaş'ın bu kadar iyi çalışması kimyanızı bozdu biliyoruz. korkunuzda da haklısınız çünkü bu adamı cumhurbaşkanı yapacağız

  • bir de böyle adamlar türedi son zamanda. aha bu da son örneği:

    (bkz: eylemcilere söven esnaf)

    daha önce bunun bir örneğini de tcdd grevinde görmüştüm. adamlar hakları için greve gitmişler. seferler durmuş. adam gideceği yere gidemediği için grevcilere küfrediyordu. millet mecburdu sanki sen biryere gideceksin diye üç kuruşa çalışmaya.. yada senin işin aksamasın diye evinde oturmaya.

    doktor dövülüyor mesela bir hastanede. doktorlar greve gidiyor. "e ben hasta olsam ne olacak?" diyor bu andavallar.

    adamların işi görülsün de isterse dünya yıkılsın umurlarında değil.

  • şu anda ankara'dayım. az evvel kardelen çakırlar dolmuşundan indim. (kardelen çakırlar paralel bir evrende harika bir sahne ismi olabilirdi fakat ankara'da bir dolmuş hattı olarak kalacak.)
    yarım saatlik dolmuş yolculuğumda gözüme çarpan tabelalar: gimat, ostim, gimsa, oleyis sitesi, arı kovanı 3 sitesi, ılkyerleşim mahallesi, güvengirkent, detca 2 sitesi vs.
    bu ve benzeri örneklerden kolayca yapabileceğimiz bir çıkarım var ki o da ortalama bir ankaralı gün içerisinde konuşurken birkaç yüz anlamsız kelime, kısaltma ve rakam kullanıyor. çarşıda pazarda "gimat, ostim, pursaklar, bala, çinçin, oleyis dört" diyerek dolaşıyorlar.
    anladığım kadarıyla ankaralılar sürreal bir gerçeklikte yaşıyorlar ve bu yüzden ankara'yı çok seviyorlar. çünkü ankara onlara dışarıda bulamayacakları fantastik dünyayı sunuyor. mesela yarın bir taksi çevirip " çıkınçıkmazına gidiyoruz " demek istiyorum. taksicinin " mordor yolu kalabalık olur, ayrıkvadiden kavaklıdere'ye inelim abi" diyeceğinden eminim.
    eminim çünkü ankara'dayım.
    eminim çünkü bu iletiyi kuzenimin ankira 1 sitesi'ndeki evinden yazıyorum.

  • dpt tarafından hazırlanan birinci beş yıllık kalkınma planı’na bağlı olarak 14 nisan 1964 tarihinde cumhurbaşkanı cemal gürsel, başbakan ismet inönü ve çalışma bakanı bülent ecevit ile beraber 21 bakanın imzası ile yayınlanan ve türkiye'de otomotiv endüstrisine "ilk hareketini veren" kararname.

    daha önce ithalat yoluyla temin edilen ve dış ticaret açığına neden olan tüketim malları bu plana göre yurt içinde üretilecekti. buradaki amaç ülkeden döviz çıkışını azaltmaktır. bu sanayileşme modeli 1930’larda olduğu gibi temel tüketim maddesi üç beyazların (pamuk, un ve şeker’in) değil bu kez yeni beyazların (beyaz eşya, radyo gibi elektronik eşyalar ve otomobil) yurt içinde üretimini hedefliyordu.

    bu kararname ile ithal dengine göre en az %15 döviz tasarrufu sağlayan ürünlerin imalatının destekleneceği açıklanıyor, ithaline izin verilmeyen ve yerli olarak üretilmesi gereken parçalar tek tek sayılıyor, gelecekte de ithaline izin verilmeyecek parçaların ağırlığının artırılacağı ve bunların da gelecekte yine kararnameler ile açıklanacağı belirtiliyordu. örnek olarak, bir otobüsün imalatı için en az %40 döviz tasarrufu sağlaması isteniyor; sadece motor, şasi ve boyasız karoserin ithalatına izin veriliyor, buna karşın kalan tüm parçaların tek tek sayılarak, lastikler, ön ve arka makaslar, tamponlar, balatalar, stepne, pencere fitilleri, döşemeler, paspaslar, pedal lastikleri, akü, kriko… ithalatına izin verilmeyeceği ve yerli olarak üretilmesi gerektiği açıklanıyordu.

    bu montaj sanayii talimatı kararnamesi ile traktör, kamyon ve otobüs üretiminin yanında buzdolabı, elektrik süpürgesi, asansör, radyo, pikap, traş makinesi, daktilo ve telefon santrali üretimi de kurallara bağlanmıştır.

    daha fazlası için (bkz: #64739237)